resim
Ünal Aysal
Görev:Başkan
Takım:-
Yaş:83
Uyruk:Türkiye
  • 6662
    28 mart 2015 galatasaray mali genel kurulunda yaptığı konuşmayı izledim. aynayı şimdi tam karşında tutalım ve başkanlıktaki geçirdiği süreyi analiz edelim.

    mali olarak iki şeyden bahsetti ünal aysal. gelir gider farkı polat dönemine göre 7-8 milyon euro arttı ama gelirler yaklaşık iki katına çıktığı için bu farkın gelirlere oranı düştü. bu da büyük bir başarıdır dedi. bu ne demek kabaca açıklarsak iki adamın da 50.000 tl borcu var. birinin aylık geliri 4.000 tl öteki askeri ücretli. aysal diyor ki ben geldiğimde asgari ücretliydik şimdi aylık gelirimiz 4.000 tl. yani artık bu borç gözünüzü o kadar korkutmasın.

    şimdi bu söyledikleri gerçek mi ona bakalım. bizim en büyük 3 gelir kalemimiz yayın hakları, stadyum ve cl gelirleri. ünal aysal bildiğiniz gibi mayıs 2011'de göreve başladı. demek ki arttırdığı gelirlerimizin! bu tarihten sonraki projelerle arttırılmış olması gerekiyor. peki gerçekten öyle mi?
    -2010 yılında düzenlenen yayın hakları ihalesini digitürk rekor bir bedelle aldı ve bu sayede takımlar yayın gelirlerini neredeyse 2-3 kat arttırdı. yani aysal geldiğinde zaten yayın gelirleri henüz artmış durumdaydı.
    -stadyum 2011 ocakta açıldı. buradan gelen loca, vip, kombine ve bilet gelirleri asy'nin kaç katı varın siz hesaplayın. buranın en az 4-5 kat arttığını düşünürsek bu artan gelirler de aysal'a yılbaşı armağanı gibi paketlenmiş olarak sunuldu.
    -diğer bir gelir kalemimiz cl gelirleri. işte bu başarı ve vizyon odaklı bir gelir kalemidir. peki burada ne oldu. rakiplerin şikeden dolayı cl'den yasaklandı, gelirleri düştü, ve sen her sene cl'ye gittin.

    bunların dışında mutlaka sponsorluk, sermaye arttırımı vb gibi gelir kalemleri mevcuttur. ama bunların toplam içindeki oranı düşük olduğundan asıl gelirimizi arttıran kalemlere baktığımızda, bunların ünal aysalın projeleri sonucu olmadığını görebiliyoruz. yani güzel kardeşim, başkan aysal değil sen de olsaydın bu rakamlar çok farklı olmayacaktı.

    bundan 3 yıl öncesine kadar şu anki gelirlerimizin yarısıyla mücadele ediyorduk. şimdi iki kat zenginiz. gelirlerimizi arttırdık peki bunları doğru kullanabildik mi bir de ona bakalım. burada ufak bir reklam verip konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için adnan öztürkün aspordaki programını youtube'dan izleyin derim arkadaşlar. iki saatinizi alır ama ufkunuz iki katına çıkacaktır. devam edersek kurulan bütün a.ş.'lerin zarar ettiğini, hiçbir faaliyeti veya cirosu olmamasına karşın bir çok a.ş.'nin hala aktif olduğunu, buralarda çalışan bir çok profesyonele çok büyük maaşlar ödendiğini biliyoruz. ama beni asıl rahatsız eden harcamaları alt alta sıralarsam:

    - bruno heiderscheid
    - bülent tulun
    - şu avukat kadının dolandırıcılığı
    - kayıp 1 tır forma
    - prandellinin tazminatı
    - hajroviç
    - saçma sapan transferler (ontivero, burdisso, yiğit, veysel ...)
    - fahiş fiyatlarla yapılan transferler (amrabat, bruma, tarık, salih ...)
    - saçma sapan yeni kontratlar (burak, selçuk, aydın ...)

    bunları ve daha bir çok yazamadığım kalemi eklediğinizde çok korkunç rakamlar ortaya çıkıyor. kendi bacına yapsalar hoşuna gidermi mantığıyla soruyorum, senin ceo'n bunları yapsa işten atmak için kaç dakika beklerdin?

