yabancı sınırının kalkmasıyla süper lig'deki en doğru transferleri yaparak şampiyon oldular.
geçen sene beşiktaş'ta aksayan bütün futbolcuların yerine transfer yapıldı. serdar kurtuluş'un yerine sağ bek, motta'nın yerine sol bek aldılar. aklı bir karış havada gökhan töre'ye alternatif olarak quaresma'yı aldılar. demba ba'nın yerine gomez'i aldılar. en büyük sorunları olan stoper mevkisine üç tane takviye yaptılar. tolga'nın yerine kaleci aldılar ama şenol güneş oynatmadı. en önemlisi, bu transferlerin
tamamı yabancı ve
geldikleri kulüplerde istikrarlı olarak oynayan futbolculardı. quaresma transferi hariç kumar oynamadılar, "ya tutarsa transferi" yapmadılar.
elbette bundan sonraki transferlerinin bu kadar isabetli olması kolay kolay mümkün değil, bu sezon şans da onların yanındaydı. en basitinden, quaresma içerideki fenerbahçe maçında kırmızı kart gördüğü için maç kaybedilseydi bu transferi yapanların kulağı çok çınlayacaktı. sakatlık problemi olan mario gomez fiorentina'daki gibi sezonun iki-üç ayını sakat geçirseydi ve şampiyonluk kaçsaydı, herkes "niye sakat adam aldınız, demba ba'dan gelen parayla doğru dürüst forvet alsaydınız ya" diye tepki gösterecekti. ama kazanan her zaman haklıdır, beşiktaş da sonuç itibariyle 2015-16 sezonunda transfer açısından en doğru takım olmayı başardı.
burada bizim ders çıkarmamız gereken şeyler var. birincisi, defans hattına gayet uygun paralara iyi futbolcu alınabileceğini herkes görmüş oldu. büyük paralar ödemeden de tatmin edici performans veren sağ bek, sol bek ve stoper bulmak zor bir iş değil. tabii bunun için yönetici abilerimizi ve menajer dostlarımızı bir kenara itip scout raporlarını dikkate alacak bir başkana ihtiyaç var.
ikincisi, her yere çılgınca pres yapan ama bunu yaparken kart görmeyecek kadar kafası çalışan bir önliberon varsa türkiye ligi'nde işin çok kolaylaşıyor. üstelik böyle önliberolar gayet uygun maliyetlere bulunabiliyor. tabii vitor gibi abartıp bu önliberodan iki tanesini aynı anda oynatmamak lazım
*üçüncüsü, düzgün bir scout sistemin varsa değerini bulan ve takımdan ayrılmak isteyen futbolcuyu satmaktan korkmana gerek yok. tabii ki her transfer bir risk taşıyor, allah korusun muslera'yı satsak yerine aldığımız isim çok kariyerli bir kaleci olsa bile onlarca farklı sebepten iyi performans veremeyebilir (sakatlık, uyum sorunu, ailevi problemler, taraftar baskısı). ama
gitmek isteyen futbolcunun yakasına yapışıp "gidemezsin" deyip motivasyonunu sıfırlamaktansa, onu satıp yerine adam almak çok daha mantıklı bir hareket. gitmek isteyen futbolcuyu zorla tutmak, o futbolcudan bir daha hayır görmemek ve en sonunda "lanet olsun" deyip daha düşük paralara satmakla sonuçlanabiliyor. bu risk, çoğunlukla yeni transferin uyum sağlayamama riskinden daha yüksek oluyor.
son olarak, eğer motivasyon yönü gelişmiş bir teknik direktörün varsa ummayacağın futbolculardan büyük verim alabiliyorsun (quaresma, ismail köybaşı, oğuzhan). bu sebeple lucescu'nun ikna edilmesini çok önemsiyorum. teknik direktörün gelip bruma'yı, emre çolak'ı parlatması 7-8 milyon euro'luk transfer yapmakla eşdeğer bir durum. gelecek sezon buna gerçekten ihtiyacımız var. bu sebeple lucescu gelmese bile muhakkak motivasyon yönü güçlü olan ve futbolcularla birebir iletişim kuran bir hoca getirmeliyiz.