*

  • 1
    burası bir spor sözlüğü olduğu için sözlük yazarlarının sportif konulardaki itiraflarını yazıyoruz buraya. şimdiden kimse gelip eski sevgilisinden yakınmasın.*
    mesela ben elano blumer i uzun zamandır takip ederdim. bir gün herkes 'lan elano gelmiş' falan diyince bu elano yu çakma elano zannedip, yüzünü görene kadar kendisine blumer diye hitap ettim. lan haldun haldun ama bir yere kadar dedim. sonra bir baktım ana bizim elano.

    bir keresinde de iddaa da fenere vermiştim. yatırdı beni.*

    edit: her zamanki gibi derken zaten bir kere fenere verdim. her zamanki gibi yatırdı ibaresi yatırdı beni olmuştur.
  • 3
    9 yaşındaydım. tanıdığım sevdiğim bir abim doğumgünümde hediye almıştı, sonrasında muhabbet galatasaray fenerbahçe rekabetine geldi. galatasaray ımında müthiş olduğu yıllar tabi ben konuşuyorum da konuşuyorum sonra bu abime sanırım aldığı hediyenin de etkisiyle üzüldüm ve agzımdan şu cümle çıktı "abi nese valla fener de iyi takım tabi"

    hafiften minnet daha çok yaranma adına yaptığım bu hareketten sonra çok pişman oldum. çocuklugumda derin izler bıraktı. pis çocuk, yalancı çocuk olmuştum. çok pişmanım sözlük.
  • 4
    1.90 boyum var. ama çok kötü basketbol oynarım sözlük. öyle böyle değil. savunma kısmında iyi olduğumu söyleyebilsem de felaket bir şut stilim var. ben wallace bile yanımda dirk nowitzki kalır.

    edit:farkında olmadan sözlükte yonja akımı mı başlattım lan? boyu basketbolun boy ile alakası olmadığından dolayı yazdım. yani kazmalık doğuştan geliyorsa 2 metre ol bir şey fark etmez. swh
  • 8
    futbol adına çok yetenekliyimdir, ama lakin hayat beni futbola yöneltmedi. uzun yıllar başarılı bir şekilde tenis oynadım. kondüsyon olsun diye tenis topuyla futbol maçları yapardık bu yüzden de ayağıma inanılmaz hakimim bire birde yusuf gibi çalım atar, lincoln gibi ara pas, elano gibi uzun pas atarım. keita gibi sağından atar solundan geçer, kewell gibi sol ayağımı kullanırım*. arda kadar galatasraylıyımdır. ama gel gör ki hiç bir zaman futbol oynamak istemedim, şimdi yaş oldu 21, göbek oldu 41, sigara alkol filan spor nere, ben nere.
  • 9
    seneeee senesini unuttum, lisedeyim. futbol turnuvasında en sıkı maçlardan birisi oynanıyor. ben takımın 170 cm boyundaki cengaver stoperi olarak mücadele ediyorum. koşmaktan, mücadele etmekten ciğerler patlayacak...

    devamını birazdan anlatacağım. onun öncesinde başka bir olayı anlatacağım.
    ortaokulda hiçbir aşk yaşayamayan bendeniz, yağız delikanlı smyrna lisede bir bakıyorum herkeste bir lise aşkı modası. ulan bir bakıyorum herkes birbirine aşık. haliyle bende sarışın bir hatuna vuruluyorum, hatun çok güzel ama öyle böyle değil. kızla konuşmak için cesaretim yok. bir fırsat kolluyorum. terslenmekten de çok korkuyorum, tam lise genciyim yani. bir türlü cesaret edemiyorum konuşmaya, kızı 100 metre uzakta görsem kalbim tavana vuruyor heyecandan. neyse şimdi bu iki hikayeyi bağlayalım.

