802
taraftarın görmezden gelerek olağanlaştırmaya çalıştığı küfürlü tezahürat sorununun gündeme gelmesine vesile olduğu için teşekkürü bir borç bildiğim başarılı koç.
öncelikle küfür meselenin kökenine ve hayatımızda kapladığı büyük yere bakmak gerektiğini düşünüyorum. türkiye toplumunda özellikle erkek çocuklara sahip oldukları cinsel organ üzerinden tahakküm kurmayı ve bunu hayatın tüm alanına yaymayı öğreten ve bunu olağanlaştıran anlayış hepimizin malumu. henüz kendi aklıyla doğruyu bulamayacak yaştaki çocuklara söylenen "göster oğlum şeyini amcalara" gibi birçok örnek aslında bize bunun nasıl öğretildiğini açıkça gösteriyor. muhtemelen hepimiz istemediğimiz ve değiştirmeye gücümüzün yetmediği birşeyler için cinsel organımız ve işlevi üzerinden şekillenen küfürlere başvurduk. öncelikle bu durumun sadece tribünleri değil aslında tüm hayatı kapsadığının ön kabulünü yapmak gerekiyor.
gelelim meselenin ergin hoca boyutuna. bu adam taraftarın yıllardır arzuladığı başarıları görmemizi sağladı mı? evet! galatasaray gibi bir spor kulübüne 23 yıl sonra şampiyonluk kupasını getirdi mi? cevap yine evet. peki taraftar bu adamın küfürlü tezahürat konusundaki hassasiyetiyle ilk kez mi karşılaşıyor? hayır. peki soralım o zaman sizin derdiniz ne? istediğiniz başarılar gelmedi mi? bu basketbol takımının oynadığı oyun,kazandığı maçlar sizi mutlu etmiyor mu? nasıl bir psikoloji içindesiniz ki mütemadiyen küfüre başvuruyorsunuz? bu sorulara herkesin oturup kendi içinde cevap vermesi şart.
burada "yahu stres atıyoruz,zaten hayatın yükü ağır,rahatladığımız bir tribünler var" vb. tonla argümanla haklılık yaratmaya çalışanları gerçekten anlamakta zorlanıyorum. bir türlü mutlu olamayan, 10 maç üst üste kazanan takımı 11.maçta farklı yenilince isyan bayrağı açan, en az haftada bir kere bir futbolcuyu ya da yöneticiyi asıp kesmeden rahat etmeyen taraftar güruhu elbette 23. yıl sonra gelen şampiyonluğu ve başarılı oyunu görmezden gelecek. gerekirse hocasını asacak ama yine birilerinin yedi sülalesini elden geçirecek. çünkü elindekileri çabuk harcadığından doymak nedir bilmiyor. öyle ki 5 dakika önce anasına küfrettiği futbolcunun attığı gole sevinmekte herhangi bir engel görmüyor. çünkü içinde bulunduğu toplumun büyük bir bölümü yıllardır yerinde sayıyor. en ufak sorgulamaya dahi kapalı ve bildiğini okumanın derdinde. bu taraftarın en sevdiği iş kırıp dökmek, en nefret ettiği şey ise eleştiri. haksız olma durumu asla mümkün değildir. ona göre hoca taraftara ayar veremez,pire için yorgan yakamaz.
bir de küfrün hedefinde kimin olduğu meselesi var. bunun neden bir şeyler değiştirdiğini mantık çerçevesinde anlatabilecek biri varsa hakikaten kendisini dinlemek isterim. ismail şenol ile carlos arroyo'yu birbirinden ayıran fark nedir mesela? sanki oyunculara hiç küfür edilmiyormuş gibi bunu bir savunma aracına dönüştürmek komik olmaktan başka hiçbir şey ifade etmiyor ayrıca.
eğer maç boyunca küfrü elden bırakmayan taraftar kitlesi laftan anlasa ergin ataman zaten böyle bir yola başvurmayacak daha medeni ve mantıklı bir şekilde bu sorun hallolacaktı ama bildiğiniz üzere bu taraftar profili dinlemeyi sevmediği gibi hep haklı olan taraftır.
son olarak bu tartışmanın başlamasına sebebiyet verenler için şunu söylemek istiyorum; oyuncusundan saha kenarındaki görevliye kadar kimsenin yedi sülalesini elden geçirmeye zerre hakkınız yok. sizin için önemli değil biliyoruz en kötü ihtimalle ergin hocanın başını afiyetle yer sonrasında başarısızlıklar baş gösterirse de maçlara gelmezsiniz olur biter çünkü sizin için dünyanın en kolay işi harcamak.
