1405
emre belözoğlu... ne işi var o karaktersizin bizim emre'nin başlığında deme. belöz'ün karakterini sevmem ama futbolculuğuna bir o kadar saygım vardır. avrupa'dan türkiye'ye döndüğünde galatasaray'a gelseydi, üstüne bir de melo'yu koy; emre* - melo - selçuk. hamit - melo - selçuk'tan iyi, net oğlu net... bizim emre, kardeşim. belöz'le aranızda olsa olsa 2-3 santim fark var ya da yok. demiyorum ki c.ronaldo'nun minyatürü ol; senden tek isteğim fatih terim ve scott piri'yle usta-çırak gibi vakit geçir, etini de kemiğini de onlara emanet et. senden kanat olmaz, benden daha iyi biliyorsun bunu, forvet arkası olur ama dikerler kafana hürriyet gücer gibi, zokora gibi, ayman gibi ön liberoyu "ya hocam çok tekmeliyorlar yææ!" dercesine puslu gözlerle bakarsın yedek kulübesine doğru. sana her bakışımda semih'ten rakibe sırtın dönük top alıp, dönüp boş alana kaçan kanat oyuncusunun koşu yoluna attığın paslar, rakibi üzerine çekmek için selçuk'la yaptığın seri paslaşmalar, altı pasa bindirme yapan bekin önüne ceza yayının gerisinden yuvarladığın ara paslar, bizim yarı sahanın ortalarında rakibin ayağından çaldığın topla, kafanda üç - beş saniye önce kurguladığın atağı başlatmak için asist öncesi pas yapışın canlanıyor gözümde. yere sağlam bas, tekmelerden kaçmayı, dar alanda birleşik hareket yapmayı öğren, pasın iyi, şutun fena değil zamanla şut tekniğin de oturacaktır. yap bunları, bunları yaparsan oynayamayacağın takım yok. bunları yaparsan yeni bir emre'miz olacak, taş gibi ortasahamız olacak. 20 nisan 2000 akşamı fatih terim'in kulağını çekip soyunma odasına sepetlediği emre'den daha kaliteli ve daha karakterli bir emre...