• 2
    galatasaray erkek basketbol takımının bir hafta sonra oynayacağı, kendisi için prestijden başka bir anlamı olmamasına rağmen alacağı skorun ezeli rakibin üst turdaki kaderini belirleyeceği maç kadar bile gündeme oturamayan karşılaşma. bir tarafta euroleague için bile iddialı bir kadro, diğer tarafta sahadaki 5 oyuncunun en az 2 tanesinin asıl mevkisi dışında oynamak zorunda kaldığı bir takım. bir tarafta yürüye yürüye boş şutu bulup 30 sayı sallayan mcbride, bir tarafta neredeyse her pozisyonu savaşarak zorlayıp 35 sayı atan bonn bonn, bir tarafta avrupa'nın sayılı uzunları diğer tarafta 3 numara fiziğiyle 4-5 oynamaya çalışan gencecik çocuklar. bir tarafta para, bir tarafta galatasaray ruhu...
  • 5
    türkiye saati ile 19:00'da başlayacak olan karşılaşma. 24 mart 2017 darüşşafaka galatasaray basketbol maçı sebebiyle trtspor yayınlayamayacak. trt avaz ve trt türk yayın akışında da gözükmüyor şimdilik. kktc devlet televizyonu yayınlayacağını iddia etmişti ancak sanırım görüntü alacakları bir kanal olmazsa onlar da yayın yapamaz.

    rakip yakın doğu ile bu sezon 6. defa oynayacağız. sezonun ilk hazırlık maçında abdi ipekçi'de dağıtmışlardı, mehmet can öztürk'ün vefat haberinin gelmesiyle yarım kalan canik hazırlık maçı sonrası apar topar organize edilen ve lige birkaç gün kala oynanan hazırlık maçında ise mağlup etmeyi başarmıştık. ligin ilk yarısında caferağa'da çok zorlasak da kritik anlardaki tercih ve yetenek farkıyla kaybetmiştik. ikinci yarıda abdi ipekçi'de 20 sayıya yakın bir fark yemiş, izmir'deki kupa maçında dirensek de son periyotta maç yine kopmuş hatta son 1-2 dakikasında bu sezon hiç alışık olmadığımız şekilde takım maçı bırakmıştı. salı akşamı oynanan son maçta ise bir ara 20 farka gelse de 6'ya kadar indirmiş, rakibin skoru tutmasıyla bir geri dönüşün kıyısından dönmüştük.

    rakip takımın kadrosunda öne çıkanlar falan diye bir inceleme yazısı yapmak imkansız. üniversite kurucu rektörü suat günsel'in 2 milyar dolara yakın servetine abanarak henüz ilk yılları olmasına rağmen euroleague'de final four yapabilecek seviyede bir kadro kurdular. kadronun en zayıf halkası, 8 sene tüm kahrını çekip tam basketbolu öğrendiği dönemde elimizden kaçırdığımız baharcığımız bile bizim cılız uzunlara karşı şov yapabiliyor. kaldı ki angelica-leuchenka-q üçlüsünü düşündükçe insan bahar'ı arar oluyor. zalimin kızı mcbride, insaf yoksunu eldebrink, vandersloot... kadro öyle bir kadro ki insan yazarken bile yoruluyor. şu isimlerden herhangi 2 tanesi bizde olsaydı bu müthiş gayretli ve istekli basketbolumuzla kolay kolay maç kaybetmezdik...

    bizim takımda bilinen ya da dışarıya yansımış bir eksik yok. moriah son 2 maçta 35 sayı attı. bu akşam tabi ki yine ona çok büyük iş düşecek. umarım yüzdesi yüksek bir gününde olur. tabi bu 2 maçta gelen 35 sayının bir de ışıl tarafı var. kaptanın bu akşam ekstra sorumluluk alıp gemisini yürütmesi gerek. papova'nın, vitola'nın ekstra sayılarına; daha doğrusu herkesten gelecek her türlü katkıya çok ama çok ihtiyacımız var. her ne kadar kamoyunda önde baskı konusunda ciddi homurdanmalar olsa da birebir set oyunu oynamaya kalkarsak rakiple başetmemiz imkansız. tabi bu oyun tarzının da özellikle skor konusunda yüksek sayılara kolay ulaşan güçlü takımlara karşı oynarken formülü mümkün olan her topu sokmak. burda iş yine dönüp dolaşıp hücum organizasyonuna geliyor. tempolu oyunda sakin kalıp düşünebilmek zor olsa da bunu yapmak zorunda takımımız.

