şimdilerde bize "trabzon'a kaybedip şampiyonluğumza engel olmaya çalışacaklar" diyen ibnelere geliyor. "mazinde ibneler yatar" diye boşuna bağırmıyoruz.
---
alıntı ---
unutulmaya yüz tutmuş bu maç, alisamiyen.net forumlarından murat köylüer'in rahmetli kayınpederinden kendisine kalan 1951 yılının
galatasaray mecmuaları sayesinde bu günlere kadar gelmiştir.tabii ki
galatasaray'ın ve biz
galatasaraylıların amacı geçmişi deşmek, 56 yıllık unutulmuş şampiyonlukları gündeme getirmek değildir.amacımız, yakında çıkacak olan
büyük galatasaray tarihi kitabı ve
galatasaray dergisi için oluşturulan arşivleme çalışmalarına kaynak oluşturmaktır.bu kaynak çalışmaları sırasında gördüğümüz bu ve buna benzer üzücü olayların aslında, geçen on yıllardan sonra bile değişmediğini herkese göstermektir.hani hep derler ya "eskiden yoktu bunlar, herkes sonuna kadar dosttu, maçlar sportmence olur, takımlar birbirlerine ödünç futbolcu bile verirlerdi..." gerçekten profesyonelleşme, özallaşma, futbolun endüstrileşmesi v.s falan mı değiştirmişti bizi, yani hepimiz çağa uyup, nobranlaşmış mıydık, bu kadar derinden değişebilir miydik biz?..
bu maçın ve olayın özeti şudur:
1951 yılının son maçları..; beşiktaş ve
galatasaray şampiyonluk için son maçlarını oynuyorlar.beşiktaş, fenerle berabere kalır ya da galip gelirse şampiyon.
galatasaray ise beşiktaş'ın mağlubiyetini yani fenerin galibiyetini bekliyor..ama fenerbahçe ne yapıyor!..hükmen yenilmek için(!) 2 tane lisanssız oyuncuyu sahaya sürüyor.durumu fark eden hakemin, olayı fenerli yöneticilere söylemesine rağmen fenerbahçe idaresi maçı oynamak istiyor ve maç oynanıyor.yani fenerbahçe bilerek ve isteyerek hükmen mağlup olup(!) beşiktaş'ı şampiyon yapıyor..
kural olarak maçın oynanmaması gerekiyor ama stada futbol izlemek için gelen 21 bin futbolsever galeyana gelmesin diye maç hakem tarafından oynatılmak zorunda kalınıyor.öte yandan sahadaki fenerbahçe takımının da yöneticilerinden altta kalır tarafı kalmıyor ordinaryus lefter penaltıyı bilerek dışarı atıyor.nihayet oynatılmak zorunda kallınan bu maçı, şerefli ikincilikler takımı(!) beşiktaş 3-1 kazanıyor..
kısacası bu topraklarda her şey birden bire olmadı, bugün yapanlar dün de yapıyorlardı, yarın da yapacaklar. ama yine de bunların yüzünden içinden nice güzellikler çıkarmış fenerbahçe camiasını bütünüyle suçlamamak gerekir.keza o gün de tribünlerdeki pek çok fenerli olanları yuhalamış, hepsinden ötesi büyük insan
zeki rıza sporel çevresindekilerle birlikte lefter'in penaltısından(!) sonra stadı terk etmiş, ardından da şu güzel beyanatı vermiştir; "çok hazin bir spor hadisesi karşısında bulunuyoruz. bir fenerbahçeli olarak üzüntüm büyüktür. fenerbahçenin yaptığı bu hareket, asla sportmenliğe sığmaz. ben bazı fenerli arkadaşlarımla, meseleyi anlar anlamaz maçın yarısında stadı terk ettim.fenerli idareciler çok çirkin bir iş yapmışlardır."
bugün de zaten, 56 yıl sonra o idareciler değil,
zeki rıza sporel hatırlanıyor, 56 yıl sonra
aziz yıldırım'ın hatırlanmayacağı gibi...
işte olayın belgeleri;
"9 nisan 1951 tarihli
galatasaray mecmuası
f.b.’ye hükmen galip gelen beşiktaş şampiyon
güzel bir formülle(!!!) sahaya gayri nizami iki oyuncu ile çıkan fenerbahçe beşiktaş’a borcunu ödedi.
