• 52
    vay be vay be 10 yıl olmuş dile kolay 10 yıl.
    ortaokuldaydım sanırım ankara gezisinden istanbul'a otobüsle dönüyorduk çok futbol sevdalısı bir hocamız vardı ona maçı izleyecek miyiz diye sordum tabii ki dedi.
    sonra radyodan maçı açtı önce 1-0 beşiktaş öne geçti herkes ooo şampiyon beşiktaş falan sonra ben çocuk aklı baya baya üzülmüştüm.
    sonra bir adam geldi... adam gibi adam hasan kabze.
  • 60
    maçın son 30 saniyesidir kabze'nin golü yanlış hatırlamıyorsam. o şuttan sonra maç bitecekti ve o şut şampiyonluğu getirdi. beni en çok mutlu eden taraf tinercilerin o ''zalat gelsin...'' dediği anda ''alın size zalat'' dercesine ilahi bir mesajın tinercilerin o terbiyesiz o ukala o ezik kere ezik o utanmak bilmez yüzlerine çaaat diye çarpılmasıydı.

    zalat geldi bizi kurtardı işte pis herifler!
  • 63
    sabri orta sahada alıp topu silivri soğuktur şimdi'ye şişirip, silivri soğuktur şimdi topu hasan kabze'ye indirip, hasan kabze yaradana sığınıp golü atana kadar geçen sürede inönü stadında yankılanan ses için;

    (bkz: zalad gelsin sizi kurtarsın)

    topun ağlarla buluşmasıyla başlayan ve takribi ardından geçen 40 saniye içinde yankılanan ses için;

    (bkz: goooooooooool)

    o 40 saniye sonrası yankılanan ses için;

    (bkz: bu maçı satanın anasını sikeyim)

    tarihin en güzel derbi zaferlerinden biriydi.
    bir kere amacımız şampiyon olmaktı ve bu galibiyetle o amaca hizmet ettik.
    öyle ezeli rakiplerimiz gibi, sadece bizi yenmek gibi sığ bir düşüncemiz yoktu.

    (bkz: tarihte bugün)
  • 64
    unutulmaz 2005-06 33. hafta maçı. 2 hafta öncesinde fenerbahçe karşısında alınan ağır bir yenilgi sonrası bu derbide mutlaka galibiyet lazımdı. ikinci yarıda yenik duruma düştükten sonra hasan kabze şık bir golle beraberliği getirmişti. ancak 2. gol bir türlü gelmiyordu. son anlarda beşiktaş taraftarı zalad gelsin sizi kurtarsın tezahüratı yaparken hasan kabze ikiyi de sallıyordu ve tezahürat bir anda değişiyordu. zaten 1985-2000 yılları arasında çoğunlukla beşiktaş'ı geçip şampiyon olduğumuz için bizi sevmeyen, ölümüne nefret eden bjk tayfa bu maç sonrası nasıl kudurmuştu hayatta unutamam.

    o efsane komedi anlar; https://youtu.be/RT3l7YUCLjc

    dipnot: ayrıca bu maç öncesi 1996'dan beri galip gelemiyorduk bu deplasmanda. o galibiyetin de böyle fantastik bir şekilde gelmesi de ayrıca güzel.
  • 65
    babamla beraber izliyorduk maçı. aynı anda fenerbahçe-kayseri erciyesspor maçı da vardı, yanılmıyorsam fenerbahçe 4-2 kazandı. neyse efendim, bir o kanala bir bu kanala maçları takip ediyoruz, derken tümer attı. babam öyle çok fanatik değildir, ben tabi kafayı yedim üzüntüden. işte o an hiç unutmam, babam artık sakinleştirmek için mi bilmiyorum, olacaksa bir şey bu fener maçında olacak, baksana adamlar delirdi dedi. buna demesinin sebep olan serkan balcı'nın topla baya yürüyüp taca çıkmasıydı komik bir şekilde.

    neyse fener maçında bir şey olmadı ama bizim maçta çok şey oldu. hasan kabze gecenin flaş ismi oldu. *
  • 66
    furbolu futbol yapan ve fiziki olarak açıklanması mümkün olmayan yegane varlığın en uç noktalara kadar hissedildiği hikaye.

