36
şimdi bugün gümüşhanespor adını değiştirebilir. kendi tüzüğüne göre, genel tüzüğe göre artık hangi yollar izleniyorsa bu yolları takip ederek ismini değiştirebilir. bu tüm takımlar için geçerli. taraftarı kabul ediyorsa, camia uygun görmüşse ve yasal olarak sorun yoksa istenilen ve onay verilen her isimle kulüp hayatına devam edebilir. burada bir sorun görmüyorum. bu başlığa gireceğim üçüncü entry olacak, tekrara düşmeden bir şeyler yazmam güç. ama gün itibariyle yeniden bir tartışma hortlamış, yazar arkadaşlar birbirlerini iğnelemeye başlamışken bir kaç şey daha eklemek isterim. öncelikle, lütfen birbirimizin zekasıyla dalga geçercesine entryler girmeyelim. bunu hiçbir başlıkta yapmayalım. gerçekten yakışmıyor. öfke dediğimiz haltın enerjisi büyüktür. yıkıcıdır, zarar vericidir. öfkeyi bireye yönlendirmek en kolayıdır. mantıklı veya mantıksız bir sürü sebebi olabilir, öfkelenmekte haklı ya da haksız olabilirsiniz ama bireye yönlendirdiğinizde artık bunları sorgulamak için iş işten geçmiş olur. misal; kardeşimiz ali ismail korkmaz'ı öldürenleri harekete geçiren şey öfke idi. yine örnek; diyarbakır'da sokakta 2 polisin öldürülmesinin sebebi de öfke idi. milyon tane böyle örnek sunabiliriz. öfke yanlış yönlendirildiğinde yıkıcı olur. fazla uzatmadan, bu kulübün ismine ve armasına duyduğunuz bir öfke varsa, bunu buradaki yazar arkadaşlara yönlendirmeyin. entryler havada uçuşur, en fazla mesajla kavga edilir ama belki de günlük hayatta tanışsan kardeşin gibi seveceğin bir insanın entrylerine öfkeyle ofsayt basarsın. tabii çok zararsız bir durum ama nihayetinde birisini sevememek yorucu. daha sonra ona benzettiğin insanları da sevmeyerek yoluna devam edersen sevmeye enerjin kalmayabilir. o yüzden sizin gibi düşünmeyenlere öfkelenmeyin, bu çatışma ortamını yaratanlara öfkelenin derim. bu çatışma ortamı üzerinden oy hesapları yapanlar, silah satıp para kazanma hevesiyle gözüne uyku girmeyenler var; onlara öfkelenin derim.
bu kadar alakasız laftan sonra; diyarbakır diye bir şehir yoktur aslında. o şehrin adı amed'dir. tunceli de yoktur, oranın adı da dersim'dir. bu iki şehrin ismi politik gerekçelerle değiştirilmiş ama halkı bu isimlerden vazgeçmemiştir. sen yine oraya dersim veya amed değil de, diyarbakır ve tunceli diyebilirsin. kimsenin dilinden, kaleminden dökülenleri, aklından geçenleri filtreleyecek halimiz yok; olmamalı da. ha tutup amed'e mahmut da diyebilirsin ne bileyim eşref de diyebilirsin. söylediklerin sadece seni bağlar. zaten bu kelimelerin hepsi birbirimizle konuşabilmemiz için kullandığımız şeyler. insanlarla iletişiminde yaşayabileceğin sorunları kelime seçimlerinle düzeltebilirsin ya da başka metodlar bulabilirsin. o yüzden sen amed'e diyarbakır diyebilirsin, ben kastettiğin şeyi anlayabilirim.
fakat amed halkı bu isimle anılmak istemeyebilir. sen bir halkın kendi şehrine, kendi kulübüne dair kararlarını yok sayarsan en hafif tabirle ayıp etmiş olursun. yine buna dair öfken varsa, bu öfken o halka veya kulübe değil, bu isim-dil çatışmasını yaratanlara yöneltilmeli. burada elektrik faturası üzerinden bir halkla alay edebilecek kadar nefretle bürünmüşsen veya bir halkı asalak olarak nitelendirecek kadar ötekileştirdiysen eline silah falan geçmez umarım. yoksa sokakta polis-asker-memur öldürenlerde de muhtemelen benzer bir nefret vardı. ya da asit kuyularında, gözaltılarda, işkencelerde sırf kendisiyle aynı dili konuşamıyor diye insanları öldürenlerde de. acıyı kronolojik olarak sıralayıp bir haklı veya haksız bulma çabasını kenara bırakıp farklılıklara saygı duymayı bir arada yaşamayı denemenin zamanı geldi de geçiyor bile. ayrı düşmek için götümüzden element uydurmada üstümüze yok. adeta bir dünya markasıyız. bana kalırsa yeryüzü bir bütündür bölünemez. benim de öfkem yeryüzünü bölük pörçük edenlere.
bu kadar alakasız laftan sonra; diyarbakır diye bir şehir yoktur aslında. o şehrin adı amed'dir. tunceli de yoktur, oranın adı da dersim'dir. bu iki şehrin ismi politik gerekçelerle değiştirilmiş ama halkı bu isimlerden vazgeçmemiştir. sen yine oraya dersim veya amed değil de, diyarbakır ve tunceli diyebilirsin. kimsenin dilinden, kaleminden dökülenleri, aklından geçenleri filtreleyecek halimiz yok; olmamalı da. ha tutup amed'e mahmut da diyebilirsin ne bileyim eşref de diyebilirsin. söylediklerin sadece seni bağlar. zaten bu kelimelerin hepsi birbirimizle konuşabilmemiz için kullandığımız şeyler. insanlarla iletişiminde yaşayabileceğin sorunları kelime seçimlerinle düzeltebilirsin ya da başka metodlar bulabilirsin. o yüzden sen amed'e diyarbakır diyebilirsin, ben kastettiğin şeyi anlayabilirim.
fakat amed halkı bu isimle anılmak istemeyebilir. sen bir halkın kendi şehrine, kendi kulübüne dair kararlarını yok sayarsan en hafif tabirle ayıp etmiş olursun. yine buna dair öfken varsa, bu öfken o halka veya kulübe değil, bu isim-dil çatışmasını yaratanlara yöneltilmeli. burada elektrik faturası üzerinden bir halkla alay edebilecek kadar nefretle bürünmüşsen veya bir halkı asalak olarak nitelendirecek kadar ötekileştirdiysen eline silah falan geçmez umarım. yoksa sokakta polis-asker-memur öldürenlerde de muhtemelen benzer bir nefret vardı. ya da asit kuyularında, gözaltılarda, işkencelerde sırf kendisiyle aynı dili konuşamıyor diye insanları öldürenlerde de. acıyı kronolojik olarak sıralayıp bir haklı veya haksız bulma çabasını kenara bırakıp farklılıklara saygı duymayı bir arada yaşamayı denemenin zamanı geldi de geçiyor bile. ayrı düşmek için götümüzden element uydurmada üstümüze yok. adeta bir dünya markasıyız. bana kalırsa yeryüzü bir bütündür bölünemez. benim de öfkem yeryüzünü bölük pörçük edenlere.