    toparlarsak, mali olarak sonuca baktığımızda kendisine ait olmayan projelerle artan gelir, buna rağmen hesapsızca yapılan harcamalar ve sonuç olarak düşmeyen bir cari açık. aysal ne güzel diyor genel kurulda. biz rivayı, mecidiyeköydeki araziyi satmadık, projelendirilmesi lazım diye. e adama sormazlar mı 3,5 yıl boyu neden projelendirmedin, neden bu atıl değerleri yatırıma dönüştürmedin, biz seni neden seçtik o zaman diye? peki bu saçma harcamalar ve transferler olmasa ne olurdu? şu anki durumumuzdan sportif olarak daha mı kötü olurduk, tabi ki hayır. ama mali olarak çok daha iyi bir durumda olabilirdik. bu fırsat ünal aysala altın tepside sunuldu. ama o bu fırsatı tepti, teptiği gibi galatasarayın geleceğini de çok zor durumda bıraktı. şu anki halimize bakmak yeterli bunu görmek için.

    mali yapıyı inceledik, durum pek parlak değil. bir de ne demişti kendisi, divanda destek bulamayacağımı hissettiğim için ayrıldım. aynen böyle dedi. ve herkes de yedi. çok seviyorum ben bu ülkeyi. bakalım şimdi duruma, ünal aysal rivayı satmamız gerekebilir dedi, çat yetkiyi aldı. sermaye arttırımı gerek dedi, okey verildi. hisse senedi satışı dedi, hay hay dendi. isteyip de genel kuruldan alamadığı hiç bir izin veya yetki olmadı. istese rivayı satabilirdi veya projelendirip villa olarak veya site olarak da satabilirdi. veya ortaklık da yapabilirdi. yetkisi vardı ama kullanmadı. ne zaman ki mali tablo tersine dönmeye başladı. sıcak para akışı durdu. bir bahaneyle kaçtı. bugünlerin geleceğini bildiği için kaçtı. sonuçta görüp görebileceğiniz en zeki, en başarılı iş adamlarından birisi. yani yemedik sayın ünal aysal gidiş hikayenizi.

    başarı da başarısızlık da tesadüf değildir. anlık olaylar tesadüfen olabilir, şans yüzünüze gülebilir. ama uzun vadede herşey, plana ve faaliyetlere bağlıdır. ilk iki sene vizyon,birliktelik ortamı, terim, öztürk, dürüst, albayrak ve çoğu doğru transferlerle gelen başarılar tesadüf değildi. aynı son sene yönetim kurulunu dağıtması, iş bilmez kişileri yönetime alması, ortamın gerilmesi, iç çekişmelerin ortaya çıkması, teknik direktörün gitmesine zemin hazırlaması ve çok büyük bir kısmı yanlış olan transferlerin başarısızlığı getirmesi gibi. futboldan, futbolu bülent tulunun anladığını zannedecek kadar anladığı için mi çıktı bütün bu sorunlar, yoksa çok mu fazla ego mu sebep oldu. bence hepsinden biraz. ama en büyük sorunu ego oldu. rasyonelizmden uzaklaşıp kahramanlığa kalkışması hazırladı sonunu.

    o kadar şey saydık, ama objektif olabilmek için tek taraflı bakamayız hiç bir zaman. yanlışlarının yanında çok büyük doğruları da vardı tabi ki aysalın. en önemlisi de vizyonu. ezik diyemiycem ama başımız öndeydi, özellikle lucescu gittikten sonra canaydın döneminden beri. oradan buraya gelmek bir başarıdır. sneijderin 4. sıradan girebildiği bir listenin yazılmasına kaynak ve imkan sağlamak bir başarıdır. sportif başarıların hepsi cv'de güzeldir. bunlar için de kendisine teşekkür etmek gerekir.

    benim kendisine kızgınlığım aynı terime olan kızgınlığım gibi. çok büyük beklentilerin ve saygının boşa çıkması. çok ama çok büyük bir fırsat geçmişti eline, kullanamadı, kullanmadı ve şimdi tekrar başladığımız noktaya geri döndük. borcu düşme trendine girmiş, amatördeki rezillikleri yaşamayan ve ortaya konulan projelerle geleceğini garanti altına alan bir kulüp olabilecekken, şimdi birisi gelsin de bizi buradan çıkarsın diye dua ediyoruz. ne yazık ki bunun müsebbidir kendisi.

    tadında bırakmak lazım, kendisine bundan sonraki hayatında başarılar dilerim. bizden uzak şirketine yakın olsun.

    edit: kızgınlıkla analiz yapmakla, analiz yapıp çıkan sonuca kızmak farklı kavramlardır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın