1
futbolculara kimse kızmasın.3 gündür taraftarın çoğu infial içinde. arda'dan girip, aydın'dan çıkan, ayhan'a giydirip, elano'ya sövenler var. kimse merak etmesin, kimse moralini bozmasın 1 ay önce takım nasılsa şimdi de aynı. hiç oynayamadıkları, hezimetten kurtuldukları son maç dahil. kaldı ki aydın başka bir stadyum'da olsa rahat atabileceği pozisyonda, titremiş çok kötü vurarak takımı olası beraberlikten etmiştir.
sevgili galatasaray kaptanı, amigo sabri, ayhan, kewell sakın üzülmeyin taraftarımızı üzdük diye. maç bittiğinde, bitti bizim acımız, kızgınlığımız, kötü kadere küsüşümüz. sizler kadıköyde bir maç oynamadınız, bu gidişle de oynayamayacaksınız. nasıl ki biz yolun üstünden taş yağmuru içinde bir hayvanın ahıra sokulması misali ağların, tel örgülerin, kalelerin görünmediği adına tribün denen yere tıkılıyorsak, 90 dakika hayatımızın en büyük desibeliyle bağırdığımız halde sesimizi televizyonlardan duyuramıyorsak ve kısaca stadyumda eziliyorsak sizin durumunuz da aynı. arena da yırtıcı hayvanların arasına atılıyorsunuz orada. koskoca camia senede bir maça kilitleniyor. önceki ve sonraki maçı riske atıyor, taraftarları senede bir defa o stadyumu tamamen doldurabiliyor. futbolcusu o maça kilitleniyor, sporun oyunun dışında yapılabilecek ne varsa yapıyor ve neticeyi alıyor.
peşpeşe yenildiğimiz 10 maça bakalım, hangisinde hakem hatası fener aleyhine olmuş. hangi maçta yapılan şovlarda, asılan pankartlarda, çalınan müziklerde yöneticilerinin parmağı olmamış. o kadar eminlerki yeneceklerine tribünleri konfeti bulutlarıyla örttüler. neticede bir lig maçıdır, galatasaray'ı yenince de aynı puan veriliyor. nerden biliyorsun yeneceğini, hadi biliyorsun ne oldu, şampiyonmu oldunuz, kupa mı kazandınız ki turlara çıktınız. aynı şovu kasımpaşa maçında neden yapmıyorsunuz?
bazı iyimser maç analizcileri yazmışlar, baros sakatlanmasa, elano oynamasa, keita atılmasa... bunlar beyhude şeyler. maçla ilgili benim tek sitemim arda'nın çıkarılmasınadır. dünya'nın en büyük takımını yönetmiş adamlar türk futbolcusunu, her hangi bir türk maçını tanımaları zaman alacak. ya da sistem denecek, hiç bir şeyden taviz verilmeyecektir. arda'nın oyundan çıkması için oyunun durması bekleniyordu. o sırada korner atıyordu arda, ve o korner gol oldu. santra yapılmadan arda kenara alındı. o anda arda'yı azıcık tanısaydı hoca, asla değiştirmezdi. takım, en azından arda direniş gösterebilirdi. eminim sonuç değişmeyecekti, ama en azından taraftar oynanan oyuna üzülmeyecek, teslimiyete, çaresizliğe terk edilmeyecekti. en azından, azıcık mücedele edebilen tek futbolcumuz mustafa sarp olmayacaktı.
bunca uzun girişten sonra neden yeniliyoruza kafa yoralım. ben son maça gitmiş tecrübeli taraftar olarak tezlerimi ortaya maç yazısında biraz koymuştum. şimdi sakin kafayla açıyorum. biz aslantepe'ye geçmediğimiz sürece, kadıköy'de fener'i yenmeye geldiğimiz sürece, fener maçını bir fener'li gibi hayatımızın maçı olarak gördüğümüz sürece değil 10, 20. maçta da yenileceğiz. biz bu fenerbahçe'yle tarafsız bir sahada oynasak 10 maçın 9 unu kazanırız. nitekim kupa maçlarında durum değişik oluyor, neden acaba? çünkü kupa maçlarına lig maçı kadar önem vermiyorlar, aynı motivasyonla çıkamıyorlar, taraftarları kupa maçlarında kudurmuyor. biz ise kendimize doğal olarak fazla güveniyoruz. yenmeye gidiyoruz, oynadığımızı sadece bir oyun olarak görüyoruz. eşit şartlarda bir mücadele olmuyor. kim oynarsa oynasın stadyumdan etkileniyor. devre olmuş, elano roberto carlos'dan forma istiyor, forma değiştiriyor. ne yapacaksın kardeşim fenerbahçe formasını? çok önemliyse senin için terli forması, vatandaşın değilmi sana kargoyla gönderir. biz tribünlere biber gazı yerken sen forma istiyorsun. ali sami yen'de ben hiç görmedim bir fener'linin galatasaray'lıdan forma istediğini.
peki hiç yenemeyecekmiyiz bunları boklu dere'de? eğer seneye biz aynı stadyumda oynayacaksak, aynı koşullarda maça çıkacağız demektir. fenerbahçe'yi yenmek istiyorsak o maçı antalyaspor maçından farklı görmeyeceğiz. karaborsalardan bilet alarak tel örgülerin ardına geçmeyeceğiz. bizim için sıradan bir lig maçı olacak. futbolcu farkına bile varmayacak fenerbahçe ile oynadığının. ciddiye almayacak, sinirlenmeyecek, kızmayacak, hocalar kasmayacak, gerekirse hiç oynatmadıkları adamları oynatacak. prim vaad edilmeyecek, gol atılırsa aşırı sevinilmeyecek, gol yenirse travma yaşanmayacak. fener maçından önceki maçta önemli futbolculardan fenerbahçe'yi yenin diye söz alınmayacak. neticede sıradan bir önemli deplasman maçından farklı hiç bir şey olmayacak. biz bu pazar maça giden 2500 kişi aynı duygularla eskişehir maçına gidiyormuyuz?
şimdi herkes sakin olsun, futbolculara ve en fazla teknik ekibe güvene devam etsin. kaybedilmiş 3 puandan başka bir şey yok buna inansın. ne futbolcuların, ne taraftarın utanacak bir şeyi yok, borcu hiç yok. bırakın karşı taraftakiler büyük bir takımı yine yendik diye sevinsinler. pazar günü kuduranlar, kafa kafaya oynadıkları bir ali sami yen maçında nonda'nın attığı beleş golle yenildiklerinde samandıra'yı basmışlardı. bırakın 10 maçı, 3 maç üst üste kaybetseler bunlar aldıkları formaları iade ederler.
kafaları kaldırın, galip gelindiğinde büyük taraftar olmak kolaydır. büyük bir maçı kaybettiği zaman da formasını gururla taşıyabilen taraftar olmak zordur. büyük galatasaray'ın büyük taraftarı olmak bir ayrıcalıktır, yaşam biçimidir. marifet elbette ezilmemektir, ama bir punduna getirip te ezerlerse seni, ezildikçe kokabilmektir. kekik gibi, fesleğen gibi galatasaray'lı gibi.
sevgili galatasaray kaptanı, amigo sabri, ayhan, kewell sakın üzülmeyin taraftarımızı üzdük diye. maç bittiğinde, bitti bizim acımız, kızgınlığımız, kötü kadere küsüşümüz. sizler kadıköyde bir maç oynamadınız, bu gidişle de oynayamayacaksınız. nasıl ki biz yolun üstünden taş yağmuru içinde bir hayvanın ahıra sokulması misali ağların, tel örgülerin, kalelerin görünmediği adına tribün denen yere tıkılıyorsak, 90 dakika hayatımızın en büyük desibeliyle bağırdığımız halde sesimizi televizyonlardan duyuramıyorsak ve kısaca stadyumda eziliyorsak sizin durumunuz da aynı. arena da yırtıcı hayvanların arasına atılıyorsunuz orada. koskoca camia senede bir maça kilitleniyor. önceki ve sonraki maçı riske atıyor, taraftarları senede bir defa o stadyumu tamamen doldurabiliyor. futbolcusu o maça kilitleniyor, sporun oyunun dışında yapılabilecek ne varsa yapıyor ve neticeyi alıyor.
peşpeşe yenildiğimiz 10 maça bakalım, hangisinde hakem hatası fener aleyhine olmuş. hangi maçta yapılan şovlarda, asılan pankartlarda, çalınan müziklerde yöneticilerinin parmağı olmamış. o kadar eminlerki yeneceklerine tribünleri konfeti bulutlarıyla örttüler. neticede bir lig maçıdır, galatasaray'ı yenince de aynı puan veriliyor. nerden biliyorsun yeneceğini, hadi biliyorsun ne oldu, şampiyonmu oldunuz, kupa mı kazandınız ki turlara çıktınız. aynı şovu kasımpaşa maçında neden yapmıyorsunuz?
