• 2514
    daha 3-4 yaşındayken, o zamanlar ali sami yen kapalı trübünün sadık üyelerinden olan abim sayesinde galatasaraylı oldum. bazen sevinçten, bazen üzüntüden çok ağladım, ağladık. o, yenildiğimiz için ağladığını saklayamazdı benden, ama ben ağlarken bana kızıp, "bu takım sayesinde sevinçten ağladığın zamanları unutma" derdi hep; körü körüne aşkın tarifini yaptığının ve o aşkın tohumlarını içime ektiğinden habersiz belki de. zira, sonradan evlenip çocuk sahibi olup beni yenilgilere ağlarken görünce "abartıyorsun" demeye başladı, bu sefer sanki içinde hiç ateş yokmuş gibi, gerçi gayet beceremeyerek(u: 23 ekim 2012 galatasaray cfr cluj maçı esnasında yağan yağmura ettiği isyanı görmemişim gibi hareketler falan).

    "isyanını içine atma, kötü günde sahiplenme, üzüntünün öfkeye dönüşmesine izin vermeme, asla başını öne eğmeme, hep gururlu durma"... bunlar bir insanın hayatının diğer alanlarında da sahip olabileceği çok çok büyük erdemler.

    tarifsiz ve karşılıksız duygular oluşturmayı öğrenmiştim. inanılmaz bir samimiyet, güven hissi. yani karşındaki ne yaparsa yapsın, onu seviyorsun, ona inanıyorsun. bundan daha saf ve temiz bir his olamaz. moralin çok bozuluyor, içini dökmeye ve derman aramaya ona gidiyorsun. keyfin çok yerinde; gidip onunla kutluyorsun.

    ancak;

    derman ararken, bir yenilgi ile dibe de vurabilirsin veya keyfin tavan iken, bir yenilgi ile altüst olabilirsin. bunu da bilmelisin. eğer, bu ihtimalleri istemiyorsan karşılıksızlık'tan bahsedemezsin. karşılıksızlıktan bahsedemiyorsan da samimiyetten bahsedemezsin.

    senin amacın üzüntünde sadece derman bulmak veya sevinmekse takım tutma, çünkü toz kondurmadığın; yere göğe sığdıramadığın barcelona'nın da en dandik takımlara yenildiği oluyor. senin amacın, moralin iyiyken keyfinin kaçmaması ise, git aşk filmi izle, mutlu sonlu. çünkü sen sadece kendi iyiliğini düşünüyorsun. o yüzden senin istemediğin herhangi bir ihtimal, seni çileden çıkarıp çok çapsız, saçma, samimiyetsiz ve çoğu zaman geri dönüşsüz davranışlara itiyor.
    ...
    platonik aşk kavramı, yaygınca bilinenin aksine iki taraftan en az birinin haberi olmadığı, tek taraflı bir duygu değildir. evet, platon'dan gelir; ancak, platon'a göre sadece idealar dünyasında bulunan ideal bir aşktır. her iki taraf da, birbirine sonsuz samimiyet ve karşılıksız bir duyguyla bağlıdır. yani her iki kişi de karşısındakini severken, o kişinin kendisinde oluşturduğu veya oluşturacağı her türlü hissi de aynı ölçüde sever vs.* ve evet, kulağa saçma geldiği için yaşadığımız dünyada karşılaşılması mümkün değildir platon'a göre... ben duygusal çıkar ilişkisinde bulunulan bir sevgili ilişkisi hayal edemiyorum*. acaba galatasaray'dan kendilerini hep sevindirmesini bekleyen insanlar, sevgililerinden, eşlerinden, dostlarından da aynı şeyleri mi bekliyorlar? en ufak bir üzüntüde ya da hayal kırıklığında karşısındakinin eski ve yeni açıklarını bulup saldırıya geçiyorlar mı? sırf kaynanası üzülsün diye eşinin başarısızlığını, huzursuzluğunu istiyorlar mı? vs. evetse, durumun vehametini anlatmaya gerek yok. hayırsa bir galatasaraylı takımına olan samimiyetini çok acil gözden geçirmelidir.