edit:imla
öncelikle küfür meselenin kökenine ve hayatımızda kapladığı büyük yere bakmak gerektiğini düşünüyorum. türkiye toplumunda özellikle erkek çocuklara sahip oldukları cinsel organ üzerinden tahakküm kurmayı ve bunu hayatın tüm alanına yaymayı öğreten ve bunu olağanlaştıran anlayış hepimizin malumu. henüz kendi aklıyla doğruyu bulamayacak yaştaki çocuklara söylenen "göster oğlum şeyini amcalara" gibi birçok örnek aslında bize bunun nasıl öğretildiğini açıkça gösteriyor. muhtemelen hepimiz istemediğimiz ve değiştirmeye gücümüzün yetmediği birşeyler için cinsel organımız ve işlevi üzerinden şekillenen küfürlere başvurduk. öncelikle bu durumun sadece tribünleri değil aslında tüm hayatı kapsadığının ön kabulünü yapmak gerekiyor.
gelelim meselenin ergin hoca boyutuna. bu adam taraftarın yıllardır arzuladığı başarıları görmemizi sağladı mı? evet! galatasaray gibi bir spor kulübüne 23 yıl sonra şampiyonluk kupasını getirdi mi? cevap yine evet. peki taraftar bu adamın küfürlü tezahürat konusundaki hassasiyetiyle ilk kez mi karşılaşıyor? hayır. peki soralım o zaman sizin derdiniz ne? istediğiniz başarılar gelmedi mi? bu basketbol takımının oynadığı oyun,kazandığı maçlar sizi mutlu etmiyor mu? nasıl bir psikoloji içindesiniz ki mütemadiyen küfüre başvuruyorsunuz? bu sorulara herkesin oturup kendi içinde cevap vermesi şart.
burada "yahu stres atıyoruz,zaten hayatın yükü ağır,rahatladığımız bir tribünler var" vb. tonla argümanla haklılık yaratmaya çalışanları gerçekten anlamakta zorlanıyorum. bir türlü mutlu olamayan, 10 maç üst üste kazanan takımı 11.maçta farklı yenilince isyan bayrağı açan, en az haftada bir kere bir futbolcuyu ya da yöneticiyi asıp kesmeden rahat etmeyen taraftar güruhu elbette 23. yıl sonra gelen şampiyonluğu ve başarılı oyunu görmezden gelecek. gerekirse hocasını asacak ama yine birilerinin yedi sülalesini elden geçirecek. çünkü elindekileri çabuk harcadığından doymak nedir bilmiyor. öyle ki 5 dakika önce anasına küfrettiği futbolcunun attığı gole sevinmekte herhangi bir engel görmüyor. çünkü içinde bulunduğu toplumun büyük bir bölümü yıllardır yerinde sayıyor. en ufak sorgulamaya dahi kapalı ve bildiğini okumanın derdinde. bu taraftarın en sevdiği iş kırıp dökmek, en nefret ettiği şey ise eleştiri. haksız olma durumu asla mümkün değildir. ona göre hoca taraftara ayar veremez,pire için yorgan yakamaz.
bir de küfrün hedefinde kimin olduğu meselesi var. bunun neden bir şeyler değiştirdiğini mantık çerçevesinde anlatabilecek biri varsa hakikaten kendisini dinlemek isterim. ismail şenol ile carlos arroyo'yu birbirinden ayıran fark nedir mesela? sanki oyunculara hiç küfür edilmiyormuş gibi bunu bir savunma aracına dönüştürmek komik olmaktan başka hiçbir şey ifade etmiyor ayrıca.
eğer maç boyunca küfrü elden bırakmayan taraftar kitlesi laftan anlasa ergin ataman zaten böyle bir yola başvurmayacak daha medeni ve mantıklı bir şekilde bu sorun hallolacaktı ama bildiğiniz üzere bu taraftar profili dinlemeyi sevmediği gibi hep haklı olan taraftır.
son olarak bu tartışmanın başlamasına sebebiyet verenler için şunu söylemek istiyorum; oyuncusundan saha kenarındaki görevliye kadar kimsenin yedi sülalesini elden geçirmeye zerre hakkınız yok. sizin için önemli değil biliyoruz en kötü ihtimalle ergin hocanın başını afiyetle yer sonrasında başarısızlıklar baş gösterirse de maçlara gelmezsiniz olur biter çünkü sizin için dünyanın en kolay işi harcamak.
edit:imla