yazan:
ali oraloğlugalatasaray’ın vefa, fenerbahçe ve beşiktaş’ı sırası ile yenmesi üzerine bir haftadan beri beşiktaş-fenerbahçe maçının ne netice vereceği meselesi üzerinde bütün spor meraklıları fikir yürütmekte idiler.
bir kısım sarı-lacivertlilerin mağlup olacağını ileri sürüyorsa da, büyük bir ekseriyet, arka arkaya uğradıkları mağlubiyetlerin acısını çıkarmak, bazıları prestijlerini yerine getirmek için fenerbahçe’nin kazanmak uğruna elinden gelen gayreti esirgemeyeceğini, esasen hiçbir büyük kulübün arka arkaya yenilmeyeceğini binaenaleyh maçı kazanacağını iddia ediyordu.
takımlar hoparlörde ilan edilince dün inönü stadında bir haftadan beri şehrimizde çalkalanan dedikoduların i hakikat olduğunu öğrenmek bizi olduğu kadar bütün sporseverleri de üzdü. dünyanın hiçbir yerinde rakibini şampiyon çıkarmamak için şanlı ve şerefli bir maziye sahip olan bir kulübün böyle fena bir vaziyete düşürüldüğü görülmemiştir. işin tuhafı bu vaziyete şaşanların ekseriyetini bizzat sarı-lacivert taraftarları teşkil ediyordu.
çünkü takımlarında bu sene birinci devrede vefada oynayan nusret ile geçen haftaya kadar ankarada hacettepe’de oynamış olan ilhan’a yer veren fenerbahçeliler daha sahaya çıkmadan hükmen mağlubiyeti kabullenmiş oluyorlardı.
sporculukla kabili telif olmayan bu hareketleri ile fenerbahçelilerin prestijlerinin biraz daha sarsılmasından başka ellerine ne geçti. esasen tam kadroları ile çıkmış olsalardı dahi beşiktaşa muhakkak yenileceklerdi. fakat böyle bir formüle müracaat edeceklleri kimsenin aklına gelmezdi. her ne kadar sekiz sene evvel gene
galatasaray’ı şampiyon çıkarmamak için beşiktaş da fenerbahçe’ye aynı yardımı yaptıysa da bunu daha şerefli bir şekilde, sahaya nizami bir takım çıkarmakla halletmişti.
diğer taraftan tuhafımıza giden şey de vaziyetin halka ilan edilmemiş olmasıdır. 20.000 kişiye ilk maçı seyrettiriyoruz diye hususi bir maç seyrettirilmesine laubalilikten başka isim veremiyoruz.
bu vaziyet karşında nizamname mucibince hakemin beşiktaş’a seremoni yaptırması ve bundan sonra oynanacak oyunun hususi olduğunu ilan etmesi lazımdı. bütün bunlara rağmen yaptıkları hususi mahiyetteki maçta dahi son derece fena, lakayt ve isteksiz oynayan fenerbahçeliler en başta taraftarları olmak üzere bütün seyircilerin infialini üzerlerine çekmişlerdir. kaleci erdal ve müdafi müjdat’tan başka hiç biri enerji göstermek şöyle dursun topu takip etmek zahmetine dahi katlanmamıştır. hele meşhur lefter2in akıllara hayret verici penaltısı uzun müddet bizzat fenerliler tarafından yuhalanmıştır.
beşiktaş’a karşı dün yaptığı iki maçı da kaybeden (birincisi lig maçı hükmen, ikincisi de hususi karşılaşma (!!!) 3-1 mağlubiyet) fenerbahçe bu suretle beşinciliğe doğru yol almış oldu.
her bakımdan bir kıymeti olmayan hususi (!!!) maçın tafsilatını vermeye lüzum görmüyoruz.
dün 21 bin kişi nasıl aldatıldı?
maçtan evvel fenerbahçe idare heyeti stad müdürü
şazi tezcan’ın bitişiğindeki odada kapılar kilitlendikten sonra fevkalede bir toplantı yapıldıktan sonra dışarı çıkılırken fenerbahçe umumi katibi
rüştü dağlaroğlu ile fenerbahçe umumi kaptanı osman kavrak içerde yaptıkları münakaşayı kesmeyerek dışarıda da devam etmişler. ve nihayet
rüştü dağlaroğlu “ben hiçbir şeye karışmıyorum ne halt edersen et” diyerek şeref tribününe yollanmıştır.
takımlar sahaya çıkmadan evvel adet üzerine lisansları isteyen hakem
sıtkı eryar’a bunların haftaymda ibraz edileceği söylenmiştir. iki gayrinizami oyuncusu olan fenerin vaziyetine itiraz edilince
osman kavrak “yahu beni zorla galip getirecek değilsiniz ya, prestijimi kurtarmak için takviyeli (!!!) çıkıp hükmen mağlubiyeti kabul ediyorum, yapacağımız maç hususidir” demiştir. bunun üzerine raporunu yazan hakem vaziyeti ilan ettirmek istemişse de halkın infial ederek paralarını geri isteyeceğinden korkan alakalılar mesuliyeti vazifelerini üzerlerine almayarak 36.000 lira vererek maç izlemeye gelen 21.000 kişiyi aldatmak yolunu tutmuşlardır.
nihayet hakem hususi maçı yüz lira mukabilinde idare etmeye razı olmuştur. birinci haftaym sonunda cezaya çarpılacağından korkan hakem,
feridun kılıç ve hürriyet gazetesi spor muhabiri
adnan akın’ın “maça devam edemezsin” demeleri üzerine ikinci devreyi oynatmamaya karar vermişse de kendisini “rütbesini geri aldırmakla” tehdit eden
osman kavrak’ın ve “böyle şeyler olur” diye işi tatlıya bağlamaya çalışan
sadri usluoğlu’nun sözleri üzerine: “ben ne yapayım, biri milletvekili, biri idareci. bu işin mesuliyeti bana gelecek, cezayı alacağım ama mecbur bırakıldım” diyerek oyuna devam etmiştir.
lefter’in penaltıyı dışarı atmasını ve takımlarının fena oynamasını gören istanbul milletvekili
füruzan tekil, rize milletvekili
zeki rıza sporel ve ağabeyi ilk milli takım kaptanı
hasan kamil sporel “lanet olsun, biz artık bu oyunu seyredemeyiz” diyerek stadyumu terketmişlerdir.
emin bir menbadan haber aldığımıza göre hükmen mağlup olarak beşiktaş’a şampiyonluğu eden fenerliler yapacakları hususi maçı da 3-1 kazanarak prestijlerini muhafaza etmek niyetinde imişler. fakat ilk golü yiyip de mağlubiyetin acısına tahammül edemeyen beşiktaşlılar canlanınca evdeki hesap çarşıya uymamıştır.
maçtan sonra matbaamıza bizzat gelerek veya telefonla müracaat eden fenerbahçeliler bu vaziyetten son derece müteessir olduklarını belirtmişlerdir. kendilerini teselli etmemize rağmen bu çifte mağlubiyetin hiçbir şeyle telif edilemeyeceğini ve kulüplerinin bir avuç insan yüzünden ilk defa böyle feci bir vaziyete düştüğünü söylemişlerdir.
hatta bunların arasından bir koyu fenerli bugüne kadar hayatında en mukaddes şey olarak fenerbahçe kulübünü tanımasına rağmen bu hadiseden sonra istifa edeceğini söylemiştir.
16 nisan 1951 tarihli
galatasaray mecmuası
“diyet ödendi ! alacak ne idi ?”
tarih tekerrürden ibarettir.
hazırlayan:
galip sayar sekiz sene kadar oluyor. 23 mayıs 1943 pazar günü şeref stadında o yılın milli küme karşılaşmalarından sonuncusu beşiktaş’la fenerbahçe arasında oynanıyordu. eğer maçı beşiktaş kazanır veya berabere kalırsa
galatasaray, yenilirse fenerbahçe şampiyon olacaktı.
