saat 21:00 günlerden salı.
şampiyonlar liginin başladığı şu günde yine aklıma düştü. yine en büyük hüzünlerimin sebebi oldu.
soğuk kış gecelerinde, türkiye için geç sayılan 21:45te başlardı maçlar. ay eylül-ekim. daha yenice almışız saatleri geri, bünyeler 22:45 derken saatler 21:45 diyor. hava kararalı çok olmuş, istanbulun keskin soğuğu, bozağdan gelen rüzgarıyla şiddetini arttırmış, evlerden gelen kömür sobalarının dumanı, stad çevresindeki köftecilerlerin dumanıyla birleşmiş, maç öncesinde yakılan meşalelerle stat ışıklarından belli olan bir sis çökmüş stada. öyle bir sis ki, kokusu lezzetli, hissi keskin, görüntüsü korkutucu, tadı zaferli...öyle bir sis ki, bir kere bile içine girememiş olsam da, televizyondan seni içine alan, yıllarca içinde ukte kalan, üzerinden ne geçerse geçsin unutulmayan
çok özledim seni, sen gittin, aynı çocukluk hayallerimizin üstüne yaşam şartlarını inşa ettikleri gibi, senin üstüne de gökdelenler inşa ettiler.
https://gss.gs/Lp3.jpg belki şimdi daha modern daha "eli yüzü düzgün" bir stadımız var. onun böyle bi sisi yok. sobanın üstündeki güğümden gelen buharı hatırlatmıyor bize belki.. belki çocukluğumuz gibi kokmuyor ama, onda da öyle bişey var ki gelince aylardan mayıs, güneş öyle güzel vuruyor ki karşıdan, dağları aşıp öyle bir ışıldatıyor ki karşı tribünleri, sanki diyor "akın var akın, güneşi zaptedeceğiz, güneşin zaptı yakın"
https://gss.gs/REO.jpg çok özledim seni sami yen, keşke sen geri dönsen de ben yine sana hiç gidemesem