resim
Arda Turan
Görev:Teknik Direktör
Takım:Eyüpspor
Yaş:37
Uyruk:Türkiye
  • 3501
    12 nisan 2009 galatasaray fenerbahçe maçından önce sahaya ısınmak için çıktığında
    kapalı, seni üçlü çektirmek için çağırdığı zaman 3. yumruğunu sağ tarafına doğru attın ya, senin de artık bizden biri olduğundan hiç şüphem kalmadı. içimizden biridir, aslandır, kaptanımızdır.

    yetenektir, goldür, maç kurtarmaktır nazarımda hepsi fasa fisodur.
    kim ne derse desin kredin sonsuzdur, eskiden ingiltere' de paf takımdan bir oyuncu a takıma yükseldiği zaman ona " seni buraya yeteneğin getirdi ama burada tutacak olan karakterindir" denilirdi, sen sadece bu sözü hatırla yeter...
  • 3502
    ne yapsa taraftarın gözüne batan kaptanımız, geçmişin "wonder kid" i şimdilerin * "yetersiz kaptanı". ne yapsa dediysek yaptığı güzel işler hiç görülmez taraftar ve medya tarafından. geçen sene serdar eylik a takıma ilk çıktığı * zaman kendisine hediye olarak araba aldığında, doğduğu mahalledeki, mahalle sakinlerinin bütün doğalgaz faturalarını ödediği zaman görülmez, konuşulmaz bu kaptan. ama aziz yıldırım kendisine 'ulan' dediği için yerin dibine bile sokulur.
  • 3505
    bence kaptanlığın kendisine verilmesi nasıl yapılmış bir hataysa, bu saatten sonra alınmasıda bir o kadar büyük bir hata olur. ancak kendisi ile konuşularak kaptanlığı bırakması abilerince temkin edilirse şayet yine o 66 numaralı çocuğu sahada görebileceğiz.

    çünkü kaptanlık arda'ya yarardan çok zarar veriyor. kaptan olacak kişi yeri geldiğinde sakin, yer geldiğinde sinirli olmalı, hakemle diyalog kurduğunda etkili olabilmeli. misal; bülent korkmaz, tugay, hakan şükür gibi.

    arda mücadeleci ve hırslı bir futbolcu. en ufak bir pozisyonda, hekem ile tartışmaya girdiği sırada kısa süreliğine olsa da oyundan düşebiliyor. bu arda için büyük dezavantaj. hagi'nin galatasaray'da kaptanlık yapmayı istememesinin en büyük sebeplerinden biri de budur.
  • 3506
    her fırsatta kendisiyle uğraşan medyadan bir şekilde yakasını kurtarması gereken, yoksa harcanıp gidecek veya elimizden uçup avrupa ya transfer olacak futbolcudur. ki bence hakkında yapılan haberlerin de asıl maksadı arda yı bıktırıp avrupa ya gitmesini sağlamaktır. büyük kaptanlardan biri değildir, olma yolunda da gözükmüyor ama keşke olabilse.
  • 3513
    bence 4 3 3 düzeninde orta üçlüde oynaması gerekendir. ileri üçlüde değil.
    arda türkiyedeki en iyi top çalan adamdır... topu iyi kullanır... mücadele gücü yüksektir... daha da güçlenebilir... oyunu iyi okur... çok süratli olmadığı için orta sahada kanatlara göre daha çok iş yapar ancak kafa olarak buna hazır olması gerekir.. yaparsa gerçekten dünya standardında olur... kendisi de kazanır biz de...
  • 3516
    kaçımız o tarihe geçicek mlade boleslav maçını hatırlıyor . dışardan gelmiştim nefes nefese ve tam kadrolar açıklanırken yetişmiştim. kadroda arda diye bir çocuk..düşünüyorum kim bu sonra spiker duygularıma tercüman olup "galatasaray da bugün paf takımdan arda ilk 11 de".diyorum kendi kendime ne kadar adı duyulmamışta olsa bir avrupa maçında bu risk değil mi gerek yok başka maçta oynat.sonra maç başlıyor bu çocuk da döktürmeye başlıyor.oynadığı oyun attığı 2 golle de o maçın tarihe geçmesini sağlıyor.maçın skoru veya önemi değil tarihe geçen,tarihe geçen şey o gece türkiye nin en iyi oyuncusu ortaya çıkıyor ve bir umut doğuyor.sonunda dünyaya adımızı duyurucaz onu da bu çocuk gerçekleştiricek.. sanki asırlar geçmiş gibi.
  • 3521
    sözlük yazarlarının bir kısmınına peygamber ilan ettiğine şahid olmaktayız. yine'de bir kısım halen '' her şey galatasaray'dan sonra gelir'' diyebiliyor çok şükür.

