3527
herkesin bir hikayesi var tabi hagi'yle o kadar büyük bir efsane, o kadar büyük bir futbolcu. benim de var haliyle, olabildiğince anlatmaya çalışacağım hikayemi.
ben fazla futbol oynayamadım sözlük, ayağımdaki problem nedeniyle, futbol oynamam pek sağlıklı değildi çünkü. çocukluk desen ameliyatlarla, fizyoterapistlerle geçti. bir o doktordan ötekine giderek, fizik tedavi görerek geçti çocukluğum, hüzünlü bir durumdu o yaştaki bir çocuk için. doktordan doktora giderken arabanın camında hep futbol oynayan, top peşinde müthiş bir tutkuyla koşan yaşıtlarımı görürdüm, üzülürdüm, doktora gidince yine film başa başka bir doktorla geri sardığında ise gözümden minik minik yaşlar dökülürdü. aslında ayağımla ilgili değildi bu sorun, futbol oynayamamaktan ağlardım ama kimse öyle bilmezdi, nasıl anlatasın ki, anlatsan çocuk halinle futboldan soğutacaklar. hayatta en çok sevdiğin şeyden o dönemde soğumak korkunç olurdu heralde. ayağımdaki durum iyice kötüye gitmesiyle benim futbola olan tutkum ters orantı gösterir oldu, o yaşımda bağlandığım tek şey futboldu. top peşinde koşamadığımı, koşamayacağımı biliyordum ama bir gün parçalıyı giyip hakan şükür'ün yanında forvet oynamak, fenerbahçeye karşı kadıköyde 30 metreden gelişine gol atmak en ama en büyük hayalimdi, halen her kadıköy deplasmanında ilk on birden bir futbolcu seçer bunun hayalini kurarım. ve işte hagi, en büyük kahraman, çocukluğumun idölü, bunların hepsi onun sayesinde oldu, kendimle ilgili hatırladığım ilk şey hagi'nin leeds deplasmanında hakan şükür'ün golünden önce attığı pastır, hayatında belki hiç görmeyeceğin küçük karanlık bir dünyaya sahip bir çocuğun hayatını hiç yaşayamacağı bir hayali kurmasını sağlayarak aydınlattın hagi, çok büyüksün hagi, burada anlattığım şeyler, yazdığım kelimeler senin büyüklüğünün milyonda biri etmez.
iyi ki doğdun hayallerimin kahramanı, futbolun en güzel insanı.
ben fazla futbol oynayamadım sözlük, ayağımdaki problem nedeniyle, futbol oynamam pek sağlıklı değildi çünkü. çocukluk desen ameliyatlarla, fizyoterapistlerle geçti. bir o doktordan ötekine giderek, fizik tedavi görerek geçti çocukluğum, hüzünlü bir durumdu o yaştaki bir çocuk için. doktordan doktora giderken arabanın camında hep futbol oynayan, top peşinde müthiş bir tutkuyla koşan yaşıtlarımı görürdüm, üzülürdüm, doktora gidince yine film başa başka bir doktorla geri sardığında ise gözümden minik minik yaşlar dökülürdü. aslında ayağımla ilgili değildi bu sorun, futbol oynayamamaktan ağlardım ama kimse öyle bilmezdi, nasıl anlatasın ki, anlatsan çocuk halinle futboldan soğutacaklar. hayatta en çok sevdiğin şeyden o dönemde soğumak korkunç olurdu heralde. ayağımdaki durum iyice kötüye gitmesiyle benim futbola olan tutkum ters orantı gösterir oldu, o yaşımda bağlandığım tek şey futboldu. top peşinde koşamadığımı, koşamayacağımı biliyordum ama bir gün parçalıyı giyip hakan şükür'ün yanında forvet oynamak, fenerbahçeye karşı kadıköyde 30 metreden gelişine gol atmak en ama en büyük hayalimdi, halen her kadıköy deplasmanında ilk on birden bir futbolcu seçer bunun hayalini kurarım. ve işte hagi, en büyük kahraman, çocukluğumun idölü, bunların hepsi onun sayesinde oldu, kendimle ilgili hatırladığım ilk şey hagi'nin leeds deplasmanında hakan şükür'ün golünden önce attığı pastır, hayatında belki hiç görmeyeceğin küçük karanlık bir dünyaya sahip bir çocuğun hayatını hiç yaşayamacağı bir hayali kurmasını sağlayarak aydınlattın hagi, çok büyüksün hagi, burada anlattığım şeyler, yazdığım kelimeler senin büyüklüğünün milyonda biri etmez.
iyi ki doğdun hayallerimin kahramanı, futbolun en güzel insanı.