1998-99 UEFA Şampiyonlar Ligi B Grubu 6.Hafta Maçı
21:45 San Mamés
1 - 0
  • 28
    fatih akyel'in göğsüyle yumuşatıp rakibe yaptığı asistle 1-0 kaybettiğimiz maç. beraberlik halinde şampiyonlar liginde gruplardan lider çıkan ilk yürk takımı olacaktık. litaratüre sen mames çamuru olarak geçen berbat bir zemin, son dakikalarda gözünden yaş gelen okan buruk'un ölümüne pres yaptığı anlarda ekrana gelen görüntüsü ve uzatmaların da uzatmasında sağ kanattan yapılan ortanın arkaya doğru sektiği pozisyonda orada duran 3 galatasaraylıdan en önde olan sarı kafa burak akdiş'in dışarı vurduğu kafayla da hatırlanır...

    (bkz: tarihte bugün)
  • 31
    ankara'da buz gibi bir hava, oturduğumuz mahallede varoş mahallesi olduğu için dışarıda da mis gibi bir kömür kokusu vardı. 6 gibi okuldan çıkıp bizim eve doğru yol aldık. maçı okul arkadaşımla beraber izleyecektik. dükkanında trabzonspor bayrağı asılı olan bakkalımız vardı. hiç sevmezdim; çünkü bakkala 20 milyon lirayla girer, 15 milyonluk alışveriş yapardık, ama bu abimiz kalan 5 milyon lirayla para üstü diye bize avuç dolusu sakız verirdi. :) "bu maçı alırız gençler" dedi. önce manchester maçlarında uefa'nın yaptıkları, daha sonrasında pkk sempatizanlarının sık sık avrupa maçlarında sahaya girmesi ve bu maçın oynandığı sezonda italya'yla çıkan apo krizi, daha sona 17 ağustos depremi, sonrasında kriz derken galatasaray türk halkının büyük bir kısmının desteklediği takım ve tabiri caizse moral düzelticisi olmuştu. "x takımlıyım ama avrupa'da tüm türk takımlarını desteklerim" lafı burdan gelir. mesela; maçı anlatan spikerler de bugünkü gibi "temsilcimiz" kalıbını kullanmazdı. "biz" derdi.

    maçtan önceki puan durumu;

    1- galatasaray >> 8 puan
    2- rosenborg >> 8 puan
    3- juventus >> 5 puan
    4- bilbao >> 3 puan

    şeklindeydi.

    en büyük eksiğimiz hakan şükür'dü. cezalıydı. yerini hagi - arif - ümit üçlüsüyle doldurmaya çalışmıştık. zemin berbattı. juventus'tan teşvik primi aldığı söylenen bilbao mücadeleye iyi başlamıştı. ilk maçta hagi'yle sürtüşen hocaları maç öncesinde de küstah küstah konuşmuştu ki, bir de bazı futbolcuların "juventus'un çıkması için her şeyi yapacağız" demeci var.

    fatih akyel'in hatasıyla golü kalemizde görünce üzüldük ama o dönem son dakikalarda o kadar çok gol atıyorduk ki ümitliydik. aslında yine şansı da bulduk ama burak akdiş'le yararlanamadık. bu pozisyon sonrası okan buruk'un döktüğü gözyaşı ve bir mücadelede tekmeye uzattığı kafa turu ne kadar istediğimizin göstergesiydi. biz de maçtan önce aldığımız kolayı gol diye sevindiğimiz bu pozisyonda devirdik, yerlere döktük. :) mağlubiyetle birlikte annemden de fırça yedik.

    maç sonrası puan durumu;

    1- juventus >> 8 puan
    2- galatasaray >> 8 puan
    3- rosenborg >> 8 puan
    4- bilbao >> 6 puan

