622
büyük bir şansla geldi galatasaray'a.
hem takımın önemli bir ismine karşı takındığı anlamsızca saldırgan tutumu sebebiyle oldukça negatif bir tavır vardı kendisine, bir yere negatif başlamak iyidir, hem de çok uzun yazmaya gerek yok adamın selefi prandelli.
ben o gereksiz alıngan ve özetle terimist tutumunun değiştiğini düşünmüyorum hâlâ. sözleri de iyimser arkadaşların yaklaşımlarının aksine görüşlerinde önemli bir değişim olmadığını gösterir biçimdeydi. "arkadaşlarını yermesine gerek yok", "belki o da pişmandır", "milli takımdaydım elbette korumalıydım" gibi sözleri, "belki ileri gitmiş olabilirim" ifadesinin etkisi ve anlamını kaybettiriyor çünkü görüşlerinde hâlâ adamın somut tespitini bir yergi olarak görme, bir gereksiz alıngan tavır bir anlamsız yerliyi koruma çabasını gözler önüne seriyor.
bu konu bu tarafta dursun.
daha önce de söylediğim gibi, hâlâ değişebileceğine inanıyorum ama değişmiş olduğunu iddia etmek aşırı iyimser bir tutum ve gerçekçi değil şu anda.
burda daha anlatılacak şeyler var elbette ama cicili bicili yazamayan, galatasaraylılığı kavrayamamış, gerçeklerden hoşlanmayan terimistleri de fazla üzlemeyelim şimdilik.
bu konuyu bir kenarda tutup başa dönersek, aslında dediğim gibi çok şanslı bir zamanda geldi galatasaray'a.
bir şansı da avrupa defterinin kapanmış olması ve şampiyonluk yolundaki rakiplerinin ezici bir güçten yoksunlukları.
fenerbahçe, hakemlerin ittirmesi dışında çok eleştirdiğimiz takımımızdan bile çok da fazla üretken değil hücum yollarında.
ve iki kanat bekleri ile emre'ye sağlam bir baskı kurulduğunda kolaylıkla top kaybedip pozisyon verebiliyorlar.
alex'i gönderdiklerinden beri 3. bölgede top tutmakta sorunlu bir takım fenerbahçe.
güçlü uç oyuncularını caner ve gökhan'ın ortalarıyla besleyip kuyt'la da etkin pres yaparak şok baskılar kurabiliyorlar ama kalıcı olarak o bölgede topa hakim olabildikleri söylenemez alex zamanındaki gibi.
beşiktaş'ta ise en önemli faktör elbette demba ba. arkasındaki olcay, oğuzhan, gökhan töre, frei ve zaman zaman bunları değiştiren, zaman zaman demba'nın yerine de geçebilen pektemek de var. arkalarında atiba'nın da önemli bir iş yaptığını söylemek gerekir. ileri uçta seri oynayabilen ve bitirici bir ekipleri var. biraz günlerinde olurlarsa kolay skor bulabiliyorlar ve kadro istikrarında ısrar ederlerse (ki edecekler gibi görünüyor) bu ekibin uyumunun artmasıyla daha da verimli olabilirler.
ancak savunma ve kalede (bence tolga da dahil olmak üzere) oyundan çok çabuk düşebiliyorlar. ileri uçtaki ekip de hücumda etkin olduğu kadar savunmada zayıf bir ekip. olcay, töre, frei hem fizik hem de oyun bilgisi açısından yardım etmeleri gereken bölgelere yeterince yardım edemeyen oyuncular. geri dörtlüleri ve kalecilerinden oluşan 5'lide de henüz bir uyum yakalayabilmiş değiller. orta sahada veli de necip de oyun görüşü ve pozisyon bilgisi olarak atiba'ya savunmada çok sıkıntı çıkartan isimler. ikisi de kolay kart görebiliyor ve kolaylıkla konsantrasyonlarını kaybedebiliyorlar.
atiba ile birlikte sayarsak, ileri 5li hücumda ne kadar yetenekliyse, kalecileriyle beraber geri altılıları o kadar kopuk ve dağınık. daha önce de belirttiğim gibi, ileri 4lü geri gelmekte ve genel anlamda fiziksel olarak savunma için yetersiz kaldıklarından hızlı hücumlar karşısında beşiktaş aşırı kırılgan.
aslında en derli toplu (compact diyor ingilizce sevdalıları) takım bursaspor ve şu an en efektif hücum eden takımsa trabzonspor.
en iyi alan paylaşan, en iyi yardımlaşan takımsa eskişehirspor.
ama türkiye'de bugün bu takımların şampiyonluğa oynamalarına (eskişehirspor zaten çok geç ritm tutturduğundan koptu gerçi) izin verilmeyeceğinden şampiyonluk mücadelesinin galatasaray, fb ve bjk arasında geçmesini beklemek gerçekçi olacaktır.
özetlersem, ne fenerbahçe ne de beşiktaş, normal şartlar altında uzun solukta istikrarlı performans gösterebilecek takımlar değiller.
takımımız ise, darmadağın görüntüsüne rağmen, öyle veya böyle sıralamanın üst kısmında kalmayı başardı hamza gelene kadar.
bunun sorumluluğunun tamamını prandelli'ye yıkmak haksızlık olacaktır ama önemli bir kısmı ondaydı.
bu takım, 03.12.14 eskişehirspor maçında da görüldüğü üzere, biraz mücadele edip biraz yardımlaştığında bu ligde her takımı yenebilecek kapasitede.
bütün olarak baktığımızda, hamza'nın şansı da bunlar işte.
aslında hiçbir pozisyonda kötü değil kadromuz.
takımın, özellikle yerlilerin biraz kendilerine çeki düzen vermelerini sağlayabilirse, rahatlıkla şampiyonluğa yürüyebilecektir.
hele ki devre arasında eğer bir santrafor (iyi bir santrafora da gerek, ortalama bir santrafor da olur) takviyesi sağlanabilir ve burak'tan biraz daha kurtulabilirsek, 03.12.14 eskişehirspor maçı'ndaki gibi seri oyuna dair işaretlerimizi artırabilirsek -ki bunu yönetebilecek yeryüzündeki en iyi oyuncuya sahibiz- gelecek için de umutlanabiliriz.
gerçi, bunu en iyi yönetebilecek oyuncunun dibine kadar haklı "ayaklarında topu çok tutuyorlar" tespitinin üzerine gitmemiz gerekir ama işte dönüyorum başa, hamza hoca bunu "anlamsız bir yergi" olarak görüyor hâlâ.
hamza hoca bunu değiştirebilirse, "terimist" hastalıktan kurtulabilirse yani özetle, futbol bilgisi bence sınıf atlamaya yeterli olan hamza hoca, hem kendisiyle ilgili, tamamen kendisinden kaynaklanan sonyargıları değiştirebilir hem de takımımızda kalıcı olabilir.
umarım bu sınıfı hem kendisi atlayabilir hem de takımımıza atlatabilir.
hem takımın önemli bir ismine karşı takındığı anlamsızca saldırgan tutumu sebebiyle oldukça negatif bir tavır vardı kendisine, bir yere negatif başlamak iyidir, hem de çok uzun yazmaya gerek yok adamın selefi prandelli.
ben o gereksiz alıngan ve özetle terimist tutumunun değiştiğini düşünmüyorum hâlâ. sözleri de iyimser arkadaşların yaklaşımlarının aksine görüşlerinde önemli bir değişim olmadığını gösterir biçimdeydi. "arkadaşlarını yermesine gerek yok", "belki o da pişmandır", "milli takımdaydım elbette korumalıydım" gibi sözleri, "belki ileri gitmiş olabilirim" ifadesinin etkisi ve anlamını kaybettiriyor çünkü görüşlerinde hâlâ adamın somut tespitini bir yergi olarak görme, bir gereksiz alıngan tavır bir anlamsız yerliyi koruma çabasını gözler önüne seriyor.
bu konu bu tarafta dursun.
daha önce de söylediğim gibi, hâlâ değişebileceğine inanıyorum ama değişmiş olduğunu iddia etmek aşırı iyimser bir tutum ve gerçekçi değil şu anda.
burda daha anlatılacak şeyler var elbette ama cicili bicili yazamayan, galatasaraylılığı kavrayamamış, gerçeklerden hoşlanmayan terimistleri de fazla üzlemeyelim şimdilik.
bu konuyu bir kenarda tutup başa dönersek, aslında dediğim gibi çok şanslı bir zamanda geldi galatasaray'a.
bir şansı da avrupa defterinin kapanmış olması ve şampiyonluk yolundaki rakiplerinin ezici bir güçten yoksunlukları.
fenerbahçe, hakemlerin ittirmesi dışında çok eleştirdiğimiz takımımızdan bile çok da fazla üretken değil hücum yollarında.
ve iki kanat bekleri ile emre'ye sağlam bir baskı kurulduğunda kolaylıkla top kaybedip pozisyon verebiliyorlar.
alex'i gönderdiklerinden beri 3. bölgede top tutmakta sorunlu bir takım fenerbahçe.
güçlü uç oyuncularını caner ve gökhan'ın ortalarıyla besleyip kuyt'la da etkin pres yaparak şok baskılar kurabiliyorlar ama kalıcı olarak o bölgede topa hakim olabildikleri söylenemez alex zamanındaki gibi.
