önceliğimiz her zaman pres futbolu. koşmak. takım halinde alan kapatmak. bunu mümkün olan en ön alanda yapmak. zaten eğer topun sende kalmasını ve doğru hücum etmeyi istiyorsan önce doğru alan markajını yapmak zorundasın. bunu en önde yapabilmek için fiziksel kapasitesi
* en yüksek kadrolarla sahada kalmaya çalışıyor fatih terim. yedekte bulunup fizik kapasitesi ilk 11' dekilerden daha iyi denebilecek belki bir tek linnes vardır.
ilk 11:
https://i.hizliresim.com/Q2qPVV.png o da mariano' nun ayağının daha düzgün olması ile ilgili bir seçim olabilir, bilemiyorum. ancak bu tercihler hücum futbolunun ilk adımını karşılasa da ikinci adımı için bazen yorucu olabiliyor.
2 şekilde hücum etmeye çalışıyor galatasaray. topu kapıp hızlı çıkmak mı
*, topu çevirerek pozisyon bulmak mı
*?
bu ikisi arasında oldukça fazla fark var. ancak iki maça da neredeyse aynı kadroyla çıkıyoruz. birinde defansif pozisyon tecrübesi daha yüksek maicon ile beklerde daha mücadeleci linnes ve nagatomo tercih edilirken, diğerinde, defansı öne çektiğimiz için, daha hızlı stoper olan ozan ve daha hücumcu bekler mariano ve ömer bayram tercih ediliyor. geri kalan son iki maçı baz aldığımızda (bkz:
6 ekim antalyaspor galatasaray maçı) (bkz:
3 ekim porto galatasaray maçı) ileri 5' lisi aynı olan oyuncularla oynuyoruz.
daha önce de söyledim ve söyleyeceğim ki çok da pozisyona giremiyoruz. özellikle bu tip maçlarda
*. sebebi de her iki oyun şekli için de tercih edilen ileri 2 kanat oyuncumuzun
** dar alan becerilerinin çok kısıtlı olması. hızlı çıkarken çok üst seviyedeler ancak dar alanda topa ilk dokunuş, karar verme, oyunu 180-360 derece görebilme, pas yetenekleri, bitiricilik yüzdeleri v.b. özelliklerinin yani "kaliteli ayak" olarak tanımlanan futbolcular olmamaları müsebbibi ile faydalı olamıyorlar. bu alanda gelişmeleri oldukça zaman alacaktır. fatih terim "emre sağ kanatta oynayacak" mesajı verdiğinde anlaşılmıştı ki, bu iki kanattan biri, tam da bu sorun sebebiyle, emre akbaba olacaktı. bir maça çıktık bu düzende (bkz:
18 eylül 2018 galatasaray lokomotiv moskova maçı) ve kilidi 9. dakikada çözmüştük o maçta. maçın devamında, 1-0 öndeyken, rakibin daha çok gole ihtiyacı olduğu anlarda oynadığımız futbol sekteye uğramıştı tabi
* ancak 3-0' la sonuçlandırmayı başarmıştık. o zorlandığımız bölümlerin çözümü hocadaydı muhtemelen. çözebilecekti eğer o kadro elinde olsaydı hala. ancak ben o maçın ilk 11' inin bir daha yan yana geldiğini hatırlamıyorum. öncesinde de denk gelmemişlerdi sanıyorum. görünen o ki hocanın kafasındaki futbola en yakın kadro o idi. futbol da o idi. ancak emre akbaba sakatlandı. 3 ay, 4 ay neyse... epeyce uzun bir süre takıma dönemeyecek. ileride "kalite ayak" tekrar kayboldu. işte bu yüzden...
yerine feci halde feghouli' ye ihtiyacımız var. tabi ki şuan izlediğimize değil. ama emre' nin yokluğunda ona bile ihtiyacımız var. belhanda' yı sola koyarak da benzer etki sağlanabilir diye düşünüyorum ancak takımdaki oyuncuların yerleriyle bu kadar oynanmamalı mantığını anlıyorum. zaten belhandan gole de yakın değil. ayrıca belhanda yoksa selçuk olacak ortasahada. o yoksa donk n'diaye fernando üçlüsü var. başka yok. ortasaha rotasyonunu daraltmaz hoca bu fikstürde. e tamam soso var işte napalım. beğenmesek de o var.
soso oyundayken pres oyununda zorlandığımızı düşünüyor hoca. biliyorum. kendisiyle maça başlamak istemiyor. anlıyorum. ancak dediğim gibi kendisi gibi dar alanda becerileri biraz daha yüksek bir oyuncuya ihtiyacımız var ki antalyaspor, akhisar ve trabzonspor
* gibi kendi evinde dirençli oynama eğilimi gösteren takımlara karşı kilidi açmaya çalışırken zorlanmayalım. bu maçlardan ikisinde, ilk golü yiyince fark iyice açılmıştı hatta. dolayısıyla oldukça önemli bir sorun bu "kilit açma" dediğim ve yukarıda açıklamaya çalıştığım "kaliteli ayak" sorunu. ayrıca denk rakiplerle karşılaştığımız maçlarda
* gol yediğimizde de bir anda o maç elimizden gidiyor, rakip safları sıklaştırdıkça, gol atma ihtimalimiz "şans" denecek kadar düşük bir ihtimale kalıyor ve geri dönme ihtimalimiz ortada kalmıyor. sadece skor olarak değil, oynanan oyun anlamında da bir anda gerisin geriye gidiyoruz.
evimizde maşallah fena gitmiyoruz(u: beşiktaş' ın bu haftaki hakem maniplasyonları sonunda, evimizde bir yıl sonra, puan kaybetmeye yakınız diye düşünüyorum, inanın sonraki rakibi bilmeden konuşuyorum), şampiyonluk da bu tip
* maçları kazanarak seriye bağlamaktan geçiyor. bu sene 10 maçta 8 galibiyet 2 beraberlik gibi bile bir seri yakalasak şampiyonluk ilan edilecektir ve şampiyonluk, özellikle bu ve birkaç sene için, şampiyonlar ligindeki başarıdan bile daha önemli(u: "ffp" diyorum ve bu konuyu uzatmıyorum).
bu basit görünen "kilit açma" sorunu başımıza dert olmadan çözüme kavuşmalı. ben bu kadroda feghouli yerine bruma' nın olmasını çok isterdim. o da press oyununda fiziksel olarak yeterli seviyede olmayabilirdi ancak genç yaşında olduğu için onu yukarı çekmek daha kolay olacaktı. soso' nun kariyeri şuan düşüşte(u: onu "bu paralara" alanın da...).
bu maçı kazandık, bence "şans" yardımıyla. top bizdeydi ancak antalyaspor zaaflarımızı biliyordu. onlar verdiler topu. hesap edemedikleri şey, alışık olmadıkları ve oyuncu profillerinin kontra atağa uygun olmamasıydı ve top daha da fazla bizde kaldıkça "hiç" sorun yokmuş gibi zannettik. lakin sorun büyük. doğru düzgün kontraya çıkabildiğinde ne hale geldiğimizi 2-3 kere gördük.
umarım hoca maç sonu ve maç önü konuşmalarında olduğu gibi bu problemi hafife almıyordur. eminim ki almıyordur. kendisine güvenim sonsuz. lakin aynı kadroyla schalke' ye karşı istanbul' da oynadığımızı düşündükçe titriyorum...