üzerine bulaştırdığı pislik ve sözlükte adının karşısına üstün çabalarıyla eklettikleri
ikinci galatasaray dönemini hazmetmeme imkan vermeyecek kadar çok ve de ağır olan
adam.
yazacak çok şey var da hem boşu boşuna oluyor bir yerden sonra, hem insanlar(sözlük özelinde) sinirlenip kendini zora sokabilecek şeyler yapıyor, hem de durduk yere türlü türlü damgalar yiyorsun.
2020-2021 sezonunda kendisini ve dönüşünü öve öve bitiremeyebilirdik, sevinçle kucaklaşıp kaldığımız yerden başlayabilirdik.
ama o kendini pisliğe bulamayı tercih etti, kursağımıza yumru gibi takılmayı seçti, çok güvendiklerince paçavra gibi bir kenara atılınca bazı şeyler aklına geldi ama geçmiş olsun.
kalp kırılsa da seviyor belki ama bazı şeylerin de dönüşü olmuyor. hayatta hiçbir kabahati yokken birinci şansa bile layık görülmeyen bünyelerden, dağlar kadar haltlar karıştırmış adama verilen bilmemkaçıncı fırsatı alkışlayıp sempatiyle bakması talep ediliyor...
böyle bir şey olabilir mi ya?
elbet bir gün galatasaray'dan gidecek ve kendi kuruntularıyla kendi kendini yiyip duran hastalıklı bünyeler de galatasaray'ı eskisi gibi doya doya bağrına basabilecek.
galatasaray yeterince büyük zaten, bu arkadaşı affetmekle(!) kazanılacak büyüklüğe ihtiyacı olmayacak kadar. aynı şekilde bu arkadaşı affeden de yeterince büyük, bu arkadaşı affetmekle(!) kazanılacak büyüklüğe ihtiyacı olmayacak kadar...
hayatta kendine dayatılanlardan başkasını yaşamayı beceremeyen, isyan etse de haykıramayan, sevse de kavuşamayan bünyelerin hayatta sımsıkı sarılabileceği tek şeyin ortasına limon sıkmıştır gelişiyle.
belki bu satırların yazarı da onu affedemeyecek kadar küçüktür(!), kim bilir?
çok kasmaya gerek yok. arma öpmelere, ağlamalara falan... al paranı yoluna devam et, galatasaraylı olan da para alıyor olmayan da. hem seni fatih terim affetmiş, biz kimiz ki?