beşiktaş'ta ise en önemli faktör elbette demba ba. arkasındaki olcay, oğuzhan, gökhan töre, frei ve zaman zaman bunları değiştiren, zaman zaman demba'nın yerine de geçebilen pektemek de var. arkalarında atiba'nın da önemli bir iş yaptığını söylemek gerekir. ileri uçta seri oynayabilen ve bitirici bir ekipleri var. biraz günlerinde olurlarsa kolay skor bulabiliyorlar ve kadro istikrarında ısrar ederlerse (ki edecekler gibi görünüyor) bu ekibin uyumunun artmasıyla daha da verimli olabilirler.
ancak savunma ve kalede (bence tolga da dahil olmak üzere) oyundan çok çabuk düşebiliyorlar. ileri uçtaki ekip de hücumda etkin olduğu kadar savunmada zayıf bir ekip. olcay, töre, frei hem fizik hem de oyun bilgisi açısından yardım etmeleri gereken bölgelere yeterince yardım edemeyen oyuncular. geri dörtlüleri ve kalecilerinden oluşan 5'lide de henüz bir uyum yakalayabilmiş değiller. orta sahada veli de necip de oyun görüşü ve pozisyon bilgisi olarak atiba'ya savunmada çok sıkıntı çıkartan isimler. ikisi de kolay kart görebiliyor ve kolaylıkla konsantrasyonlarını kaybedebiliyorlar.
atiba ile birlikte sayarsak, ileri 5li hücumda ne kadar yetenekliyse, kalecileriyle beraber geri altılıları o kadar kopuk ve dağınık. daha önce de belirttiğim gibi, ileri 4lü geri gelmekte ve genel anlamda fiziksel olarak savunma için yetersiz kaldıklarından hızlı hücumlar karşısında beşiktaş aşırı kırılgan.
aslında en derli toplu (compact diyor ingilizce sevdalıları) takım bursaspor ve şu an en efektif hücum eden takımsa trabzonspor.
en iyi alan paylaşan, en iyi yardımlaşan takımsa eskişehirspor.
ama türkiye'de bugün bu takımların şampiyonluğa oynamalarına (eskişehirspor zaten çok geç ritm tutturduğundan koptu gerçi) izin verilmeyeceğinden şampiyonluk mücadelesinin galatasaray, fb ve bjk arasında geçmesini beklemek gerçekçi olacaktır.
özetlersem, ne fenerbahçe ne de beşiktaş, normal şartlar altında uzun solukta istikrarlı performans gösterebilecek takımlar değiller.
takımımız ise, darmadağın görüntüsüne rağmen, öyle veya böyle sıralamanın üst kısmında kalmayı başardı hamza gelene kadar.
bunun sorumluluğunun tamamını prandelli'ye yıkmak haksızlık olacaktır ama önemli bir kısmı ondaydı.
bu takım, 03.12.14 eskişehirspor maçında da görüldüğü üzere, biraz mücadele edip biraz yardımlaştığında bu ligde her takımı yenebilecek kapasitede.
bütün olarak baktığımızda, hamza'nın şansı da bunlar işte.
aslında hiçbir pozisyonda kötü değil kadromuz.
takımın, özellikle yerlilerin biraz kendilerine çeki düzen vermelerini sağlayabilirse, rahatlıkla şampiyonluğa yürüyebilecektir.
hele ki devre arasında eğer bir santrafor (iyi bir santrafora da gerek, ortalama bir santrafor da olur) takviyesi sağlanabilir ve burak'tan biraz daha kurtulabilirsek, 03.12.14 eskişehirspor maçı'ndaki gibi seri oyuna dair işaretlerimizi artırabilirsek -ki bunu yönetebilecek yeryüzündeki en iyi oyuncuya sahibiz- gelecek için de umutlanabiliriz.
gerçi, bunu en iyi yönetebilecek oyuncunun dibine kadar haklı "ayaklarında topu çok tutuyorlar" tespitinin üzerine gitmemiz gerekir ama işte dönüyorum başa, hamza hoca bunu "anlamsız bir yergi" olarak görüyor hâlâ.
hamza hoca bunu değiştirebilirse, "terimist" hastalıktan kurtulabilirse yani özetle, futbol bilgisi bence sınıf atlamaya yeterli olan hamza hoca, hem kendisiyle ilgili, tamamen kendisinden kaynaklanan sonyargıları değiştirebilir hem de takımımızda kalıcı olabilir.
umarım bu sınıfı hem kendisi atlayabilir hem de takımımıza atlatabilir.