13330
öncelikle bir konudan bahsetmek istiyorum. mersin maçında futbolcuların hırsını, daha doğrusu -aşırı gerginlikten kaynaklı sinirle oluşan hırsı- kaç kişi fark etti bilemiyorum ama kem gözle sahaya bakmayan bir kişi, selçuk, sneijder, olcan, burak, hakan ve yasin'deki hırsı görmüş olmalı. sneijder defansta yatarak müdahale ile top kazandı, burak her ne kadar faul yapsa da didindi. olcan bir ara uçmaya çalıştı. hakan nerede kavga varsa koştu, selçuk zaten çıldırdı. en azından ben bu adamları böyle gördüm. şimdilik performans konuşmayacağım. başka bir konudan bahsetmek isterim.
4 haftada 5 puan aldık. puan kaybettiğimiz takımlar ise bizden puan aldıkları halde ligde 10. 14. ve 18.'ler. "bizim takımın bu kadar yetersiz olabilmesi olacak iş değil" diye düşünüp bir saattir takımın maçları inceliyorum. bir kaç ilginç notlarım olacak. buyurunuz.
4 haftada 26'sı isabetli, 58 şut var. isabetli şutların dağılımı ise ilginç. 1. haftada 5, diğer 3 haftada ise 7'şer isabetli şut. 8 gol. goller; sneijder 2, burak 2, podolski 2, selçuk 1, semih 1. şut rakamları "aslında iyi şut atmışız, allah allah garip." dedirtiyor.
bir de şu rüya takım lider fenerbahçe'ye bakayım dedim. 4 hafta 46 şut, 17'si isabetli şut, 6 gol. adamlar bu rakamlarla 10 puanla lider. rüya takım 97'li dakikalarda rüya faullerle, bu golleri ancak rüyalarında atmaları gerekirken sahada atıyor. her neyse dağıtmayalım. şöyle küçük bir anekdot ile devam edeyim. ( bu arada beşiktaş'ı almadım çünkü fb ve bizim oynadığımız rakipler birbirine daha yakın rakipler.)
lise 3'te iken, hocamız, tavsiye üzerine beni basketbol takımına çağırmıştı. hiç de alakam yoktur basketbolla ama değişiklik olsun diye bir gideyim dedim. hocamızı çok severdik, müthiş bir adamdı. 2 ay, 3 ay neyse idmanlar hazırlık maçları falan, fena takım değiliz. fiziklerimiz iyi. 5 tane oyunumuz vardı, hepsini güzel güzel oynuyoruz. lakin kullanılan şutlar, dan dun dönüyor, girmiyor. ama biz iyi şut atıyoruz sanıyoruz. maçlar da yaklaştı. sanıyorum hocamız geç uyandı. çünkü ilk başlarda şansa bağlıyordu ama gün geçtikçe "ah ulan şu şutlar" demeye başladı. maçların başlamasına 5-6 idman kala biz başladık şut çalışmaya. idmanlar 15-20 dakika geç bitiyor falan yani baya çalışıyoruz. çalıştıkça da anlıyoruz. "hakikatten biz şut atamıyormuşuz" diyoruz. 5-6 idmanla şutlar mı düzelir? düzelmedi tabi. turnuvada ise mecburiyetten, dış şutu azaltıp boyalı alandan sayı atmaya çalıştık. şehirde 3. olduk ve bu 3.lük bizim için bir başarı falan değildi.
gelelim galatasaray'a. hamza hoca belli ki sneijder'e podolski'ye burak'a ya da diğerlerine "bol bol şut atın" demiş. eh bir hocanın elinde sneijder ve podolski gibi şutları dünyaca bilinen iki futbolcu varken bunu silaha dönüştürmeye çalışması çok normal. lakin böyle ciddi bir konuyu, ciddi bir gol silahı haline getireceksek, bu konu üzerine çalışılması gerekir. bir kaç video falan dönmüştü ama acaba çalışılıyor mu? yoksa "bu adamlar nasıl olsa iyi şut vuruyor yahu bir de şut çalışması mı yapalım" mı deniyor emin değilim. acaba biz yine "biz iyi şut atıyoruz" mu sanıyoruz? yoksa harbiden iyi şut atıyoruz ama 4 haftadır bir şanssızlık mı var? ben, ne olursa olsun bu şut konusunun biraz daha üzerine gidilmesi gerektiğini düşünüyorum. çünkü şu osmanlı maçı ve mersin maçında attığımız şutların gol olabilme potansiyeline bakarsak maçların farka gitmesi gerekir. benzer sorunu milli takım için söyleyebiliriz. letonya maçında her türlüsü denendi, en sonunda oldu ama devamı gelmedi. hollanda maçında ilk isabetli şut gol oldu ve devamı geldi. (burada alt yaş gruplarındaki çocuk veya genç futbolcuların eğitimlerine bildiğim kadarıyla değinmem gerekiyor ama onu başka bir yazıda uzun olarak anlatmak istiyorum)
4 haftada sneijder sadece 4 isabetli şut ile oynuyor. podolski denk getiremiyor, burak bir vuruyor, bir dokunamıyor. ayrıca gariptir ki fb maçlarında topları içeriye tokatlayan kaleciler, arena'da kafayı kırma pahasına kurtarış kasıyor. işte arena'daki böyle maçlarda o kaleciye ve takımına o güveni verdirmemek gerekiyor. o kalecinin ve takımın "sneijder, podolski, burak, selçuk var. yahu bunlar bize tıkar" diye düşünmesi gerekiyor. bunu takım olarak haldur haldur saldırarak değil sistemli bir baskı kurarak daha rahat başarabiliriz. hem böylece atılacak şutların yeri ve zamanı daha net olur. böylece vuruşlar da daha düzgün olur.
gece gece uzatmışım yazıyı. herkese selamlar, saygılar.
4 haftada 5 puan aldık. puan kaybettiğimiz takımlar ise bizden puan aldıkları halde ligde 10. 14. ve 18.'ler. "bizim takımın bu kadar yetersiz olabilmesi olacak iş değil" diye düşünüp bir saattir takımın maçları inceliyorum. bir kaç ilginç notlarım olacak. buyurunuz.
4 haftada 26'sı isabetli, 58 şut var. isabetli şutların dağılımı ise ilginç. 1. haftada 5, diğer 3 haftada ise 7'şer isabetli şut. 8 gol. goller; sneijder 2, burak 2, podolski 2, selçuk 1, semih 1. şut rakamları "aslında iyi şut atmışız, allah allah garip." dedirtiyor.
bir de şu rüya takım lider fenerbahçe'ye bakayım dedim. 4 hafta 46 şut, 17'si isabetli şut, 6 gol. adamlar bu rakamlarla 10 puanla lider. rüya takım 97'li dakikalarda rüya faullerle, bu golleri ancak rüyalarında atmaları gerekirken sahada atıyor. her neyse dağıtmayalım. şöyle küçük bir anekdot ile devam edeyim. ( bu arada beşiktaş'ı almadım çünkü fb ve bizim oynadığımız rakipler birbirine daha yakın rakipler.)
lise 3'te iken, hocamız, tavsiye üzerine beni basketbol takımına çağırmıştı. hiç de alakam yoktur basketbolla ama değişiklik olsun diye bir gideyim dedim. hocamızı çok severdik, müthiş bir adamdı. 2 ay, 3 ay neyse idmanlar hazırlık maçları falan, fena takım değiliz. fiziklerimiz iyi. 5 tane oyunumuz vardı, hepsini güzel güzel oynuyoruz. lakin kullanılan şutlar, dan dun dönüyor, girmiyor. ama biz iyi şut atıyoruz sanıyoruz. maçlar da yaklaştı. sanıyorum hocamız geç uyandı. çünkü ilk başlarda şansa bağlıyordu ama gün geçtikçe "ah ulan şu şutlar" demeye başladı. maçların başlamasına 5-6 idman kala biz başladık şut çalışmaya. idmanlar 15-20 dakika geç bitiyor falan yani baya çalışıyoruz. çalıştıkça da anlıyoruz. "hakikatten biz şut atamıyormuşuz" diyoruz. 5-6 idmanla şutlar mı düzelir? düzelmedi tabi. turnuvada ise mecburiyetten, dış şutu azaltıp boyalı alandan sayı atmaya çalıştık. şehirde 3. olduk ve bu 3.lük bizim için bir başarı falan değildi.
gelelim galatasaray'a. hamza hoca belli ki sneijder'e podolski'ye burak'a ya da diğerlerine "bol bol şut atın" demiş. eh bir hocanın elinde sneijder ve podolski gibi şutları dünyaca bilinen iki futbolcu varken bunu silaha dönüştürmeye çalışması çok normal. lakin böyle ciddi bir konuyu, ciddi bir gol silahı haline getireceksek, bu konu üzerine çalışılması gerekir. bir kaç video falan dönmüştü ama acaba çalışılıyor mu? yoksa "bu adamlar nasıl olsa iyi şut vuruyor yahu bir de şut çalışması mı yapalım" mı deniyor emin değilim. acaba biz yine "biz iyi şut atıyoruz" mu sanıyoruz? yoksa harbiden iyi şut atıyoruz ama 4 haftadır bir şanssızlık mı var? ben, ne olursa olsun bu şut konusunun biraz daha üzerine gidilmesi gerektiğini düşünüyorum. çünkü şu osmanlı maçı ve mersin maçında attığımız şutların gol olabilme potansiyeline bakarsak maçların farka gitmesi gerekir. benzer sorunu milli takım için söyleyebiliriz. letonya maçında her türlüsü denendi, en sonunda oldu ama devamı gelmedi. hollanda maçında ilk isabetli şut gol oldu ve devamı geldi. (burada alt yaş gruplarındaki çocuk veya genç futbolcuların eğitimlerine bildiğim kadarıyla değinmem gerekiyor ama onu başka bir yazıda uzun olarak anlatmak istiyorum)
4 haftada sneijder sadece 4 isabetli şut ile oynuyor. podolski denk getiremiyor, burak bir vuruyor, bir dokunamıyor. ayrıca gariptir ki fb maçlarında topları içeriye tokatlayan kaleciler, arena'da kafayı kırma pahasına kurtarış kasıyor. işte arena'daki böyle maçlarda o kaleciye ve takımına o güveni verdirmemek gerekiyor. o kalecinin ve takımın "sneijder, podolski, burak, selçuk var. yahu bunlar bize tıkar" diye düşünmesi gerekiyor. bunu takım olarak haldur haldur saldırarak değil sistemli bir baskı kurarak daha rahat başarabiliriz. hem böylece atılacak şutların yeri ve zamanı daha net olur. böylece vuruşlar da daha düzgün olur.
gece gece uzatmışım yazıyı. herkese selamlar, saygılar.