• 12010
    (u: galatasaray'a geldiğinden beri topu hiç taca atmamış olabilirsin. hatta topu en yakınındaki adama bile değil, direkt oyunu kuracak adama atmak gibi bir çaban var.)

    altyapıda çok antrenörle, çok oyuncuyla çalıştım. böylece benim oyunumun bütünü, birçok parçanın bileşiminden oluştu. ben oyunu dikine oynamayı seviyorum, antrenmanda bile pası en uzaktakine vermeye çalışırım çünkü o pası geçirirsem bir anda 50 metre kazanıyoruz. yandakine verince aynı enlemde oynamış oluyoruz.

    (u: galatasaray taraftarı sen geldiğinde ön liberoda da kullanılabileceğini düşünmüştü, o zaman daha melo da gelmemişti. oynayabilir misin?)

    oynayabilirim ama sevmiyorum. ben artık stoper olarak kendimi daha rahat hissediyorum ama tabii ki antrenör benden isterse orta saha da oynarım. sağ bek de oynarım, eboue'nin yerinde, ama onu da sevmiyorum!

    (u: tribünde, geride kaldığın adama yetişeceğine dair bir inanç, güven oluştu. bugüne kadar tek yetişemediğin oyuncu wellbeck'ti herhâlde…)

    ah, o pozisyonda kaydım ben. yakalar mıydım bilmiyorum ama hızımın benim iyi özelliklerimden bir tanesi olduğunu biliyorum. bunu en iyi şekilde kullanmaya çalışıyorum. semih de çok hızlı bir oyuncu. iki stoperimizin de hızlı olması takım için bir avantaj, bu sayede savunmayı daha yukarıda kurabiliyoruz.

    (u: 100 metreyi kaç saniyede koşuyorsun?)

    aydın benden hızlı koşuyor! takımda yarış yaptık, en hızlısı aydın. ben ikinci oldum. hızlıyım evet ama bu natürel bir şey. çünkü artık koşu antrenmanı yapmıyorum.

    (u: şampiyonlar ligi'nde oynamak nasıl bir deneyim?)

    futbol adına ulaşabileceğiniz iki yer var; biri dünya kupası diğeri ise şampiyonlar ligi. bunlardan başka ne isteyebilir bir futbolcu?

    (u: schalke?)

    bence çok iyi ve daha da önemlisi ilk maç bizim sahamızda. o ilk maçı çok iyi oynamak ve istanbul'da turun gidişatını belirlemek çok önemli.

    (u: turnuvanın en iddialı takımları birbirleriyle eşleştiler, birbirlerini kıracaklar. buna ne diyorsun?)

    kesinlikle çok iyi kura. bundan sonrası daha zor olacak bunu biliyoruz ama bize bir şans geldi ve bu şansı değerlendirmek bizim elimizde. futbol sahada oynanıyor, kura çekiminde değil.

    (u: fatih terim'le çalışmak nasıl bir duygu? ne söylemek istersin fatih hoca hakkında?)

    fatih terim, çok büyük bir antrenör. bana çok şey öğretiyor. onun nasıl bir antrenör olduğunu herkes biliyor ama fatih terim için tek tek oyunculardan ziyade takımın önemi var.

    bazen kaybettiğimiz maçlardan sonra hiçbir şey söylemiyor. örneğin karabükspor maçından sonra böyle yapmıştı. bazı maçlarda gelir, bize bağırır çağırır, orada eline geçeni yere fırlatır ama en azından ne düşündüğünü bilirsiniz. o hiçbir şey söylemediğinde, “hiçbir şey söylemedi, eyvah” diyoruz birbirimize.

    (u: türkiye ligi nasıl bir lig sence?)

    ben buraya hiçbir şey bilmeden geldim. trabzon'la oynamıştık toulouse'dayken, bir tek orayı biliyordum. ligin böyle olduğundan hiç haberim yoktu. çok mücadeleci bir lig ve bence premier lig'e benziyor, çok fiziğe dayalı. biraz hız düşük ingiltere'ye göre ama manchester'la oynadığımız maçlara bakın, topa sahip olma oranına bakın. ne farkımız var? orada da topu al oyna, top sende değilken mücadele et…

    (u: türkiye'deki taraftarlar hakkında ne düşünüyorsun?)

    neredeyse çılgınlık boyutunda. geçenlerde babam geldi ve bir sürü maçımı seyretti. son fenerbahçe maçından sonra bana dedi ki, “oğlum sizin taraftarlarınız deli.” hayatında böyle bir coşku görmediğini söyledi.

    işin garibi, ben antep'e geldiğimde seyrettiğim ilk maç galatasaray maçıydı, ali sami yen'de. oynamıyordum, tribündeydim ama orada bile tüylerim diken diken olmuştu.

    bu taraftarı görünce kendime diyorum ki, neyin var neyin yoksa sahaya dökmelisin. çünkü 90 dakika, tezahürat yapıyorlar. ne var ne yoksa veriyorlar, senin de hesap yapmaman lazım.

    (u: peki sahaya çıkmadan önce taraftarların sesleri geliyor, korkutucu olmuyor mu bazen? rakip sahada örneğin…)

    hayır bu bana tamamen motivasyon veriyor. 12. adam arkamda diyorum, sahaya çıkınca hiçbir hesap yapmayalım, çıkalım ve kozlarımızı paylaşalım.

    mesela manchester united maçını düşün, şampiyonlar ligi'nde maça çıkıyorsun, old trafford'da. dışarı bir çıkıyorsun, senin taraftarının sesi yine geliyor, yine oradalar. o anda her şeyi unutuyorsun. rekabet, deplasman, hiçbir şey kalmıyor.

    (u: bazı oyuncular maç sırasında oyuna konsantre olduklarını ve tribünleri hiç duymadıklarını söylerler, sen ise old trafford'da köşedeki az sayıda galatasaray taraftarını bile duyduğunu söylüyorsun…)

    evet, tabii ki duyuyorum. ve o kadar motive ediyor ki... tamam diyorum, bizimkiler buradalar, arkamızdalar, e hadi, biz de çıkalım oynayalım!

    (u: taraftara vermek istediğin özel bir mesaj var mı?)

    taraftar? on numara!

    *

    benim için bir takım arkadaşı değil, öz abim o benim. bizde önce saygı gelir, ben profesyonelim ve galatasaray'ın oyuncusuyum doğru. ama eboue ile aramdaki profesyonel bir ilişki değil; ben ona önce abi saygısı veriyorum. eboue aileden birisi gibi benim için.

    dany nounkeu
App Store'dan indirin Google Play'den alın