31
türk tribün kültürünün bir geleneğidir.
istanbuldan ağrıya, taraftarın rağbet gösterdiği istisnasız her maçta ilk düdükle birlikte stadyumdaki herkes kolkola girip bir ağızdan söyler.
eğer rakip fenerbahçeyse, tezahüratın ilk dublesinden sonraki nakaratı, istanbuldan ağrıya (kayseri hariç) her stadyumda ananın gökmenin gazetesi fenerbahçe diye devam eder.
eğer rakip fenerbahçeyse ve hasbelkader bize karşı arenada oyunuyolarsa, hemen öncesinde bir posta "ayağa ayağa bütün stad ayağa", bir posta da -asy'de özellikle kaba eti istanbul menkul kiymetler borsasinda işlem görebilecek kadar kıymetli numaralınin gerçekten sakinleri için icat edilen- "ayağa kalkmayan fenerli olsun" çevrilir; üçlünün devamı ise "fenerbahçe köpeğine şampiyon cimbom yazacağız" diye seyreder ki bunun da zevki içinde barındırdığı tutku ve hırs ile apayrıdır. (bu arada bayram namazının nasıl kılınacağını anlatan imam gibi olmamışımdır inşannan)
akabinde ise tribünler maalesef "bizim için fenere de koy", hıncal efektli "saldır galaaatasaray" ve benzeri ninnilerle devam eder.
sadece maçın başlamasıyla değil, aynı zamanda ikinci yarının başında ve atılan gollerden sonra da şevkle söylenir.
lakin, fazla ilgi gösterilmeyen karşılaşmalarda, ki bunlar ekseriyetle kış aylarına denk gelir, az sayıda taraftarla söylenmesi pek cazibeli değildir.
üçlü dediğin, bir anlık mutlak sessizlikten sonra gümbürdeyen şimşek gibi olmalıdır.
bizim futbolcularımız tezahüratın verdiği şevkle antilop görmüş aslan misali karşı kaleye hücuma kalkmalı; rakipler ise can havliyle basit top kayıpları yapmalıdır.
ali sami yen'de özellikle sonbahar - kış aylarına denk gelen avrupa maçlarında, havanın kasveti ve numaralıyla kapalının ortasına konan sisle beraber bir farklı söylenirdi.
ancak arenanın da hakkını vermek lazım; fenerbahçe maçlarında, özellikle kaybettiğimiz ilk maçtaki tribünde çekilen üçlünün etkileyemeyeceği bir insan evladı bulunmaz bu yeryüzünde.
istanbuldan ağrıya, taraftarın rağbet gösterdiği istisnasız her maçta ilk düdükle birlikte stadyumdaki herkes kolkola girip bir ağızdan söyler.
eğer rakip fenerbahçeyse, tezahüratın ilk dublesinden sonraki nakaratı, istanbuldan ağrıya (kayseri hariç) her stadyumda ananın gökmenin gazetesi fenerbahçe diye devam eder.
eğer rakip fenerbahçeyse ve hasbelkader bize karşı arenada oyunuyolarsa, hemen öncesinde bir posta "ayağa ayağa bütün stad ayağa", bir posta da -asy'de özellikle kaba eti istanbul menkul kiymetler borsasinda işlem görebilecek kadar kıymetli numaralınin gerçekten sakinleri için icat edilen- "ayağa kalkmayan fenerli olsun" çevrilir; üçlünün devamı ise "fenerbahçe köpeğine şampiyon cimbom yazacağız" diye seyreder ki bunun da zevki içinde barındırdığı tutku ve hırs ile apayrıdır. (bu arada bayram namazının nasıl kılınacağını anlatan imam gibi olmamışımdır inşannan)
akabinde ise tribünler maalesef "bizim için fenere de koy", hıncal efektli "saldır galaaatasaray" ve benzeri ninnilerle devam eder.
sadece maçın başlamasıyla değil, aynı zamanda ikinci yarının başında ve atılan gollerden sonra da şevkle söylenir.
lakin, fazla ilgi gösterilmeyen karşılaşmalarda, ki bunlar ekseriyetle kış aylarına denk gelir, az sayıda taraftarla söylenmesi pek cazibeli değildir.
üçlü dediğin, bir anlık mutlak sessizlikten sonra gümbürdeyen şimşek gibi olmalıdır.
bizim futbolcularımız tezahüratın verdiği şevkle antilop görmüş aslan misali karşı kaleye hücuma kalkmalı; rakipler ise can havliyle basit top kayıpları yapmalıdır.
ali sami yen'de özellikle sonbahar - kış aylarına denk gelen avrupa maçlarında, havanın kasveti ve numaralıyla kapalının ortasına konan sisle beraber bir farklı söylenirdi.
ancak arenanın da hakkını vermek lazım; fenerbahçe maçlarında, özellikle kaybettiğimiz ilk maçtaki tribünde çekilen üçlünün etkileyemeyeceği bir insan evladı bulunmaz bu yeryüzünde.