    maça dair bir diğer artımız ise yakın doğu seyircisinin kıbrıs'tan uçaklarla taşınan insanlar olması. şaka değil, her avrupa maçı için 3-4 uçak kaldırılıyor. gelenlerin önemli bir kısmı tabi delegasyon(!), ya da tribün konusunda çok tecrübesi olmayan heyecanlı inanlar oluyor. renk yapacak 50-60 kişilik bir galatasaray tribünü bile üstünlüğü ele alabilir. havaalanı şantiyesinde olduğum içn her gün onlarca uçağın iniş ve kalkışını seyrediyorum. düşünsene gözümün önünde kalkan uçakların bazıları sırf üniversite çalışanı olduğu ya da üniversite yönetiminin tanıdığı, yakını ya da yağcısı olduğ için maça götürülecek insanlarla dolu olacak. bense muhtemelen maçı izleyemeyeceğim bile, kahrolsun bağzı şeyler...

    (bkz: bugün günlerden galatasaray)
    (bkz: bugün günlerden +7)
  • 6
    ilk maçı 81-87 biten maçın rövanşı. 7 veya üstü bir fark ile finale çıkıyoruz. ilk maçta iki ciddi zaafımız vardı
    - rakibin pota altında rahatça oynamasına izin verdik (gereğinden fazla)
    - ön alanda baskı yapmamız(!). çok rahat geçtiler bu baskıları ve her geçtiklerinde hızlı ve rahat bir şekilde sayıları buldular.
    bu iki zaafı görüp önlemini alacaktır diye umuyorum * ve galatasaray'ımızın finale çıkacağını ümit ediyorum.

    (bkz: bugün günlerden galatasaray)
  • 15
    son dakika "itelenen" bir beton dökümünün başındayken arabanın radyosunda başlayıp eve dönünce televizyonda yüz yüze gelinen sevinç görüntüleri ile sona eren maç. kah bir dağ başında, kah bir demirci atölyesinde, kah bir yol kenarında arabanın içinde falan binbir şekilde takip etmişliğim var bu takımı. kesinlikle en zoru radyodan dinlemek, hele bir de aleyhte taraflı yorumlarla dinlemek ondan daha zor sanırım.

    en zoru da belki böyle maçlardan sonra yazmak. mantıklı düşünebilmek, teşhis yapabilmek. koca bir sezonda öyle şeyler görüyor, okuyor, istatistik ekranında bakıyor ya da duyuyorsunuz ki ne kızabiliyor, ne öfkelenebiliyor ne de saydırabiliyorsunuz. galatasaray bir his takımıdır demiş ya zamanında bir büyüğümüz, biraz hislenip hüzünlenmekten başka birşey gelmiyor elden.

    sezon başında "inşallah küme düşmez" dedirten takımın avrupa kupası yarı final maçıydı bu. eda'nın, irem'in bir dönem çok ciddi süreler aldığı; sezon ortası gelen 35 yaş üstü transferlerimiz olmasa yaş ortalması 20-21 olan takımın. euroleague finaline hazırlanırken televizyonlara çıkan yöneticilerimizin "küçülteceğiz" dediği, tarihinin gördüğü en büyük teknik adamlardan birini kaçırtacak kadar yalnız bıraktıran yöneticilerin sallamadığı takımın. bir avuç deli dışında kimsenin umrunda olmayan bir takımın.

    tofaş'ın kuş serisi arabalarından biri ile güçlü bir spor otomobili yarıştırmak gibiydi aslında bu seri. yürek "kazanırız be" diye sayıklarken beyinin siktir çektiği, avrupa basketbolunun starları ile belli bir eşiği aşamamış gençlerin kıyasıya kapıştığı, 4 star uzuna karşı 5 kısanın yürek koyduğu bir mücadele. sezon başından beri kimi zaman gece başımı yastığa koyduğumda, kimi zaman mesailer uzadıkça uzadığında, kimi zaman yorgun düşüp pes ettiğimde gözümün önünde canlanan bir rüyaydı 12 nisan gecesi abdi ipekçi'de kupanın kaldırılışını canlı görmek. olmadı, buraya kadarmış...

    hepinizin yüreğine, ayaklarına, ellerine, ciğerine sağlık...
App Store'dan indirin Google Play'den alın