herkes
galatasaray aleyhinde iki rakibin anlaştığını iddia ediyordu. nitekim beşiktaşlılar sahaya acayip bir takımla çıkınca dalavere bütün çıplaklığıyla kendini gösterdi. amma beşiktaşlılar efendice (!!) hareket edip,
fenerbahçelilerini geçen hafta yaptıkları gibi hükmen mağlubiyeti evvelden kabul etmeyerek kozlarını sahada pay etmek istediler. bu karşılaşmadan evvel fenerbahçe ile yaptıkları üç maçı da kazanan beşiktaşlılar ne olursa olsun,
galatasaray şampiyon olmasın diye çıkardıkları şu garip takıma bakın aziz okuyucularım: “celadet-saim-ibrahim-hüseyin-ömer-ali-sabri-hakkı-kemal-cahit-şükrü” işte bu acayip son müdafaa kendi kalelerine gol yapılması için rakiplerini teşvik ederken, hücum hattında bütün canlarını dişlerine takarak gol yapmaya çalışan üç siyah-beyazlı futbolcunun emeklerini diğer bir beşiktaşlı forvet fenerbahçe müdafaa olmaktadırlar. bilhassa hafbek hattı sile birlikte boşa çıkarıyorlardı. nitekim iki perdelik bu komedya malum netice ile fenerbahçenin beşiktaş’a eşşiz ! galibiyeti ile 4-1 nihayet buldu. ertesi gün bu maçı cumhuriyet gazetesine tanınmış bir spor muharriri eşref şefik şu başlıkla yazmıştı. “şerefsiz beşiktaş takımı dün fenerbahçe’ye 4-1 yenildi”
işte tarih tekerrürden ibarettir derler. çok doğru bir söz. tam sekiz sene sonra fenerbahçeliler, beşiktaşlılara olan şampiyonluk borçlarını ödediler. hem de ne şekilde. faiziyle birlikte. evvela hükmen mağlup oldular. yani beşiktaş-fenerbahçe karşılaşmalarının doksanıncısı olan maçı hükmen yani 3-0. doksanbirincisi olan hususi maçını da 3-1 kaybederek.
herhalde fenerbahçenin kıymetli idarecileri alacaklı olan beşiktaşlılara borçlarını faiziyle ödemekten ziyadesiyle memnun ve mesrurdurlar. bereket versin biz
galatasaraylıların buna benzer ne bir borcumuz ve ne de bir alacağımız var. yalnız geçen sene mukabilini beklemeden yaptığımız bir iyilik var, görüyoruz ki rakiplerimiz bu yerinde ve o zaman herkes tarafından takdir edilmiş jestimizi kötülemek istiyorlar. şunu hemen ilave edelim ki
galatasaraylılar hiçbir zaman peşin pazarlıkla mağlubiyeti kabul etmez.
galatasaraylılık herkese nasi olmayan bir haslettir. onu ondan olmayanlar katiyen anlayamazlar. bu günlük bu kadar yeter.
dedikodulu maç
türkiye’nin iki güzide kulübü beşiktaş ve fenerbahçe’nin son yaptığı maç (!) dolayısıyla istanbul basınındaki akisler
geçen pazar inönü stadında yapılan beşiktaş-fenerbahçe maçı (!!) bütün haftanın en mühim dedikodusunu teşkil etmiştir.
sadece birkaç kişinin gayreti ile meydana gelen bu çirkin hadise hakkında geçen nüshamızda etraflı izahat vermiştik. hafta içinde sızan haberler neşriyatımızın doğruluğunu teyit ettiğinden bu hususta fazla bir şey yazmayı lüzumsuz buluyoruz.
yalnız bu mevzuda salahiyetli kalemlerin hatta bizzat fenerbahçelilerin muhtelif gazetelerde çıkan makalelerinden bazı kısımları aşağıya vermekle iktifa ediyoruz.
9 nisan tarihli
her gün gazetesinde “aşk olsun beşiktaşlılara!” başlığı altında
kemal onan’ın yazdıkları:
... kıymetli (!) fener idarecileri ne olur ne olmaz ir oyunu tuttururda yener düşüncesiyle hükmen mağlup olmak, beşiktaşı muhakkak şampiyon çıkarmak için lisansız oyuncu oynatmak yoluna gitmişler. bu da gösteriyor ki, fenerbahçe idarecileri yenmek değil, yenilmek esasını prensip olarak kabul etmişlerdir.
