bir kere şunu söyleyerek başlamak lazım;
bizim gibi bir 3. dünya ülkesinde bu kitlenin az da olsa bulunması,
kalitedir.
malum, popüler kültürün müziği pop müzik ise,
mesela içinde "
aşk bu kızıl ötesi, yaralı müzesi, hareket edemem" gibi dünya'nın en saçma sözleri geçse bile,
bizim ülkede hit olabiliyor.
hit lafına da ayrıca kılım, neyse...
yine malum, ikinci sınıf kanalların dayattığı ve denemeyenin öldürüldüğü "kolbastı" furyası, bu berbat pop kültürünün dansı olmaya adaydı.
başka bir malum, yaşı yetenler hatırlar, elleri ve kolları anlamsız hareketlerle enseye ve dirseklere falan değdirmeye "
ooo makarone" adlı çalışmayı uygun görmüşlerdi.
bir başka popüler kültür ezikliği, zamanın
soda - limon içecek siparişini "
churchill" şeklinde kaktırmak;
ya da babaannenin yaptığı kahvaltılık bir yiyeceğe, krep dedirtmekti.
ne bu müzik, yemek falan diyenler vardır.
çok uzadı, toparlayalım...
birader,
türk futbolu rezil top oynuyor, ama
siirt jetpa spor'la bile oynasak milyonlarca taraftar ekrandan,
binlercesi stadtan,
yüzlercesi radyodan takip eder mi?
eder...
futbol takımın 8. olduğunda, stadyuma gelen 3 bin taraftarın ile "
biz kötü gün taraftarıyız" şeklinde övünür müsün?
övünürsün.
ki bu
yanlış değildir, ama sadece bu bilgi burada dursun.
yine futbol takımın şampiyonlar ligi'nde gruplardan çıktığında, o gece eğlenceden dağıtmıyor musun?
başta ben dağıtıyorum, elbette hepimiz dağıtıyoruz sevinçten.
peki bayan basketbol takımın
avrupa şampiyonuolup gelmişken, hele hele finali ezeli rakibin ile oynamış ve eze eze onları yenmişken,
neden aynı ilgi gösterilmiyor?
bayan basketbol ligi'nin en kritik serisi başlıyor, yine ezeli rakibin ile oynayacaksın, maçtan saatler önce seyirci durumu duyuruluyor;
3000 küsur bilet, kombineler dahil...
şimdi o kızlar, "alın topu da, kupayı da götünüze sokun, biz daha napalım size" dese, haksız olurlar mı?
şahsen ben, ekran karşısında, sokmaları için pantolonumu sıyırıp beklerim.
çünkü haklılar.
çünkü "
daha ne yapsınlar"...
imkanlar nedeni ile maçı
* fb tv'den takip ettim.
spiker şöyle bir laf etti, "
tribünler de hazır oyuncularını ittiremiyorken böyle bir maçta, bizim skor açısından...."
bu lafı, bu adamların ağzına, biz verdik...
genelde ağza vermeyi iyi biliriz, ama bu, yanlış alarm...
çünkü bizler, futbol takımımız gol attığı kadar varız sosyal hayatta.
"
sneijder ne çaktı be" demek için pazar gününü bekleriz biz.
kimse
ışıl'ın o kadar zor pozisyonda çaprazdan attığı sayıyı görmez.
imkanı olan kapalıya gitmez.
çünkü ertesi gün, iş yerinde bu sayıların, bu zaferlerin pek bir önemi yoktur.
önemli olan
burak'ın kafayla çakması,
drogba'nın bilezik gibi geçirmesidir.
çoğumuz için, berbat bile oynasak, futbol pop'tur.
ama basketbol klasik rock'tır, yer yer jazz'dır.
o nedenle seyiricisi de kalitedir.
hele hele bayan basketbol seyircisi, en kalitedir.
çünkü, orada izlediğini kahvede anlatmak için salona gitmiyordur.
ya da komşusuna el kol yapıp "
soktuk mu" demeyecektir.
bence bursa maçında
* bizim tribündeki o 3 kişiyi ödüllendirirken, bayan basketbol maçlarımıza giden cefakar ve kaliteli taraftarlarımız da ödüllendirilmelidir.
hatta onlar benim gözümde çok daha önemlidir.
sen avrupa şampiyonu ol, 2 güne bir dar rotasyonlu kadron ile derbi maçlara çık, arkanda kimse olmasın.
fırsatı olmayıp da gitmeyenler, hepiniz birer "
yaralı müzesisiniz, hareket edemezsiniz..."
kızıl ötesinden, kreplerinizden mahrum kalın, e mi?
edit:
yok satan nihilist bakkal uyardı, bursa maçındaki 3 taraftar da taraftar değil, bizim kadro dışı kalan oyuncularımızmış. şu an daha fena sövüyorum...