278
yarım puan hak etmeden 3 puan almayı başardığımız maç. "başardık." demek ne kadar doğru tartışılır. yukarıda denildiği gibi bu maçta ve gaziantepspor maçında alınan 3'er puan çok değerli oldu. ama bu puanları takımın çabasıyla değil, biz taraftarların dualarıyla aldık resmen.
kazanmamıza rağmen şampiyonluk ümitlerimi azaltmış maçtır.
279
bu maçtan çıkardığım en önemli sonuç bu takım şampiyon olamaz.ama en azından şampiyonluk bu maç yüzünden gitmedi.burak olmayınca halimiz gerçekten kötü.onun varlığı bile takımı ileride tutabiliyor.top istiyor, ofsayta düşüyor, arkadaşlarını çağırıyor.bir şekilde yararlı oluyor.umuttan 10 kat iyi topçu zaten.
umut tam bir gereksiz yerine kim olsa attığı gollerin 5 fazlasını rahat atar.selçuk ve olcan rezaletti.kahvedekilerle söve söve birine asist yaptırdık, birine de gol attırdık.zemin gördüğüm en kötü zemindi.çimler uzamış top zıplamıyor bile çukurlar var, futboldan soğutan bir stadyum.yazılacak çok şey var ama gerek yok.
280
eskişehir kulübesinden maç boyu bi adam "bas, bas" diye bağırdı. skibbe değildi çünkü arada tipik alman aksanıyla "bravo" diyordu, sesi başkaydı.
kim bu basbasçı arkadaş, kulağımı yedi bitirdi. hem bastın da nooldu?! bas da bas, bas da bas. manyak.
282
çok kötü oynayarak kazandığımız maç. normalde eskişehir'e yazık oldu derim ama maçtan önce yükseltilmiş bilet fiyatları, fenerbahçenin şikeci yandaşı olmaları, oyuncu satma stratejileri, ve tarla gibi sahada atletik zenci futbolcularla harala gürele futboldan medet umdukları için beter olsunlar diyorum.
gelelim maça:
-muslera hata yapmasa eskişehir gol falan atamazdı, nitekim bir hata yaptı öyle gol attılar. gene çok iyi maç çıkardı, ama o topu daha konsantre bir şekilde tokatlasa veya tutsa gol falan olmazdı.
-takım devre arası hiç çalışmamış, 3.lig antrenörleri ile kondisyon ve fizik kuvvet verilmez. adam gibi bir yabancı kondisyon uzmanı lazım. afrika kupasına giden chedjou takımın en diri oyuncusu, böyle saçmalık olur mu?
-bu takımın sol beki olcandır. hamza hocanın bunu görmemiş olması kötü. telles sağa çekilebilir belki.
-sevdiğim yektanın artık gidiş vakti gelmiş. taraftar ve düzgün insan olmak başka, takımda olmak ise başka. keşke kendisi gitmeyi isteyip biraz zaman bularak toparlamaya kalksaydı kendisini.
-muslera, chedjou, emre, sadece paslarıyla sneijder, sol bekte olduğu sürece olcan , sadece direnç gösterdiği için melo. gerisini torbaya koyun, çıkacak futbolcuyu kurayla çekin, her çıkan oyuncu isabetli olurdu.
-bruma o tip sahalarda oynamıyor, herkes öğrendi hamza hoca öğrenemedi bir türlü. sakatlandığı için fobi oldu.
-umut iyiniyetli fakat konsantrasyonu eksikti. bu durumun önceden kestirilip ,ilk 18'e alınabilecek sinan gümüş ile değişmesi gerekiyordu.
-selçuk'a şöyle sağlam bir fatih terim fırçası ve kulak çekmesi gerekiyor. saha dışındaki hayatının iyi olmadığı belli.
-sene olmuş 2015 , hala stoper hakan balta. of ki of..
şu takıma 100+ milyon dolar gömerken, basket takımının 5-10 milyon dolar için eziyet çekmesi hakkaniyete sığmaz. bir tane sinan güler karakterinde, disiplininde ve galatasaraylılığında adam yok yerliler arasında bu futbol takımında.