bazı iyimser maç analizcileri yazmışlar, baros sakatlanmasa, elano oynamasa, keita atılmasa... bunlar beyhude şeyler. maçla ilgili benim tek sitemim arda'nın çıkarılmasınadır. dünya'nın en büyük takımını yönetmiş adamlar türk futbolcusunu, her hangi bir türk maçını tanımaları zaman alacak. ya da sistem denecek, hiç bir şeyden taviz verilmeyecektir. arda'nın oyundan çıkması için oyunun durması bekleniyordu. o sırada korner atıyordu arda, ve o korner gol oldu. santra yapılmadan arda kenara alındı. o anda arda'yı azıcık tanısaydı hoca, asla değiştirmezdi. takım, en azından arda direniş gösterebilirdi. eminim sonuç değişmeyecekti, ama en azından taraftar oynanan oyuna üzülmeyecek, teslimiyete, çaresizliğe terk edilmeyecekti. en azından, azıcık mücedele edebilen tek futbolcumuz mustafa sarp olmayacaktı.
bunca uzun girişten sonra neden yeniliyoruza kafa yoralım. ben son maça gitmiş tecrübeli taraftar olarak tezlerimi ortaya maç yazısında biraz koymuştum. şimdi sakin kafayla açıyorum. biz aslantepe'ye geçmediğimiz sürece, kadıköy'de fener'i yenmeye geldiğimiz sürece, fener maçını bir fener'li gibi hayatımızın maçı olarak gördüğümüz sürece değil 10, 20. maçta da yenileceğiz. biz bu fenerbahçe'yle tarafsız bir sahada oynasak 10 maçın 9 unu kazanırız. nitekim kupa maçlarında durum değişik oluyor, neden acaba? çünkü kupa maçlarına lig maçı kadar önem vermiyorlar, aynı motivasyonla çıkamıyorlar, taraftarları kupa maçlarında kudurmuyor. biz ise kendimize doğal olarak fazla güveniyoruz. yenmeye gidiyoruz, oynadığımızı sadece bir oyun olarak görüyoruz. eşit şartlarda bir mücadele olmuyor. kim oynarsa oynasın stadyumdan etkileniyor. devre olmuş, elano roberto carlos'dan forma istiyor, forma değiştiriyor. ne yapacaksın kardeşim fenerbahçe formasını? çok önemliyse senin için terli forması, vatandaşın değilmi sana kargoyla gönderir. biz tribünlere biber gazı yerken sen forma istiyorsun. ali sami yen'de ben hiç görmedim bir fener'linin galatasaray'lıdan forma istediğini.
peki hiç yenemeyecekmiyiz bunları boklu dere'de? eğer seneye biz aynı stadyumda oynayacaksak, aynı koşullarda maça çıkacağız demektir. fenerbahçe'yi yenmek istiyorsak o maçı antalyaspor maçından farklı görmeyeceğiz. karaborsalardan bilet alarak tel örgülerin ardına geçmeyeceğiz. bizim için sıradan bir lig maçı olacak. futbolcu farkına bile varmayacak fenerbahçe ile oynadığının. ciddiye almayacak, sinirlenmeyecek, kızmayacak, hocalar kasmayacak, gerekirse hiç oynatmadıkları adamları oynatacak. prim vaad edilmeyecek, gol atılırsa aşırı sevinilmeyecek, gol yenirse travma yaşanmayacak. fener maçından önceki maçta önemli futbolculardan fenerbahçe'yi yenin diye söz alınmayacak. neticede sıradan bir önemli deplasman maçından farklı hiç bir şey olmayacak. biz bu pazar maça giden 2500 kişi aynı duygularla eskişehir maçına gidiyormuyuz?
şimdi herkes sakin olsun, futbolculara ve en fazla teknik ekibe güvene devam etsin. kaybedilmiş 3 puandan başka bir şey yok buna inansın. ne futbolcuların, ne taraftarın utanacak bir şeyi yok, borcu hiç yok. bırakın karşı taraftakiler büyük bir takımı yine yendik diye sevinsinler. pazar günü kuduranlar, kafa kafaya oynadıkları bir ali sami yen maçında nonda'nın attığı beleş golle yenildiklerinde samandıra'yı basmışlardı. bırakın 10 maçı, 3 maç üst üste kaybetseler bunlar aldıkları formaları iade ederler.
kafaları kaldırın, galip gelindiğinde büyük taraftar olmak kolaydır. büyük bir maçı kaybettiği zaman da formasını gururla taşıyabilen taraftar olmak zordur. büyük galatasaray'ın büyük taraftarı olmak bir ayrıcalıktır, yaşam biçimidir. marifet elbette ezilmemektir, ama bir punduna getirip te ezerlerse seni, ezildikçe kokabilmektir. kekik gibi, fesleğen gibi galatasaray'lı gibi.