    bazı goller vardır sadece tabela degiştirmez; her şeyi değiştirir, zamanı büker, insanın içine umulmadık duygular yerleşmesine sebep olur. o gol kimini korkutur, kiminin gözünden sevinç gözyaşı döker ve taraftarını hayata bağlar. işte bu maçta da hasan kabze o son dakika golü ile koca bir sezonun hasatını topladığımızı galatasaraylı olan herkese hissetirmişti. hissedemeyenler ise bir sonraki hafta acı gerçekle yüzleşmek zorunda kalmıştı.

    iyi ki varsın hasan kabze...
  • 69
    bu maçta beşiktaşlıların cordoba'ya kızmasının başlıca sebebi, son dakikada aldığı topu hızlı şekilde oyuna sokmaya çalışmasıydı. maçta durum 1-1. beşiktaş mevcut durumda 4. sırada ama 1 gol atıp maçı kazanırsa 3. sıraya çıkacak.

    derbide kazanıp üst sıraya çıkmak için oyuna hızlı başlatan kaleci, kendi taraftarı tarafından topa tutuldu. "neden zamana oynamıyorsun maçın berabere bitmesine çalışmıyorsun" dendi. taraftarın önceliği konusunda da fikir veren bir detay.
  • 70
    o dönemlerde webaslan'ın canlı anlatım sayfası vardı. aşağı yukarı 2002-2009 arası birçok maçı bilgisayar başına oturup, eşliğinde msn'de muhabbet yürütüp o sayfadan takip ediyordum.

    her dakikada bir sayfa güncelleniyordu. gol attığımız zaman bir animasyon giriyordu, ercan taner'in leeds deplasmanında hakan şükür'ün golünde bağırdığı 'goool gooool' sesiyle. ardından tekrar sayfaya dönünce gol dakikasının yanında top emojisi ve genelde 'goool goool gool hasan kabze!' yazıyordu. gol yediğimiz zaman ise sadece top emojisi ve 'maalesef top ağlarımızda' gibi birşey yazıyordu. bu maçta tümer'in golünde o yazıyı okumuştum. moral bozuldu tabi haliyle. hasan kabze'nin ilk golünde animasyon girdi ve ümitlendik. ikinci golünde ise animasyon girmemişti, fakat top emojisi geldi ve yayın sorumlusu randoma yakın bir 'gooooooooool' yazısı yazmıştı. bunu o sayfada daha önce hiç yaşamamıştım, hep belirli bir kalıp içerisinde geliyordu yazılar, ama o golü farklı yazmıştı. kendinden geçtiğinden eminim, hangimiz geçmedik ki zaten. animasyon girmeyince emin de olamamıştım bir an ama yukarda 1-2 yazıyordu bile.

    kalıp dışında iki defa çıkmıştı o sayfa. biri az önce anlattığım gol, diğeri ise 'sergen attı şampiyonluk geldi' golünde sistem error vermişti. herhalde o an bilgisayarı mı kırdı artık ne yaptıysa eleman. :)
  • 71
    bir bahar akşamında dolmabahçe de oynanan maçtır. son 15 dk artık tribünde düşmüştü maçtan ama nedendir bilmiyorum bir şekilde alacağımıza inancım çoktu. hatta tam o anlarda eski bestelerden "haydi bastır şanlı gs-taraftarın her zaman seninle" yi başlatmış ama az katılım olunca saga sola dalgalanarak ittire kattıra bağırttırmış, artık adı sinerji mi olur, kısmet mi olur, yoksa denk mi geldi denir bilemem ama ilk golden sonra baya tebrik yumruğu yemiştim golü sanki ben atmışım gibi.

    ikinci golün ayaktan çıktığı an topun önümüzdeki kaleye gidişi, girişi, filelere teması saniye saniye yaşadık. ağlara değen filenin sesini bile duymasakta hissettik desem yalan olmaz. öyle bir andı.

    ayrıca golden once bjk tribünlerinden başlayan zalad gelsin bestesine, golü atmamızla beraber birçok taraftarımızın ve dostumuzun verdiği reaksiyonu gözlemleme şansı buldum. zira 100-120 kilo olup bakkala-markete bile arabası ile giden bazı dostlarımız o telleri yarım saniyede aşma noktasına geldi. bugün yap desen üzerine para versen o performansı alamazsın. o gol öyle bir adrenalin ve enerji patlaması yarattı.

    maç bittiğinde zaten o tribündeki herkes biliyordu şampiyon olduğumuzu. sadece malumun ilanına 1 hafta vardı. çünkü o gol öyle bir anda öyle bir şekilde geldiyse futbol talihi seni şampiyon yapmıştır. asla şaşmaz bu ve şaşmadı da.
  • 72
    2005-2006 sezonu 33. haftasına denk gelen unutulmaz oğlu unutulmaz maç.