    peygamber ilan eden kısım için yazık olsun demek gerekiyor. her şeyini galatasaray'a vermiş hasan şaş'a neler söyleyip gönderilirken susan , o hasan şaş ki yıllarını galatasaray'a vermiş, sonuna kadar forması için savaşmış bir adam. popüler olmayı, futbol oynamaktan daha çok seven bir adamı böylesine savunmak çokta sağlıklı değil. lucas neill için şunu demiştim; doğuştan galatasaraylı gibi durabilir ama adamın iş ahlakı var, aldığı parayı haketmeye, beklentileri karşılamaya çalışıyor. milan baroş son sakatlandığı maçta üstüste attığı deparlardan sonra sakatlandı. şimdi diğer gerçeğe dönelim arda turan ne yaptı; zor durumdayız arda, hayal kırıklıkları yaşadık biraz azalt gezmeleri diyen başkanının sözünü dinlemedi bildiğini okudu. adama sormazlar mı ? galatasaray kaptanı şeyinin keyfine iş yapar mı diye ? yok size az bile dedi ama ne oldu gitti gezdi. aziz yıldırımın söylediği söz olabilecek bir söz samimiyetten ama neymiş çoluk çocuk muamelsi görüyormuş.

    hasan şaş'ın kafasına laptop atılırken nerdeydi arda'ya sanmasınlar seni yalnız diyenler, kral hakan şükür'ü kulüpten kovarlarken nerdeydiler. bir karar vermek gerekir arda turan'cı mısın ? galatasaraylı mısın ?

    bülent korkmaz'ın hataları olmadı mı? oldu. hakan şükür'ün, hasan şaş'ın, ergün pembe'nin, hakan ünsal'ın, suat kaya'nın, arif erdem'in kısacası hepsinin hataları oldu. ama hiç biri vurdumduymaz değildi. hiç biri ilk önce keyfim demedi. çakma galatasaray'lılar bilmez izin gününde bile bülent korkmaz evine gelen misafirleriyle gecelere kadar oturmaz, çok geç olmadan yatarmış. peki bülent korkmaz bunu kimin için yapardı. ertesi gün açılışı olan kankaları için mi? yoksa hafta sonu maçını izleyecek, zor kazandığı parasını harcayıp maça gelecek, evde karısını çocugunu bırakıp maça gidecek, hasta hasta takımını destekleyecek, hepsinden önemlisi ekmek parasını kazandığı takımı ve büyük galatasaray taraftarı için mi?

    şunu bilmek gerekir. spiderman filmindeki bir repliği önceden de sözlemiştim '' büyük güç büyük sorumluluk getirir''. lider olmak, kaptan olmak yeri geldiğinde kendinden fedakarlık etmektir. benim zerre kadar umrumda değil arda turan dışarda ne yapıyor. ama ben şunu görüyorum. arda dışardan içeri(stada,maça,ilk onbire) gelmiyor. eğer futbol oynamıyorsan önemin yok. çünkü burda yazarlardan, dışardaki işçilerden vb şeylerden farkın senin futbolcu olman ve galatasaray'da oynaman. diğer türlü hiç bir önemin yok. seni sen yapan galatasaray'dır, galasaray'a vefa borcun var. ama sen ben gezer kaç para ceza keserlerse öderim dersen sana verilmiş emeğe haksızlık edersin.

    kısacası bu sezon galatasaray maçını izledikten sonraki gün gazete aldığımda (spor gazetesi değil) en arka sayfaları açıp maçla ilgili detaylara bakarken oyuncular ile ilgili yazılanlara, aralarında arda turan isimini görmezken. spor tarafını okumayı bitirip. gazeteyi baştan okumaya başladığımda 2. sayfada (ki 2. sayfa magazin ağırlıklı) arda turan'ın sırıtır halde magazin haberini görmek zoruma gidiyor.

