42
tutarsızlıkları nedeniyle kesinlikle takip etmediğim, her türlü gerçeği zaten teknoloji sayesinde başka kanallardan öğrenebildiğim için * * iki yakaları bir araya gelse, asla dikkate almayacağım medyadır(!).
anlaşılmaz bir şekilde; yine bir ali sami yen derbisi öncesinde, tansiyonun olanca bir biçimde aşağı çekilmesi için uğraş verilmektedir. buna hiçbir itirazım olmadığını, sporun dostluk kardeşlik(!) olduğunu, her aklı selim sporsever insan gibi ben de kabul etmekteyim. lakin bu durum, "papazın çayırı" topraklarında tezahür etmediği için kendilerinin ne denli taraflı olduğunu ortaya çıkartmaktadır.
her mecidiyeköy'deki maç öncesi efsane futbolcular buluşur, tansiyonu düşüren anketler yapılır, karşılıklı beylik laflar edilir, amigolar bir araya gelip birbirlerine rakip renkleri teslim eden; pazarlıkla arabanızın camından 5 tl'ye edinebileceğiniz "çingene çiçek buketleri" verilir, gider bu böyle
bu sene de ortaya eski başkanlar çıkmıştır. hatta garanti olsun diye, aynı yayın gurubu tarafından, iki efsane başkan aynı pozlarda, tüketimimize sunulmuştur. faruk ılgaz ali uras, ali şen faruk süren çiftleri ile yine dostluk mesajları pompalanmaya başlamıştır. her iki çift de maçın * oynanmasından 1 hafta önce ortaya çıkmışlar ,birbirlerini öven demeçler, resimler vermişlerdir.
şimdi buraya bir parantez açalım. yukarıda isimleri zikredilen başkanların hepsi çok büyük türk spor adamlarıdır. yani anlatmaya çalıştığım, boyalı medya askerlerinden çok daha fazla bu memleket sporuna katkıda bulunmuşlardır, her ne renge gönül vermiş olurlarsa olsunlar, bu büyük rekabetin bir yerinden tutmuşlar ve sözlük anlamı ile "hizmet" etmişlerdir. bugüne kadar gelen, 100 küsur yıldır varolan rekabetin bu saygın hizmetkarlarının önünde eğilmek gerekir. dönem dönem üzücü bir şekilde aramızdan ayrılanların da topraklarının bol olmasını, ruhlarının şad olmasını, bir sporsever olarak diliyorum.
konuya tekrar geri dönelim ve analiz edelim. sabah erken saatlerden beri atmosfere kendimi alıştırmak için -bile bile- medyayı takip etmeye çalıştım; "futbol bayramı", "futbol şöleni", "küfürsüz kavgasız maç dilekleri", "sakin ve itidalli davranmak" gibi balonları sizler gibi ben de "inanmayarak" okudum. bundan önce de "alkışlasın mı, alkışlamasın mı" sorunsalı yaratılmış, gündem değiştirilmeye çalışılmıştı.
hiçbir kadıköy derbisi öncesinde bu denli "sağduyu" mesajları almadığımı, duygusal olarak değil "aklı selim bir sporsever" olarak ortaya koyabilirim. abuk 6 kasım esprileri, "çürük yumurta konforlu deplasman tribünleri", insanın kanını donduracak istatistiklerdir hep karşılaştığımız. bugün yine "ceza safsatası" ile beyinler boşaltılmaya çalışılıyor, neymiş efendim 1,5 dakika küfür edilince saha kapanacakmış! bu kuraldan zaten haberim var ve inanasım gelmiyor ama durup dururken ortaya bu kadar gürültü yaratarak ortaya konması da acaip değil mi?
çubuklu tosun olayına hiç girmiyorum bile! sevgili galatasaray yazarları bile bugün tosun için "alkışlayın, o sizin evladınız" fetva etmiş! biz o evlatlardan çok görmüştük, mecidiyeköy'de büyük kaptan'ı tokatlayan mı dersiniz, çubuklu formasına secde edenler mi, yaranmak için futbolu bırak(tırıl)anların florya'nın kapısında kemik bekleyenler mi....
ne size, ne yazdıklarınıza, ne de inandıklarınıza güveniyorum.
(bkz: iki gözüm kadar eminim sen yoksun)
anlaşılmaz bir şekilde; yine bir ali sami yen derbisi öncesinde, tansiyonun olanca bir biçimde aşağı çekilmesi için uğraş verilmektedir. buna hiçbir itirazım olmadığını, sporun dostluk kardeşlik(!) olduğunu, her aklı selim sporsever insan gibi ben de kabul etmekteyim. lakin bu durum, "papazın çayırı" topraklarında tezahür etmediği için kendilerinin ne denli taraflı olduğunu ortaya çıkartmaktadır.
her mecidiyeköy'deki maç öncesi efsane futbolcular buluşur, tansiyonu düşüren anketler yapılır, karşılıklı beylik laflar edilir, amigolar bir araya gelip birbirlerine rakip renkleri teslim eden; pazarlıkla arabanızın camından 5 tl'ye edinebileceğiniz "çingene çiçek buketleri" verilir, gider bu böyle
bu sene de ortaya eski başkanlar çıkmıştır. hatta garanti olsun diye, aynı yayın gurubu tarafından, iki efsane başkan aynı pozlarda, tüketimimize sunulmuştur. faruk ılgaz ali uras, ali şen faruk süren çiftleri ile yine dostluk mesajları pompalanmaya başlamıştır. her iki çift de maçın * oynanmasından 1 hafta önce ortaya çıkmışlar ,birbirlerini öven demeçler, resimler vermişlerdir.
şimdi buraya bir parantez açalım. yukarıda isimleri zikredilen başkanların hepsi çok büyük türk spor adamlarıdır. yani anlatmaya çalıştığım, boyalı medya askerlerinden çok daha fazla bu memleket sporuna katkıda bulunmuşlardır, her ne renge gönül vermiş olurlarsa olsunlar, bu büyük rekabetin bir yerinden tutmuşlar ve sözlük anlamı ile "hizmet" etmişlerdir. bugüne kadar gelen, 100 küsur yıldır varolan rekabetin bu saygın hizmetkarlarının önünde eğilmek gerekir. dönem dönem üzücü bir şekilde aramızdan ayrılanların da topraklarının bol olmasını, ruhlarının şad olmasını, bir sporsever olarak diliyorum.
konuya tekrar geri dönelim ve analiz edelim. sabah erken saatlerden beri atmosfere kendimi alıştırmak için -bile bile- medyayı takip etmeye çalıştım; "futbol bayramı", "futbol şöleni", "küfürsüz kavgasız maç dilekleri", "sakin ve itidalli davranmak" gibi balonları sizler gibi ben de "inanmayarak" okudum. bundan önce de "alkışlasın mı, alkışlamasın mı" sorunsalı yaratılmış, gündem değiştirilmeye çalışılmıştı.
hiçbir kadıköy derbisi öncesinde bu denli "sağduyu" mesajları almadığımı, duygusal olarak değil "aklı selim bir sporsever" olarak ortaya koyabilirim. abuk 6 kasım esprileri, "çürük yumurta konforlu deplasman tribünleri", insanın kanını donduracak istatistiklerdir hep karşılaştığımız. bugün yine "ceza safsatası" ile beyinler boşaltılmaya çalışılıyor, neymiş efendim 1,5 dakika küfür edilince saha kapanacakmış! bu kuraldan zaten haberim var ve inanasım gelmiyor ama durup dururken ortaya bu kadar gürültü yaratarak ortaya konması da acaip değil mi?
çubuklu tosun olayına hiç girmiyorum bile! sevgili galatasaray yazarları bile bugün tosun için "alkışlayın, o sizin evladınız" fetva etmiş! biz o evlatlardan çok görmüştük, mecidiyeköy'de büyük kaptan'ı tokatlayan mı dersiniz, çubuklu formasına secde edenler mi, yaranmak için futbolu bırak(tırıl)anların florya'nın kapısında kemik bekleyenler mi....
ne size, ne yazdıklarınıza, ne de inandıklarınıza güveniyorum.
(bkz: iki gözüm kadar eminim sen yoksun)