zaman; 2013 ağustos, muhtemelen de ortaları falan.. hatta o aralar miraç kandili de vardı sanki.. insan namaza gider di mi? yok! putperestlikten yıkılıyoruz o ara.
mekan; istanbul - esenler. yozgat'a gideceğim memlekete, bilet kovalıyorum.
ziraat mühendisi arkadaşım mesleğe daha yeni yeni başlıyordu, meslek dediğim de cafe'de garsonluk, bu devirde nerde iş, kpss'ye kas oğlum dedim, evet abi kesin kasıcam bu sene dedi. benim de erasmustan önceki son kışımdı. yazın kontenjanlar full olduğundan, kışın gitmeye kasıyoduk o zamanlar.
bayrampaşa'dan minibüse binip esenlere kaçtık..
geceleri kafaları çekip alemlere akılıyor, muhtemelen de ya yenikapı sahilde, ya da gülhanedeki banklarda uyanılıyordu..
bir gece dedik ki, hadi ortaköy yapalım..
bu ünlüler ne bok yiyor orada, neyi var, görelim..
gidip gördük, gezdik, yedik içtik.. bi sade kumpir, 3-4 tane de midye dolma, daha ne yiyecen ortaköy orası waffle yiyip haftalığı mı bağlayalım?
midyeci bir arkadaşımız, serdar ortaç zibidisinin, yanında çalışan mankenleri ile 1 - 2 saat içinde milyarlar harcadığı mekanları, masaları gösterdi.. vay amnskii dedim, peki sen 3 milyar 750 milyon , milyar yemişsin, sen bu parayı naptın?
demek ki ortaköy'ün turistik yerleri, işletme sahiplerinin ünlülere ne kadar geçirdiği ile, bir birayı 30 liraya nasıl soktuğu ile alakalıydı..
gezdik, gördük..
kerizlemek ne imiş, daha iyi anlaşılamazdı.. neyse, uzatmıyorum..
muhtemelen sefalettin keykubatlığımızın ilk gecesiydi, gece saat 3 sularında, acıkmış şekilde ortaköy caminin hemen önünden, çarşı içine doğru kıvrılmak üzereydik..
o dar sokaklara doğru ilerlerken, karanlıkta yüzü gözü belli olmayan, sağında ve solunda 1er kişi yürüyen bir adam geçti yanımızdan..
"aha" dedim, bizim ziraat mühendisi arkadaşa..
"olm bu drogba değil mi lan?"
bizim arkadaş baktı, baktı.. valla dedi, eboue de olabilir tam çözemiyorum.
"o ama, napıcaz ki, gitsek mi yanına?" dedi..
o vakit, babamdan miras kalma "futbolcu görünce yerinden kurşun gibi fırlama özelliğim" devreye girdi..
koştuk gittik arkalarından, yaklaştıkça muhabbet duyuluyordu..
"comment tu tappele, je mappele je suis, oui, oui mercii " diyordu başgan..
yanındaki ekliyordu, "ne anlatıyosun sen ağabey?.."
babalar yatırım yapacaklar, gecenin 3ünde ortaköy sokaklarında mekan bakıyorlardı..
en azından biz o şekilde fikir yürüttük..
biz yanaştık iyice, "drogba baba" dedim ben..
"abi biz hasta galatasaraylıyız, seni görünce de bir selam verelim dedik" diye ekledim..
drogba gecenin o vakti, nasıl bir sıcaklık, anlatamam..
"merhaba arkadaşlar, teşekkür ederim, nasılsınız?" dedi..
vay amk nası da kapmış hemen türkçe'yi, lan ibrahim senden iyi konuşuyor lan türkçe'yi dedim, hee abi dedi gülüştük.
yanlarındakilerle de tokalaştık, ki o an hiç sallamamıştık..
gözlerimiz drogba'daydı..
ayaküstü galatasaray'ın o yılki durumunu, bundan sonra neler olabileceğini kısaca değerlendirip, yanlarından ayrıldık..
sonra ne mi oldu?
biz 2 dingil, şampiyonluk getirmiş adamı, ortaköy gibi bir yerde, gecenin 3ünde bulup da taşaklarını avuçlamamıştık!
bunu farkettik..
aklımız başımıza gelince sokak sokak drogba'yı aradık..
o ortaköy denen yerin tüm ara sokaklarını bilirim şu an ben..
hepsini gözüm kapalı gezerim, gezidiririm..
dingilliğim yüzünden sokak sokak didier drogba aradık orada, boru mu?
(bkz:
bu da böyle bir anımdır işte)
(bkz:
#1305828)
baran kardeşime sevgilerle.