    topu rakipten kapıyorum ve kontra atağa kalkıyoruz. önümde bir tane iri kıyım savunma var, kafayı kaldırıyorum kalenin yan tarafında ne göreyim, vurgun olduğum kız orada duruyor. hatunu farkediyorum. pas isteyen arkadaşlarım artık umrumda değil. bu golü yazarsam hatunun önünde karizma tavan yapabilir. yalnız bir sorun var iri kıyım defans hala karşımda. çalım atmayı göze alamıyorum çünkü çalım yeteneğim servet çetinvari bir seviyede ve ben bunun farkındayım ki yıllardır ben çakılı defansım ayağına defanstan çıkmıyorum hiç. halbuki hikayeee, bildiğin balta teknik olduğum için çıkmıyorum ileriye. neyse bakıyorum kaleci biraz kalenin solunda. allah diyorum oğlum smyrna, yapıştır şutu açık olan tarafa, yaz golü, karizma tavana vursun. zaten defansı geçme ihtimalin yok. dannnn bir yapıştırıyorum topa ama öyle bir vuruş yok hagi gibi hami gibi gerrard gibi vuruyorum. allahım diyorum nolur gol olsun. top gidiyor gidiyor ama yolun ortasında top sağa doğru sapıyor. sağ tarafta direğin bir metre yanında malum kişi var, top resmen hatuna gidiyor. o sırada dua ediyorum, gol olmuyor, bari top kıza çarpmasın. ama nafile. top kızın suratında patlıyor ama ne patlamak. arkadaşlar kıza vurgun olduğumu biliyor ya hepsi başlıyor gülmeye zuhahahaha diye. kızın yanına gidiyorum, yanında kız arkadaşı kolundan tutmuş destek oluyor. kızın suratı kıpkırmızı olmuş. ince bir sesle ya kusura bakma diyeceğim anda sözümü kesiyor git başımdan be gerizekalı...

    tüm hayallerim yıkılıyor. allah belamı verseydi de, o şutu çekmeseydim diyorum kendi kendime. neden tanrım diyorum neden? uefa kupasını bizim almamızı isteyen tanrı neden bana yardım etmedi? liseyi bitirene kadar kızın yüzüne bakamıyorum bir daha ve oğlum ileriye çıksana, hücuma destek versene diyen takım arkadaşlarıma siktir gidin lan, ben çakılı defansım diyebiliyorum bu yaşıma kadar...

    rumuz: nişanlımduymasınbenikeser
  • 12
    sene ben lisede iken okulun popüler kalecilerinden biriydim hatta en popüleriydim . şöyle ki ; volkan demirel gibi kısıtlı yeteneğimi artizlik yaparak kapatıyordum , beni izlemesi büyük keyifti . okulda sınıflar arası turnuvalarda bana teklif yağıyordu* *. her sınıfın kaptanını aldım karşıma ve tekliflerini dinledim . ve üst sınıfların birinin kaptanıyla 3 tabldot yemek 3 kola 1 hafta boyunca sınırsız poğaça ve takım kaptanlığına anlaştım . bir sözleşme imzaladık hemen 1 yıl kiralıktım ama opsiyonluydu seneye 2 katını teklif ederse gene onların kalesini koruyacaktım . ve maçlar başlamıştı ben her geçen turda resital sunuyordum hal böyleyken kız arkadaşım da böbürleniyordu , kızlara artizlik yapıyor o benim o benim diye . finale çıkmıştık , ben tam soyunma odasına giderken yaka paça biri çevirdi gel benimle dedi . ulan bu da ne ! bi kaç duvarda bir kaç kalp ve yanların bilmem ne kız isimleri ve childofbodom yazıyor . ee hatun başladı zırlamaya sen şöylesin sen böylesin , de get kızım dedim bana güvenmiyorsan bilmem ne hebelehübele desem de gitti davşanım o moral bozukluğuyla çıktım maça . şimdi bunu okuyan herkes çok kötü oynadığımı falan düşünecek ancak aksine penaltılara kalan maçta 5 te 3 yaptım takımımı şampiyon yaptım . sonra (bkz: haydi kızlar childofbodom'a) kampanyası başladı okulda .

    bu da böyle bir itirafımdır . sonra elimi eteğimi çektim bu işlerden bizimkileri aldım kahve'ye gittik batak oynamaya .
  • 13
    1.90 boyum var, basketbolun yakınından geçmem. futbolda da çok hızlıyımdır. şimdi bu itiraf mı oldu anlamadım ama.. sözlük yazarlarının sportif durumları oldu bence.