    eğer ufuk ceylan yediği gol'den sonra ıslıklanırken, ayhan aynı şekilde küfürler ve ıslıklar yerken, taraftar adam gibi oynayın sabrımız kaçıyor derken, nerdeydin kaptan. niye gemine sahip çıkmadın. misimoviç haksız yere paf takıma gönderilirken nerdeydin kaptan ? cana kavga ederken nerdeydin ? taraftar tesisleri basarken nerdeydin kaptan ? ayhan ile hakan balta birbirine girerken nerdeydin ? peki ayhan pino ile tartışırken ? galatasaray taraftarının kalbinin yarısı olan ali sami yen stadında bizi rakipler ezer geçerken nerdeydin kaptan ? 19 yaşında anıl diye bir çocuk gol atmak için kendini paralarken nerdeydin ? beşiktaş taraftarı 2. golü görünce bizimle dalga geçmeye başladığında nerdeydin kaptan ? karpat liliv mi ismini bile bilmediğimiz takım bizi elerken nerdeydin kaptan ? ankaragücü farka giderken nerdeydin ? deplasman'da bizi ilk kez yenen manisa maçında nerdeydin ? kısaca hani sen kaptandın ? peki anladık kaptasın da gemin burda sen nerdesin kaptan ?
  • 3525
    --- alıntı ---
    beyni som altından bir adam varmış. dünyaya geldiği zaman başı o kadar ağır ve kafatası o kadar büyükmüş ki doktorlar "bu çocuk yaşamaz" demişler. ama yaşamış ve güneşte filizlenen güzel bir zeytin fidanı gibi yeşermiş, büyümüş.
    koca kafası hep ağır basarmış. yürürken oraya buraya çarpması içler acısıymış, çok zaman da yuvarlanıp düşermiş. bir gün yüksek bir merdiven sahanlığından yuvarlanmış, alnı bir mermer basamağa çarpınca, kafatası maden külçesi gibi çınlamış. herkes öldü sanmış... düştüğü yerden kaldırılınca, sarı saçlarının arasındaki yarasında donmuş bir iki damla altın görmüşler. böylece çocuklarının altın beyinli olduğunu öğrenmiş ana ve baba.
    olay gizli tutulmuş. çocuk bile bir şeyin farkında değilmiş. diğer çocuklarla koşmasına, oynamasına bile "++++++lar çalarlar seni..." diye izin verilmezmiş. çocuk da korkarak, tek başına oynar ve bir odadan öbür odaya koşar dururmuş.
    nihayet, on sekiz yaşına bastığı zaman, ana babası tanrı'nın bu şaka gibi ihsanını çocuğa açıklamışlar. o güne kadar kendisini bakıp büyütmelerine karşılık da, altınından bir parçacık istemişler. çocuk hiç itiraz etmemiş. kafatasından bir parça som altın koparmış ve ceviz kadar büyük parçayı annesinin kucağına bırakmış. sonra da başı içinde taşıdığı bu hazineden gözleri kamaşarak, gönlü istekle dolu baba evini terk etmiş.
    hazinesini harcamaya, ülke ülke dolaşmaya başlamış. sultanlara yakışır bir biçimde yaşamış, altınını hesapsızca saçmış. beynindeki hazine tükenmez gibiymiş, ama endişe etmeye başlamış...
    altın beyin tükendikçe, gözlerinin feri sönüyor, yanakları çöküyormuş.
    nihayet bir gün, altın külçesinde açılan koca gedikten ürkmüş. yeni bir yaşantıya başlamış. herkesten uzaklaşmış, kendi emeğiyle yaşamaya başlamış. hasis, korkak ve kuşkulu, baştan çıkarılmaktan uzak, artık hiç dokunmak istemediği hazinesini unutup, sakin bir yaşam sürdürmek düşüncesindeymiş.
    ne yazık ki sırrını bilen bir arkadaşı onun peşini bırakmamış. bir gece, zavallı adam başında korkunç bir acıyla uyanmış ve arkadaşının paltosu altına bir şeyler saklayıp kaçtığını ay ışığında görmüş. o zaman, beyninden bir parça daha eksildiğini ve hazinesinin tükenmek üzere olduğunu anlamış.
    altın beyinli adam aşık olmuş. bütün kalbiyle sevmiş güzel bir kadını. kadın da bu sevgiye karşılık veriyormuş, ama süsü püsü, beyaz tüylü şapkaları, parlak derili ayakkabıları daha çok seviyormuş.
    yarı kuş, yarı bebek bu kadının sonsuz isteklerine hayır diyemiyor, son kalan altınlar da gidiyormuş. her zerresini harcamış adamın beynindeki altının.
    genç kadın ölmüş beklenmedik bir zamanda. cenazeye de altın harcamış adam.
    mezarlıktan çıkarken, bu altın beyinden, bir kaç gram altın zerreciğinden başka bir şeycik kalmamış.
    sokaklarda, şaşkın, sarhoş gibi sendeleyerek dolaşıyormuş. akşam olup da çarşılarda ışıklar yandığı zaman, içinde top top kumaş ve süslerin pırıl pırıl parladığı geniş bir vitrin önünde durmuş. kuğu tüyleriyle, süslü mavi satenden bir çift kadın iskarpinini uzun uzun seyretmiş...
    ve onların e$ne nekadar yakı$acaqını dü$ünmü$ e$nin öldüqünü unutmu$ ßir an içeri girmi$ ayakkaßıları almak için satıcı diğer bölümdeymi$ ve ßir çıqlık sesi gelmi$ kadın içeri girdiqinde tazgahın üzerinde yatan bir elinde mavi satenden ayakkabı diğer elinde ise kanlı altın zerreciklerini uzatan bir adam...

    --- alıntı ---

    altın ayaklı çocuk.
App Store'dan indirin Google Play'den alın