... beşiktaşın kurt idarecileri dün bir taşla iki kuş vurmuş oluyorlar. fener idarecilerine lisanssız oyuncu oynatarak hem galibiyeti dolayısıyla şampiyonluğu garantilemişler, hem de fener-
galatasaray dostluğunu tamamen bozarak birbirine yaklaşmak imkanını da bırakmamışlardır.
... fenerbahçe beşiktaşın elinde bir oyuncak haline gelmiştir. elbette başında
yusuf ziya öniş gibi bir idarecinin, bir otoritenin bulunduğu
galatasaray değil, kifayetsiz, beceriksiz, mevki hırsından başka bir şey bilmeyen fenerbahçe oyuncak olacaktır.
9 nisan tarihli son
telgraf gazetesinde “dünkü maça iki lisansız futbolcu ile başlayan fb, hükmen mağlubiyeti kabul etmişti. bu müessif hadiseye inzimamen sahadaki oyunu da 3-1 kaybetti.” başlığı altında
halit kıvanç’ın yazısı :
... lig şampiyonunu tayin edecek olan dünkü maç, maalesef pek nahoş bir şekilde kapandı ve spor hayatımızın acı vakalarından biri olarak tarihe geçti...
...normal olan şekli f.b. takımının en kuvvetli tertibiyle sahaya çıkması ve rakibini yenmesi idi. bu arada dolaşan dedikodulara aslan inanmıyor ve sarı-laciverdin bu kudretli kadrosunu bekliyorduk.
fakat maç saati geldiği anda, inönü stadyumunu dolduran 25 binden fazla seyirciyi hayal sukutuna uğratan bir manzara ile karşılaştık. f.b. sahaya lisansı olmayan iki oyuncu ile çıkıyordu.
evet, fener takımı, daha birinci dakikada mağlubiyeti hem de kendisine bir tek puan bile kazandırmayacak olan hükmen mağlubiyeti kabul etmişti. bu demektir ki, sarı-lacivertliler puan ve fikstür icabını suistimal ederek şampiyonluğu beşiktaş’a vermeyi uygun görmüşlerdi.
...f.b. gibi şerefli ve şöhretli bir kulüp, bu gibi kaprislere alet olacak tıyniyette bir teşekkülmüdür? sarı-lacivert şeref dolu tarihinde böyle peşin bir mağlubiyet bulunduğunu biz zannetmiyoruz.
f.b. taraftarları dün büyük yeis içindeydiler, günü erken saatlerinden itibaren stada koşan binlerce seyirciyi istismar etmeye kimin hakkı vardı?
...herhalde bu hadisenin resmi bazı neticeleri de olacaktır.
başta böyle bir gayrinizami oyuna müsaade eden hakem olmak üzere müsebbipler hakkında gereken kararların alınması doğru olur.
9 nisan tarihli
son saat gazetesinde “fenerbahçenin manalı hareketi” başlıklı yazıdan
...birkaç muhakemesi zayıf idarecinin veya bir tekinin böyle bir harekete başvurmakla, halkın spor zevkini istismara yeltendiğini ve fenerbahçe’nin itibarını da, kaprisi elinde oyuncak ettiğini açıklamak isteriz.
fenerbahçelilier unutmamalıdırlar ki,
galatasaray’ın istanbulspor’a karşı mağlubiyet veya beraberliği kendilerini beşinci duruma düşürecektir ki, böyle bir mevkie fenerbahçe takımı müddeti hayatında inmemiştir.
lakin
galatasaraylılar acaba kıymetli rakiplerinin hareketlerine karşı mükabelede bulunacaklar mıdır? bunu hiç tahmin etmiyoruz. ve
galatasaray’dan sportmence bir hareket bekliyoruz. zira böyle derse bugünlerde ihtiyaç hasıl oldu.
(not: 55 sene öncede ders isteyenlere
galatasaray tarafından verilmiş . ders veriliyor.
galatasaray 1 hafta sonra erteleme maçında istanbulspor’u 5-1 yeniyor ve fenerbahçe 5 nci değil 4 ncü oluyor.)