    2005-2006 sezonu her anlamda unutulmaz bir sezondu. saha dışında korkak ve aciz durumda olan bir galatasaray vardı. 1996-2002 arasında 6 sezonda 5 şampiyonluk yaşanmıştı. 2 avrupa kupası, şampiyonlar ligi çeyrek finali derken gaza basmış makası açmıştık. 1998'de başkan seçilmesiyle birlikte aziz yıldırım ile yükselen bir fenerbahçe vardı. 6 yıla uzayacak serinin 5. senesinde deli gibi para saçıp yaptığı transferler ve bugün hala konuşulan maçlarla araya girmeyi başarmıştı.

    beşiktaş'a yüzüncü yıl hediyesi olan 2002-2003 sezonu sonrası gaza basma sırası fenerbahçe'deydi. takvimler 2004 yılına girerken liderin 8 puan gerisinde olan fenerbahçe ligi 33. haftada şampiyon bitirmeyi başarmıştı. 100. yıl sezonumuzda ise çok da zorlanmadan ligi götürmüşlerdi. 2005-2006 sezonuna başlarken fenerbahçe'de tek hedef tarihlerinde ilk defa üç sene üst üste şampiyon olmaktı.

    nitekim saha içinde dışında gümbür gümbür giden bir fenerbahçe vardı. stadın inşaatı bitmişti ve şükrü saraçoğlu stadı o haliyle türkiye'deki tüm stadlardan fersah fersah öndeydi. saha içinde appiah ve anelka gibi dünya yıldızları fink atıyordu. saha dışında da çok güçlü bir fenerbahçe vardı. medyası olsun, lobisi olsun, finansal durumu olsun gümbür gümbür gidiyordu. elle kolla atılan goller, verilen-verilmeyen penaltılar da işin cabasıydı...

    galatasaray'ın ise cesur bir teknik adamı ve iyi bir kadrosu vardı. ancak saha dışında zayıf bir haldeydi. özhan canaydın sezon devam ederken dahi protesto gösterilerine konu oluyor, taraftardan çekindiği için iç saha maçlarına gidemiyordu. sezon içinde şimdilerde ezeli rakip yaptığı için çok güldüğümüz gibi televizyonda yardım kampanyaları düzenleniyordu. takımın maaşları geriden ödeniyordu, para alamadıkları için maçtan önce kampa girmedikleri bile oluyordu...

    sezon üst üste üçüncü şampiyonluğu kovalayan fenerbahçe ve 6 senede 5 kere şampiyon olduktan sonra üç yıldır şampiyon olamayan galatasaray arasında cereyan etti. saha dışında da birbirinin tam zıttı yöndeydi iki takım da. ivme, rüzgar ve güç fenerbahçe'den yanaydı. galatasaray ise birkaç yıl öncesini mumla arayan, futbolcularına parasını bile ödeyemeyen bir yapıdaydı...

    bu acayip sezonun ilk yarısı el değmemiş temiz bir lig istiyoruz polemikleri arasında geçti. fenerbahçe ilk yarıyı 4 puan önde kapatmış hatta ikinci yarı farkı bir ara 7 puana çıkardıysa da 30. haftayı galatasaray 3 puan önde geçmişti. 31. hafta kadköy'den alınacak olası puan işi garantiye alacakken bir galibiyet neredeyse şampiyonluk demek olacaktı. bu vaziyette çıkılan 22 nisan 2006 fenerbahçe galatasaray maçında fenerbahçe galatasaray'ı sürklase etmiş, 4-0 biten maçın 14-0 bitmediğine şükretmiştik neredeyse.

    ikili averajda üstün olan fenerbahçe maçtan sonra erken bir şampiyonluk turu atmakta sakınca görmemişti. galatasaray camiasında ise bir yıkım ve "yalanmışız" havası vardı...