    küçükken sınıfa basketbol seçmeleri için geldiler *. seçme dediysem boya ve yaşa bakıp seçiyorlar. okula erken başladığım için sınıftakilere göre küçüktüm, ve boyum da uzun olunca beni aldılar. ilk antrenmanda tıkandım, hasta oldum sözlük. bu itiraf oldu sanırım. fakat buna astım hastalığım neden oldu. şimdi düzeldim ama iş işten geçti tabi.
  • 14
    yıl 2002, lise hazırlıktayım sözlük. kız futbol takımının da antrenörü olan hocamız tarafından kız takımına seçilmiştim, orta sahanın ortasında defans ağırlıklı oynayacaktım, görev bölgem öyle seçilmişti hoca tarafından. ortaokulda bile her beden dersinde sınıfın erkek popülasyonuyla futbol oynayan bir birey olarak çok mutluydum, ta ki çevremden yükselen "amaaan kızlar futbol mu oynarmış", "ayy futbol takımına mı girdin", "boyun kısa kalacak senin", "kaslı kaslı hatun mu olurmuş o ne öyle" seslerinden sonra tırsıp takımdan ayrıldım. ardından 4 sene boyunca bıraktığım takımın hem istanbul şampiyonluklarını, hem de türkiye genelindeki derecelerini duydukça, okulda kupalarla her tur atışlarını izledikçe hasetimden çatladım sözlük, evet. boy konusunu sorun yaptım ayrıldım, 1.65'e ulaştım, başım göğe erdi, aferin bana, çok doğru düşünmüşüm.
  • 15
    sene 2005, mevsimlerden yaz... 15 yaşındayım. olayın geçtiği yer burhaniye/balıkesir. halı sahada maç yapıyoruz. o ara biraz göbekli ve ham biriydim. benim de oturduğum deniz kıyısındaki sitede ve hemen bitişiğindeki evlerde yaşayan arkadaşlardan oluşan bir takımımız var. rakibimiz ise bizim taraftan şehir içi yolun ayırdığı, yani daha içeride kalan karşı mahallenin çocukları. sitenin sahasında her gün kendi aramızda yaptığımız maçlara ek olarak her yaz birkaç kere karşı mahallenin bıçkın delikanlıları ile halı sahada kapışırdık.
    ben bizim sitenin çekirdek kadrosundanım, hatta diğer arkadaşlarımın hepsi yazlıkçı, bir ben oranın yerlisiyim. yani takımda oynamamam gibi bir durum söz konusu bile değil. lakin o dönemde en berbat oynayan da bendim. hani can ciğer arkadaş olmasak hayatta almazlar beni takıma. tamamen hatrına bir tahammül etme durumu söz konusu. zaten çocukken de beni ya hakem, ya da teknik direktör yaparlardı. ben de sevinirdim. meğer dalga geçiyorlarmış. işte bu yüzden genelde hep defansta ya da kalede oynardım. mecbur kalmadıkça pas da atmazlardı zaten bana.
    neyse işte; o maçta orta sahada yalnız kalan arkadaşım mecburen santradan bana geri pas attı, çünkü ben dedim "dön bana" diye. ben de bacak aramdan alkış tutarak yedim o pası ve arkadaşım kendi kalesine gol atmış oldu. zaten benim yüzümden hep fark yerdik. o anki surat ifadesini hala unutamam. o maç sonunda bir başka arkadaşım iyi resim yapmama ithafen şöyle bir laf söyledi bana; "yanlış anlama da senden çok güzel sanatçı olur ama hayatta futbolcu olmaz." o laf bana çok koydu sözlük.
    hatta bir sonraki maçta bana rağmen berabere kalmıştık ve penaltılarda yetenek olarak benle yarışabilecek tek oyuncu bile penaltıyı gole çevirirken ben yine kalecinin üstüne yuvarlıyordum; ve bu yüzden yine kaybediyorduk...
    sene oldu 2009, şimdi 19 yaşındayım. aradan geçen 4 senede kendime çok şey kattım sözlük. iki sene boyunca istanbul'da haftada iki defa abimin arkadaşları, yani 25-26 yaşındaki adamlarla maç yaptım. boş kaleye kaçıra kaçıra, düşe kalka bir şeyler kaptım. 2008'de dil öğrenmek için ingiltere'ye gittim, orada da her hafta top oynadım. amatör ligde maçlara çıktım. ingiliz futbolunu yerinde öğrendim.
    ve geçtiğimiz yaz gördüm ki o dönemde haldır haldır koşan arkadaşlarım hamlamış, top oynamaz olmuşlar. bizim klasikleşen halı saha maçları ise hepten yalan olmuş. millet üniversite, sigara, içki, karı kız derken kopmuş gitmiş...bir ben kalmışım deli gibi top oynayan. şimdi 93'lü, 94'lü ve 95'li kardeşlerime abilik yapıyorum sözlük. çünkü bir onlar kaldı bir topun peşinden heyecanla ve şevkle koşan. onlara bir şeyler öğretmeye çalışıyorum. kız erkek karışık futbol kültürü ve aşkı vermeye çalışıyorum onlara.
    o yaz gerek halı sahada, gerek çim sahada kendi aramızda yaptığımız maçlarda gösterdiğim performans üzerine vaktiyle bana burun kıvıran arkadaşlarımın hepsi beni takdir etti. resmen ağızları açık kaldı. onlar kesilip kan ter içinde kaldığı vakit ben hala yarı çıplak deli gibi koşturup goller atıyordum sözlük.
    sonra almanya'ya düştü yolum, erasmus sebebiyle. kendi takımımı kurdum. her hafta düzenli olarak maçlar yapmaya başladım. üstüne alman ekolünü de öğrendim. artık ne yeteneksiz ama hatrı olan çocuğum, ne de abisinin hatrından dolayı oynayan kardeşim, uluslararası oyunculardan oluşan takımımın kaptanıyım. kar yağdığı zaman saha kapandı. ben topumu alıp gittim yine antrenman yaptım kendimce düzenli olarak. kondisyonumu kaybetmedim. şimdi eskisine göre daha düzgün bir fiziğim var. ve bir şekilde daha iyi top oynadığımı hissedebiliyorum. ama ne zaman sokaktan geçerken kalede hafif toplu bir çocuk görsem duygulanırım sözlük. dayanamam sorarım "ben de sizinle oynayabilir miyim?" diye. kabul ederlerse ben geçerim kaleye, çocuğu yollarım forvete...
  • 16
    küçüklükte yapılan mahalle maçlarını kim unutabilmiştir? taştan yapılmış kalelerle 2 golde bir kaleci değişecek kuralıyla yapardık çoğu maçı sokak aralarında. böyle maçların bazılarında, kaleci olduğumda her ataktan sonra kalenin boyunu çaktırmadan ufak ufak küçültürdüm. her ne kadar uyanıklık gibi görünse de anlaşılırsa sonu pek iyi olmazdı. * *
  • 19
    bir halı saha maçında 7 topum direkle buluşmuştur...bi kısmı vurup geri gelmiş , bi kısmı vurup dışarı çıkmış, bi kısmıda kalecide kalmıştır...
    başka bir halı saha maçında ise, vurduğum top , kalenin üst tarafında , yan ağlar ile üst ağların birleştiği yerdeki ufacık ve saha içinde bir adet bulunan bir delikten dışarı çıkmıştır...nasıl becerdim hala inanamıyorum...
  • 20
    --- alıntı ---

    5 sene sonra 14-16 yaş kategorisinde 20 yaşındayken oynadım. başkasının kimliği, sinekkaydı tıraş olarak. gruplar halinde oynanıyordu maçlar. ilk 2 maçı kazandık, son maçı alan üst tura çıkıyordu. rakibimiz beşiktaş’ın altyapısıydı, ama ismi kabataş’tı.
    son maçtan önce maç bir türlü başlamıyor, hakemler beni çağırdılar odaya. 3 hakem, gözlemci, coca cola temsilcisi, saha komiseri de oradaydı. bana dediler ki, sen itü’de okuyormuşsun. yok hocam dedim, ben lise 2’de beklemeliyim ne işim var üniversitede. ama anladım ki tanıyan birileri var oralarda. neyse bana nüfus kağıdımdan cilt noyu falan sordular. ben de ukala ukala siz biliyor musunuz ezbere dedim. bir şey olmadı dışarı çıktım. üniversite takımından arkadaşım meğer kabataş’ın hocasıymış. muhabbet ettik, dalga geçtik birbirimizle. kanıtlayamadılar ama, anladılar tabii.

    işi hakemler sahada bitirdi. bir 10 metre ofsayttan gol, bir olmayan penaltıyla yendiler bizi, çıktılar üst tura. hatta adamlar kornerleri bile 2 metre sahanın içinden atıyorlardı. o kadar küfür ettim, yine de atamadı beni hakem.
    aslında tamamen haklılardı, ama 5 sene önce yaşım küçük diye oynayamadığım turnuvada 5 yaş büyük olarak sahte oynamıştım, eğlenceliydi be.

    --- alıntı ---

    http://www.captano.net/...coca-cola-turnuvasi/
  • 22
    lisede okurken çok kavgacı bir genç olduğum için babam bir arkadaşının tavsiyesiyle beni boks okuluna göndermişti. ama ben daha ilk antrenman maçımda burnumu kanattı diye benden daha tecrübeli ve üst sikletteki arkadaşıma kafa atıp burnunu kırmıştım. sonrasında yalvar yakar devam etmiştim salonda. aynı zamanda lise takımında ve amatör kümede futbol oynuyordum ama çok kavgacıydım, vesselam tutunamadım sporda.
    (bkz: ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim)
  • 24
    öss'ye gireceğim sene. sınavdan 40 gün önce. çok çalışıyoruz ya halı sahada maç yapıp kafa dağıtacağız. ben michael jordan misali uğurlu şortumu giyip, canavar gibi koşmaya başlıyorum halısahada. koşuyorum ama takıma katkım hüseyin çimşir kadar. yine bu boş koşuların birinde gereksiz cengaverlik gösteriyorum, tekmeye kafa uzatma tabirini gerçekleştiriyorum ancak adam benden önce davranıp topa vuruyor ve o top benim sol gözümde patlıyor.

    ilk olarak benim yavşak arkadaşlarım benim gözümü tutarak yerde kıvranmalarıma inanmadılar. seçilmiş yavşaklardan birinin: " ne kadar kıvrandın amına koyim al topu tamam."cümlesini duyuyorum bir ara. durumun vehameti anlaşıldı tabi. ben gözümü yavaş yavaş açınca ortalığı bembeyaz görmeye başladım. tek seçebildiğim halısahanın ışıklarıydı. işte bu yavşak arkadaşlarımın birinin arabasıyla hastaneye doğru yol almaya başladım ama yol boyunca konuşulan konu timsahların çiftleşmesiydi. hayır arkadaşlarım belgesel izleyen adamlar değildi. muhtemelen kanal değiştirirken çiftleşen timsahlar ilgilerini çekmiştir konulu sapıkların.

    hastaneye vardığımızda doktor gözümü muayene ederken, ben olayın tüm vehametine rağmen, eski türk filmlerini anımsatan şu yavşakça cümleyi kurdum: "görebilecek miyim doktor"ulan gözünün teki bembeyaz görüyor, sen işin taşağındasın. ee tabi bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyle diye boşa dememişler.

    neyse efendim, ben gözümün içini kanatmayı becermiş hastanade birkaç hafta yatmak zorunda kalmıştım. tabi burada oda arkadaşları bayağı önem taşıyor. zira narkozun etkisinde doktora ana avrat kayıp hastaneyi inleten hastalarla ya da "bu top yüzünden kör olan var" diye moral veren amcalarla muhattap olabiliyorsunuz. yine de bana almanya'dan aldığı kaliteli diş fırçasını göstererk moralimi düzeltmişti amca. zira o kadar kaliteliymiş ki 7 senedir aynı fırçayı kullanıyormuş amcam.

    sonuca geldiğimizde sınav öncesi 40 gün heba oldu ama yine de girebildik biryerlere. uğurlu şort mu? hayatına yer bezi olarak devam etmekte...
  • 25
    lisede beden eğitimi hocası sözlü yapıyor. ona göre not verecek. liste sırasına göre çağırıyor milleti. ben listenin sonundayım. sorulara bakıyorum:

    -fenerbahçeli bir futbolcu söyle.
    +zart.
    -geç.

    -bir nba basketbolcusu söyle.
    +zort.
    -geç.

    böyle böyle sorular sorarken sıra bana ve listede üstümde bulunan çocuğa geldi. hoca sordu:
    +bir yüzme şekli söyleyin.

    aynı anda kurbağalama dedik. hoca onunkini saydı. bana başka bir tanesini söyle dedi. düşün düşün aklıma gelmiyor. millet bana bakıyor. kıkırdanmalar falan başladı. o anki stresten aklıma hiç bir şey gelmiyor. en son hoca kelebekleme olur mu dedi. bende evet kelebekleme dedim ve geçtim.

    erman hocam beden eğitiminde sözlü mü olurmuş?

    edit: imla.
App Store'dan indirin Google Play'den alın