115
kafamı projelerden kaldıramadığım için maçtan haberim bile yoktu. fark etmeden, galatasaray'dan biraz uzak düşmüşüm. bir kahve arası verdiğimde maçtan haberim oldu. olunca da zaten ilk yarıyı kaçırmıştım. o yüzden ilk yarıda nasıl oynadığımızı ne oynadığımızı bilmiyorum. ama maçın ikinci yarısı hakkında birkaç şey söylemek istiyorum.
izlediğim 45 dakika genelleme yapmak için çok şey söylemez gerçi. zaten ikinci yarıyı da ikiye bölmek gerekiyor. malum sürüyle oyuncu değişikliği.
ilk olarak bariz olandan başlayayım. takımımız maalesef hazır değil. hiçbir şeye hazır değil. ve maalesef takıma neredeyse hiçbir artı değer kazandırmadığımız bir sezondan geldik ve neredeyse sıfırdan başlıyor gibiydik. en azından ben öyle sanıyordum. ama fatih terim hocanın aklında herhalde geçen senenin kazanımı olarak 4-1-4-1 ve pas oyunu var. yani ortada bir oyun planı yok değil. olmaması zaten mümkün değil.
ama geçen sene bile tam olarak olduramadığımız, -ki daha uygun futbolcular vardı, en azından orta sahamız vardı- bir oyun planını, bu futbolcularla oynamaya çalışmak tabiri yerindeyse intihar etmek demek. en azından benim minik şahsım nezdinde. çok affedersiniz ama bu takımın içinden geçerler. üzücü ama gerçek bu.
yukarıda takımın hazır olmadığını söylemiştim. bunu transfere bağlayacak olanlar varsa ortada başka bir sıkıntı oluyor. söz gelimi ya bu takım orta saha transferi yapamazsa ne olacak? biz bu en uç senaryoya -ki gerçekleşmemiş şey değil- hazır mıyız? bu kadroya, bu orta sahaya uygun bir hazırlığımız var mı? yoksa onu zamanı gelince mi düşüneceğiz? ya da öyle bir hazırlığımız var ve bilerek mi göstermiyoruz?
yok eğer her koşulda bu oyun planı üzerinden gideceksek çok fazla "ayara" ihtiyaç var. çünkü bu futbolcularla bunu oynamak çok zor olacak? geçen seneden bir ders çıkardıysak bu oyunla sezona girmemek gerekiyor. sonra iş kurtarılamayacak bir yere doğru gidiyor.
yani ben, bu takımın, fatih terim'in orta saha transferinin olmaması durumuna göre bir çalışma yapmasını beklerdim. ki bu senaryo hazırlığı bizi sezon içinde de çok rahatlatırdı. uzun bir sezon olacak malum. ve belli ki en fazla 2 orta saha transferi yapabileceğiz.
ha, orta sahaya transfer yapılmaması durumuna hazırlığımız buysa iç çekmemek elde değil.
başka arkadaşlar da bahsetmişler. bu takıma mentalite değişimi de gerekiyor. biz bu mentalite değişimlerini hep kadroyu silme değiştirerek yaptık. 2011/12'de de, 2017/18'de de... şimdi öyle bir lüksümüz yok, zaten o değişim bizim olmazsa olmaz gördüğümüz kadar gerekli mi ya da gerekli görülüyor mu, emin değilim.
neyse.
biraz da takımın ve futbolcuların durumundan bahsedeyim.
ilk olarak marcao ile başlamak lazım. sezona oldukça hazır gördüm ben kendisini. takımın belki de en hazır futbolcusu. konsantrasyonu yerinde, fiziği yerinde. ama marcao'nun tam olarak kendini göstermesi için, orta sahadaki belirsizliğin ortadan kalkması gerekli. transfer olur veya olmaz. duruma göre marcao'nun neler yapıp neler yapamayacağını bilmesi gerekiyor. ileri çıkıp oyun kurulumuna ne kadar katılabilecek, arkadaşları onun arkasını ne kadar kapatabilecek, orta sahadaki futbolcu nerede durur, nereye hamle yapar? vesaire.
diğer yandan partneri luyindama yani namı diğer "boss" hiç hazır değil. malum nedenleri hepimizi biliyoruz. normalde luyindama, hızlanması zayıf ama hızı vasat ve biraz üstü denebilecek bir futbolcuydu. ilk anda rakip futbolcuyla açılan mesafeyi sonradan kapatabiliyordu. bunun en net örneklerini mbappe'ye karşı göstermişti. yani luyindama'yı tam kapasiteyle izlemek için biraz daha zamana ihtiyacımız var. bunun adına maç eksikliği diyebilirsiniz, psikolojik olarak sakınma diyebilirsiniz. bunu aşmak için de gerçi sanırım mümkün olduğunca sahada olması gerekli. şu an boss'un vücudunun ve zihninin bir sıradanı var. tâ ki yeni sıradanını bulana kadar da böyle biraz sallanacak.
