• 428
    maç izlerken sahadaki ciddiyetsizlik gerçekten çok rahat görülüyor. belki futbolcular bunun farkında değil ama biz iliklerimize kadar o ciddiyetsizliği hissediyoruz. bu maçta yoktu bu mesela o yüzden böyle bir korkuya kapılmadım. beni ciddiyetsizliğimiz korkutuyor oyunu ciddiye almamak korkutuyor. yoksa bu takımın kalitesi ligin çok üstünde sadece futbolcular kendilerini oyunun içerisinde sürekli tutmalı. bugün olduğu gibi 90+ dakikalarda bile pres yapmalı böyle çok daha etkiliyiz çünkü... (bkz: 6 ekim 2024 galatasaray alanyaspor maçı)
  • 430
    https://x.com/.../1843012253085511685

    pozisyonun devamında zaten barış alper yılmaz dengesiz çıktığı için ufak bir sakatlandı. ben başta rakip itti sandım meğer çelme takmış. bunu diğer futbolcularımızın fark etmesi çok zor ama darbeyi alan barış'ın o an yerde yatması lazım, bu ayıp bir şey de değil. yerde yat, hakeme temas aldığın noktayı göster, temasa o kadar güveniyorsan gerekirse sağlık ekibini çağırt. o an tarafsız olması gereken ama taraflı olan yayıncı kuruluş bile görüntüleri başka açıdan vermeye mecbur kalır.
  • 432
    gereğinden fazla eforla oynadığımız, rotasyon da yapamadığımız ya da bunu beceremediğimiz düşünülürse takımın ekstra yorulduğu maç olmuştur. maç sonlarında oyunu tutmadan ve soğutmadan, 1. dakikadan 90. dakikaya aynı pres oyununu oynamaya çalışan, yorulan oyuncuları zamanında değiştirmeyen, icardi ve mertens'i diğerlerinin taşıdığı bir takımdan bahsediyoruz. bence bu takımın defoları ekstra eforla kapatılıyor. buna da ciddiyet deniyor. okan buruk'un bu konuları analiz edemediğini veya analiz edilse bile bu konuları küçümsediğini düşünüyorum.

    mesela çok büyük ciddiyet ve konsantrasyon problemimiz var tezi. hoca da bunu ileri sürüyor.
    hayır, sanmıyorum. ciddiyetsiz takım 102 puan toplamazdı geçen sezon. yine bu sezon 22 puan toplamazdı. doğrusu şu olacak: oynadığımız oyun her an, her dakika ciddiyet istiyor. mesela maçın tartışmasız adamı davinson. ama yük tamamen ona bindiğinden maçın adamı. bazen de torreira'ya biniyor. herif insanüstü çabayla oynuyor. bu kadar iyi oynamasına rağmen 2-3 kez hata yapsa arkasında onu toparlayacak kimse yok. bütün oyuncular birebir tam saha baskı. yanlış demiyorum. bu oyun 90 dakika sürdürülemez diyorum. sürdürülürse ve o hata doğal olarak gelince buna konsantrasyon eksikliği diyemeyiz işte. ya da sorun makul konsantrasyon eksikliğinden çok daha fazlası.

    galatasaray oyun içinde dinlenmiyor, dinlenemiyor. okan buruk tutmamız lazım oyunu dediğinde bile bunu laf olsun diye söylüyor. çünkü tutmaya yönelik hamleleri yok. bu sezon sadece fenerbahçe maçının ikinci yarısında oyunu tutmak istedi hoca. başka da maçı yok. bu maç da 1-1'e gelebilirdi bu arada. hocanın sınırsız pres aşkı ve savunmayı emniyet noktası oluşturmadan yapması ligde değil ama avrupa'da çok başımıza iş açacak. bu sorunların düzeleceğini de zannetmiyorum.

