sırtında taşıma bırak yere düşsün ağırlıkların...
bir çığlık, bir feryat gibi kulaklarında uğultusu
bir şeylerin de gölgesi hakim yüzüne
hep karanlık hep bilinmeyenle.. bırak sırtından düşüp parçalansın yerlerde, bir zamanlar sırtında taşıdığın.. tanıyamayacak hale gelip de yüzüne bakmayasın geldikçe parçalarıyla boğulsun işte... bırak ölsün bir kenarda sırtından attığın... haberini alma,
ziyadesiyle onla doldurmuşken içini, ciğerinden tükürüp at da gidiversin artık...
yeni nefesler gerek bize,
üstümüzde yük olmaya gerek yeni yaftalar vursunlar,
yine küçük idealarına, kaplarına sığdırsınlar bizi,
çiğneyip ağızlarında tükürsünler bizi,
üstümüze herkesin basabileceği kadar ortalık yere tükürsünler...
sırtımıza pençelerini geçirsin dışarıdan boş sözler,
ve biz inanalım bir geleceğimiz olamayacağına,
umudumuzu o denli bırakalım kuytulara gelecek hasretimizi,
hadi her şeyi bırakıp çulsuz ve çıplak yürüyelim...
*amor omnia vincitsen merak etme,
korkma hiç,
ya da sorgulama
her şeyi yenecek olan aşkımız var içimizde,
ezelden beridir bir susuzluk var yüreğimizde,
içtikçe şarabımızı bizi kurutan,
havayı her soluduğumuzda bize zehir nakşeden bir
aşk var unuttun mu?
ve elbette bunları çabucak geçmeliyiz sevgilimmengenelerin arasında sıkışan yüreğinin acısını sana unutturacak bir aşk var
ve olmalı da oralarda,
aksi mümkün olsa hapseder miydin kalbine?
yeri geldiğinde çıkarıp haykırdığın o işte,
aşk onun adı...
aşk her şeyi yener*ve elbette sevgilim unutma;
acılar geçtiği kadar
mutluluklar da unutulur...
zaman hep hatırlatmaya yarar ve sen bunu hiç unutma;
seni köşe bucak sıkıştıran bir kalp ağrısı olsa da unutma;
aşk her şeyi yener...
onu içinde tut yeter...
*