resim
Franklin Edmundo Rijkaard
Görev:Teknik Direktör
Takım:Kariyer Sonu
Yaş:62
Uyruk:Hollanda
  • 2513
    şu sıralar galatasaray'ın oynadığı maçları takip etme şansım olmuyor maalesef. özetlerle ve nadiren izleme fırsatı bulduğum, galatasaray tv'de maçtan 24 saat sonra yayınlanan tekrar yayınlarıyla idare ediyorum. geçen sene de lig maçlarının bir kısmını ve avrupa ligi'ndeki grup maçlarından ulusal kanallarda verilenleri canlı izlemiştim sadece. digiturk ve d-smart sağolsun(!), maçları canlı izleyemiyoruz. bu yüzden kendisi hakkında çok detaylı bir analiz yapamam. ama kendisi hakkında, takıma geldiğinden bugüne kadar neler düşündüğümü yazmak istedim.

    genel olarak iki farklı görüş hakim kendisi hakkında;

    1) kötü. devrim yaptığı falan yok.

    2) iyi. elindeki oyuncularla yapabileceğinden fazlasını yapıyor.

    ben galatasaray'ın başına geçtiğini öğrendiğimde oldukça heyecanlanmıştım. okulda, öğle arasında bir dükkanın içindeki televizyon ekranında görmüştüm, şöyle bir koşmuştum o civarda.

    daha sonraları bugüne kadar neler yaptığını öğrendik. hollanda milli takımı'yla euro 2000'de yarı final oynaması, sparta rotterdam'ı küme düşmekten kurtaramaması, barcelona macerası... johann cruyff'un kendisi hakkında söylediklerini bir bir öğrendikçe iyice heyecanlanıyordum.

    daha sonra johan neeskens, albert roca pujol ve son olarak da carlos cuadrat teknik ekibe katılınca her şeyin güzel olacağını düşünmeye başladım. pujol ve cuadrat'ın takımdaki kondisyon sorununu çözeceğini düşünüyordum. neeskens'in kariyeri hakkında öğrendiklerimden sonra kafamda hiçbir şüphe kalmamıştı.

    sezon* başladı ve galatasaray oldukça harika sonuçlar alıyordu. lige 6'da 6 yaparak başlamış, avrupa'da da yolumuza dolu dizgin devam ediyorduk. önce ankaragücü'ne yenildik, daha sonra fenerbahçe maçındaki yenilgi ve milan baroš'un sakatlığı, daha sonra da harry kewell'ın sakatlığı ile her şey alt üst olmuştu. ilk yarı bitti, devre arası yapılan transferlerle*** kendimizden geçtik.

    ligin ikinci yarısı beklediğimiz gibi geçmedi ve ligi 3. sırada bitirdik. ikinci yarıda ters giden bir şeyler vardı ama. fark etmemek mümkün değildi. galatasaray istikrarı kaybetmişti ve sahada beklediğimiz futbolu göremiyorduk. çoğunluk bunu sakatlıklara, oyuncuların kart cezalarıyla oynayamamasına bağlarken bir kesim de suçu frank rijkaard'da buluyordu.

    yeni sezon* başladı. sezon öncesi hazırlık kampındaki fenerbahçe yenilgisiyle tekrar birçok eleştiri gündeme geldi. ardından avrupa'da ofk beograd ve karpaty lviv beraberlikleri, ligdeki sivasspor ve bursaspor yenilgileriyle eleştiriler artmaya başladı. entrynin ilk kısmında belirttiğim gibi yapılan eleştirilerin büyük çoğunluğu içi boş eleştiriler maalesef. medyada da böyle, galatasaray sözlük'te de. ama az da olsa gerçekten güzel eleştiri ve tespitler yapanlar da var.

    ben kendime sürekli ''ben rijkaard'a gerekirse 5 sene de sabrederim.'' diyordum hep. hiçbir zaman kendisini suçlu olarak göstermiyordum. sakatlıklar, cezalar, hakemler, oyuncuların formsuzluğu gibi şeyleri öne sürüyordum. şu sıralar ''ters giden bir şeyler var. böyle olmamalıydı.'' diyorum, ama ''oyuncular da ortada, çok saçma hatalar yapıyorlar. geçen sene de çok başımıza gelmişti.'' demekten de alıkoyamıyorum kendimi.

    özetle şöyle söyleyeyim: benim gözümde ilk suçlu kendisi değildir, ama yavaş yavaş kendisinde de hatalar olduğunu düşünmeye başladım.

    ama her şeye rağmen sabretmeye devam edeceğim, inanıyorum, güzel günler göreceğiz.

    edit: entrynin ilk kısmına küçük bir ekleme.
App Store'dan indirin Google Play'den alın