özellikle nitelikli
preste uzman takımlara karşı, ancak ve ancak aynı futbol dilini konuşmasını; hep birlikte bu dille, şiir yazmasını öğrenecek kadar beraber oynamış bir takımla mümkündür.
bir
dili öğrenmenin en etkili yolu, ona maruz kalmaktır. o dilin konuşulduğu ve yaşatıldığı coğrafyalarda bir
yabancı olarak yaşamak, o dile adapte olmayı da beraberinde getirir. futbolu da bir dil olarak gördüğümüzde, bu oyuna uzun süre maruz kalmış; birbirini en ufak jest ya da mimiğinden, koşu biçiminden, pas tekniğinden ve farklı olaylara verdikleri anlık tepkilerden tanıyan futbolculardan kurulu bir kadro, baskı altında, bir
organizma gibi; aynı dili konuşan insanlardan oluşan bir toplum gibi davranabilecektir. bu yüzden bugün "birlikte oynamak", satır aralarının favori kalıbı.
bir takım
paslaşma üzerine ne kadar çok pratik yapmış olursa olsun; bunun için matematiği ve teknolojiyi ne kadar etkin kullanmış olursa olsun, paslaşmada biraz daha kusursuzlaşma olasılığı hep korunacak. bence bir ucu rakiple dalga geçmeye varacak bir paslaşma tekniğine kadar gidebilir iş. bu da, söylediğim gibi, (belki
evrimsel psikolojiyi de işin içine katan) bir
adaptasyon kavramıyla mümkün hâle gelir. bu noktada bir organizma gibi davranabilmek; hatta bu organizmanın, eşsiz reflekslere sahip olması; sahada oynayanların futbol oynadıklarını unutup bir vecd hâline geçmesi gibi edimler ayırt edici olabilir. bu da birçok açıdan
özveri anlamını taşır.
(bkz:
mens agitat molem)