11 nisan tarihli
son saat gazetesinde “ya o kişi ya türk futbolu” başlıklı yazı ile
selim nafiz:
...gözlerini bürümüş olan
galatasaray düşmanlığı bütün bir kütleyi memleket sporunu öldürmeye kadar götürürse, bunda bir tercih hakkı kullanmanın sırası geldiğine inanmamız lazımdır. ya o kişi, ya türk futbolu: ikisinden birini ortadan kaldırmak lazımdır. biz böyle düşünüyor ve memleket sporunun hayrı için böyle bir hareketin lüzumuna inanıyoruz.
12 nisan tarihli
son saat gazetesinde “hakiki fenerbahçelilerin duyduğu üzüntü: oğlumdan utandım sanki suçlu benmişim gibi” başlıklı yazıda fenerbahçe’nin eski santraforu
bülent yüksel:
...oğlum da bana çekmiş, o da fenerli. geçen seneye kadar iş idare ediyordu. “baba ben hepsindenim. hepsi türk, yaşasınlar” diye bir siyaset güdüyordu. fakat bu sene mektebe başlaması ile rengini belli etti ve iftiharla “bende fenerliyim” demeye başladı.
onun fenerli olması ikinci devre lig maçlarına isabet ettiği için mağlubiyetlerin izahı da bana düştü.
pazar günleri radyoyu açmasın diye gezmeye götürmeye, pazartesi sabahları da gazeteyi ona göstermemeye başladık. fakat bu hafta tutturdu ille de maça gidelim diye.
kendisine kalabalıktan dem vurduk, daha küçüksün, ezilirsin falan diye kandırmaya çalıştık. “öyleyse radyodan dinlerim” dedi.
kırda yemek yemeğe de bayılır. hemen bir piknik icat ettik. maçı unutsun diye tabiatın kucağına bıraktık. fakat gene hep maçtan bahsediyor. fenerin nihayet bir galibiyet elde edeceğine öyle emin ki, beşiktaş’ı yenersek hepsini yenmiş oluruz, diye bir felsefe uydurmuş kendine.
dönüşte teşvikiye de maçtan boşalan kalabalığa rastladık. bana baktı, baba birisine sor gibilerden. ben de birin gözüme kestirip ve böylece fenerin 3-1 yenildiğini öğrendik.
sonra artık konuşmadık. dersi de yokmuş; bir aralık ortadan kayboldu, annesine sordum, karnı tokmuş, yattı, dedi.
oğlumdan utandım, sanki suçlu benmişim gibi, gözümden iki damla yaş aktı. sonra merak ettim, acaba fener idare heyetinden ve futbolculardan pazar akşamı yemek yemeyen oldu mu diye?
12 nisan tarihli
son saat gazetesinde “kara leke” başlıklı yazısında
doğan akagündüz:
...eğer son beşiktaş-fener maçı gibi bir maç ingiltere de oynansa idi, -ki bun imkan yoktur- her 2 takım da hemen hükmen mağlup addedilir, hem de halkın ve spor otoritelerinin nazarında bir paralık haysiyetleri kalmazdı. zira biri şike maç yapmış, diğeri bu suça iştirak etmiştir.
her gün gazetesinin pazartesi sayısında koyduğu başlık
“fenerbahçe beşiktaş macerası”
“satılan fenerbahçe”
eldeki talimatnameye göre hakemde suçludur. senin apoletlerini söktürürümü, diyen bir idareci de aynı suça iştirak etmiş ve derebeylerine yakışan bir tavır takınmıştır.
stadyum idaresinin be hakemin maçtan evvel durumu ilan etmesi doğru olurdu. zira eminiz ki, bu çirkin harekete tahammül edemeyecek halk, stadyumu terkeder, bile bile, çok evvelden hazırlanmış danışıklı dövüşlü bir maçı seyretmeye tahammül edemezdi.
hikaye şudur, bir taraf şampiyonluğu bu yolda kazandı. diğer taraf, her şeyi bu yolda feda etti.
galatasaray ise, sadece bir şampiyonluktan oldu. fakat sporseverlerin kalplerini kazandı. bu şampiyonluğa her zaman tercih edilecek bir olaydır. işte, spor tarihimize geçen bir kara leke daha.