eklemek lazım: bir de takıma yükleme yapılıyor. çok bariz şekilde futbolcuların ayaklarının topa gidemediği, uzanamadığı pozisyonlar gördüm. inşallah bu durum sezon başlangıcına sarkmaz.
kaleci fatih hakkında diyecek bir şeyim yok aslında. bizim sıradanımız muslera sonuçta. ayakta kalmaya çalışan bir kaleciden çabuk yatan bir kaleciye geçince bir değişik görünüyor sahada.
oyunumuzda dikkat çeken bir nokta, ilk oyun açılışında topu orta sahaya toplamaya çalışıyoruz. bu geçen sezon da böyleydi. ama bunu taylan antalyalı ile yapmak ne kadar doğru bir karar emin değilim. belli olmaz gerçi. yeni pozisyonuna ve rolüne adapte olabilirse değişik bir şey izleyebiliriz. ama o zamana kadar neler kaybederiz muamma.
dediğim gibi bunları, en kötü senaryoya göre yazıyorum, yani orta saha transferinin olmaması durumuna göre.
neyse.
eğer bu oyuncularla oynayacaksak sahada fazlalık futbolcular var. arda turan, soso, belhanda sahaya fazla. ya da az mı demeli? bir kere soso ve belhanda'nın oturmuş bir mentalitesi var ve bunu nasıl değiştirebiliriz onu da düşünmek gerekir. bu oyunculara falcao ve arda turan da eklenince orta büyük bir fizik ve dinamizm eksikliği çıkıyor. hatta güvenlik sorunu. hele luyindama'nın durumu da göz önüne alınırsa...
mutlak ama mutlak bu üç futbolcudan biri kenara alınmalı. ömer ve taylan'ın arkasına bir futbolcu atılmalı. ömer ve taylan'dan daha dinamizm ve tempo yönünde yararlanmalıyız. orta saha oynamak yorucudur. ortaya sadece fizik koymazsınız. aynı zamanda akıl koyarsınız, düşünecek çok fazla şeyiniz vardır. fiziksel efora bir de zihinsel efor girer. ve bunları bir arada yapmak gerçekten yorucudur. hele taylan ve ömer'in tam olarak akıllarıyla oynamayan daha çok oyunun efor tarafında fark yaratan oyuncularsanız, fark yarattığınız yerde de düşmeye başlarsınız.
ikinci yarının, "evet, buradan bir şeyler çıkabilir" diyebileceğiniz tek kısmı, kanat oyuncularının beklerine atak yapabilecek alan açıp önlerine topları bıraktığımız anlardı. ki bu beklendik bir durum. ne soso ne arda boş koşuyu yapan oyuncular değil. daha çok o boş koşuyu görebilen oyuncular. bunu hem şener hem de saracchi ile denedik ve başarılı olduk.
diğer bir kıpırtı ise orta sahanın topu tutmak yerine hareket ettirmeyi tercih ettikleri anlardı. yani topu sürerek ya da tek pasla oyuna soktukları anlardan bahsediyorum. bu oyuncular topu tutup bir bakalım ne oluyor diyebilecek oyuncular değil. hareket futbolcuları. harekete geçmeleri lazım. arkadaşlarını da hareketleriyle hareketlendirmeleri lazım. zaten oldukça statik oynuyoruz. bir de statik oyuna uygun olmayan futbolcularla statik oynamaya çalışınca ortaya verimsiz bir tablo çıkıyor.
son olarak sonradan oyuna giren futbolculara değineyim. onlar da hazır değil. sahada ne yapacaklarına dair en ufak bir fikirleri olduğunu düşünmüyorum. zaten oturmamış, bir oradan bir buradan parçalardan kurulu bir takımda ne yapabileceğini kestirmek hayli zordur. ama sahaya girenler içinde "ben bu oyunda şunu yapabilirim, takıma şu katkım olabilir" diyen biri de yoktu. aksine sahada kaybolan futbolcular bile vardı.
yunus akgün kardeşimizden bahsediyorum özellikle. kayboldu sahada. kaybolmamak için de bir çabası yoktu açıkçası. oğulcan ile muhammed en azında kendilerini göstermeye çalıştılar. ileride yapamıyorlarsa geriye geldiler.
adam büyük, bildiğiniz adem büyük. yine çok katkı sağlayacak belli.
ha yukarıda taylan antalyalı'dan çok bahsettim ama kötü oynamadı. hatta benim izlediğim kadarıyla üzerine biçilen rolün hakkını vermeye çalıştı. sırıttı diyemem. kötü oynadı diyemem. o pozisyon için daha yolu var diyebilirim. hem savunma kısmında hem de hücum kısmında.