• 202
    6 yaşındayken 1989'da pazardan alınmıştı. zira o vakitler store'lar, lisanslı ürün, greyweekend vs. kavramlar hayatımıza girmediğinden haftalık semt pazarlarından alınırdı taraftar ürünleri. sadece üst forma da alınmazdı, şort ta alınırdı bittabi.

    annemin beynini yemiştim haftalarca bana forma al diye ama gel gör ki ilk memleket ziyaretinde köyün cimbomlu çocuklarına emanet verile verile dönerken orda unutmuştum.
  • 207
    sanırım 92-94 sezonlarına ait, sarı show tv reklamlı forma.

    http://1.bp.blogspot.com/...1992-1994%20Away.JPG

    ama bilerek ve istereyek aldığım diğeri de, 98-99 sezonu önünden sarı kırmızı şerit geçen mor/füme forma.

    http://mcdn01.gittigidiyor.net/...orma__57357487_0.jpg

    arkasında 10 yazıyordu, sanırım hagi yazdırmak pahalıydı diye yazdıramamıştım :(

    neden bu iki formayı söyledim.
    lakin beynime sıçayım afedersiniz, mor forma üzerime küçüldü diye birinin çocuğuna vermiştik :(
    sarının ise nasıl kaybolduğundan haberim yok.

    ondan sonra 2000-2001 sezonundaki aşağıdaki forma ile beraber her sezon bir forma (bazılarında 2) aldım ve evimde özel dolabımda koleksiyonumu yapıyorum.

    http://1.bp.blogspot.com/...2000-2001%20Home.JPG

    hala kahrolurum iki formama...
  • 208
    sarı kırmızı olsun bizim olsun, şortuyla birlikte annem almıştı pazardan, türk bayrağı işlemesi de vardı. saçımı da 3 numara kestirmiştim, forma numaram da 9'du. jardel'in geldiği zamandı, ona benzemiştim :)

    sonradan sarı 10 numaralı bir formam oldu, mahallede maç yaparken onu giymek isterdim zira ercan taner ses tonuyla 'hagii' 'hagiii' diye bağırmak herkese nasip olmadı çocukken.
  • 211
    99-00 sezonunda dayım tarafından hediye edilen formadır. o zamana kadar hiç formam yoktu. anneme yalvar yakar forma almasını söylüyordum ama nafile. bir gün dayım elinde parçalıyla evime geldi. 9 numara, marshall göğüs reklamları efsane formamız. mutluluktan birkaç defa zıpladığımı hatırlıyorum.
    gözüm gibi baktığım o formayı annem yıllar sonra mahallenin fakir bir çocuğuna vermişti. işte o zamanki üzüntümü ise kelimelerle anlatamam.
  • 212
    pazardan zorla aldırdığım, şuan dolabımda koleksyonumun dahi olduğu ronaldinho'nun 2005 brezilya milli takımı forması. aynı dönemde en yakın arkadaşıma (sonradan fenerli oldu, dayısı orijinal fenerbahçe forma almış) kola kapağından ya da cipsin içinden olmalı, frank de boer forması çıkmıştı. dinho forması bana küçük gelmeye başlayınca, onun de boer formasıyla değişmiştik. böylece de ilk galatasaray formam 5 numaralı de boer forması oldu.

    çakma ribery formasıysa para vererek aldırdığım ilk sarı kırmızı formamdır.

    edit: baktım da de boer 24 numara giymiş bizde. o forma 5 numaraydı ama. belki de değildi, mandela etkisinde de olabilirim.
  • 213
    bunun için "hagi forması 10 numara olm!" veya "prekazi 8 işte sonra tugay ile suat giydi!"* demeyi çok isterdim ama değil dostlar... "autoglass" reklamlı mavi bir chelsea formasıydı bu. 25 numara ve gianfranco zola.

    şimdi forma olayı biz 90 çocukları için epey çetrefilli bir durumdu. öyle netten sipariş ver gelsin durumu yoktu. store'lar falan hak getire. pazardan aldığımız, önde sırıtan aslan ve arkasındaki 10 veya 9 numara ile yetindik uzun bir süre. üstelik bunlar penye bile değildi amk. hani penye olsa analarımız bir nebze onay vereceklerdi belki ama düpedüz 'naylon'du bu formalar.

    sene, 2001. bizler artık bu naylon formalarla yetinemez hale gelmiştik. teknoloji günbegün gelişiyordu ve artık penye veya likralı forma bile az geliyordu!*(u: likralı bu esniyor! güzel! hatırladınız değil mi? :() 2001 senesi yine bir tayin senesiydi bizim için. ana-baba memur malum. tayin kaçınılmaz, tayin olunur, tayin olunmazsa tayin niye var? ankara'dan ege'nin kendince büyük, siyasi haritaya bakıca küçük bir ilçesi olan turgutlu'ya tayin olduk. ben tayin olayından önce ankara'daki okulumda, okul takımına seçilebilecek, potansiyelli bir velet olarak anılıyordum üstelik. sadece beşinci sınıfa geçmemiştim yani. yoksa alacaklardı. hani o dönemler, 1'e 3 maç yapıp sınıf arkadaşlarımın hepsini çalımlamak suretiyle rezil etme, yanıma, 'ayak içi pas' atmayı bilen birini alıp 6 kişiye tek kale maçta üstünlük sağlama gibi meziyetlerim vardı. o dönemleri okul üniforması ile geçiştirebiliyorduk. yani ekstra bir formaya ihtiyacımız yoktu.

    turgutlu'ya tayin olduğumuzda bir sınıf daha atlayıp beşinci sınıf olmuştum. üstelik yarı dönemde nakil olduğum için sınıflararası turnuvalara da yakın bir döneme denk gelmiştim. ancak, sınıfta iyi oynayan, hele ki ankara'dan yeni gelmiş bir 'bebe''ye yer olmadığını, sınıf takımının birinci sınıftan beri belli olduğunu ve takım kaptanı'nın ayça'yı* sevdiğini sınıftaki ilk birkaç günümde gelip gidip bildirmişlerdi bana. halbuki ayça'dan bananesiydi. ben adamlara ankara'nın izmir'den daha büyük bir şehir olduğunu anlatmaya çalışırken üstelik :( neyse, beden derslerinde genellikle matematik işleme sevdasında olan sınıf öğretmenimiz birgün bizi koskoca iki ders saati serbest bırakmıştı. onlara ankara'nın futbol kalitesini, cafer aydın, thomas zdebel skillerimi göstermeliydim. sınıf takımı belliydi tabi. beni yedek takım diye nitelendirilen, sınıfın çalışkan grubuyla bir takımda oynamaya zorladılar. tamam dedim. sonra kendi takımımı nankatsu takımına karşı toplantıya aldım. faidesi yoktu ama. takım arkadaşlarım, ingilizce olarak ayları sayarken eylül ve ekim'i karıştırdığından veya "ilimiz manisa" dergisinde bir ilçe eksik saydığından ve sözlü notunun düşeceğinden dert yanıyordu... durum vahimdi. o anda bir komutan gibi karar vermeliydim. hepsi topu, at fink'e felsefesiyle bana verecekti...

    okul üniformalarını çıkarıp beden dersi kıyafetlerimizi giyiyorduk ki, ne göreyim? hepsinde forma vardı amk. vieri 21, batistuta 9, shearer 9. ulan ben shearer 9 newcastle formasını ankara'da bulamam, sen turgutlu'da nasıl buldun a pzevnk! diyesim geldi ama demedim. diyemedim. sonuçta as takımı yenmek için shearer'a ihtiyacım vardı :( ben de halamın şişman oğlunun okul takımına seçildiği için üste para verip, ankara'dan ayrılırken ihtiyacı kalmadığı için bana verdiği "3" numaralı arı koleji formamı üstüme geçirdim. sarı-siyah renklere sahip bu forma bana kendimi, istanbulspor'a transfer olan sergen gibi hissettirse de sergen 10 giyerdi amk. olsa olsa sead halilagiç gibi hissedeyim bari derken, çalışkanspor'un "aa ne forması bu?", "sen futbolcu musun?" gibi soruları üzerine, "evet, bu benim okul takımı formam. ankara'dan getirdim. :)" gibi bir cevapla ortada ne vieri bıraktım ne de batistuta. shearer'e dokunmadım çünkü o bana lazımdı yine.

    sınıfın kaymak tabakası, buiseness class'ına karşı yaptığımız o beden saatindeki maçı elbette ki 9-5 kaybettik ama ilk defa karşı takımdan mukavemet gören takım kaptanı, ayça'nın sevgilisi arkadaş hemen bana as takıma girme ama stoper arkadaşı da kırmadan yedeğe atma teklifinde bulundu. stoper olarak oynayan arkadaş da allah affetsin kürşat duymuş ve erdinç yavuz karışımı bir şeydi zaten. topları kaval kemiği ile karşılama skill'i vardı sadece :( hayır ben, benim gibi all-around bir oyuncuyu rica minnet as takıma stoper olarak kabul etmelerine takılmıyorum, kürşat duymuş olan arkadaş takımdan çıkmasına takılıyordu... hatta, olayı ayça harici sınıfın güzellik skalasında sıralanan diğer kızlara da yeni gelen ben başkentlinin yazılacağına kadar getiriyor ve çirkinleşiyordu. lan bir de teka reklamlı roberto carlos forması giyiyordu utanmadan...