12 nisan tarihli
hürriyet gazetesinde “son beşiktaş-fener danışıklı maçının uyandırdığı akisler. talimatnameye göre iki tarafında hükmen mağlup sayılması lazım” başlıklı yazıdan
...avrupa da profesyonel liglerde nadiren tesadüf edilen bu şekildeki bir danışıklı maçı yapan takımlar alakalı federasyonca derhal diskalifiye edilirken, bizde hiçbir organın henüz harekete geçmeyişi doğrusu garip karşılanmaktadır. halbuki, hakikat bütün çıplaklığıyla ortadadır. iki takım evvelden kararlaştırmış oldukları bir kombinezonla bu maçı malum şekilde oynamışlardır. bir hal karşısında alakadar heyetlerin başvuracakları müeyyide de meydandadır.
futbol müsabaka talimatının 34 üncü maddesinin b fıkrası bu şekildeki bir maç için, iki tarafı da hükmen mağlup saymaktadır. bakalım beden terbiyesi teşkilatı komiteleri ve nihayet futbol federasyonu bu hususta nasıl bir karara varabilecek? umumi efkarın tarafsız bir müdafii olarak bu mevzua biz tekrar temas edeceğiz.
13 nisan tarihli
cumhuriyet gazetesinde “anlaşmalı maçın uyandırdığı tepkiler” başlığı altında
nuri boşut’un yazdıkları:
aradan beş gün geçmesine rağmen, geçen pazar günü inönü stadında yapılan fenerbahçe-beşiktaş maçı, günün hadisesi ve spor muhitini meşgul eden başlıca mevzu olarak tazeliğini muhafaza etmektedir. kime rastlarsanız görüşme, dönüp dolaşıp buraya geliyor; nereye gitseniz sizi sporla alakalı gördüler mi, derhal bu mevzua temas ediliyor ve tabii olarak karşılıklı mütalealar alabildiğine yürütülüyor.
fenerbahçe’nin bu hareketi, sporla alakalı osun olmasın herkesin üzerinde menfi bir tesir yaptığı muhakkak. neler söylemiyorlar: spora da mı politika girdi, diyen; takım böyle mi takviye edilir, diye söylenen; sıfır puan aldık da maçı kazandık mı sanki, mütaleasında bulunanın haddi hesabı yok.
pazar günü mahiyeti derhal fark edilemeyen anlaşmalı maçın, bugün artık bilinmeyen tarafı kalmamış gibidir. bazılarımızın zannettikleri gibi, bu işe hemen orada, maç başlayacağı zaman karar verilmemiş; hesaplar çok evvelden yapılarak, hazırlıklara buna göre geçilmiştir, sanıyoruz.
10 nisan tarihli
cumhuriyet gazetesinde “
danışıklı maç” başlıklı yazıdan
fenerbahçeli,
galatasaraylı ve beşiktaşlı bazı tanımış simalar t.h.a. muhabirine, bu hadise hakkında fikirlerin söylemişlerdir.
fenerbahçeli
zeki rıza sporel demiştir ki:
"çok hazin bir spor hadisesi karşısında bulunuyoruz. bir fenerbahçeli olarak üzüntüm büyüktür. fenerbahçenin yaptığı bu hareket, asla sportmenliğe sığmaz. ben bazı fenerli arkadaşlarımla, meseleyi anlar anlamaz maçın yarısında stadı terkettim. fenerli idareciler çok çirkin bir iş yapmışlardır".
galatasaray kulübü eski reislerinden
muslih peykoğlu da şöyle demiştir:
“fenerbahçe gibi büyük bir kulübün 11 oyuncu çıkaramayacağına inanılabilir mi? kaldı ki, daha düne kadar fenerbahçe takımında oynayan ve renkleri için canla başla, çarpışacak çocukların her biri, beşiktaş’a karşı oynatılan lisanssız iki oyuncudan en az beş gömlek üstün durumdadırlar.
biz
galatasaray olarak bu hadiseye sadece omuz silkip geçeriz. teşkilat nezdinde de hiçbir müracaatta bulunacak değiliz. 21.000 kişinin önünde geçen bu hadiseyi teşkilata anlatmak bize düşmez”.
---
alıntı ---
bide şöyle bişey var;
http://i52.tinypic.com/jkxefl.png (bkz:
tarihte bugün)