    32. haftada galatasaray evinde ankaraspor'u ağırlarken fenerbahçe de trabzon deplasmanına konuk oluyordu. galatasaray ilk 15 dakikada 2-0'ı bulduğu maçı rahat götürürken 35. dakika'da trabzon'dan gelen gol haberi bir anda şampiyonluk ibresini bize doğru çevirivermişti.. ancak fenerbahçe 55-80 arası bulduğu üç golle maçı çevirince hesaplar bir sonraki haftaya devretmişti...

    işte bir sonraki haftanın maçı bu yürek söken doksan dakika idi...

    hafta içi fenerbahçe'yi izmir'de kupa finalinde yenen beşiktaş'ın keyfi yerindeydi. iki kupayı getirin bize canımızı verelim size sloganının patlaması ve fenerbahçe'nin kupa hasretinin 23 yıla çıkmasının keyfi maçın ilk düdüğüne kadar sürmüştü...

    maç başlayınca taraftarın da gazını alan beşiktaş haftaiçi mesaisinin yorgunluğuna rağmen galatasaray kalesine yüklenmeye başladı. fenerbahçe seyircisiz maçta ilk yarıyı 2-1 önde geçerken galatasaray necati'nin yeni açık tarafındaki kalede direğe nişanladığı topla ilk yarıyı 0-0 anca bitirebilmişti. üzerine ikinci yarının başında tümer'in biraz da kişisel çabasıyla attığı golle iş iyice zora girmişti.

    maçlar bu skorla bittiği takdirde fenerbahçe bitime bir hafta kala, üst üste üçüncü şampiyonluğunu ilan edecekti. hasan kabze erik gerets'in yanında belirdiği zaman hemen herkes risk alıp forveti çoğaltacağını düşünse de kimse bu değişikliğin ne kadar tarihi olduğunu bilmiyordu. penaltıyı da kaçıran ve o gün pek varlık gösteremeyen necati'yi çıkarıp düzeni korumayı tercih etmişti hoca. nitekim bu kan değişikliği işe yaradı, birkaç dakika sonra neredeyse ilk topa dokunuşunda golü attı kabze.

    beşiktaş yorgunluğuna rağmen oyundan pek düşmüyordu, biz de özellikle hücumda öyle aman aman bir şampiyonluk isteği gösteremiyorduk. beşiktaş taraftarında 3 gün arayla hem fenerbahçe'yi kupadan etmenin hem de galatasaray'a çelme takmanın sevinci hakimdi. fenerbahçe taraftarı da tabi aynı oranda mutluydu, son hafta küme düşme mücadelesi veren denizlispor'a karşı puan kaybetme lüksü kazanmışlardı...

    futbol konulu filmlerde klişedir ya kahramanımız binbir zorlukla uğraşır didinir. eline kazanmak için bir fırsat gelir ama iş dönüp dolaşıp bir yerde tıkanmıştı. kulübede, tribünde, stadın yanındaki yolda, bir pubda, evde ekran başında dua edenler gaipten birileriyle konuşanlar falan olur. sonra bir şekilde olağanüstü sayılabilecek bir olay olur ve mutlu son gelir...

    bu maçın son anları işte aynen böyle geçmişti. şimdilerde internet klişesidir ya, yemin ederim ama ispatlayamam. işte o dakikalarda deniz tarafındaki kale arkasında, yedek kulübesinde, sahada, kahvehanelerde, evlerde maçı takip eden galatasaraylıların hepsi o ruh halini iliklerine kadar hissetmiştir o olağanüstülüğü... yemin ederim ama ispatlayamam...

    önce mondragon'un 92. dakikada direk dibinden yaptığı inanılmaz kurtarış...

    sonrasında en iyimserlerin bile artık dışından söyleyemediği "hadi burdan dönsün" haykırışları.. hakan şükür'ün ertesi hafta tarihe mal edeceği çok dua ettim çok durumları...

    sonrasında deniz tarafındaki kalede eriyip giden bir başka umutsuz deneme... beşiktaş kalecisinin beşiktaş yarı sahasının en uzak köşesine inen degajı, o sırada yükselen zalad gelsin sizi kurtarsın sesleri... sabri'nin hayatındaki ender düzgün uzun toplarından birinin havalanışı, kral hakan şükür'ün* ceza yayının köşesinde iki rakibini de sırtına alarak topu terbiye edişi, hasan kabze'nin zımba gibi fırlayışı, top köşeye doğru giderken tezahüratın bir an bıçak gibi kesilmesi ve deniz tarafındaki kaleden gelen o gök gürültüsü...

