1
tanımını vermem gerekirse türkiye özelinde galatasaray maçlarından sonra, türk spor basınında ortaya çıkan bir tabir.
“siz hepiniz, biz tek” söyleminden zerre kadar hazzetmem. futbolun sportif ve taraftarlık bakımından bütün paydaşlarının eşit rekabet koşullarına göre yarışması, bu sözlükteki yazarların ve futbola oyun gözüyle bakan her taraftarın nezdinde önemli diye düşünüyorum. olması gereken de budur. ancak bu durum, bizim ülkede sesi daha çok çıkan haklıdıra döndü. sosyal medya platformlarında insanların algıları, daha çok bağıran doğrudura getirildi. hal böyle olunca da utanmazca, aymazca bir bağırış çağırış, garip hal ve tavırlar sergilenir oldu. canlı yayında defans oyuncusu nasıl kafa topuna çıkarı gösteren eski futbolcular, eski hakemler de sosyal medyayı takip etmeyen televizyon ahalisine durumu aktarır oldu. hepsinin ortak lafzı “futbolun ruhu” olunca da düşünmeye başladım. nedir futbolun ruhu?
futbol, beşiği ingiltere olarak kabul ettiğimiz bir spor dalı. isminin kökeni bile ingilizce olduğu için haklılık payı var. dünyanın ilk kulübü tabirini kullanan sheffield fc de ingiliz takımı. ama ingilizler bir gün oturup bu oyunu bulmuş olamazlar. biraz araştırmayla baktığımızda japonya’dan italya’ya, mısır’a kadar futbolun tarihi kökenleri var. hatta italyancadaki calcio tabiri de bu tarihe dayanan bir isimlendirme. ancak bu oyunların bazıları günümüzde olsa vahşet diye adlandırılır. ingiltere’deki ortaçağ futbolu dönemin siyasi otoriteleri tarafından yasaklanma seviyesinde. işte şimdiki türk spor basını mensuplarının istediği futbolun ruhu o. bu spor mensupları çok değil 35 sene önce maradona’ya tekme tokat girildiğinde de bunu “futbolun ruhu “ diye güzelleyenler.
uzattım farkındayım ama söyleyeceğim şey şu. romantik manada futbolun ruhu vardır amma velakin kurallar bazında futbolun ruhu yoktur. futbolun tüm dünyada eşit rekabete dayalı olması açısından, tüm dünyada aynı kurallarla oynanmasını gerektiren düzenlemelere ihtiyacı vardır. futbolun ruhu ölüyor bahanesinin arkasına sığınılarak bir pozisyonu açıklamak utanç verici. lafa geldiğinde o zaman defans oyuncuları kasaptı, adamın ayağını eline verirdi diyenler, dirsek atılmış pozisyonda “defans oyuncusu hazır olda mı çıksın?” diyor. sen de futbolun ruhuna aykırı hareket ediyorsun demezler mi adama? şimdi de defans oyuncuları adamın ayağını eline versinler o zaman demezler mi?
futbolun ruhu iki üç senede bir değişen kurallarda değil taraftarın gönlündedir, armaya olan sevdadadır, renklere olan aşktadır.
“siz hepiniz, biz tek” söyleminden zerre kadar hazzetmem. futbolun sportif ve taraftarlık bakımından bütün paydaşlarının eşit rekabet koşullarına göre yarışması, bu sözlükteki yazarların ve futbola oyun gözüyle bakan her taraftarın nezdinde önemli diye düşünüyorum. olması gereken de budur. ancak bu durum, bizim ülkede sesi daha çok çıkan haklıdıra döndü. sosyal medya platformlarında insanların algıları, daha çok bağıran doğrudura getirildi. hal böyle olunca da utanmazca, aymazca bir bağırış çağırış, garip hal ve tavırlar sergilenir oldu. canlı yayında defans oyuncusu nasıl kafa topuna çıkarı gösteren eski futbolcular, eski hakemler de sosyal medyayı takip etmeyen televizyon ahalisine durumu aktarır oldu. hepsinin ortak lafzı “futbolun ruhu” olunca da düşünmeye başladım. nedir futbolun ruhu?
futbol, beşiği ingiltere olarak kabul ettiğimiz bir spor dalı. isminin kökeni bile ingilizce olduğu için haklılık payı var. dünyanın ilk kulübü tabirini kullanan sheffield fc de ingiliz takımı. ama ingilizler bir gün oturup bu oyunu bulmuş olamazlar. biraz araştırmayla baktığımızda japonya’dan italya’ya, mısır’a kadar futbolun tarihi kökenleri var. hatta italyancadaki calcio tabiri de bu tarihe dayanan bir isimlendirme. ancak bu oyunların bazıları günümüzde olsa vahşet diye adlandırılır. ingiltere’deki ortaçağ futbolu dönemin siyasi otoriteleri tarafından yasaklanma seviyesinde. işte şimdiki türk spor basını mensuplarının istediği futbolun ruhu o. bu spor mensupları çok değil 35 sene önce maradona’ya tekme tokat girildiğinde de bunu “futbolun ruhu “ diye güzelleyenler.
uzattım farkındayım ama söyleyeceğim şey şu. romantik manada futbolun ruhu vardır amma velakin kurallar bazında futbolun ruhu yoktur. futbolun tüm dünyada eşit rekabete dayalı olması açısından, tüm dünyada aynı kurallarla oynanmasını gerektiren düzenlemelere ihtiyacı vardır. futbolun ruhu ölüyor bahanesinin arkasına sığınılarak bir pozisyonu açıklamak utanç verici. lafa geldiğinde o zaman defans oyuncuları kasaptı, adamın ayağını eline verirdi diyenler, dirsek atılmış pozisyonda “defans oyuncusu hazır olda mı çıksın?” diyor. sen de futbolun ruhuna aykırı hareket ediyorsun demezler mi adama? şimdi de defans oyuncuları adamın ayağını eline versinler o zaman demezler mi?
futbolun ruhu iki üç senede bir değişen kurallarda değil taraftarın gönlündedir, armaya olan sevdadadır, renklere olan aşktadır.