285
şansımızla kazandığımız belki de sezonun en çok hatırlanacak olan deplasmanı. şu maçı fener alırdı ve kudururduk izlerken. ama bu sefer daha doğrusu bu sene şansta bizden yana. yanlış hesaplamadıysam 80+ da attığımız 8.gol. şampiyonluğu böyle detaylar belirliyor ve bu galibiyetle geçen haftaki puan kaybını telafi ettik hemde iyi oynamadan 4 puan hanemize yazdırdık. artık tehlikeli gördüğüm 1.5 deplasman kaldı. biri tabi ki kadıköy diğeri de avni aker. ama şu maçtan sonra artık gönül rahatlığıyla
4. yıldız yakın meşaleyi yakın!!!
286
son yıllarda izlediğimiz en kabız galatasarayı gördük sahada.bunu kötü zemine bağlamak polyannacılık olur.son maçlarda hamza hoca çok formsuz.
çok eleştirdiğimiz burak'in acilen iyileşip takıma monte edilmesi gerekiyor.
melo eski değil(bunu her dediğimde beni yanılttı.haydi inşallah).mücadele etmiyor,maça asılmıyor gibi.bir de defansa topla dikine dalmıyor uzun amandır.gol de aramıyor.
sneijder maç boyuna iyi bir görüntü çizmese de adı ve klası bile maçın kazanılmasında önemli işler yapmasına yetti.umut'un piç ettiği birkaç müthiş asisti var.
muslera'yı yediği 1 gol yüzünden suçlayamıyor.zaten gol bağıra bağıra geldi.golden önce de çıkardığı 2 önemli top var.
emre çolak iyi niyetli,istiyor,ayakta kalıyor,topu ileri taşıyor ancak maalesef efektiflikten çok uzak.skora etki edecek hareketler yapamıyor.
chedju günün güven veren isimlerindendi.
umut için birşey söylemek istemiyorum.aileden birinin hatalarını görmek istemezsin ama bir noktadan sonra gözardı edilemez duruma gelir ya.
olcan çok formsuz.müthiş bir sol ayağı var.şu an için makul bir kulübe oyuncusu.
yekta'nın bu takımda misyonunu tamamladığı konusunda hoca ile de hemfikiriz.
selçuk'un ortasahayı iyi toparladığını gördüm.bursa maçında yokluğunu hissettik.ama tabii ki onun bize vaadettikleri çok daha büyük.
zar zor,bala göte de olsa kazandık.faydasız geçen sezon arasından sonra 4 maç oynayan oyuncuların kondisyonunda düzelme görmeyi umuyorum.inşallah iyi futbol oynamaya geri dönüp hakettiğimiz galibiyetler almaya başlayacağız.inanıyorum.
287
keçiboynuzu gibi maçtı. bu şekilde galip geleceğimize fener gibi berabere kalıp şampiyonluğu kaçırmayı tercih ederim. yekta ne dediğimde eleştiriler olmuş, maçtan önce kadroya bakınca insan biraz heyecan duymalı. onun yerinde selçuk selçuk'un yerinde şino kanatta bruma olsa azından rakip sana önlem alır, bekleri rahat çıkamaz.. oyuncu kalitesi, tarık, yekta, umut meselesine girmiyorum bile. ama hepsinden öte dünya para harcayıp hala bizi bunlara mahkum edenlere diyecek söz bulamıyorum.
288
tekrar ve tekrar, galatasaray taraftarının galibiyete sevinmeyi bilmediğini yüzümüze çarpan maç olmuştur. önce bir sevinelim, galibiyet almış takımı bir alkışlayalım, ondan sonra haklı eleştirilerimizi yapalım. hem kendimiz hem de takım için doğru hareket bu olur kanaatindeyim.
289
yıllardır kazanamadığımız en kritik deplasmanlardan 3 puanla dönüyoruz bu sezon maşallah. olun işte şampiyon en zor deplasmanları tek tek geçiyoruz.
