#3118679 maçtan önce yazdığım bu entryde kurduğum kadroya, fatih hoca bir farkla değişiklikler sonrası ulaştı. ulaştı ama çooook geç kaldı ve bedelini de ödedi/ödedik. aynı entryde kadro tercihlerimin nedenlerini de açıkladım. yanıldığım tek nokta falcao’nun form durumuydu. falcao’nun maç ritmini kazanmadığı düşüncesindeydim ama gördüm ki bayağı iyi duruma gelmiş. gerçi iki golümüze engel oldu ve bir pozisyonda acemice attığı pas nedeniyle ihtimal dahilinde bir golden olduk. bu pozisyonların ilki bir serbest vuruşta daha müsait bir pozisyondaki arkadaşına bırakmayıp kafa vurdu ve top dışarı gitti. halbuki bıraksa sanırım onyekuru boş kaleye bırakacaktı topu. ikincisinde sanırım gedson (linnes de olabilir) rakip defansı çizgide yakalamış ve kaleye yönelmişken falcao topu onun önüne atmak yerine yana oynadı. üçüncüsü iptal edilen gol. ofsaytta olmasına rağmen, rakip oyuncuya hiç müdahale etmese o top yine gol olacaktı ama ufak bir şarj yüzünden o golümüz de güme gitti. tabi bunlar gol atma isteğinin yüksekliğinden kaynaklanıyor olabilir ama sonuçta da galatasaray’ın kaybına yol açıyor. maç sonu verdiği röportajda attığı iki golü ön plana çıkarması da rahatsız etti beni. iki puan kaybedip şampiyonluk koşusunda tökezlemişiz o attığı gollere seviniyor. neyse...
maç sonu analizime gelince; fatih hoca’nın kurduğu kadro, gerek ankaragücü maçında gerekse sivas spor maçında ağır kusurluydu. çünkü:
-luyindama yerine donk’u tercih ederek rakibin uzun boylu çabuk ve dinamik santraforlarına karşı donk’u ezdirdi ve donk, biri ankaragücü diğeri dünkü sivas maçında olmak üzere iki gol yememize neden oldu. ankaragücü maçında, donk’un az farkla vuramadığı ve devamında arda’nın penaltı yaptırdığı pozisyonda luyindama o topa rahatça vururdu ve penaltıyı daha doğmadan engellerdi. dünkü sivas maçında da özellikle ikinci gole izin vermezdi. çünkü muslera’dan dönen topların tamamını luyindama uzaklaştırmıştır. son haftalarda oynadığımız alanya ve erzurum maçlarını tekrar izleyin bunu göreceksiniz. üstelik rakibin yatabare, babacar gibi uzun boylu ve hızlı/dinamik santraforları varsa karşılarına donk ile çıkmak intihar olur. çünkü öncelikle psikolojik üstünlük sağlıyorlar. bunu bizzat alanya spor ile yaptığımız kupa ve lig maçlarında gördük. kupa maçında babacar’ın donk’u ve ardından marcao’yu nasıl geçip golü yaptığını hepimiz görmedik mi? halbuki deplasmanda oynadığımız lig maçında babacar’ı sahadan sildi luyindama. hatta o kadar aciz kaldı ki babacar, bir pozisyonda kırmızılık faul yapmak zorunda kaldı luyindama’ya. erzurum spor maçında da luyindama’nın kaç top çevirdiğini sayamadım ama o maçta da gol yemediysek sebep luyindama’dır.
fatih hoca, luyindama’yı iyi top kullanamadığı için kesiyor sanırım. çünkü herkes o şekilde konuşuyor. evet donk kadar iyi uzun pas yapamıyor ama bir stoperin birincil görevi iyi pas yapmak değil rakip hücum oyuncularını sindirmek ve gole engel olmaktır. rakipler stoperini ezip golünü atacaksa onun arada bir atacağı uzun pasın ne kıymeti olabilir ki. dolayısıyla luyindama yerine donk’un tercihi fatih hoca’nın intiharı demekti ve öyle de oldu. öncelikle şunu düşünmek lazım. rakip santraforlar karşılarında luyindama’yı görünce psikolojik olarak çöküyorlar. babacar ve yatabare’yi gördük işte. rıza bile luyindama oyuna girince yatabare’yi dışarı almak zorunda kaldı. luyindama’nın bir faydası daha var. ceza alanımıza yapılacak ortaların isabet oranını da düşürüyor. çünkü rakip oyuncular, döneceğini bildiklerinden onun olduğu bölgeye top atmak istemiyorlar.