    14 sene sonra bu pozisyonu anlatırken hala daha gözlerim doluyor. dünyanın en sağlam edebiyatını da yapsak, muhtemelen eksik kalır. o seneleri yaşamayan, hatırlamayan birine ne yapsak hakkıyla anlatamayız gibi o ruh halini...

    hikayesiyle ayrı, rekabetteki önemiyle apayrı bir sezondu. o sezon pek çok anlamda tamam ya da devam sezonuydu. tüm bu önemi ve üç yıllık şampiyonluk hasreti üzerine fenerbahçe lehine pek çok hakem hatası denk gelince taraftar bambaşka bir boyutta yaşamıştı o sezonu. paraya karşı yürek gibi bir durum da oluşmuştu kendiliğinden.

    böyle bir sezonda tüm imkansızlıklara rağmen 7 puan geriden geliyorsun, tam şampiyon oldum derken ipleri rakibin eline veriyorsun, sondan bir önceki hafta 90. dakikaya berabere giriyorsun, kalecin mucizevi bir şekilde top çıkartıyor, sürenin bitmesine 13 saniye kala golü atıp öne geçiyorsun...

    dediğim gibi bunu hakkıyla anlatabilecek, tasvir edebilecek bir edebiyat yok...

    sabri ugan meşhur bu iş burda bitmezdi tabii ki bitmeyecekti repliğini 1998 yılında söylememiş olsaydı emin olun o akşam hasan kabze'nin golünden sonra birileri muhakkak bu sözü icat ederdi. öylesine bir akşam ve öylesine bir maçtı...

    sanırım en anlaşılabilecek tasviri buydu bu maçın...

    tarihte bugün diye bitirecektim entryi, ağlamasıydı sızlamasıydı sakinleşmesiydi derken gece yarısını da geçmişiz yarım saat...

    (bkz: hasan kabzeyi unutma)
  • 74
    maçı bir kahvede, kuzen ve enişteyle birlikte izliyorduk. tabii sadece biz yoktuk, kahve mahşer gibi kalabalıktı. 15-20 sırada sandalyeler arka arkaya dizilmiş yukarıdaki ekrana bakıyoruz. daha kötüsü bi o kadar sandalye de kahvenin diğer yarısında tam ters tarafa dönük, bizim arkamızdaki ekranda fenerbahçe'nin maçı izleniyor. fenerlilerle aramızda duvar, perde vb. hiçbir şey yok. arkanı dönsen fenerin maçına bakabiliyorsun yani o derece. sadece 1-2 metrelik bir boşluk ve birkaç kolon var arada.

    neyse bizim maçta golü yedik, fener de tam o aralar kopardı kendi maçını. yandaki fenerliler hafiften şampiyonluk kutlama moduna girdi. şarkılar türküler, lakayıt tavırlar. dışarıda hazırlıklar. şampiyonluk kutluyoruz diye bağıranlar. bizim psikoloji yerlerde tabii. bir yandan maç döner mi diye umutsuzca izliyor, bir yandan da kaybedersek kutlamaların arasında kalmadan nasıl götüm götüm eve geçeriz onun hesabını yapıyoruz.

    60. dakika gibi kendi maçları cepte olan fenerliler yavaş yavaş bizim ekrana dönmeye başladı. birer ikişer yanda dikilip bizim maça dikkat kesildiler. biz de kaybedersek direkt tura çıkıyorlar. berabere biterse de son maçta 1 puan bile yetiyor. eğlenmeye başlasalar yeri yani. fenerin maçı bizden biraz önce bitmiş olmalı. uzatmalara girdiğimizde tüm fenerliler ayakta dikilerek bizim maçımızı izliyordu artık. ortam iyice gerilmeye başladı. fenerliler kıpır kıpır. maç berabere bittiği anda eğlenceye, nispete başlayacaklar. biz de gerildikçe geriliyoruz. fenerlilerin şampiyon olması zaten sıkıntı, bir de yanıbaşımızda, kafamızın dibinde kutlayacak olmaları... derbi izleyelim derken kabus gibi bir ortama düşmüştük.

    derken o müthiş an geldi. hasan kabze'nin son dakikada yaptığı vuruş içeri girdi. o anı unutamıyorum. herkes sevinç içinde birbirine sarılıyor. eniştemin gözü fenerlilerde. kalktı ayağa. adamlara doğru dönüp, sonradan ilhan cavcav'la özdeşleşecek olan kol hareketini birkaç defa yaptı. ve şöyle dedi: "bekleyin bakalım bir hafta daha kutlama için pezevenkler"

    bana hala komik gelen, o an şampiyonluk ihtimalini aklına dahi getirmeyen eniştemin, sadece fenerlilerin hevesinin kursağında kalmasına sevinmesi. sadece bir hafta sonra çok daha büyük bir darbe yaşayacaklarını ve şampiyonluk kutlamasının bize nasip olacağını nereden bilebilirdi ki?
  • 75
    galatasaray'ı 2005-2006 sezonunda yarışta tutan kritik maç.

