tandem kelimesi, aslında "arka arkaya" anlamına gelen bir niteleme...
misal, ingilizlerin özellikle kullanmakta olduğu 2 kişilik bisikletlerin adı "tandem bicycle"...
futbol için çok kritik bir kavram tandem... aslında anlamı farklı değil... yine "arka arkaya oynamak"dan geliyor literatüre girişi...
peki futbolda tandem neyi anlatıyor? - bilmemiz gerekiyor, çünkü maalesef ne teknik adamlarımız, hocalarımız, ne de yorumcularımız, izleyicilerimiz bu kelimenin anlamından bihaberler... bir tek
ömer üründül biliyor sanırım, ya da bilmiyor da biliyor gibi yapıyor... emin değilim.
tandem, takım savunması kurgusunun can damarıdır...
doğru kurduğunuzda rakibi bezdirir, yanlış kurduğunuzda savunmanızı kevgire çevirir...
galatasaray'ın mevcut savunması mesela, 2015-2016 itibariyle göbekte 4 şeritli otobandır.
bunun sebebi oyuncuların kötülüğü değil tandem kurgusuna uyumsuzluğudur.
semih ve chedjou orijinde iki ayrı adam olarak muazzam birer defans oyuncusu olabilirler, ve fakat birlikte olduklarında bir tandem oluşturamazlar çünkü ikisi de aynı tip oyunculardır...
evet, tandemi önce bir şekilleyelim...
----------------------kaleci-----------------------
--------------^------------------------------------
---------süpürücü--------hamleli oyuncu-----
-------------------------------------v--------------
-------------------ön libero----------------------
----------------------------------------------------
diziliş bu... tandem 2 kişiyle kurulur gibi bir yanılgı var, ancak bu hatalı bir düşünce, arka arkaya oynayıp birbirinin kademesine girmek durumunda olan her oyuncu tandemin parçasıdır...
yukarıda gördüğümüz şekilde bunu şöyle anlatabiliriz, 4'lü savunma kurgunuzda 2 adet defansın ortası tabir edilen oyuncunuz var. bunların önünde de 1 adet ön liberonuz...
rakip takım üzerinize farklı şekillerde gelebilir, havadan, yerden kısa paslarla ya da yerden uzun ara paslarla...
her durumda rakibi karşılaması gereken ilk isim ön liberodur... ön libero, ayağa oynayan oyunculara basar, havadan gelen topları kafayla karşılar, uzun ara paslarına "pas arası" dediğimiz kesmeleri yapar... temel görevi budur... sonrasında kapılan topla oyun kurucuya topu ulaştırma görevi vardır...
işte pozisyon gereği oyun kurucuyu aşan her türlü top bu sefer "hamleli oyuncu" dediğimiz ilk stoperin sorumluluğuna geçer. ne yapar bu oyuncu? havadan gelen topa çıkar, yerden gelen topa kayar, topla gelen oyuncunun ayağına dalar ya da marke eder...
ne oldu? ön libero oyundan düştü, stoperiniz, yani hamleli oyuncunuz durdurucu görev için arkasını boşaltıp hamleye geçti...
peki, olası bir hatasında ya da rakibin bir şekilde stoperinizi ekarte etmesi durumunda, ya da gelen hava topunun sekmesi durumunda ne olur?
işte tandem kavramı burada devreye giriyor...
tandemin son adamı, yani süpürücü, hamleli oyuncun açıklarını kapatmak üzere bulunur, onun hamlelerine göre bir sonraki hamlesini kararlaştırır.
- stoper hava topunu sektirdiyse kademesine girip topu uzun bir vuruşla uzaklaştırır, çünkü son adamdır, risk almamalıdır.
- stoper, yetenekli bir forvet tarafından çalımla geçildiyse, rakibe yapışıp kale alanından uzaklaştırmakla görevlidir, gerekirse kale sahasına girmeden önce akıllı bir taktik faulle durdurur
- stoper uzun bir ara topu ile ekarte edildiyse, stoperin yöneldiği yönün aksine yönelerek ara topunu kesmeye çalışır, taca, kornere, nereye vurması gerekiyorsa uzaklaştırır.
