• 502
    zemin kötü, rakip kötü, galatasaray kötü şeklinde bir maç izledik. bugün belki doğru dürüst pas ve tempo yapmaya uygun bir saha yoktu ama takımın oyun gücü de hala yetersiz. dirençli bir takım da olamıyoruz bir türlü. gol yemedik belki ama çok zayıf bir takıma gollük birkaç pozisyon verdik.

    torreira'nın yanında şu ana kadar 3 farklı oyuncu izledik ama hiçbiri torreira'nın yükünü hafifletiyor gibi gelmiyor. bugün kerem demirbay zaman zaman iyi işler yaptı ama o da yumuşak bir oyuncu. bu yönden çok faydalı değil. belki pek akla gelmiyor, düşünülmüyor ama eyüp aydın uyum problemi yaşamazsa bizim adımıza bu sezonun x factor oyuncusu olabilir.

    ayrıca bu sezon boey, icardi, muslera, abdülkerim ve torreira üstüne binen yük fazla ağır olacak gibi duruyor. rotasyona girmeleri pek kolay değil. umarım hiçbiri sakatlık yaşamaz.
  • 503
    penaltıyı pasla kullanmak niye laubalilik olsun, kaldı ki iyi de uygulanmış, ve bomboş kaleye karşı icardi baş başa kalmış. yani pozisyonun hazırlanışı o kadar doğru ki penaltı olduğundan daha kolay hale getirilmiş ama kaçınca yok şımarıklık, yok laubalilik. bu kadar sonuç odaklı olmamalı bir şey kaldı ki sonuç da alınmış aslında zaten.
  • 505
    yine nefsimize hakim olamayıp, yine o uğursuz ve sevimsiz lokasyonda gittiğimiz maçtır. çünkü cimbom çağırsa yeterdir demişiz bir kere. aynı şehirde olmamıza rağmen, bir maça gidip gelmek(bilet/yol/yeme içme) 4 rakamlı bir masraf kalemi olmamalı. ama bir de olaya polyanna açısından bakarsak 35 yıla yakındır gittiğim maçlarda hiç karşılaşmadığım iki olaya şahit oldum. ilki; boyalı saha -çim ile yeşil beyaz galatasaray forması ve kerem&icardi işbirliği ile kaçırmış olduğumuz penaltı.