    bir önceki bölüm için (bkz: #3065241)

    ligin 32. haftasında fenerbahçe bıçak sırtı bir maçta (bkz: 29 nisan 2006 trabzonspor fenerbahçe maçı) geriye düşmesine rağmen trabzonspor’u 3-2 ile geçti. galatasaray da ankaraspor'u 4-0 yendi (bkz: 29 nisan 2006 galatasaray ankaraspor maçı). bu farklı galibiyet, takımda moralleri yerine getirmişti. o akşam, çok popüler bir fenerbahçeli futbol yorumcusu, “galatasaray şampiyon olabilir mi?” sorusuna “güldürmeyin beni” yanıtını veriyordu. oysa son gülenin iyi güleceği günler çok yakındaydı.

    1 mayıs 2006 akşamı galatasaray başkan yardımcısı adnan polat, beşiktaş başkanı yıldırım demirören'le yemek yedi. akmerkez papermoon'daki yemeğe polat ve demirören'in eşleri de katıldı.

    demirören, polat'la olan ilişkilerinin babalarının dostluklarından başladığını vurgulayarak, "ben kendisinin elinde büyüdüm. bizim dostluğumuz ağabey-kardeş gibidir. futbolun dışındayken de görüşüyorduk. pazar günü olduğu için, ailece buluşmaya karar verdik ve beraber yemek yedik. beşiktaş-galatasaray maçı öncesi diye bir buluşma gerçekleştirmedik. biz her zaman görüşüyoruz" dedi.

    beşiktaş başkanı, g.saray'ın şampiyon olmasını istediğini söylemesi, polat'ın da türkiye kupası'nda beşiktaş'ı desteklediği yönünde açıklama yapmasının hatırlatılması üzerine, "biz burada ittifak yapmıyoruz" ifadesini kullandı. g.saray başkan yardımcısı ise "biz her zaman bir araya geliyoruz. futbol da konuştuk, ekonomi de konuştuk, iş hayatımızdan da konuştuk" ifadelerini kullandı.

    uyanık kurt polat, aziz yıldırım’ın dengesini sarsmak için bir hamle geliştirmiş ve aziz yıldırım da bu tuzağa mizacı gereği hemen düşmüştü. fenerbahçe başkanı ertesi sabah “beşiktaşlı murat aksu ile görüşüyorum ara sıra... murat iyi çocuktur. zaten o olmasa beşiktaş yönetimi bir gün bile duramaz, yıkılır' diyerek ligdeki rakibi galatasaray’ı değil, kupa’daki rakibi beşiktaş’ı hedef aldı.

    beşiktaş yönetimi, f.bahçe başkanı aziz yıldırım'ı, açıklamaları nedeniyle kınadı. beşiktaş başkanı demirören, aziz yıldırım ile arasındaki kavgayı hatırlatıp, futbolcularından kupa finalinde fener'i yenmelerini istedi, "bizi tanımayanı, biz de tanımayız" dedi. demirören ayrıca, “f.bahçe'yi yenip, onlara ağır bir darbe vuralım. bu yenilgi ile ligde de tökezler, şampiyonluğu da kaybedebilirler. bu da benim için çok daha sevindirici olur" ifadesini kullandı.

    öte yandan bir gazeteye verdiği röportajda umudunu yitirmediğini söyleyen galatasaray başkan yardımcısı adnan polat, "fenerbahçe kalan iki maçtan birinde takılacak, biz de iki maçımızı alıp şampiyon olacağız" diye konuştu.

    türkiye kupası finali öncesinde gerilen ortam haluk ulusoy cephesinden gelen bir haberle yeni bir boyuta ulaştı. federasyon başkanı, finalde fenerbahçe kazanırsa kupayı sarı-lacivertli kulübe kendisinin vermeyi düşünmediğini, ama beşiktaş kazanırsa seremonide en önde yer alarak kupayı kendi elleriyle teslim etme düşüncesinde olduğunu belirtti.