290
eskişehirspor – galatasaray : 1-2 sneijder’a selçuk’a dan dun vurduran takım
çok zor maçtı, çok zor. galatasaray’daki çalkantı bitmiyor bir türlü. sanki dibinde tortu olursa içilemeyecek bir içecek gibiyiz. futbol takımında arıza yoksa basketbol takımında arıza çıkıyor, olmadı yönetimde arıza çıkıyor, taraftar geriliyor. taraftar gerilince de futbol, basketbol fark etmiyor. neyse, maça dönelim.
kadroda en dikkat çekici adam burak yılmaz. yokluğu dikkat çekiyor bu defa. varlığı bir dert, yokluğu yara der eski bir şarkı para için, bunu gibi. burak varken tıkır işleyen takım yokluğunda bambaşka, ruhsuz, isteksiz, topal bir takıma dönüştü. çok uğraşıyorum inanın anlayamıyorum.
burak yoksa ya onun görevini yapacak birini oraya monte edeceksin ya da yine hücum oynayacak başka bir sisteme döneceksin. çok basit değil mi? ancak hamza hoca anlaşılmaz şekilse hücum gücünü devam ettirecek kadro yerine savunmayı güçlendirecek kadro düşünüyor. o belki yekta’yı orta sahaya koyup selçuk ya da melo’nun daha fazla ileri çıkmasını istiyor ama olmuyor işte. daha önce de olmadı. selçuk ya da melo savunmanın arasına çok fazla giren adamlar değil, futbol stilleri müsait değil.
sinan gümüş örneğin, burak’ın işini yapamaz mı? valla bence burak’tan daha da iyi yapar. yeter ki o çocuğa iyice anlat ne istediğini.
oyuncuların form durumları üzerinden topçuları suçlamanın doğru olmadığını düşünmüşümdür her zaman, yedek kulübesi, tribünde oturma gibi seçenekler varken formsuz olan topçu cezasını çekmeli. o yüzden topçuya küfür etmem, edenden de hoşlanmam. futbolcuya dayalı düzene kızıp sürekli topçuya küfretmek nedir? onu oynatana, transfer edene etsenize küfürü. burası galatasaray, topçu bu baskıyı kaldıramıyorsa gider, basit. baskıyı kaldırmak için destek lazımsa yardım alır, ayıp bir şey değil, hastalık değil.
galatasaray ikinci yarı baskı yedi, pozisyonlar verdi. hamza hoca geç de olsa bruma’yı oyuna alarak hızlı çıkmayı düşündü, güzel hamleydi.
olcan sol bek oynasın. hem kendisi için hem de galatasaray için daha iyi. golde kestiği top şahaneydi.
galatasaray tarihinde nadir görülen şekilde, çok kötü oynayıp maçı kazandı. maçın son dakikalarında sneijder ve selçuk top kaleden uzağa gitsin de nereye giderse gitsin diye dan dun vurdular. zannedersin kazma stoper bu adamlar. başlık bunu anlatıyor.
bir de muslera’ya parantez açayım. yediği gol hiç yakışmadı ama olur öyle, top bu.
çok şükür hakem kıyağı, rakip kıyağı görmedik. her ne kadar es-es sabıkalı da olsa bu maçla ilgili tape çıkmaz.
lig devam ediyor. arzumuz hamza hocanın hemen bu hafta burak’sız ya da artık her kim eksik olursa onsuz oynayacak, iyi oynayacak bir takımı her maç çıkarması. şüphelendirse de kredisi hala devam ediyor.
291
öyle kritik bir galibiyet aldık ki; ikinci yarı çok iyi bir oyun oynayıp sahadan 1 puanla ayrılsaydık şampiyonluğu eskişehir'de bırakırdık. tam tersi ikinci yarı kötü bir futbol oynayıp 3 puanla sahadan ayrıldık. esasında maçın ilk yarısında bile maçı kazanabilirdik fakat beceriksizliğimizden dolayı maç bu noktalara geldi. sonuç olarak; bu kadar zorlu bir deplasmandan 3 puanla çıkmak net olarak şampiyonluğunun habercisi. durmak yok, kopmak yok! biz bu işi sonuna kadar götüreceğiz!
292
sezonun belki de en kötü oynadığımız maçıydı. maçtan önce oynayacak 11 oyuncunun 1'i dışında hepsi belliydi. muslera, elimizdeki tek sağlam sağ bek tarık, şecu-balta tandemi, telles, melo, selçuk,sneijder,emre ve umut. hamza hoca 5 yabancısını bozmadı bugüne kadar sakatlık ve ceza durumları dışında. bu gibi durumlarda da hemen bruma'yı yazdı 11'e. sakatlık ve ceza olmadığı için 5 yabancı belliydi. tarık'ın da elimizdeki tek sağ bek olduğunu belirttim zaten. chedjou'ya eşlik edecek stoper konusunda ise, geçen hafta ilk ciddi sınavında bocalayan koray yerine son haftalardaki formuyla hakan daha öndeydi. orta sahada selçuk kesilmiyor nasıl oynarsa oynasın. emre'de hamza hocamızın prensi kontenjanından giriyor kadroya. forvette ise yabancı sınırı olmasa bile o fizikle kadroya giremeyecek pandev yerine umut'a mahkumduk.
son isim bence sinan olmalıydı ama hamza hoca kafileye almadı sinan'ı. kafilede son isim için 3 aday vardı: yasin, olcan ve yekta. yekta bana göre takımda oynatılmaması gereken isimlerin başında geliyor ve bu maç için oynama ihtimalini çok düşük görüyordum. ancak hamza hoca tercihini yekta'dan yana kullandı.
maça hamza hoca'nın bize alıştırdığının aksine tutuk başladık. bunun önemli iki nedeni vardı. birincisi; iki hücum oyuncumuzdan sneijder'e rakip tarafından baskı yapılması ve umut'un da top tutma, duvar olma gibi meziyetlerinin olmaması. ikinci ana nedense hamza hocanın selçuk'u ilerde, yektayı geride kullanması. melo-yekta ikilisi top çıkarma konusunda bayağı sorun yaşadı. yekta'dan geriden oyun kurmasını beklemek hayalperestlik olur zaten. melo ise selçuk ve emre'nin geriye gelip sorumluluk almamasından dolayı topu çıkarmakta zorlandı. maç böyle devam ederken, allah'ın bize bir lütfu olan kıymetlimisss sneijder sahneye çıktı ve umut'a muhteşem bir pas verdi. umut bile şaşırdı hatta bir an duraksadı vurmadan önce.
golü attık atmasına da takım hemen geri yaslandı. bunda hamza hocanın 5 orta saha tercihinin psikolojik bir etkisi de var. ancak yine ana etmenler forvetimizin ilerde top tutmaması ve ilk on birde yekta varken bir de selçuk'un hayalet gibi oynamasıydı. ilerde top tutan forvet olmayınca prandelli dönemindeki gibi felaket bir futbol çıkıyor ortaya. hamza hoca burak'ı geriye çekerek yüzü dönük oynamasını sağlamış ve bu sorunu çözmüştü. maalesef burak'ın sakatlığında tek forvete dönmek zorunda kaldık ve bu top tutamama sorunu tekrar ortaya çıktı. yediğimiz golden önce de umut topu alıp saklamak yerine defans arkasına koşu yapmayı tercih etti ve selçuk da bunu beklemediği için topu rakibin ayağına attı. sonra da gol yedik zaten.
ikinci yarının başında hamza hoca kağıt üzerinde doğru bir tercihle yektayı oyundan çıkarıp olcan'ı aldı. kağıt üzerinde diyorum çünkü olcan'ın bu sezonki performansının yekta'dan bir farkı yok. allah'tan iki maçtır sahadaki oyununun aksine çok güzel ortalar açıyor da gollere katkısı oluyor. neyse, değişikliğin sadece kağıt üzerinde doğru olduğu ikinci yarının hemen başında anlaşıldı. 45-60 arası müthiş baskı yedik. 70. dakikaya kadar da toparlanamadık. hamza hoca yine çok geç kaldı değişiklik için. burma'nın oyuna girmesi yine takım üzerinde psikolojik etki yarattı ve takım hücum etmeye, önde oynamaya başladı. iyi oynamaya başlamadık. sadece hücum etmeyi hatırladık. son dakikalarda yine sneijder'in yarattığı bir pozisyonda da golü bulduk.
takım halinde çok çok kötü oynadığımız bir maçtı.
muslera hatasına rağmen her zamanki gibi müthiş kurtarışlar yaptı.
chedjou-hakan iyi bir performans sergilediler.
tarık maalesef yine işık vermedi.
telles, sissokko tehlikesi yüzünden fazla çıkamadı bugün. birebir savunma konusunda çok çalışması gerekiyor.
melo geçen hafta olduğu gibi tek başına mücadele etti orta sahada.
selçuk hayalet gibiydi. umarım böyle devam etmez.
emre çolak yine iyi oyununu devam ettirdi ama bazı yerlerde tercih hatası yapmaya devam ediyor hala.
sneijder'e yeteri kadar dilenemiyoruz.
olcan yine vasattı. ancak belirttiğim gibi en azından gollere katkı sağlıyor iki haftadır.
umut'a hiçbir şey yazmıyorum.
294
muslera, chedjou, hakan, emre çolak ve sneijder dışında takımın kalanı vasat bir oyun sergilemiştir, işin kötüsü 2-0 yenildiğimiz balıkesirspor maçından sonra oynadığımız en kötü oyundu. böyle oyuna rağmen kazanmak ayrı bir keyif ama sezonun kalan kısmı için düşündürücü.
295
kötü oynadığımız bir karşılaşmada dahi hem de deplasmanda 4-1 kazanabilecek kadar net gol pozisyonuna girdik. kötü oynayan beşiktaş'ın pozisyona girmeden rize'yi yendiğini hatırlatmakta fayda var. savunmamızın daha sert olması gerekiyor. çok gol pozisyonu veriyoruz. bunun dışında bir sorun gözükmüyor.
296
eskişehir maçındaki koşu mesafesi 110,7 km. ligin ilk devresinde oynadığımız eskişehir maçındaki koşu mesafesi 108 km idi.
prandelli dönemindeki koşu mesafelerine baktığımızda ortalama 105-108 km arası.
3-0 yenildiğimiz trabzon maçında 105,8 km,
2-1 kazandığımız fenerbahçe maçında 106 km,
1-0 kazandığımız gaziantepspor maçında 104,4 km,
2-1 kazandığımız akhisar maçında 107,9 km,
3-0 yenildiğimiz trabzonspor maçında 105,8 km.
hamza hoca döneminde koşu mesafeleri artmış ortalama 110-113 km ulaşmış:
2-0 kazandığımız beşiktaş maçında 113,9 km,
5-0 kazandığımız konyaspor maçında 108,2 km,
2-0 kazandığımız rize maçında 113,1 km,
3-2 kazandığımız mersin maçında 108,9 km.
koşu mesafesindeki artışı futbolculardaki kondisyon artışına bağlamaktansa iki hoca arasındaki oyun felsefesindeki farka bağlamak daha doğru. prandelli daha çok topun arkasında oyunu kabul ederken, hamza hoca ileride baskı ve press isteyen bir oyun anlayışına sahip. bunun yanında koşu mesafelerinden bağımsız hamza hoca ile futbolcuların çok daha istekli olduğu kesin. bir çok futbolcu sahada elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor. büyük takımlar eğer istekli oynarsa ve koşarsa kalite farkından ötürü çok net skorlarla maçları alması gerekir. ancak hamza hocanın son maçlarında bunun yansımalarını göremiyoruz. bunun birkaç sebebi var gibi. öncelikle yapısal bazı sıkıntılar var, misal takımdaki bazı oyuncuların yedekleri yok. burak, selçuk, melo, muslera, sneijder bu beşliden herhangi biri oynamadığı zaman takım sıkıntı çekiyor. hele ki iki kişi yoksa takım sıradan bir takıma dönüşüyor. hamza hoca da eksikleri kapatmak isterken takımın bütün dizilişiyle oynuyor. maç içinde 10 farklı diziliş görebiliyoruz.
ikincisi takımın saha içi parselasyonu kötü. press zamanlamaları hatalı. koşu mesafesi artmasına rağmen öyle pozisyonlar görüyoruz ki orta saha hiç yokmuş gibi. dün de bunun bir çok örneğini gördük, bursa maçında da yaşamıştık. sanki, orta saha 1 kişiyle oynuyor gibi. ne atakları karşılayabiliyoruz, ne de kalabalık orta sahayla hücuma çıkabiliyoruz.