    şampiyonluk yürüyüşünde kötü de olsa oynumuz bu maç özelinde, sürpriz puan kaybı yaşamadan yolumuza devam etmemiz iyi. rakibimiz bu kadar bile pozisyona giremiyor hakemlerinin ittirmeleri ile.
  • 508
    çok pozitif basan biriyim, okan hocayı severim desteklerim. ancak bu maç bence değişiklikler ve gol sonrası taktik olarak sınıfta kaldı. bence ilk yarı harika bir başlangıç yaptık ve yine ilk 30 dakikada skoru alıp maçı bitirecek kadar pozisyon bulduk. sonra penaltı ve boş kaleye kaçan gol. bunlar futbolda var ve iyi ki de var. benim için harika bir an ve anı oldu. gol olsa tadından yenmezdi ancak olmadı. sağlık olsun sonra golü attık ve içeri girdik. o saatten sonra ilk değişiklik mertens-zaha oldu. birinci yanlışı okan hoca burada yaptı. rakip ne kadar zayıf olursa olsun iki kere kaleye sağlam geldi. futbol bu, zemin kötü top seker girer maazallah çıkaramazsın. ben ilk yarı sonunda mertens-sergio değişikliği beklerdim. hocanın üçlü orta saha problemi var sanırım. ya sahada zaten kerem a. ve kerem d. var. sen zaha oynatmak istiyorsan yine kerem aktürkoğlu'nu oyundan al. bu oyuncu ikilisi birbirinin yedeği. macera aramaya gerek yok. kerem ortaya geçsin, zaha sağa geçsin falan bunlar olmayacak işler. sadece oyuncu profillerinden bile anlaşılacak şeyler. denemek güzeldir ancak ısrar ve inat kötüdür.
    sonrasında direnci düşen orta sahayı kalabalıklaştırmak yerine üstünkörü 424 dönüşü yaptık. ya bu torreira'nın canı yok mu? eğer ki boey ve torreira'nın direnci olmasa yine çok boşluk bulacaktı rakip. maç içinde yapılacaklar bana göre çok basitti. zaten skoru almışsın, adamlar saman alevi kadar bile değil. 1 bilemedin 2 kere geldiler. zaten sıkışık fikstürümüz buna göre değişiklikle yapmamız lazımdı. ben maç içinde direk şunu düşündüm.
    ilk olarak ikinci yarı başlamadan mertens-sergio değişikliği. kerem d.'yi forvet arkasına atar ve en azından gölge üçlü orta saha ile oynarız. ikinci olarak 60 gibi kerem a.-zaha değişikliği. yine orta sahada topa sahip olup iyi kullanan oyuncularla kanatları beslemeye devam ederiz diye düşündüm. üçüncü ve kritik olarak bence torreira-nelsson değişikliği 65 gibi olursa kaan'ı ortaya atar hem kalabalık hem daha defansif hem de eforsuz oynarız diye düşündüm. ancak bana göre çok manasız bir bakambu-tete değişikliği geldi, torreira-nelsson değişikliği 84. dakikada geldi. orta saha namıma hiçbir şeyimiz kalmadı o saatten sonra. çünkü tamamen 4 adet hücumcu ve topu harcamaktan korkmayan adamı direkt sahaya atıp sahanın 2 enerjisinden birini 84'te yanına aldı. torreira-nelsson olması gerekendi ancak orta saha çok sahipsiz kaldı. kritik hamle bence bakambu hamlesiydi. ya icardi çıkar bakambu girer ya da kerem d. çıkıyorsa halil girer. neden halil? çünkü forvet yanına yardımcı oynama repertuarı daha fazla ve top tutabilme yeteneği bakambu'dan daha iyi.
    yani maçı ikiye böldüm. mükemmel ve zevkli bir ilk yarı sonrasında gelen yanlış değişiklikler ile aman gol yer miyiz stresinde ikinci yarı.
  • 509
    maalesef takımımızı ilk defa bu(ön bölgede) kadar lakayıt gördüm. nasılsa yeneriz, sıkmaya gerek yok, enteresan tercihler, final paslarındaki dikkatsizlikler vs... tüm bunlar penaltı pozisyonundan bağımsız görüşlerim. işin aslı bu durumu açıklaması zor fakat izleyince hissedilebiliyor. rakip her ne kadar zayıf olsa da futbol lakayıtlığı kaldırmaz. beşer şaşar çarpar girer ondan sonra çıkaramazsın. kazanmak veya kaybetmekten öte umarım bu hissi bir daha yaşatmaz takımımız.
  • 510
    oyudan ve skordan fazlasıyla memnun olduğum maç, memnun olmadığı tek nokta kazanılan penaltıdaki laubalilik, aynı şekilde haftasonu oynadığımız başakşehir maçı da beni fazlasıyla memnun etti.

    şampiyonluğa oynayacak takım bu aylarda fiktür sıkışınca rotasyon yapar, vitesi fazla yükseltmeden kazanmaya çalışır. rotasyonumuzu yaptık, vitesi de fazla yükseltmedik oyuncularımız yıpranmadı. daha ne olsun?
  • 511
    "futbol bir temaşa sporudur."
    futbol elitlerinin ağızlarından düşürmedikleri kelime "temaşa".

    peki neymiş bu temaşa, bakalım sözlüğe: 1.hoşlanarak seyretme. 2.görülmeye değer şey, seyredilecek görünüm.

    atatürk olimpiyat stadında dakikalar otuzbeşi gösterirken, ıcardi bir kaçhafta evvel gaziantep'te yaptığı gibi yine bir tilki kurnazlığı ile rakibinin vuracağı topa ayağını koydu ve istanbusporlu oyuncu top yerine ikardiyi "şutlayınca" hakem tereddütsüz penaltı noktasını işaret etti.