    nefesler tutuldu ve o hafta ilk olarak ve tüm türkiye, 3 mayıs 2006 beşiktaş fenerbahçe maçını yani, türkiye kupası finali’ni seyretmeye koyuldu…

    türkiye kupası'nı f.bahçe'yi uzatma devreleri sonunda 3-2 yenen beşiktaş kazandı. normal süresi 2-2 sona eren maçta siyah beyazlı takım uzatma dakikalarında bulduğu golle kupanın sahibi oldu.

    fenerbahçe kulübü resmi sitesinde yayınladığı bildiride, kupanın beşiktaş'a hediye edildiğini ifade etti. beşiktaş kulübü resmi sitesinden yapılan açıklamada ise, fenerbahçe yönetim kurulu’nun kaybedilen her maçtan sonra kamuoyunca bilinen tavrını, final mücadelesi sonrasında da sürdürdüğü iddia edilerek, ''yine yenilgiyi hazmedemeyerek, futbol takımımızın başarısını hakem hatalarına bağlamıştır'' denildi. hakem hatalarından şikayetçi olmalarının, gündemi değiştirme ve yenilgiyi unutturma çabasından başka bir şey olmadığı savunulan açıklamada, fenerbahçe'nin 2005-06 sezonunda en az 14 puanı hakem hataları sayesinde kazandığı da ileri sürülüyordu.

    bu şekilde türkiye kupası defteri olaylı bir şekilde kapanmış oldu. ardından gözler pazar akşamı dolmabahçe’de oynanacak dev beşiktaş-galatasaray derbisine çevrildi.

    tff, dolmabahçe’deki derbiyi hakem fırat aydınus’un yöneteceğini açıkladı.

    7 mayıs 2006 beşiktaş galatasaray maçı yüksek heyecan atmosferi altında başladı. maça iyi başlayan galatasaray oyundaki üstünlüğünü daha sonra beşiktaş'a kaptırdı. iliç, necati ve hakan'ın çabalarıyla gol bulmaya çalışan sarı-kırmızılılar, bu devrede amaçlarına uluşamadı. zaman zaman cordoba'nın hatalı çıkışları nedeniyle gole yaklaşan sarı-kırmızılıların, atakları beşiktaş savunmasında eridi. galatasaray, ilk yarının son dakikalarda necati ile bir penaltı atışından da yararlanamadı.

    ikinci yarıya rakibine oranla daha iyi başlayan beşiktaş, tümer ile bulduğu golle rahatladı. oyunu tamamen kontrolü altına alan siyah-beyazlılar, çok rahat top dolaştırmaya başladı. ancak, 60. dakikadan sonra artan galatasaray baskısı altında bunalan siyah-beyazlılar, hasan kabze'nin attığı gole engel olamadı. ekranları başında maçı seyreden galatasaraylılar içlerinden "çok iyi direndiğimiz bir sezondu ama buraya kadarmış" gibi üzücü cümleleri geçirirken ve fenerbahçeliler de şampiyonluk turu atmak için bayraklarını ve arabalarının anahtarlarını aramaya başlamışken o an hiç beklenmedik bir şey oldu. 1-1 bitmek üzere olan karşılaşmada uzatma dakikaları oynanırken, daha doğrusu artık uzatma dakikalarının da son saniyeleri oynanırken, hasan kabze ceza sahası dışında buluştuğu topu mükemmel bir şutla cordoba'nın bakışları arasında ağlara gönderdi. dakika 90+3 idi. galatasaray süresi bittiği için santrası bile yapılmayan bu golle karşılaşmayı 2-1 kazanmayı bildi. aynı dakikalarda f.bahçe’nin de erciyes'i 4-2 yendiği haberi gelince şampiyonluk düğümü son haftaya taşınmış oldu.

    galatasaray son anda yarışa tutunmayı başarmıştı. şampiyonluk konusunda futbol tanrıları adeta ısrarlı bir tavır takınmış ve "bu iş 14 mayıs 2006'da, yani ligin otuz dördüncü ve son haftası çözülecek" demişlerdi. ligin son haftasında galatasaray sami yen'de kayseri'yi ağırlayacak, fenerbahçe ise ligde kalma mücadelesi veren denizli deplasmanına gidecekti. 34 haftalık bir maceranın son bulacağı ertesi hafta, hiçbir zaman unutulamayacak olaylara sahne olacaktı. saat tam 12'ye 5 vardı...
App Store'dan indirin Google Play'den alın