peki donk iyi oyuncu değil mi nasıl değerlendirilmeli sorusuna ise şu cevabı vermek isterim. donk, hücum hattı türk futbolculardan kurulu takımlara karşı stoper oynatılabilir hiçbir eleştirim olmaz. yine hızlı ve fizikli santraforları olmayan takımlara karşı da oynatılabilir. olmadı son otuz dakikalarda hücum bölgesinde oynar. defalarca bunu gösterdi. hücum bölgesine giderek akhisar spor’a son dakikada attığımız goldeki payı, antalya spor’a son dakikada attığı gol, fenerbahçe’ye attığı goller, malatya spor maçının son dakikasında babel’in attığı gole katkısı ve dahası da var. ancak tekrar ediyorum, donk, babacar, yatabare gibi santraforlara karşı stoper oynayamaz. sürekli hücum eden ve kaleyi ablukaya alan takımlara karşı donk stoper oynayamaz. bunu sahamızda oynadığımız kayseri spor maçında da gördük. donk topu yanlış bölgeye aktardı ve adamlar tek pozisyon bulup gol attılar ve berabere kaldık. evet beşiktaş maçında luyindama bir hata yaptı ve golü yedik ama donk’un ona karşı en az beş-altı hatası var. (luyindama’nın beşiktaş maçında ikinci golde hatasını saymıyorum çünkü asıl hatalı belhanda’ydı.) üstelik beşiktaş maçında aboubakar ve larin’i sahadan silen de luyindama’ydı.
fatih hoca bunları görmüyor mu? görmüyor olamaz ama neden hala ısrar ediyor anlayamıyorum. biliyorum çok uzattım ama unutmadan bir şey daha söyleyip bu konuyu kapatayım. dünkü maçta donk sakatlanmadı bence. yatabare ile boğuşamayacağını bildiği ve anladığı için sakatlık numarası yapıp yerini luyindama’ya bıraktı. yanılıyor olabilirim ama ben öyle hissettim. hissettiğimin doğruluk payını da donk’un zekasına bağlıyorum. benim yukarıda anlattıklarımı donk’un da bildiğinden adım gibi eminim.
gelelim şu yedlin-linnes tercihine. linnes’in en büyük defosu nedir diye sorsak, herkes hep bir ağızdan isabetli orta yapamıyor diye bağırır. bize geldikten sonra, kaç maç oynamış, kaç kez ceza alanına girmiş, kaç kez sıfıra inmiş ve kaç kez asist yapmış incelensin görülecektir ki linnes’in asist yapma özelliği neredeyse sıfır. e sen kendi sahanda oynuyorsun, sana gol lazım ama sen gidip savunma özelliği daha iyiymiş diye yedlin’in yerine linnes’i tercih ediyorsun? linnes’in o yaptığı hata tamamen max gradel’den korkusu nedeniyleydi. azcık baskı yaptı linnes’in eli ayağına dolaştı. üstelik gradel gibi hızlı bir oyuncuya karşı hızlı yedlin’i koysa ve gradel’in geçmesine izin verme, ilk önceliğin o olsun dese gradel belki de etkili olamazdı.
kerem aktürkoğlu’nun ilk onbirde tercih edilmemesi ise başka bir fecaat. fatih hoca, kerem’in oynama zamanına ben karar veririm diyor. hocam allah aşkına ya 20 yaşındaki mbappe dünyanın bir numaralı futbolcusu. kerem gibi bir yeteneğin suçu ne de babel’i tercih ediyorsun. hadi babel’i aldın kadroya bari onyekuru’yu dinlendir. hadi bunları yaptın önceki maçlarda o kanatta arda’yı tercih etmenin mantıklı tek bir nedenini anlat bana. onyekuru son iki maçta sıfır çekmiş. kerem’in suçu, futboldan anlamayan zırnana teknik direktörler yüzünden üçüncü lig takımı erzincan spor’a düşmesi mi? yapma hocam aynı kafayla taylan’ı da en az bir yıl çürüttün kenarda. adım gibi eminim ki taylan bize geldikten iki ay sonra bugünkü futbolu oynuyordu ama sen maalesef o’nu da beklettin. şimdi de sıra kerem’de. sergen yalçın, rıdvan, ersin, utku gibi 20 yaşlarındaki futbolcularla şampiyonluğa koşuyor, sen bir kerem’e forma vermekte tereddüt ediyorsun. kerem şu anda takımımızın en yetenekli ve en formda kanat oyuncusu. o’nu kesip babel’i hatta hatta arda’yı oynatman olacak iş mi?
alanyaspor ile oynadığımız kupa maçının ikinci yarısında kerem ile yedlin mükemmel bir uyum ve tempo yakalamıştı ve alanya spor’a attığımız iki golü de sağ kanattan bulmuştuk. emre kılınç ve babel’in boş kaleye atamadığı üçüncü pozisyonu da bizzat bu iki futbolcu yaratmıştı. ama ne yazık ki bir daha bu ikiliyi birlikte görmedik sahada. iddia ediyorum sergen yalçın bu ikiliyi yakalasa bir daha asla bozmazdı. tıpkı larin-aboubakar ikilisini bozmadığı gibi. kerem kasımpaşa maçının asıl kahramanıdır. o ilk golü başka bir futbolcumuz atamazdı. çünkü o güne kadar defalarca, evet defalarca kalecilerden dönen toplar oldu tek bir tanesini bile takip etmedi ve golle sonuçlandıramadı futbolcularımız. hele bir fenerbahçe maçı hatırlıyorum; altay’dan dönen üç topu takip eden bir oyuncumuz olsa maç 3-0 olurdu. kerem o takipçiliği ve hızı sayesinde ertuğrul’dan dönen topu tavana astı. aynı pozisyon ankaragücü maçında oldu ama korcan’dan dönen topu takip edecek kerem sahada yoktu. olsa eminim o topu da tavana asardı.
maçın kadrosunda üç yanlış tercih ve de çok çok geç kalmış değişikliklerle bu maçın ve de geçen haftaki ankaragücü maçının faturası tamamen fatih hoca’nındır. yeni yeteneklere karşı hep mesafeli duruyor ve kenarda tutup küstürüyor. yaşlı olmasıyla mı ilgili bilmiyorum ama zamana ve z kuşağına uyum sağlayamıyor. kendi doğruları ne kadar yanlış sonuç verse de ısrar ediyor. halbuki futbol gençlik ateşi ile oynanır, hedefi olan, şevk ve heyecan duyan gençlerle hedefe varılır. 22’lik kerem yerine 34’lük babel’i, 27’lik luyindama yerine 35’lik donk’u tercih etmek doğru olamaz.
bu konuda hissettiğim bir mevzudan daha bahsetmeden geçemeyeceğim. fatih hoca, bu genç yetenekleri, uzun süre kenarda tutarak şunu demek istiyor olabilir mi? “bakın bu gençler bana geldiklerinde oynayacak seviyede değildiler, onları ben eğitip yetiştirdim ve bu seviyeye getirdim.” eğer böyle düşünüyorsa komik ötesi bir durum. taylan’ın erzurum spor’da da aynı futbolu oynadığını, kerem’in erzincan’da iken aynı golleri attığını bütün türkiye biliyor. eğer böyle bir egoya sahipse fatih hoca bilsin ki bunu kimse yutmaz.
orta sahada belhanda tercihi de akıl almazdı. daha kaç maç belhanda yüzünden yanacağız. adam bir maç oynuyor (nasıl oynuyorsa) beş maç sıfır çekiyor. bunu bütün türkiye anladı fatih hoca anlayamadı. orta sahada feghouli dururken belhanda’yı tercih etmek nasıl izah edilir ki? ayrıca bazı aklı evveller gedson’dan şikayet ediyorlar. gedson orta sahamızda mücadele gücü en yüksek futbolcumuz. onu yerinden oynatırsan çok daha fazla pozisyon veririz rakiplerimize.
bütün bu tercih yanlışlıklarına ek olarak, takımın mücadele gücünün çok düşük olduğunu da en büyük yanlış olarak ifade edelim. takımımız rakiplerine baskı kuramıyor tam aksine rakiplerden baskı yiyoruz. dünkü maçta yediğimiz ilk gol de bu baskı sonucunda geldi. şimdi linnes’i suçlamak kolay da fatih hocam senin takımın rakibin baskısından çıkamıyor onun da mı suçlusu linnes? o hatayı yaptıran o baskı ve bunu çözmesi gereken de sensin. son dört yılda oynadığımız futboldan asla memnun değilim. şampiyon olduğumuz yıllar dahil. takımın genel mücadele gücü çok düşük, koşu mesafeleri çok düşük ve de oyun, savunma, hicum ve gol varyasyonları çok yetersiz. tamamen doğaçlama pozisyonlara giriyoruz. beğenmediğimiz sergen yalçın, son iki maçı, kopya taktik gollerle kazandı. rakip savunmayı merkezde toplayıp, defans arkasına atılan iki kısa pasla çözdü rakiplerini. biz de neden yok bunlar. kaçır onyekuru’yu atsın golü. bu mu bizim tek taktiğimiz?
benim için lig şampiyonluğu sadece avrupa’ya götürdüğü için değerlidir. şu kadar şampiyon olmuşuz, şu kadar kupa almışız hiç umrumda değil. şimdi ve gelecekte ne yapacağız ona bakarım. son dört sezondur en ufak bir ümit ışığı görmedim/görmüyorum. nitekim şampiyon olduğunuz iki yıl dahil avrupa’da sıfır çektik. allah aşkına ya iskoç takımını geçemedik. adamlar 40 yaşındaki kaleciyle oynuyorlar, en iyi adamları iannis hagi. bir tane bilinmiş tanınmış oyuncuları yok. bizi iki taktik golle elediler.
evet gelelim sadede: sayın hocam, bu handikaplarına rağmen, birçok artın var. tecrüben var, hırsın var, motivasyon yeteneğin var ve de futbolculara güven veren bir yapın var. o zaman sezon sonunda ya yanına taktik ve kondisyon bilgisi yüksek bir yardımcı al (örneğin sneijder) ya da spor direktörlüğe geç ve dinamik bir hoca bul onunla yoka devam edelim. sensiz olmayacağını biliyorum. en azından çakallara ve kurnaz tilkilere karşı bir aslan gibi duruşun bizim için çok önemli.
biraz sert eleştirdim farkındayım ama amacım tamamen galatasaray’ın ve senin başarılı olman. (siz yerine sen kelimesini kullanmamın nedeni de saygısızlık değil, eleştiriye sertlik katma amaçlıdır)
(bkz:
7 mart 2021 galatasaray sivas spor maçı)