- top sizdeyse, geriden oyun kurmayı başlatır, baskı yapan rakip presle geliyorsa 4'lü savunmada pas yapmadan uzak kanatlara uzun top atabilmelidir, rakip geride oyun kabul ediyorsa topu ön liberoya ve mümkünse oyun kurucusuna ulaştırır. çok top sürmez, mevkisini kaybetmemelidir.
şimdi...
bu son anlattığım vatandaş... yani süpürücü... göründüğü üzere takımın en kritik adamı... son adam... en kritik işlerin adamı...
- geçmişte popescu, hem süpürücü hem ön libero gibi oynayabilecek kadar inanılmaz bir yeteneğe sahipti, yanında hamleli bir bülent vardı.
- song ve tomas tandeminde song hamle oyuncusu, tomas süpürücüydü
- 3. fatih terim dönemi tandemin gerçekten kurulduğu dönemdi. semih hamleli, ujfalusi süpürücü, melo ön libero, farkedeceğiniz üzere en başarılı dönemlerimizden birinin savunma kurgusu...
bu örnekleri neden verdik?
semih ve chedjou'nun mevcut pozisyon veren kötü savunma düzeninde suçu olmadığını göstermek için verdik.
neden suçları yok?
çünkü ikisi de aynı tip oyuncu...
ikisi de hamleli oyuncu.
ikisi de topa ilk müdahale eden, rakibe dalan, rakibi karşılayan isim olmak telaşındalar.
ikisi de bunu yaptıklarında arkalarında açıklarını kapatacak bir süpürücü yok...
dolayısıyla onların "en iyi yaptıkları" ya da "yapmayı en iyi bildikleri şeyi yapmaları" takımı savunma felaketine götürüyor.
bu durum eğer galatasaray ligde şampiyonluğa giden ve saldıran değil de savunma yapıp rakibi karşılayan bir takım olsa daha çok göze batacak, ancak galatasaray'ın maruz kaldığı rakip hücum sayısı, yaptığı hücum sayısından daha az olduğu için bu felaketi yaşamıyoruz türkiye'de...
ama avrupa'da ne oluyor?
4 yiyip geliyor. ikinci tur oynadığımız sene bile 6 yiyoruz real madrid'den...
çok alt düzeyde olduğumuz için mi?
kesinlikle hayır...
juventus'u yenebilen, real'i yenebilen, schalke'yi ve manu'yu yenebilen takım da bu takımdı...
ama sorun şu ki tandemin zaaflarını değerlendirmeyi bilen bir hücum hattıyla karşı karşıya kalınca, dortmund, arsenal, real madrid gibi ekiplerle oynayınca, hızlı adamlar defansınızı kevgire çeviriyor.
işte bundandır ki galatasaray müthiş kadrolarla maça çıksa da hep pozisyon veren taraf oluyor.
semih ya da chedjou'nun yanına bir süpürücü alınıncaya dek bu zaaf artarak devam edecek.
artarak diyorum çünkü onları rahatlatan melo da gidiyor artık...
tanıyan biri varsa yalvarıyorum hamza hoca'ya galatasaray teknik heyetine şu yazımı ulaştırsın.
övünmek, bilmişlik yapmak, ön plana çıkmak niyetinde değilim,
sadece "çıldırmak" istemiyorum...
maç izlerken duvar yumruklamak istemiyorum.
sneijder, muslera, podolski gibi mükemmel adamların emeğinin saçma sapan taktik bilmezlik yüzünden heba olmasına tahammül edemiyorum.
adımı sanımı vermeyin, kimin yazdığını söylemeyin, hatta bu entryi de silelim sonra...
ama gözünüzü seveyim birisi hamza hocaya şu yazıyı ulaştırsın...
biz de kafayı yemeden maç izleyelim...