    şeklinde oldu. biz elendiğimizi biliyorduk ama trt bilmiyordu. murat ünlü'ye bağlandılar, en iyi ikinci olarak turu geçtiğimizi söyledi. tek başına konak meydanında bekliyordu ve ekledi "soğuk havadan dolayı galatasaray taraftarları kutlama yapamıyor". o sırada ekranda eski sezonlardan şampiyonluk görüntüleri de vardı. neyse ki timsaha giren sadece trt'ydi.
  • 32
    galatasaraytarihinin en acı karşılaşmalarından biri. takımın yıldızı hakan şükür'den yoksun, tolunay kafkas - burak akdiş gibi kemik kadroda olmayan oyuncularla ve fatih akyelin çok kritik hatasıyla iddiasız athletic bilbao gruptaki ilk galibiyetini alırken biz 6 gruplu şampiyonlar liginin en iyi iki grup ikincisinin doğrudan çeyrek finale çıktığı formatta en iyi üçüncü grup ikincisi olarak turnuvaya hazin bir şekilde veda etmiştik.
    halbuki bu maçtan sadece 1 puan alabilsek grup birincisi olarak çeyrek finale çıkacak ve belki de bizim yerimize grup birincisi olarak çıkan juventus un elediği olympiakosu da eleyerek yarı finale çıkacaktık. ah ki ne ah.
  • 33
    makası iyice kapattığımız sene oynanan cl grup maçlarının sonuncusu.

    galatasaray o kadar bezdirici bir futbol oynuyordu ki, izlemesi bile insanı yoruyordu. çocuk halimle o senelerde maç izlerken heyecandan kalbimin zorlandığını hatırlarım.

    takım gruptan çıksa eminim ki kendini bir anda yarı finalde bulacaktı. avrupa’da adından söz ettirmeye çoktan başlamış olan galatasaray iz bırakmak istiyordu. senelerdir tesadüfen, ya da şanssızlıklardan kaçan büyük avrupa başarılarının bu sene olmasa da önümüzdeki sene, o da olmasa bir sonraki sene geleceğinden hepimiz emin gibiydik. teşekkürler çocuklar dediğimizde çok iyi oynadınız ama şanssızdınız demek isterdik.

    öyle bir dönemde oynandı bu maç, 8 puanla ikinci olarak bitirdiğimizde hepimiz geleceğe umutla bakıyorduk.
  • 38
    bir de bu maçtan sonra trt'de ultrasonik bir hesaplama ile tur atladığımıza dair program yapılmıştı. hatta yanlış hatırlamıyorsam stüdyoda taraftarlar da vardı, kutlama yapılıyordu, bayraklar sallanıyor, marşlar söyleniyordu.

    hani bazen bir sahneyi izlersiniz ya, belki bu sefer sonuç farklı olur diye. burak'ın kafa vuruşunu da belki şimdi gol olur hissiyle izlemek de böyle bir şeydi. werder bremen acısından sonra yine bir çamurlu kale önünde hayallerimize veda etmiştik. son anlarda arif'in, okan'ın çırpınışlarını izlemek...

    uefa kupasını kazanan kadronun bir yıl öncesinde, üstelik filipescu gibi etkili bir isimle beraber neler yapabileceğini hep merak ettim. üstelik çeyrek finale kalsaydık olympiakos ile karşılacaktık ve şampiyonlar ligi tarihindeki ilk yarı finalimiza çok yakın olacaktık. sonrası mı? kim bilir...
  • 40
    format kurbanı olup elendiğimiz maç. bir sezon sonraki format ise bize mutlu sonla biten uefa kupası yolunu açtı. uzun yıllar genel averajdan elendiğimizi sandım, ilkokul öğrencisi ne bilsin üçlü averaj uygulamasını. beraberliğin yeteceği durumda bunlara yenilince ister istemez bir athletic bilbao'a ayar olma durumu oluşmuş olsa da asıl darbeyi rosenborg deplasmanında* yedik biz. bask ekibi bizden 3 puan alıp 3 puan verdi, juventus maçlarında ise adamlar iki kez berabere kalıp onların 4 puan kaybetmelerine sebep oldular.
  • 41
    bir finali kaybetmekten daha aci veren mac.

    tarihteki en huzunlu ve hayal kirikliklari ile dolu maclardan birisidir.

    yagmurlu bir bask gecesinde tum galatasaraylilarin gozyaslari yagdi o gece san mames'e.

    rosenborg maci bizi oldurdu, bu mac ise uzerimize topragi atti maalesef.

    koca cinar juventus'la bogusup ayakta kalip derede bogulduk.

    https://youtu.be/IE-pm6486PQ

    (bkz: 21 ekim 1998 rosenborg galatasaray maçı)
  • 42
    hala fatih akyel o topu kaptırmasaydı dedirten, hala burak'ın kafa vuruşunda top kaleye girer mi diye heyecanlandıran maç. werder bremen maçına yaşı yetmeyen neslin 90'larda yaşadığı en büyük acı. beni üzüntüden ağlatan son maç.