    işin özü yine iyi mücadele ettik ama kaliteli bir oyun oynamadık. skoru aldık ama skoru arttıramadık yahut oyunu tutamadık. ne oynadığımız belli ama fazla belli, takıntı seviyesinde belli. bu maç şanslıydık, her zaman son dakika boş kaleye golü atamayan santrafor rakip olarak denk gelmeyebilir. ayağımızı artık denk alalım.
  • 433
    1,31 gol beklentisi ile oynadığımız maç. maçın hakkı en fazla 2-0'dı zaten, penaltıyı verse 2-0 biterdi maç. öyle ahım şahım bir top oynamadık. rakibe pozisyon vermedik doğru düzgün, sadece son dakikalarda serdar dursun'un faul olan pozisyon var. onun dışında muslera kurtarış bile yapmadı.

    daha önceki birçok süper lig maçı gibi oyuncu kalitemizle aldığımız bir maç oldu. galatasaray geçtiğimiz sezon 102 puan toplarken de 13 maçını tek farklı kazandı.

    gol yemedik en azından, iyi bir şey bu. çünkü bu sezon çıktığımız 12 maçın 10 tanesinde kalemizde gol gördük. gol yemediğimiz ekipler rizespor ve alanya. rize zaten ligin en az gol atan 2 ekibinden biri, alanya da 8 maçta sadee 7 gol atabildi.
  • 434
    sallai girdikten sonra takımın eli yüzü düzeli. kerem demirbay ile orta sahayı 3’leyince takımı ileri ittik.
    biraz becerikli olsak dakika 90 olmadan 3-0 olurdu.
    mertens önde baskı yapsa da teknik olarak takım öne gidemiyor.
    mertens takımı geri çekiyor aslında.
    bizim takımın oyunu tutma şansı yok. o yüzden eğer dünkü 11 ile başlarsak 50-55 gibi jelert, sallai ve berkan ile takımın gücünü tekrar kazandırmalıyız.
    aslında takım neye ihtiyacı olduğunu net gösteriyor.
    jelert’in dinamizmi, kaan orta saha oynaması çok elzem.
    sallai de barış’ın bu dönemdeki yorgunluğunu bir nebze dinlendirebilir.
    ah son gün bir orta saha daha alabilseydik, bir çok sorunumuza derman olurdu.
    okan hoca ısrarla anlamak istemiyor ama ikinci forvet ile değil. ekstra bir orta saha ile takımı ileri itebilir.
  • 436
    hücumsal anlamda etkisiz görünsek de, önceki maçların aksine rakibe pek de bir şans vermeden 1-0'lık skorla 3 puanı aldığımız maç. sanırım önceki 2 maçı da 2-0 3-0 gibi skorlardan kazanamayınca, takım ve teknik ekip de bundan çok etkilenmiş olacak ki, daha bir dikkatli, ciddi ve rakibe şans vermemeyi önceleyen bir oyun oynadık. bunun da bir eksisi, yunus-sara işbirliği ile atılan gol harici, pek bir tehlike yaratamadık rakip kalede. yani, ya 0-0 ya da 1-0 bitecek bir maçtı, ki neyse ki golü bularak kazandık. alanya da o kadar zayıf bir rakip değil zaten. kısaca, fena bir maç olmadı bence adımıza.
  • 439
    çok önemli bir dersin çıkarılacağı maç. şöyle ki; maçın son dakikalarına 1-0 önde girerken ve eğer her şey stabil devam etseydi alanya'nın golü bulacağı belliydi. ve bir anda taraftar uyandı ve top rakibe geçince ıslıklamaya başladı. bizim oyuncular uyandı. basmaya ve tepki vermeye başladı. şimdi bizim burdan büyük ders çıkarmamız lazım. birincisi bu taraftar deplasmanlarda olmayacak. ikincisi evinde olsan bile taraftar tepkisi beklemeden aynı reaksiyonu göstermen gerekir. öndeyken maçı tutmak için taraftara ihtiyaç duymamalı takım. bu galibiyet net taraftara yazar bence.
  • 440
    "sahaya çıkın ve yediğiniz haltı temizleyin!"
    böyle demiştir okan buruk, alanyaspor maçı kadrosunu taktik tahtasına yazarken...