    neyse, çakma carlos da ikna edilince ben sınıf takımındaki lothar matthaus rolünü bile kabul etmiştim. fakat matthaus rolü arı koleji formasıyla idame ettirilemezdi. önümde oynayan adamlar beckham senin, zidane benim devam edecek ben sarı-siyah 3 numarayla mı oynayacağım? gel zaman, git zaman sınıflararası turnuva geldi, aylardan mayıs oldu. ben artık sınıf takımına seçilmişim. babama, bana forma al diyebilecek konuma erişmişim. istediğim sadece 2 forma var. telsim reklamlı, "hagi 10" veya "jardel 9". adam ilk defa benim iyi top oynadığıma kani olmuş olacak ki o gün okuldaki maç saatine kadar lisanslı galatasaray forması aramış amk. artık maça yakın, son derse doğru bulamamış olacak ki, okul kapısında gelip "bulamadım galatasaray forması oğlum ama buradan güzel bir forma aldım sana!" dedi. içim burkuldu biraz ama dedim herhalde ronaldo veya mendieta** aldı. neyse dersler bitti, herkes powerade içiyor, dedim ne s.ke yarıyor bu? "güç veriyor!" dediler. ben de içtim. halbuki arada veya sonda içmek lazımmış onu. neyse... babam geldi elinde bir forma. mavi, evet tanıdım chelsea forması? çevirdi "25 zola"? ne alaka? zola kim? yani biliyoruz da* niye amk? ben japon animelerindeki gibi gözleri büyütüp yaşları da dibine yerleştirince, peder dedi ki, "olm zola çok büyük topçu lan! herkes onu, bunu giyiyor. carlos, marlos bilmem ne. bu forma zor bulunur..." hakikaten uğraşının amk! nerden buldun sen 25 numaralı zola formasını baba? demeye kalmadan sırtıma geçirdim mi ben zola formasını?

    o gün hat-trick yaptım. onla kalmadı iki sınıf daha yenip ilkokullar okul şampiyonu da olduk. sonra okul takımına sınıftan 3 kişi seçildik, as takımda oynayan yine ben oldum... sonra yine tayin olduk. lise zamanı yine okul takımlarına girdim. yeni "ayça"'lar geldi. :(

    gianfranco zola

    25 numara.

    kimse bu adamı ben kadar sahiplenmemiştir amk!

    son olarak,

    tüm "ayça"'lara gelsin...

    https://www.youtube.com/watch?v=gzlHucbD76U

    :(
  • 221
    yaşı aşağı yukarı 35 civarı ve üstü olanlar hatırlar. eskiden orjinal forma falan almak imkansıza yakındı. neuchatel maçlarının olduğu sene...öyle arkada isim yazma muhabbetleri falan da yok o zamanlar. çarşıda pazarda satılan naylonumsu formalar vardı. atletsiz giydin mi yakar isilik yapardı. görselini bulamadım ama yaşıtlarım hatırlamıştır. görseli bulan olursa da çok sevinirim.

    işte onlardan çubuklu galatasaray forması alınmıştı bana. herkes 10 numara alır tanju olurdu. ben 7 numara istemiştim. uğur tütünekeri severdim o sıralar..
  • 223
    2008-2009 sezonunun efsane turuncu forması. bana sorulsa isim ve numara olarak harry kewell veya milan baros'u tercih ederdim ama nedense shabani christophe nonda'nın 20 numarası alınmıştı. tabi o zamanlar 11 yaşında olan ben nedenini soramamıştım.

    yine de o formayı çok severdim. hatta o forma yüzünden nonda'yı da sevmiştim. o formayı bir iki yaz boyunca sürekli giydiğimi hatırlıyorum. ama sonrası yok. şimdi nereye gitti; yıprandı da atıldı mı yoksa kayıp mı oldu, hiç bilmiyorum.

    takip eden yıllarda da bir süre futbola olan ilgimi kaybettiğim veya dışarıya fazla göstermek istemediğim için hiç forma almamıştım. birkaç sene evvel sevgilim kendisinin formasını hediye etmişti bana. 2012-2013 sezonunun kırmızı-bordo parçalı formasıydı, hani şu didier drogba'ya çok yakışan forma. mesela o dolabımda duruyor ama bu sefer de bana onu hediye eden güzel hanımefendinin nereye kaybolduğunu bilmiyorum. hep bir şeyler kayboluyor.
  • 224
    hatırladığım ik formam 93-94 senesinin show tv göğüs reklamlı, düz sarı formasıydı. forma, şort, çorap olarak set halinde satılırdı. o zamanlar orijinal forma diye bir kavramdan haberimiz olmadığı için başka şeylere takılırdık. mesela galatasaray amblemi yapıştırma mı yoksa dikiş mi? önemli bir husustu. kaliteyi belirleyen etkendi. yapıştırma amblem birkaç kez çamaşır makinesinde yıkanınca parçalanırdı, solardı. o yüzden dikişli amblemin olduğu formayı aldırmıştım. bir de o dönem 10 numara ile suat kaya oynardı. küçük bir çocuğun hayalindeki futbolcu olmadığı için 10 numara ne ya dediğimi hatırlıyorum. solak olduğum için kendimi kubilay ile özdeşleştirirdim. nedense 9 ve 11 numaralar o yıllarda daha karizmatik gelirdi.

    onun öncesinde metin oktay dönemi galatasaray amblemi olan bir forma var. arsenal'in klasik formasına benzer bir tasarım. arsenal formasındaki beyaz alanın sarı olduğunu düşünün. ama 3 yaşlarında o forma ile resmimden başka bir şey hatırlamıyorum. yalnız tasarıma bakınca bunu günümüze modern çizgilerle uyarlasalar fena olmaz be.
App Store'dan indirin Google Play'den alın