31
futbol taraftarı olarak öyle bir sürece sürükleniyoruz ki, gelecekte bizi sanal tribünler bekleyecek. devlet, taraftarla kulübün bir araya gelmemeleri için çok ciddi, hayati (onlara göre) önlemler almaya başladı. hem güvenlik güçleri olarak bunu yapıyorlar, hem futbol federasyonu nu kullanarak etkili olmaya çalışıyorlar. düşünün ki son zamanlarda artık statlarda alkol kontrolü yapılmaya başlanacağı konuşuluyor. hatta anadolu’dan aldığımız bilgilere göre bazı illerde bu uygulama başlamışta olabilir. bir taraftan kitleleri statlara çekmeye çalışan kulüp yönetimleri, bir tarafta statlara gelen kitleleri torna tezgahından geçirip aynı tip, sıradan, otoriteye boyun eğen, sadece kulüp ürünlerini alıp tribünde oturup gol pozisyonlarında oo yeaa diye bağıran bir futbol toplumu yaratılmaya çalışılıyor. oysa ki devlet bir dönem futbolu halkları uyutmak için kullandı bu ülkede, gençlerin statlara çekip öfkelerini buralarda boşaltmasını sağlayıp bir nevi kontrol alanı olarak gördü futbolu.
futbol yerel olduğu kadar çok evrensel bir oyun, tribünlerde öyle, dünya ile etkileşim içinde oluyor hep. ve bir kültürden bahsediliyor, yaşanılan tribün biçimleri o kulüp taraftarının hayata ve futbola bakış açılarını yansıtıyor. dediğim gibi dünya tribünlerinden de beslendiği için zamanla yerleşmiş bazı tribün ritüelleri ortaya çıkıyor ve bu o tribünün olmazsa olmazı oluyor. her maç yapılan tezahüratlar, yakılan meşaleler, sopalı bayraklar, konfetiler, atkılar, maç öncesi demlenmeler, deplasman maceraları vs. bunları bir araya getirdiğinde bir yaşam biçimi ortaya çıkıyor. ve bu o tribünü yaşayanların gündelik hayatlarının en ufak ayrıntısına bile etki ediyor. futboldan beslenen, futbolla yaşayan insanlar, üst düzey bir yöneticiye “ siz dün şu yanlış raporların kontrasını yaparken biz diğer raporlara pres yapıyorduk “ diyerek hayata bakış açısını ortaya koyabiliyor mesela.
gelinen noktada yukarıda bahsettiğim bir çok şey yasaklanıyor bu ülkede, hatta yasaklanmakla kalmayıp çok ciddi cezalarla etrafı süsleniyor, sopalı bayrak sokamıyorsun artık mesela tribüne, ki benim gibi düşünen bir kapalı tribün dolusu adam bulabilirim sopalı bayrak candır, tribünün en güzel aksesuarlarındandır.
konfeti atmak kulübe ciddi para cezaları getirebiliyor, oysaki yasak olma nedeni bu işi hiç bilmediklerinin göstergesi bu yasakları düzenleyenlerin. neymiş maç esnasında oyun duruyormuş konfeti atınca, oysaki oyun durmuyor, o da oyunun parçası oda futbolun içinde aslında, sahada hakemin düdüğünün çalıp oyunu durdurması oradaki atmosferin bir parçası aslında oyunun daha da anlamlı hale geliyor olmasına neden oluyor.
meşaleden dili yanan biri olarak söylüyorum, tribünde en olmazsa olmazlardandır. meşaleyi yangın çıkarma aracı olarak gören, hatta meşale ile adam öldürüleceğini düşünen insanlar asıl sorunun meşaleyi yakan kişinin genel hayata bakış açısında olduğunu bilmiyor. yani sen tribüne gelen insanı en başından, doğduğu zamandan beri insanca yaşamasına sevgi ile büyümesine vesile olamadın ki şimdi onu nasıl bu gibi durumlarda suçlu görebiliyorsun. ?
velhasıl lafın özü şudur; devlet 80’de sokaklarda yaptığı terbiye edebilirim bu halkı izaya getirebilirim davranışını, şimdi çıkardıkları yasalarla birlikte tribünlerde de yapmaya başladı, maç sonları insanları toplayıp polis otolarına sanki cinayet işlemiş gibi bindiriyorlar. karakollara götürüp aslında yaptıkları olayın vatana ihanet gibi algılanmasını sağlayacak baskı teknikleri kullanıyorlar. “ oohh alkolü de almışsın kaç tane meşale yaktın bakalım “ “ annen için bakkal gitmezsin galatasaray için nereden geliyorsun “ söylemleri ile tribüncüleri yıldırmaya ezmeye çalışıyorlar. ilk satırlarımda da belirttiğim gibi bir tornadan geçirme operasyonu yapılmakta. tribünlerde her an yanında, arkanda sivil polise denk gelebiliyorsun, ellerinde kameralar tribünleri çeken polislerin artık sayısını alamıyorum statlarda.
amaç; bal mumu gibi duran ayak ayak üstüne atmış hiçbir hataya hiçbir yanlışa tepki vermeyen sadece gollere “ölçülü” bir şekilde tepki veren “ seyirciler “.
bizim yaşam alanımız tribün.. ve o alan daralıyor, ülke’de her alanda yapılan dizayn tribünler de de yapılıyor. azalıyoruz eriyoruz…
futbol yerel olduğu kadar çok evrensel bir oyun, tribünlerde öyle, dünya ile etkileşim içinde oluyor hep. ve bir kültürden bahsediliyor, yaşanılan tribün biçimleri o kulüp taraftarının hayata ve futbola bakış açılarını yansıtıyor. dediğim gibi dünya tribünlerinden de beslendiği için zamanla yerleşmiş bazı tribün ritüelleri ortaya çıkıyor ve bu o tribünün olmazsa olmazı oluyor. her maç yapılan tezahüratlar, yakılan meşaleler, sopalı bayraklar, konfetiler, atkılar, maç öncesi demlenmeler, deplasman maceraları vs. bunları bir araya getirdiğinde bir yaşam biçimi ortaya çıkıyor. ve bu o tribünü yaşayanların gündelik hayatlarının en ufak ayrıntısına bile etki ediyor. futboldan beslenen, futbolla yaşayan insanlar, üst düzey bir yöneticiye “ siz dün şu yanlış raporların kontrasını yaparken biz diğer raporlara pres yapıyorduk “ diyerek hayata bakış açısını ortaya koyabiliyor mesela.
gelinen noktada yukarıda bahsettiğim bir çok şey yasaklanıyor bu ülkede, hatta yasaklanmakla kalmayıp çok ciddi cezalarla etrafı süsleniyor, sopalı bayrak sokamıyorsun artık mesela tribüne, ki benim gibi düşünen bir kapalı tribün dolusu adam bulabilirim sopalı bayrak candır, tribünün en güzel aksesuarlarındandır.
konfeti atmak kulübe ciddi para cezaları getirebiliyor, oysaki yasak olma nedeni bu işi hiç bilmediklerinin göstergesi bu yasakları düzenleyenlerin. neymiş maç esnasında oyun duruyormuş konfeti atınca, oysaki oyun durmuyor, o da oyunun parçası oda futbolun içinde aslında, sahada hakemin düdüğünün çalıp oyunu durdurması oradaki atmosferin bir parçası aslında oyunun daha da anlamlı hale geliyor olmasına neden oluyor.
meşaleden dili yanan biri olarak söylüyorum, tribünde en olmazsa olmazlardandır. meşaleyi yangın çıkarma aracı olarak gören, hatta meşale ile adam öldürüleceğini düşünen insanlar asıl sorunun meşaleyi yakan kişinin genel hayata bakış açısında olduğunu bilmiyor. yani sen tribüne gelen insanı en başından, doğduğu zamandan beri insanca yaşamasına sevgi ile büyümesine vesile olamadın ki şimdi onu nasıl bu gibi durumlarda suçlu görebiliyorsun. ?
velhasıl lafın özü şudur; devlet 80’de sokaklarda yaptığı terbiye edebilirim bu halkı izaya getirebilirim davranışını, şimdi çıkardıkları yasalarla birlikte tribünlerde de yapmaya başladı, maç sonları insanları toplayıp polis otolarına sanki cinayet işlemiş gibi bindiriyorlar. karakollara götürüp aslında yaptıkları olayın vatana ihanet gibi algılanmasını sağlayacak baskı teknikleri kullanıyorlar. “ oohh alkolü de almışsın kaç tane meşale yaktın bakalım “ “ annen için bakkal gitmezsin galatasaray için nereden geliyorsun “ söylemleri ile tribüncüleri yıldırmaya ezmeye çalışıyorlar. ilk satırlarımda da belirttiğim gibi bir tornadan geçirme operasyonu yapılmakta. tribünlerde her an yanında, arkanda sivil polise denk gelebiliyorsun, ellerinde kameralar tribünleri çeken polislerin artık sayısını alamıyorum statlarda.
amaç; bal mumu gibi duran ayak ayak üstüne atmış hiçbir hataya hiçbir yanlışa tepki vermeyen sadece gollere “ölçülü” bir şekilde tepki veren “ seyirciler “.
bizim yaşam alanımız tribün.. ve o alan daralıyor, ülke’de her alanda yapılan dizayn tribünler de de yapılıyor. azalıyoruz eriyoruz…