    önce kasımpaşa beraberliği ve sonrasında deplasmanda "köy takımı!" rigas'a kaybedilen puanlardan sonra letonya deplasmanına çıkan ilk onbiri sahaya sürüp, "bu b.ku siz yediniz, temizlemek de size düşer" demiş gibi sanki... bir farkla, günay kenarda, kaptan muslera sahada...

    bazı bölümlerde zorlansa da sarı-kırmızılı topçular, özellikle ilk yarı fatih tekke'nin takımını muslera'nın kalesine yaklaştırmadan, bir atıp, üç puanı cebe indirdi ve milli araya kaostan uzak, yüzlerde gülücüklerle 5 günlük "tatile çıktılar"... kimi eleştirse de, hakları, 23 günde 7 maç yapmak, kolay değil... "milyonlar kazanıyorlar, ne tatili" diyenleri duyabiliyorum da, insan yahu bunlar, insan olduklarını unutmayalım...
    saha içine dönersek, francesco farioli ile alanya'ya gelen, pep'in barcelonasının dünya futboluna mirası "geriden pasla çıkma" stratejisini fatih tekke de takımına oynatınca, galatasaray'ın çok arzuladığı bir oyun oldu. okan buruk'un takımı ön alanda baskı kurdu, sanchez ve abdülkerim orta sahaya kadar geldiler ve maç tek kale oynandı, muslera bir sandalye çekip matesini içse kimse farkında bile olmazdı.

    özellikle 14 ile golün geldiği 27. dakikalar arası mertens, sara, yunus ve barış kaleyi yokladılar da fenerbahçe'den boluspor'a zamanın parasıyla 1 milyon dolara transfer olup yedek beklemesiyle adını ülke futboluna duyuran ertuğrul yıldızlaştı... hatta ikinci devre de sara'nın şutu ve apo'nun sara'nın kornerinde vurduğu kafayı çıkarması da farkın açılması adına önemliydi.

    galatasaray şutlarla golü bulamadı ama sara'nın yunus'a attığı savunma arkası pasında yunus iyi kontrol ve aşırtma ile takımını öne geçirmesini biliyordu. genç yunus'un bu golü ve riga'da sanchez'in asistinde top kontrollerini görünce kerem aktürkoğlu'nun galatasaray'da oynarken taraftardan en fazla tepki çeken eksikliği olan "first touch" gözümde canlandı, ne kadar önemli değil mi ilk kontrol...
    ikinci devre, alanyaspor biraz daha ileri çıktı, pozisyonlar da buldu ama galatasaray taraftarının yüreklerini ağzına getirecek anlar değildi onlar. lakin oyun biterken, uzatmalarda alanyasporlu topçunun iki galatasaraylı yıkarak ceza sahası içinde serdar dursun'a "al da at" pasını "fenerbahçeli" serdar auta atınca olanlar oldu... muslera çileden çıktı, hakemin üzerine yürüdü, okan buruk kenarda çıldırdı... mourinho'nun övdüğü mehmet türkmen az kalsın galatasaray'ın iki puanını "eziyordu"...

    "var'dan dönecekti o pozisyonlar" diyenleri duydum da, var'da kim vardı? yaşar kemal uğurlu... yaşar kemal uğurlu'nun galatasaray sicilini burda dökmeye kalksam, blog satırları yetmez... çok uzağa gitmeye de gerek yok, 88de sallai'nin ceza sahasında düş(ürül)mesine inanmamış olabilir de, ya 83te kerem demirbay'ın ortasında barış kafa vurmadan önce ayaklarına çelme takılmasına ne demeli. mehmet türkmen topa bakıyordu diyelim, var'daki hakem nereye bakıyor acaba?
    maç sonu okan hocanın "eleştirileri kaale almıyorum" demeci sosyal medyayı "zıplattı"... maçlar biter bitmez kameraları tripodlara kurup youtube'ta futbolcu, hoca, yönetim linçleyenler hocanın gözünde hiç olduklarını görünce sinirden zıp zıp zıpladılar... onların anladığı dille yazalım "beğenmediyseniz, ağlayarak günlüğünüze yazabilirsiniz."

    kaynak: https://ultrasmovement.blogspot.com/...ay1-0alanyaspor.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın