• 1
    asıl kökeni sultan 2. bayezid dönemine dayanan,
    sahip olduğu mekteb-i sultani ile sadece türk sporuna değil, aynı zamanda türk siyasetine, bilimine, kültür ve sanatına yön veren,
    kurtuluş savaşı zamanında mezun veremeyecek kadar vatanına, milletine bağlı olan,
    türkiye'nin her alanda batı'ya (medeniyete) açılan penceresi olan,
    kurucusu rahmetli ali sami bey'in dile getirdiği üzere "maksadımız ingilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve türk olmayan takımları yenmektir" misyonuna sahip olan,
    bu sayede avrupa'dan kupalar getirebilecek beceride vizyon sahibi olan,
    birçok sporun ülkemize gelmesine vesile olan,
    ....
    ....vs. vs.
    özetle, gayet rahat "adı konabilen", "altı doldurulabilen", "flu" olmayan, kendini ait hissedenler için gurur vesilesi olan "net" bir büyüklüktür.
  • 3
    hakikaten de kupa ve şampiyonluk büyüklüğüdür.

    romantizme ayıracak vakit yok, galatasaray gerçekçi insanların kulübüdür. koca fatih terim iki üç maç kötü oynatınca yapılmadık eleştiri kalmıyor misal sözlükte.

    metafizik kavramlara gerek yok, galatasaray'ın maksadı bellidir, türk olmayan takımları yenmek olan bu maksat geçerlidir ve o maksadın gerçekleşmesi için türk takımlarını yenmek yani başarı gerekir.

    başarı varsa biz varız yoksa da yokuz.

    insanların sevgilerine saygım var ama kimse asıl amacın ne olduğunu akıldan çıkarmamalı. yoksa salak fb camiası ve bjk gibi şerefli üçüncülükler diye ortada dolaşan ahmaklar gibi oluruz.
  • 5
    hala dünyanın her yerinden içerideki şikecilerin yüzüne çarpılan gerçek. ayrıca kulübümüz bu arkadaşlarla bir etkileşim içerisine girerse (forma göndermek, maça davet etmek gibi) global anlamda bilinirliğimiz daha da artar. malum artık sosyal medya her şey demek.

    galatasaray taraftarlarından etkilendikleri için takımlarının ismini galatasaray koyup forma yaptıran paraguaylılar.

    https://twitter.com/...Tn_hOinJZBnNa_3hXYmg
  • 7
    on yıllar boyunca yavaş yavaş oluşan ve kazanma kültürüyle harmanlanan bu büyüklüğe her zaman inandım.

    ben buna derwall'le, denizli'yle, feldkamp'la, fatih hoca'yla, gerets'le, cevat güler'le hatta riekerink bey'le* inandım.

    winnerlık mı desem, kültür mü desem bilmiyorum ama işte real madrid'de, bayern münih'te olan şey bu. biz de içinde bir de kültür ve tarih var.

    (bkz: galatasaray'ın kendisine inanmayan taraftarını göt etmesi)

    diye bir şey var mesela. bir günde oluşmadı bunlar.

    (bkz: galatasaray sözlük yazarlarına açık mektup/#3601191)

    neyse beyler işte ben bu büyüklüğe inanarak bir söz verdim. içimde de zerre kadar korku yoktu. yılların emeği var burada, bir sürü arkadaşım var, buradan gitmek kolay mı?

    amacım gergin olan, umutsuz olan bazı arkadaşları ve sözlük takipçisi taraftarları kendine getirmekti. işe de yaradığını mesajlarda gördüm.

    sabah gurrpegi şey yazdı, "galatasaraylılığı böyle böyle öğreteceğiz" diye.

    ki kendisi 1 ay önce ankaragücü maçında şampiyon oluruz da dedi.

    bizler kucağımızda avrupa'da turlarla, şampiyonluk kupalarıyla büyümüş, avrupa kupaları ile gençliğini geçirmiş adamlarız ki benim babam 14 sene şampiyonluk görmemiş benden bile daha çok inanır galatasaray'a.

    yaniii,

    galatasaray adının olduğu her yerde umut vardır beyler.

    seni sevmeyen ölsün!
  • 9
    birilerinin büyüklük iddaalarında yer verdikleri (daha doğrusu ortada kupa-başarı olmadığı için vermek zorunda kaldıkları) "ne kupa ne şampiyonluk, adı konamayan bir büyüklük" gibi adeta durum tespiti zorlaması bazlı sözde büyüklükleri, berikinin normalde başkalarının tayin etmesi gereken efendilik, şeref, hakk, haysiyet...vs. kavramları dillerinden düşürmemesi bazlı büyüklük tanımlamalarının aksine basbayağı;
    hem kupa
    hem şampiyonluk,
    hem tarih,
    hem kültür,
    hem misyon,
    hem vizyon,
    ve hem de genlerinde yatan kazanma , başarma .....vs. büyüklüğüdür.

    adı da gayet güzel konabilir; galatasaray büyüklüğü...
    (bkz: 2022-2023 sezonu şampiyonu galatasaray)
    (bkz: hedef 24)

    tüm camiaya tebrikler, ve bizi sevindirdikleri için emeği geçen her bireye, birime ve paydaşa teşekkürler...
  • 11
    tanımlaması güç, ulvi bir şeydir.

    açıklayabilmek zor fakat sebeplerini idrak etmekte fayda var. burasının büyük kulüp olmasının pek çok sebebini sayarız, liseden doğma galatasaray kültürü ya da ülkemiz adına sporun pek çok branşında öncü olma durumu buna örnek verilebilir fakat ben biraz bizden, taraftardan kaynaklı olan kısma değinmek istiyorum.

    arkadaşlar burası galatasaray, burada kuru romantizme veya adına vefa denen duygusal şeylere yer yok, o nedenle büyük kulüp. bu takımın taraftarı her ne kadar üstüne kondurulmasını hoş görmese de iyi gün taraftarıdır, iyi gün taraftarlığı güzel şeydir problemlerin üstünü suni hislerle örtmek yerine gerçekçi bakış açısına insanı yönlendirir. bu kulüpte takım başarısız giderken tribün boş kalır, giden de ıslıklamaya gider, büyüklük bu kültürle oluşur, yoksa beşiktaş gibi "aldırma kartal aldırma" diye yıllarınızı heba eder sonra çıkıp en sadık taraftar olmaktan başka övünecek bir şey bulamazsınız.

    bu kulübün genlerinde vefaya yer olmadığı gibi yetinmeye de yer yok. 14 senelik şampiyonluk hasretinden sonra kupanın geldiği o an tribünde açılan pankartta "yetmez bize bu kupa hedef artık avrupa" yazar. git kutla di mi iki gün üç gün bağıra çağıra gez sokaklarda, ama yok bu kulüp öyle bi kulüp değil işte.

    bu kulüpte vefaya ve yetinmeye yer olmadığı gibi en ufak başarısızlığa da yer yok. yeri gelir tarihinin en iyi yabancı oyuncusu başarısız teknik direktörlük dönemi geçirdi diye teneke bağlanıp yollanır, yeri gelir kariyeri düşüşe geçti diye efsaneleri olan bülent'i hasan'ı hakan'ı jübile bile yapmadan uğurlar, hatta ve hatta yeri gelir müzesindeki kupaların neredeyse yarısında imzası olan fatih hocasının üstünü başarısız diye hemen çiziverir. futbol takımı ligde ve avrupa'da gümbür gümbür giderken voleybol ve basketbol şubelerdeki başarısızlık yüzünden yönetim eleştirilir bu külüpte, eleştirilir ki iyi yerlere gelsin böyledir buralarda bu kültür.

    feda diyerek eski oyuncusu diye kariyeri bile olmayan samet aybaba'ya sabır gösteren beşiktaş büyük kulüp olamayacak. jorge jesus yada ismail kartal gibi bir şekilde sezona iyi girmeyi başarmış hocalarını birdenbire kulüp efsanesi statüsüne yükseltip pamuklara saran fenerbahçe büyük kulüp olamayacak, fakat sayısız yıldızın kulübe katıldığı transfer döneminde rashica yüzünden hesap soran galatasaray taraftarı sayesinde galatasaray hep büyük kalacak, 2,50 puan ortalaması yakalayan okan hocasını değişiklikleri geç yapıyor ya da kerem'i merkezde oynatıyor diye yerden yere vuran taraftar sayesinde bu kulüp büyük kalacak, hadi artırayım kimilerine göre önemsiz gelen şeyleri bile dert edinen, kafayı stadyum anonsörüne takan mükemmeliyetçi taraftar sayesinde bu kulüp büyük kalacak ve yücelmeye devam edecek.

    başarısızlığa tahammül yok, vefaya yer yok, duygusallık değil her zaman rasyonellik ön planda ve eleştiri kültürüyle her daim dimdik ayakta. huysuz deyin doyumsuz deyin ne derseniz deyin kardeşim zihnimdeki galatasaray budur. şampiyon kulüpler kupasında yarı final oynatan hocasını ligde şampiyon olamadı diye istifaya çağıranların, avrupa'da altın ayakkabı alan golcüsüne serserilikleri var diye demediği laf bırakmayanların camiası burası, büyükse bu gibi memnuniyetsizliklerden büyük.

    ve bu taraftar kültürü yaşadığı sürece de hep en yukarıda olmayı sürdürecek, en büyük kalmaya devam edecek.
  • 12
    öyle fenerbahçeli romantizmi gibi değil harbi büyüklüktür. bir kulübün büyük olmasının sebebi kupa ve başarılardır. galatasaray temelleri 1400lü yıllara dayanan bir kültürle bezenmiş, sayısız başarısı ile büyük olmuş bir kulüptür. ötesi betimlemeler fenerbahçe sınırları içerisine giriyor.

    ne kupa büyüklüğü, ne ıvır zıvır cart curt...
  • 14
    her branşta yansıtmamız gerekendir. farklı spor branşlarını ülkeye getiren, öncü olan camiaya yaraşır olan da budur. sadece futbol kulübü olmamalıyız. basketbolda abdi ipekçi ambiyansını özlemeyen var mı?

    adımızın olduğu her yerde bu büyüklüğü yansıtmalıyız. birkaç kişinin elini taşın altına sokması yetmiyor. en azından diğer branşlarda kulübü ayağa kaldıracak hamleler için gsyiad çatısı altında aksiyon almamız gerekiyor. bu potansiyele fazlasıyla sahip olmamıza rağmen değerlendirememiz koyuyor insana.

    sokakta bu adamlara karşı taso oynasak bile kazanmamız lazım. her branşta, her dalda, içerde - dışarda vura vura ezmemiz lazım.

    gerekiyorsa belli bir dönem için daha kısıtlı sayıda spor dalında devam edilir. ancak bunun hakkını verecek şekilde organize olunur. basketbol şubesi her takımıyla galatasaray'ın yüzünü kara çıkarmadı. avrupa şampiyonlukları kazandı, yüzümüzü ak etti. basketbol şubemizi ayağa kaldırmaya öncelik verip diğer branşlar için de durum muhasebesi yapmamız lazım.

    voleybolda senelerdir eczacıbaşı, vakıfbank, fenerbahçe gölgesinde kalan bir takım olmaktan öteye gidemiyoruz. bu şekilde gidecekse tekrar değerlendirmek lazım bazı şeyleri. keza aynısı erkek voleybol takımı için de geçerli.

    o forma sahaya çıkıyorsa kazanmaya çıkmalı. o armanın olduğu her yerde, maçın favorisi sarı-kırmızı renkler olmalı.
  • 15
    (bkz: devlet üstün hizmet madalyası)

    100 yıllık türkiye cumhuriyeti tarihinde ülkeyi uluslararası alanda en iyi temsil eden, ülkenin dünyadaki prestijini ve tanıtımını arttıran spor kulübünün büyüklüğü.

    yurtdışında sosyolojik olarak ezilen, türlü sıkıntılar çeken gurbetçi vatandaşlarımızin tutunduğu tek dal. bütün araştırmalar; yurtdışında yaşayan türklerin büyük çoğunluğunun galatasaraylı olduğunu söylüyor. neden acaba?

    2000'lerin başında klişe olmuş bir söz vardı; galatasaray türkiye'nin en büyük markası. çok doğru bir sözdü. sadece spor değil, hiçbir alanda, hiçbir kurum galatasaray kadar katkı yapmadi ülkeye uluslararası alanda.

    ancak; böyle bir kulüp 90'larda belli bir kitle tarafından 'pkk takımı' gibi trajikomik bir yaftalmaya maruz kaldı. sebebi renklerinin pkk pacavrasina benzemesi ve 'abdullah öcalan galatasaray'ı tutuyor' geyiği. evet, böyle komik bile denmeyecek, saçma salak şeylerle çamur atılmaya, yaftalanmaya çalışılıyordu. çocukken fenerli dayımın 'bosver pkk takımını, bize gel' dediğini dün gibi hatırlıyorum. bu saçma çamurun modası geçtikten sonra, 2000'lerde bu kez de 'fransiz kulübü, fransız mandasinin temsilcisi' olarak yaftalanmaya başlandı galatasaray. ancak bu da tutmadı. nasıl tutsun ki? tevfik fikret'in, ali sami yen'in, kurtuluş savaşında cephede savaşan öğrencilerin kulübü nasıl fransız kulübü olabilirdi ki?

    şimdi yeni çamurları fetö. sebep? 90'larda ve 2000'lerde oynayan 3-4 futbolcusu bu örgütün sempatizaniymis, bu yüzden. kulüp kongre yapısı gereği kontrol edilmesi en zor kulup. yarın deseler ki, fetö ülkede sadece 3 kuruma sizamamiş, emin olun bu 3 kurumdan biri galatasaray olur. ama olsun, vakti zamanında 3-4 fetö sempatizanı bu kulüpte forma giydi.

    bakalım 2030'larda 2040'larda ne tür yeni çamurlar atılacak?
App Store'dan indirin Google Play'den alın