90
türkiye için konuşacaksak, en fazla iltifat gören iki spor dalında, futboldan sonra ikincisi.
türkiye erkekler basketbol ligi, için konuşacak olursak, avrupa'nın belki de en elit yerel liginden ilk ikisinden biri, belki de en iyisi. türkiye erkekler basketbol ligi, rekabetin üst seviyede olduğu bir lig. ama sıkıntı şurada, memlekette her girişimde olduğu gibi, yatırım istanbul'a kaymaya meyilli. 2016/17 sezonu özelinde bakacak olursak, ligde, anadolu efes, beşiktaş sompo japan, büyükçekmece basket, darüşşafaka doğuş, fenerbahçe ülker, galatasaray odeabank, istanbul büyükşehir belediye takımları olmak üzere 7 istanbul takımı var. ligdeki 16 takımın 7'sinden bahsediyoruz. bunu marmara bölgesiyle genişletirsek bursa takımı tofaş'ı da ekleyebiliriz. 2016/17 sezonunda play-off oynayacak takımların, 5 tanesi istanbul ve 1 tanesi bursa takımı.
yani, demek istediğim, memlekette spor marmara bölgesi özelinde istanbul tekelinde yapılıyor sanki. futboldaki istanbul hegamonyası zaten bilindik. ama şimdilik futbolu bir kenara koyuyorum. futboldaki sorunlar basketbola görece daha derin.
açık konuşayım. bir giresunlu olarak, giresun'da basketbolun ne kadar sevildiğini söylemem gerek. önceden şehrin tam ortasında, meydan camii'nin yanında sokak basketbolu turnuvası olurdu. önceleri sadece belediye düzenlerdi, sonraları şehrin ilgisi ve isteğiyle valilikte yapar hale gelmişti. bakın, bu küçük şehirde, esnaf, takımlara sponsor olurdu. çok sevmekle birlikte belediye başkanı kerim aksu'ya, yani bizim kerim abimize, en çok kızdığım, o tek potayı kaldırmasıydı. giresun'da basketbol farklı şekilde yaşanırdı. liseler arası turnuvanın zevki çok başkaydı. zaten bu basketbol sevgisinin meyvelerini de son yıllarda aldı. iyi bir proje, yeteneğe özen göstererek, gençlere önem verildiğini göstererek onlara şans tanıyan bir takımdı. hâlâ öyle. yeşilgiresun belediye basketbol takımı, maçları full seyirciye oynar. hatta, o kadar kalabalık olur ki, zannediyor, aşırı seyirci sayısından ceza almışlığı bile vardır. o takım mücadelesini izlemek ayrı bir keyif. çünkü, sahada gencecik çocukların gelişimine ortak oluyordu. okben'in darüşşafaka'ya transferi kaçınılmazdı. buna hem üzüldük hem sevindik. üzüldük çünkü artık onu daha fazla izleme şansımız olmayacaktı. üzüldük, çünkü, darüşşafaka'da hak ettiği süreleri alamayacağından korkuyorduk. sevindik, çünkü, kendini gösteren bir oyuncu bir euroleague takımına transfer olmuştu.
giresun'un basketbolunu uzattım. aslında, başarının gelmesi, biraz da istanbul dışında küçük bir kentte olmasının etkisi büyük. doğru bir yapılanma ve güven tabii ki. neden? çünkü, oyuncunun aklında, basketboldan başka bir şey olmuyor. yapabileceğiniz etkinlikler, aklınızı kurcalayacak gece hayatı vs pek bulunmuyor. yani, demek istediğim, türkiye oyuncu yetiştirmek istiyorsa, istanbul dışına çıkmalı. yatırımlar istanbul dışına doğru akmalı.
burada, türkiye basketbol federasyonun atması gereken bazı adımlar var. işleyen bir sistem var. ve bu işleyen sistem, bizi avrupa'nın elit liglerinden biri haline de getirdi denilebilir. asıl konuşulması gereken, avrupa basketbolunu lig, turnuva, kulüp, milli fark etmez domine etmek için atılması gereken adımlar. yine sorun, sizi buraya kadar sistemi muhafaza etmek isteyebilirsiniz. bundan daha doğal bir şey yok.
yatırımın istanbul dışına çıkmasından bahsediyorduk. ya da istanbul dışındaki takımların sporcularının istanbul'a gitmeye meyilli olmalarından. aslında burada rekabetçilikten bahsedilebilir. istanbul dışı takımların, play-off potasına girmek veya ligden düşmemek haricinde bir hedefleri yok. dolayısıyla, sporcu kişilikli kimseler de, kazanmak isterler, rekabet etmek isterler, sporun doğası budur. peki, bu sporcuları, istanbul'a kapağı atmak istemeleri dışında, nasıl bir hedef koyabilirsin? çünkü olay sadece para değil. yani herkes için değil. ama nereye kadar? bir yerden sonra hem para hem de rekabet istanbul'da olduğu görülüyor zaten.
istanbul takımları da çok güçlü ve iyi takımlar. hem de bir değil iki değil, yedi tane. birinden kaçınsan bir diğeri, diğerinden kaçınsan bir diğeri...
ne yapılabilir? yatırımı istanbul dışına çekebilmek için, anadolu takımlarını rekabetin içine sokabilmek için ne yapılabilir? ben bunu çok düşündüm. dediğim gibi, futbolda da bu sorun var. ama futbol da daha derin sorunlar var.
ben nacizane türkiye basketbol liginin konferans usulü olmasından yanayım. istanbul/marmara ve anadolu olmak üzere. nba'deki sistem. hemen hemen aynısı. her takım birbiriyle maç yapar ama sonunda, yani normal sezon bittiğinde play-offlarda istanbul kendi içinde, anadolu kendi içinde ilerler ve sonunda istanbul şampiyonuyla anadolu şampiyonu, türkiye şampiyonluğu için yarışır.
burada bazı problemler var elbette. birincisi, nba'deki gibi doğu ve batı takımları arasındaki gibi muhtemel güç dengesizliğinden dem vurulabilir. aynı olayın türkiye için de geçerli olabileceği düşünülebilir. ama biraz düşününce, spor sadece istanbul için mi var? ya türkiye'nin geri kalanı? anadolu'yu rekabetin içine sokmak için bu bir yöntemdir. istanbul takımları için haksızlık gibi görülebilir. bence hiç alakası yok. zaten tüm imkanlar önlerine koyulmuş. böylece istanbul'un rekabetinden kaçacak yatırımcılar çıkacaktır. belki yeni bir güç bile çıkabilir anadolu'dan. belli olmaz. gerçi, o zaman da, cavs'ın yaptığını yapabilecek takımlar da çıkabilir.
bir diğer problem, bildiğiniz gibi nba'de ligden düşmek söz konusu değil. yani düşecek ve yükselecek takımların nasıl belirleneceğinde. yine yani, konferanslardaki takım sayılarını dengelemekte. ligden düşen takımların belirlenmesi kolay. her konferansın sonuncusu ligden düşer. asıl sorun, alt ligden üst lige yükselecek takımın nasıl belirleneceğinde. o zaman alt ligden çıkacak takımlar nasıl belirlenecek? illaki bir istanbul takımı her sene bir üst lige mi çıkacak? işte bu adaletsizliktir. burada, bölgeyi genişletmek veya alt ligden çıkanlara göre, bölge yakınlığı esasını kabul ederek, konferanslar arası geçiş olabilir. gerçi, çok yüzelsel bir cevap oldu. daha derinlemesine düşünmedim. düşünmek de istemiyorum açıkçası. burada düşlerimden bahsediyorum. anadolu'nun yükselişinden bahsediyorum.