    12 maç arka arkaya ligde gol atan ıcardi'nin bu rekoru bir maç daha ileriye götürmesini beklerken, arjantinli topu kerem'e veriyordu, "şampiyonlar ligi maçında taraftardan eleştiriler alan kerem'in moralini düzeltmek istedi demek ki" diye herkes düşünürken, bu ikilinin akıllarında olanı saniyeler sonrası kerem'in penaltıda topu kaleye vurmayıp yana pas olarak çıkarıp ıcardi'nin son sürat gelip vuruş yapmasıyla farkına varıverdik...
    sadece rakip oyuncuları değil, maçı seyredenleri de kandırmışlar, kerem ıcardi'ye al da at pası vermişti. hem de kaçma ihtimali olan penaltıyı daha da kolaylaştırmışlardı, bomboş kale kalmıştı ıcardi'nin önünde, zekice bir hareketti...

    gol olmadı, olsaydı övgüler düzülecekti de psg'de daha zorunu atan ıcardi, burada kaçırmıştı...
    ama maçı seyredenler için "temaşanın "kralını yaptılar, iyi ki de yaptılar...

    bir de rakibe saygısızlık olarak adledenler var bu hareketi.

    esas saygısızlık 80 bin kişilik olimpiyat stadının boş kalmasını göze alarak galatasaray taraftarına 905 liraya maç bileti satmaktır. bu sadece galatasaray'a değil, futbola saygısızlıktır. geçen hafta başaklşehir maçı öncesi yapılan seremonide başakşehirli çocukların ıcardi'ye sevgisini görmeyen yoktur, 80 bin kişilik koskocaman stada çocuğunu götürmek isteyen binlerce babayı ve çocuğu maç seyretme zevkinden mahrum etmek "saygısızlıktır"...

    maça dönersek, teknik direktörü fatih tekke bir gün önce istifa etmiş istanbulspor, yardımcı antrenörün hazırladığı takımla maça çıktı ve basit bir taktiği vardı, kaleyi savunabildiği kadar savunmak, ilerideki mamadou, traore ve ndao ile kontra bulmak. galatasaray ise klasik baskılı oyunuyla rakibi boğup, erken golün peşindeydi. daha ilk 2 dakikada o kadar net pozisyonlar buldular ki, maçın galatasaray adına kolay geçeceği havasını herkes almıştı. 7. dakikada mertens'in şutu direği sallıyordu da aranan erken gol gelmiyordu. kerem'in plasesi, tete'nin kafası fileleri sarsamıyor, kerem-ıcardi penaltı kaçırıyor ama 3-5 dakika sonra kerem yine ıcardi'ye gol asisti yapıyordu.

    ikinci devre de zaha, oliviera, barış alper'in oyun girmesiyle galatasaray farkı ikiye çıkaracak golü arıyor, demirbay bir kez daha direkleri dövüyor galatasaray adına ama aranan gol bir türlü gelmiyordu. yine de hakkını yemeyelim gol geldi gelmesine de barış'ın pasında abdülkerim boş kaleye topu yuvarladı ama var'dan ofsayt kararı çıkmıştı...

    kopenhag ve başakşehir maçlarında yaptığı hataların gol olması sonrası bazı kesimlerce muslera sorgulanmaya başlandı da uruguaylı eldiven istanbulspor'un nadir geldiği ataklarda çıkardığı toplarda kalede neden olması gerektiğini gösteriyordu. özellikle 14. dakikada traore'nin şutunu çıkardığı pozisyonun benzerini bir gün sonra adana'da konferans liginde ilk haftanın kalecisi seçilen beşiktaşlı mert iki defa gol olarak kalesinde görmüştü.

    galatasaray'ın fark atmasının beklendiği maçta tek golle üç puanı hanesine yazdırırken, akıllarda icardi'nin kaçırdığı penaltı ve beyaz formayla maça çıkan topçuların yemyeşil soyunma odasına dönmesi kalıyordu.

    şark kurnazlığı bizim işimiz der gibi, milan-liverpool şampiyonlar ligi finali öncesi stad etrafının güzel gözükmesi için çevre evleri beyaz kireçle boyayıp kamufle edilmesi gibi, stat zemininin topraklarını kamufle etmek için yeşil gıda boyası ile boyama fikri gelivermiş "bahçevanlara"... hal böyle olunca da meşhur çizgi film karakteri hulk gibi sahada dolaşan topçular görmekten alıkoyamadık kendimizi... trajikomik...

    kaynak ve fotoğraflar: http://ultrasmovement.blogspot.com/...r0-1galatasaray.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın