186
spor, evrensel biçimde içinde yapıldığı ulusal ortamın özelliklerini, sorunlarını ve çelişkilerini ayna sadakati ile yansıtır.
(bkz: kurthan fişek)
gerçekten bu sözü kanıtlar nitelikte bir ülkede yaşıyoruz. bana kalırsa dünya üzerinde yaşaması en zor ülke türkiye'dir. bugün kardiyoloji testine girmek için hacettepe hastanesine gittim ve malum büyükşehir trafiği. insan o kadar uzun süre yolda kalınca hemen herşeyi düşünüyor. bir zamanlar türkiyeye gelen bir f1 pilotu türk şöforleri hakkında ilginç bir demeç vermiş ve türkiyede otomobil kullanmanın ustalık gerektirdiğinden bahsetmişti. öyle bir ülke ki trafiğe çıkıp akşam evinize kimseye çarpmadan, kırmadan, dökmeden gelmek için usta şöfor olmalısınız. sadece sizin olmanızda yetmez karşınızdakinin de bir hıyarlık yapmaması lazım. ama siz ne kadar dikkatli olursanız olun karşınızdaki illaki bir hıyarlık yapıyor.
bu ülkenin adaleti, hakkı, hukuku da bir garip... bir kısım adalete sonuna kadar güvenirken diğer bir kısım bu adalete zerre güvenmemektedir. tabi ki herkes aynı fikirde olamaz ancak bahsettiğim gruplar milyonlarca kişilik gruplardır. halk arasında bu kadar büyük uçurumların olması da sadece türkiye cumhuriyetine özgü bir haldir sanırım. aynı havayı soluyan, aynı yerde çalışan, aynı binalarda yaşayan ama farklı gündüzlere uyanan insanların yaşadığı bir ülkedir türkiye. taşı toprağı altın denen ancak taşına toprağına dokunamayan bir ülkedir türkiye. insanına her gün kaçıp gitme planları kurdurup bir türlü elini bırakmayan ülkedir türkiye. her tarafı yeşil cennet vatan denilen ama insanına yeşilliğin fazla gelmesinden dolayı her tarafı beton yığınlarına çevrilen ülkedir türkiye. komşularıyla 0 problem diye yola çıkıp problemsiz komşusu kalmayan ülkedir türkiye. politika olarak avrupaya yaklaşırken yaşam kalitesi ve yaşam tarzı olarak avrupadan uzaklaşan ülkedir türkiye. okuyan insanın değer görmediği ama sıradan bir okul bitirip meclise girenlerin yönettiği bir ülkedir türkiye. kısaca mantıksızlıkların, isyanların, kargaşanın, sahtekarlığın hüküm sürdüğü bir ülkedir türkiye.
halbuki atalarımız böylemiydi ? biraz gerilere götürüyorum sizleri. mesela fethettiği yerlere hoşgörü ve özgürlük götüren osmanlıya, abbasi halifesinin koruyucusu barış yanlısı selçuklulara veya avrupa içlerine kadar hatta papa'nın yanıbaşına vatikan'a kadar ilerleyip hristiyanlığı kılıçtan geçirmektense bağışlama nezaketini gösteren attilaya. avrupanın en çok korktuğu ve tanrının kırbacı dediği attila bile bu kadar şefkatliyken* günümüzde insanlarının birbirine duyduğu kine bakar mısınız? adaletinden söz ettiren kuruluş ve yükseliş devrindeki osmanlıdan, ahlaksızlık imparatorluğu olan osmanlıya ve sonrasında dünya barışının belki de en büyük savunucusu olan atatürk zamanı türkiye cumhuriyetinden günümüz adaletsizlik timsali türkiye cumhuriyetine. ne kadar uç noktalar değil mi ?
türk sporu da böyle değil mi ki ? futbolu ele alalım. eskiden maçlardan önce beraber yemek yiyen maç çıkışları beraber eğlenmeye giden futbolcularımızdan, jubile maçında ezeli rakibinin formasını giymeyi kabul eden ve yıllar sonra ağları delerek attığı golün sebebinin fenerbahçenin büyük bir kulüp olmasına bağlayan kıymetli metin oktayımızdan... sahada ırkçılık yapan emre belözoğlu'na, takımını ve hocasını yarı yolda bırakan arda turan'a, şike yaptığı ispatlanan ama hala temiz olduğunu iddia eden ezeli rakip başkanına.. suçluyu suçsuz, suçsuzu da suçlu ilan eden futbol federasyonuna... bu örnekler ülke geneli ile paralellik göstermiyor mu ?
evet spor yapıldığı ülkenin ahlakını, adaletini, saygınlığını ayna sadakati ile yansıtan bir araçtır.
peki sen galatasaray sözlük yazarı bu ülkeyi daha iyi bir yer yapmak için işe spordan başlamaya ne dersin ?
temiz spor, temiz insanlarla yapılır.
(bkz: kurthan fişek)
gerçekten bu sözü kanıtlar nitelikte bir ülkede yaşıyoruz. bana kalırsa dünya üzerinde yaşaması en zor ülke türkiye'dir. bugün kardiyoloji testine girmek için hacettepe hastanesine gittim ve malum büyükşehir trafiği. insan o kadar uzun süre yolda kalınca hemen herşeyi düşünüyor. bir zamanlar türkiyeye gelen bir f1 pilotu türk şöforleri hakkında ilginç bir demeç vermiş ve türkiyede otomobil kullanmanın ustalık gerektirdiğinden bahsetmişti. öyle bir ülke ki trafiğe çıkıp akşam evinize kimseye çarpmadan, kırmadan, dökmeden gelmek için usta şöfor olmalısınız. sadece sizin olmanızda yetmez karşınızdakinin de bir hıyarlık yapmaması lazım. ama siz ne kadar dikkatli olursanız olun karşınızdaki illaki bir hıyarlık yapıyor.
bu ülkenin adaleti, hakkı, hukuku da bir garip... bir kısım adalete sonuna kadar güvenirken diğer bir kısım bu adalete zerre güvenmemektedir. tabi ki herkes aynı fikirde olamaz ancak bahsettiğim gruplar milyonlarca kişilik gruplardır. halk arasında bu kadar büyük uçurumların olması da sadece türkiye cumhuriyetine özgü bir haldir sanırım. aynı havayı soluyan, aynı yerde çalışan, aynı binalarda yaşayan ama farklı gündüzlere uyanan insanların yaşadığı bir ülkedir türkiye. taşı toprağı altın denen ancak taşına toprağına dokunamayan bir ülkedir türkiye. insanına her gün kaçıp gitme planları kurdurup bir türlü elini bırakmayan ülkedir türkiye. her tarafı yeşil cennet vatan denilen ama insanına yeşilliğin fazla gelmesinden dolayı her tarafı beton yığınlarına çevrilen ülkedir türkiye. komşularıyla 0 problem diye yola çıkıp problemsiz komşusu kalmayan ülkedir türkiye. politika olarak avrupaya yaklaşırken yaşam kalitesi ve yaşam tarzı olarak avrupadan uzaklaşan ülkedir türkiye. okuyan insanın değer görmediği ama sıradan bir okul bitirip meclise girenlerin yönettiği bir ülkedir türkiye. kısaca mantıksızlıkların, isyanların, kargaşanın, sahtekarlığın hüküm sürdüğü bir ülkedir türkiye.
halbuki atalarımız böylemiydi ? biraz gerilere götürüyorum sizleri. mesela fethettiği yerlere hoşgörü ve özgürlük götüren osmanlıya, abbasi halifesinin koruyucusu barış yanlısı selçuklulara veya avrupa içlerine kadar hatta papa'nın yanıbaşına vatikan'a kadar ilerleyip hristiyanlığı kılıçtan geçirmektense bağışlama nezaketini gösteren attilaya. avrupanın en çok korktuğu ve tanrının kırbacı dediği attila bile bu kadar şefkatliyken* günümüzde insanlarının birbirine duyduğu kine bakar mısınız? adaletinden söz ettiren kuruluş ve yükseliş devrindeki osmanlıdan, ahlaksızlık imparatorluğu olan osmanlıya ve sonrasında dünya barışının belki de en büyük savunucusu olan atatürk zamanı türkiye cumhuriyetinden günümüz adaletsizlik timsali türkiye cumhuriyetine. ne kadar uç noktalar değil mi ?
türk sporu da böyle değil mi ki ? futbolu ele alalım. eskiden maçlardan önce beraber yemek yiyen maç çıkışları beraber eğlenmeye giden futbolcularımızdan, jubile maçında ezeli rakibinin formasını giymeyi kabul eden ve yıllar sonra ağları delerek attığı golün sebebinin fenerbahçenin büyük bir kulüp olmasına bağlayan kıymetli metin oktayımızdan... sahada ırkçılık yapan emre belözoğlu'na, takımını ve hocasını yarı yolda bırakan arda turan'a, şike yaptığı ispatlanan ama hala temiz olduğunu iddia eden ezeli rakip başkanına.. suçluyu suçsuz, suçsuzu da suçlu ilan eden futbol federasyonuna... bu örnekler ülke geneli ile paralellik göstermiyor mu ?
evet spor yapıldığı ülkenin ahlakını, adaletini, saygınlığını ayna sadakati ile yansıtan bir araçtır.
peki sen galatasaray sözlük yazarı bu ülkeyi daha iyi bir yer yapmak için işe spordan başlamaya ne dersin ?
temiz spor, temiz insanlarla yapılır.