    galatasaray'ı hayatın her anında yaşamak, onu merkeze koymak önceden müthiş bir haz, bir gururdu; maalesef artık cesaret istemeye başladı bu. önceden lig sonuncusu takıma yenilince, şampiyonlar ligi'nden veya kupadan elenince, şampiyon olamayınca vs. her türlü başarısızlıkta, ertesi gün okula atkıyla, formayla giderdik biz. "hala mı bu formayı giyiyorsun, bilmemkimspor bile sizi yendi" veya "hahaa geçmiş olsun" diyerek ortalıkta gezen diğer takım taraftarlarının dallamalıklarına pabuç bırakmamak için. her sonuçta takımla gurur dyduğumuz için. yenildiğimiz maçtan sonra eve giderken;

    "başın öne eğilmesin, aldırma cimbom aldırma, en büyük sen değil misin, aldırma cimbom aldırma
    sendeki bu büyük taraftar, bir gün ağlar, bir gün coşar, seni bu sesler oyalar, aldırma cimbom aldırma"

    bestesi dilimize yapışırdı. yanımızda büyükler falan taktik teknik konuşurdu, bizim umrumuzda olmazdı. "bizim çocukların canı sağolsun" derdik. çünkü unutmazdık ki, bizleri sevinçten ağlatan da, yine ağlatacak olan da onlar. büyüdük, biz de uzun zaman top oynadık, teknik kısmını konuşur olduk. yeri geldiğinde kısacık aklımızla eleştirdik de; hem de ülkenin gelmiş geçmiş en iyi antrenörünü, biz portakalda vitaminken tuttuğumuz takımın kaptanı olana adamı. ama fikir beyanından ve basit analizden ileri gitmedi bizimkiler. kendi oyuncumuza bırak küfretmeyi, başka takım taraftarının adını ağzına almasına müsade etmezdik. şimdi ise, maalesef herkes gerek teknik açıdan, gerek manviyat üzerinden, gerekse maddiyat temalı olarak önüne gelen herkese vuruyor; hem de çoğu zaman belaltı. soktuğumun facebook'unda, twitter'ında insanlar beğenip esprilerini paylaşacak diye kendi oyuncusuyla taşak geçenler mi dersin, stadda oyuncusunu yuhlayablar mı dersin, fatih terim'e küfredenler mi dersin, onu tek sorumlu gösterenler mi dersin, fenerbahçe'den ve/veya fener balı'ndan korkanlar mı dersin, "bu oyunla bizi şöyle çarpar şöyle bölerler"ciler mi dersin... gırla gidiyor.

    şöyle bir düşününce, "başarısızlığa tahammülü olmama", "kötü günde sahiplenmeme" gibi duyguların sahiplerine bakınca football manager oyununda bile galip gelene kadar aynı maçı tekrar oynayan, ya da zengin ve her istediğine istediği an sahip olabilen tipler... son sözüm bu arkadaşlara:

    galatasaray 2. lig takımına da yenilebilir, kupadan elenebilir, amatör takımdan 5 de yiyebilir, hatta şu görkemli senemizde bile önümüzdeki 5 lig maçında * garip puan kayıplarıyla geri de düşebilir, şampiyonlar liginden de elenebilir. senin için bunlar üzüntüden ziyade salyalarını saça saça şubedeki elemanlara saydırma sebebiyse, ağzını doldura doldura kötü oynayan oyuncuya küfretme sebebiyse, sen sana "100 yıl önce uefa kupasını aldınız, hala onla övünüyosunuz" diyen kuş beyinli ve haset rakip taraftarları haklı buluyor ve o 100 yıl önce sevinçten döktüğün gözyaşlarının anlamının bir kupadan çok daha derin olduğunu unutuyorsan, şampiyonlukta meydanlara konvoylara koşup, orada resim çekilip profil fotoğrafı oluşturma çabasında iken, takım ligde 10. iken maçın saat kaçta olduğunu unutuyorsan, yanlış yerdesin güzelim. tutma bu takımı. çünkü zaten, allah galatasaray taraftarına ger zaman kendi içindeki iyi gün taraftarlarını gösterecek anlar da yaşatmıştır ve bunun sayesinde o çürük elmalar elenmiştir. umarım tribünden ve bu sözlükten de eleneceksiniz. ha olur da, o küfür ettiğin adamlar bir tarih yazarsa; sevinmekten utanacak kadar yüzün olur inşallah, zira, o sevinç gözyaşlarını sizin gibi samimiyetsiz çıkarcıların da akıtmasını istemem.
App Store'dan indirin Google Play'den alın