    bir önceki maçta, evimizde juve'yi yeneceğimize o kadar inanmıştık ki alınan beraberlik büyük hayal kırıklığı olmuştu. yalnızca bir maç değildi, italya ile milli bir mücadeleydi. neyse son maç en azından bu işi bitiririz diyip inancımızı yitirmedik. ama...

    hele maçtan sonra trt'nin yaptığı hatalı yayınla turu geçtiğimizi söylemesi, stüdyoda kutlama yaptırması skandaldı.
  • 45
    galatasaray tarihinde uzun vadeli etkileri yadsınamaz tokatlardan biri.

    bu maçla ne mi oldu: format gereği gruptan sadece liderlerin çıktığı şampiyonlar ligi 1998-1999 sezonunda bu son maçtaki kahreden mağlubiyet sonucu juventus ile aynı puanda kalan cimbom averajla 2. sırada kaldı ve köyüne döndü.

    "köyü" anlık:

    1998-1999 sezonu 15. hafta sonucu:
    bjk 34 puan +17 averaj 10g 4b 1b
    fb 32 puan +28 averaj 10g 2b 3m
    gs 31 puan +25 averaj 9g 2b 2m

    yani, 9 aralık 1998 gecesi manzara şu idi:

    ligde son iki sezon şampiyonluk, avrupa'da yapılan iyi işler, iddialı kadrolara yeni ilavelere rağmen: avrupa'da son maça kadar iddia ama yine olmayış-eleniş, ligde de son iki sezona göre toparlanma emaresi gösteren rakiplerle başabaş bir zirve mücadelesi...

    şimdi gelelim bu entry'nin yazılış sebebine:

    sonuca herkes kendi meşrebince tepki verdi, üzüldük kahrolduk... ama devam ettik. bu yenilen tokat, o günlerin olağan şüphelisi genç fatih hocayı [https://encrypted-tbn0.gstatic.com/...vGHowSg&usqp=CAU yemek] için (ki o ft 2 şampiyonluğa rağmen kendini kanıtlamamıştı, ayağı çok rahat kaydırılırdı) değil yola devam ederken tecrübe hanesine yazılan bir basamak olarak kullanıldı! zira son 2 sezondur kurulan ve inşası süren yapı, kazanılan edinimler boşa gitmesin. hoca da genç takım da, artılar da eksiler de bu işin içinde var yeter ki gelişmeye devam edilsin...

    burada not: sanmayın ki bu bir okan aklama entry'si! sadece düşünmenizi istiyorum:
    sanmayın ki şu:13 şubat 2025 az alkmaar galatasaray maçı gibi durumlarla ilk kez karşılaşan gs taraftarı biziz! sanmayın ki gs'de bu kadar imkana rağmen yapamayan ilk hoca okan! sanmayın ki her şey bitti, mahfolduk... açın bakın: bu kulüp tarihi ne hezimetlerle, ne fahiş hatalarla, ne "sonlar ile" dolu! hani, kendinizi alim taraftar sanmayın, rollenmeyin en cefakar gaassarayli biziz diye...

    sadece şu soruyu sorun kendinize, tüm bu bilgiler ışığında: ft'ye o gün yol verilse, 3 ve 4. şampiyonluk da ya da her şeyden öte uefa kupası gelir miydi birkaç sezon içinde:

    - gelirdi tabi ya, taş gibi takı...
    + afedersiniz bok gelirdi!!!!! tabi 2025 yılında konuşmak kolay! bizler 2000'de avrupa kupası kazanılmış evrende yaşıyoruz; şayet o kırılma yaşansa başka bir gerçeklik olacaktı ve... eee? kesin olarak biliyor muyuz? bakınız 25 yıl geçti, ne kadrolar ne şanslar geldi geçti, yaklaşılabildi mi? avrupada ilerlemek için iyi takım kadar iyi kura şansı ve iyi oyun şansı da lazım anlamıyor musunuz! işte 2000'de bu yaşandı...