üçüncüsü atağa çıkarken tehlikeli pas hataları yapıyoruz. bu sadece hamza hoca dönemi için değil lig başından beri devam eden bir durum. dün melonun geri pası gibi her maçta semihten, selçuktan, chedjoudan benzer hatalar görüyoruz. bugüne kadar bunları değerlendirebilen takım fazla çıkmadı ancak. tehlike adım adım geliyorum diyor.
kısacası istekli arzulu oyun iyidir ancak sürdürülebilirliği azdır. prandelli döneminde kimseyi istekli görmüyordum ama bir şekilde maçları kazanıyorduk. fenerbahçe galatasarayın yarısı kadar arzuya ulaştığı zaman maçları 3lük 4lük oluyor zaten. bu yüzden artık belli bir sistemle çok efor sarfetmeden maçları kazanmanın yollarına da bakılması lazım.
297
takım halinde cidden felaket oynadığımız bir maçtı. ilk yarida nispeten pozisyonlar bulduk. ikinci yaridaysa iki tane pozisyonumuz ve bir de goldeki karambol ortaya, savunmanin hatasiyla tiklamamiz disinda sahada yoktuk. orta sahamiz kagittan gibiydi. eskisehirli topçular dahi sasirdi ne kadar bos olduklarina ve topu sure sure kale onumuze kadar geldiler. muslera sagolsun, beraberligi kurtariyor derken selçuk inan kale dibinde bitti ve oldukca kotu oynadigi bir maci lehimize cevirdi. genclerbirligi deplasmaninda felaket oynarken alinan bir puan, gecen hafta bursa macinda alinan bir puan ve bu uc puan bizi sampiyonluk yarisinda tuttu. savunmadaki hatalarimiz oyle bir halde ki, kesin sampiyon oluruz diyemiyoruz maalesef ama takim bir sekilde o yarisin icinde kalmaya devam ediyor.
savunma hatalari demisken bu bir silsile; ileride top tutamiyoruz, orta sahamiz donen toplari alamiyor, savunma iceri gomuluyor, melo da onlarla beraber gomuluyor, sag bekimizin ustune ustune gelip geciyorlar ve biz surekli pozisyon veriyoruz. muslera degil de herhangi bir kaleci olsa her mac 3 yememiz isten bile degil.
neyse gelelim oyuncu notlarina:
muslera: hakikaten mukemmel oynuyor. evet golu o ikram etti ama bu harika oldugu gercegini degistirmez.
tarik: olmuyor, olamiyor. guveni yok. yetenegi zayif.
chedjou: dun cidden kotu oynadi. kotu oynadiginda hic cekilmiyor. havadan suzule suzule gelen topu sektirip rakibe pozisyon veren stoperi altyapida dahi kovalarlar. yapma oglum. bu yarista sana cok ihtiyacimiz var.
balta: ozveriliydi. savunmada ayakta kalan tek isim oydu. iyi miydi? hayir.
telles: vasatti. yine vasatti. yabanci sinirlamasi varken formayi olcan'a kaptirabilir.
yekta: sapkadan tavsan cikarma denemesinin oznesiydi. 45 dakika sabredilmesi dahi zordu.
melo: dun cok hatalar da yapti. kendi cizgisinden uzakti. yine de varligi ve kafa toplarindaki hakimiyetiyle savunma anlaminda katki sagladi.
selçuk: en cok savunan kisiyim kendisini. hatta ana-babasi bile benim kadar savunmaz. yoklugundansa varligini hep tercih ettim, hep de ederim. ama hazir dun maci kurtarmisken soyleyeyim: cidden kotu oynadi. evet gol atti ama onun disinda takimi hucuma tasimasi beklenirken, bu gorevini hic ama hic yapamadi.
emre: ilk yaridaki slalomu golle bitseydi keske. vasatin ustune cikanlardandi. ama iyi de degildi.
sneijder: bir sey yapmadi gibi gozuktu ama iki golde de o vardi. takimin ilerde top tutan bir forveti olsa bu adam manyak gibi oynar.
umut: golunu atti ama o golu ilk sutunda atmali. ikinci yari kacirdigi gol icinse bir sey diyemiyorum. "arif? hangisini atacan oğlum? hangi golü atacan?"
olcan: vasatti ama bu hafta da golu hazirlayan isim oldu. sol bekte dusunulmeli. bu bruma'yi oynatma firsati demek ayni zamanda.
bruma: daha erken girmeliydi. girdiginde bir sey yaptigindan degil ama rakibe hep tehdit bu adam. yalniz artik o arka direkte topu iskalama be cocuk. iskalama yani!
koray: macin sonlarinda oyunu tutmak icin girdi.
299
maçı izleyemedim maalesef, buradan yorumları takip ettim. gerçekten istediğimizden çok uzak bir futbol oynamış olabiliriz; ama kaçırdığımız birkaç nokta var:
bizim ligin kalitesi yerlerde. eskişehirspor, gaziantepspor, kasımpaşa, vb. son yılllarda derli toplu duran takımlar bile bu sene bana kalırsa oldukça kötü. kısacası bu ligde şampiyon olmak için süper top oynamaya gerek yok. sadece üst düzey maçlarda sonuç alabilecek kadar oynamak gerekiyor. bunu yapmak bu seneyi kurtarmaya yetecek aslında.
her hafta belli bir düzeyin üstünde oynayabilsek zaten rahat alırız bu ligi; ama oynayamıyoruz. dalgalanmalar yaşıyoruz. konya deplasmanındaki oyun nere dünkü oyun nere? ama herkes bu dalgalanmayı yaşıyor. mesela beşiktaş çok düştü oyun olarak. rize deplasmanında doğru düzgün pozisyon bile bulamadılar. biz çok kötü oynarken umut 2-3 tane karşı karşıya kalıyor, adamlar pozisyonsuz maç alıyor ki rize ligin en kötü takımlarından birisi. yani demem o ki, bu tarz iniş çıkışlar olacaktır. şu an form olarak fenerbahçe 2-3 gömlek yukarıda duruyor; ama onların da bir düşüşü olacak muhakkak. bizim için önemli olan form grafiğimizi bir an önce yukarı çekmek ve bu geçiş döneminde minimum puan kaybı yaşamak.
bu maç üzerinden çok fazla çıkarım yapıp, 3. lüğümüz hayırlı olsun gibi moral bozucu yorumlar yapmaya gerek yok. puan kaybetmiş olsak evet çok kötü olacaktı; ama çekirge iyi kötü sıçradı. o yüzden ne kadar kötü oynamış olsak bile yüz karartmaya şu aşamada gerek yok; aksine bu oyunla potadayız bir an önce toparlanıp basıp gidelim diye düşünerek pozitif olmalıyız.
300
hazir uyanmisken maci da yazayim. hamza riske girmedi ideale yakin bir kadro surdu sahaya. takim da catir catir top oynadi golu de buldu. sacma sapan bir gol yiyince hamza hemen oynamaya basladi takimla. yahu ilk yarı* devamli pozisyona giriyorsun, kaleci hatasindan gol yiyince neden panik yapiyorsun? birak bir takima guven arkadas. olcan'i aldi takimin el frenini cekti takim durdu. sansliydik da maci kurtardik. kenarda goruyorum eli cebinde sinir nobetleri geciriyor. ufluyor pufluyor hadi hadi yapiyor. isimiz zor.
emre'ye parantez acmak isterim. ben demistim demek elestiriliyor sozlukte ama insan en cok elestirildigi donemde bir futbolcuya sahip cikinca ve o futbolcu ileride kendini gosterince ister istemez gururlaniyor. helal olsun emre. takimda sneijder'a en yakin top oynayan futbolcu su an. biraz daha defansif ozelliklerini gelistirip bizi selcuk'a muhtac etmese keske.
edit: *