    (bakınız o kadar bilgi yazdık, biraz aklınızı kullanın ve 1998 aralık 10'unda olduğunuzu hayal edin!

    n'olacak bu cimbom'a? söyle:

    - 3. şampiyonluk gelir mi?
    - sonraki sezon avrupa'da ne yapılır?

    yapamadınız mi empatiyi? madem öyle, şuan 14 şubat 2025'tesiniz, söyleyin n'olacak cimbom'un hali? bu sezon şampiyonluk gelir mi?)

    anladınız mı belirsizliği... anladınız.

    neyse, uzun lafın kısası hele otur bi soluklan yiğenim: bugün üzgünüz, sinirliyiz, kızgınız ama yıkmak en kolayı. zor olansa korumak, korurken iyileştirmek, yenilemek, geliştirmek, yüceltmek... aklınızı kullanın, büyük düşünün. şu da var: olmayacak gibi olursa zaten yol ayrımı yaşanır, yeter ki hesapsız anlık fevri kararlar alınmasın.
  • 47
    13 şubat 2025 az alkmaar galatasaray maçı'yla ne alınacak dersler, ne de etkileri açısından karşılaştırılamayacak ve zerre alakası olmayan maç.

    galatasaray 1998-99 sezonu şampiyonlar ligi grubunda o maça gelene kadar 5 maçta sadece rosenborg'a deplasmanda mağlup olmuş, fakat bunun 15 gün sonrasında aynı skorla eze eze kazanmıştı ve juventus'a mağlup olmamıştı. juventus maçı abdullah öcalan krizi sebebiyle ertelenmiş ve uefa nezdinde faruk süren'in meşhur "zeyneddin zeydan" çıkışını yaptığı haksızlıkla uğraşılmıştı. athletic bilbao deplasmanında oyunu tutabildik aslında ama fatih akyel bireysel hatasıyla mağlup olduk. takım ikinci de oldu grupta, fakat o sezon sonu bırakılacak sistem olan, en iyi 2 ikinci arasına giremedi ve en iyi üçüncü 2. oldu. kendi grubunda juventus 5 beraberlik 1 galibiyet almıştı ve 3 takım aynı puandaydı. yani fatih terim, juventus'un olduğu grupta takımı lider çıkarmayı son anda kaçırmıştı. bir önceki sezonun finalisti juventus. oyun olarak hepsiyle başa baş oynamış, sıradan takımlara karşı öne geçtiği maçları berabere bitirmemiş, hatta içeride, sonlarına 1-0 geride girdiği juventus maçında uzatmada suat kaya'nın kafa golüyle maçı beraber bitirmişti.

    evet ligde beşiktaş'ın 3 fenerbahçe'nin 1 puan gerisindeydik, fakat bugüne göre çok daha zorlu olan kadıköy'de 2-0'dan dönülüp 1 puan alınmıştı ve o sırada yarışta 1 değil 2 takım vardı. üstüne üstlük 3 yabancı sınırı çerçevesinde galatasaray'ın 3 puan geriye düşmesine sebep olan maç, hemen bilbao maçından önce, 6 aralıktaki, 2-2 berabere kalınan ankaragücü maçıydı ve fatih terim gheorghe popescu ile gheorghe hagi'yi oynatmamıştı. bir de bunun üstüne bilbao'da hakan şükür cezalıydı.

    sözün kısası galatasaray taraftarı, takımının iyi olduğunu, 3 yabancılı sistemde 3 kulvarı da götürmenin zor olmasından dolayı yapılan rotasyonları anlıyor ve juventus gibi bir takımın önünde son ana kadar grup liderliğinin kovalanmasından hareketle sezon sonuna kadar sürecek bir sistemsizlikten korkmuyordu.

    dün akşamki hezimet ise, 14 yabancı kuralının olduğu zamanımızda, avrupa ligi'nin en kolay fikstürüne sahip takımın ilk 8 bile göremediği grup maçları sonrasında, juventusla, bilbao'yla, hatta 90'lar canavarı rosenborg'la bile değil, tepetaklak olmuş tottenham'la, malmö'yle, rfs ile oynanan maçlar sonrası çıkılan az deplasmanında gelmiştir ve takımın geleceği hakkındaki düşünceler ile ortadaki tablo, 27 yıl öncenin yanına bile yaklaşmamaktadır. bunun sebebi de bir grup memnuniyetsiz taraftarın şımarıklığı, ve biz ne badireler atlattık laflarının değerini bilmeyen z kuşağı değildir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın