"futbol bir temaşa sporudur."
futbol elitlerinin ağızlarından düşürmedikleri kelime "temaşa".
peki neymiş bu temaşa, bakalım sözlüğe: 1.hoşlanarak seyretme. 2.görülmeye değer şey, seyredilecek görünüm.
atatürk olimpiyat stadında dakikalar otuzbeşi gösterirken, ıcardi bir kaçhafta evvel gaziantep'te yaptığı gibi yine bir tilki kurnazlığı ile rakibinin vuracağı topa ayağını koydu ve istanbusporlu oyuncu top yerine ikardiyi "şutlayınca" hakem tereddütsüz penaltı noktasını işaret etti.
12 maç arka arkaya ligde gol atan ıcardi'nin bu rekoru bir maç daha ileriye götürmesini beklerken, arjantinli topu kerem'e veriyordu, "şampiyonlar ligi maçında taraftardan eleştiriler alan kerem'in moralini düzeltmek istedi demek ki" diye herkes düşünürken, bu ikilinin akıllarında olanı saniyeler sonrası kerem'in penaltıda topu kaleye vurmayıp yana pas olarak çıkarıp ıcardi'nin son sürat gelip vuruş yapmasıyla farkına varıverdik...
sadece rakip oyuncuları değil, maçı seyredenleri de kandırmışlar, kerem ıcardi'ye al da at pası vermişti. hem de kaçma ihtimali olan penaltıyı daha da kolaylaştırmışlardı, bomboş kale kalmıştı ıcardi'nin önünde, zekice bir hareketti...
gol olmadı, olsaydı övgüler düzülecekti de psg'de daha zorunu atan ıcardi, burada kaçırmıştı...
ama maçı seyredenler için "temaşanın "kralını yaptılar, iyi ki de yaptılar...
bir de rakibe saygısızlık olarak adledenler var bu hareketi.
esas saygısızlık 80 bin kişilik olimpiyat stadının boş kalmasını göze alarak galatasaray taraftarına 905 liraya maç bileti satmaktır. bu sadece galatasaray'a değil, futbola saygısızlıktır. geçen hafta başaklşehir maçı öncesi yapılan seremonide başakşehirli çocukların ıcardi'ye sevgisini görmeyen yoktur, 80 bin kişilik koskocaman stada çocuğunu götürmek isteyen binlerce babayı ve çocuğu maç seyretme zevkinden mahrum etmek "saygısızlıktır"...
maça dönersek, teknik direktörü fatih tekke bir gün önce istifa etmiş istanbulspor, yardımcı antrenörün hazırladığı takımla maça çıktı ve basit bir taktiği vardı, kaleyi savunabildiği kadar savunmak, ilerideki mamadou, traore ve ndao ile kontra bulmak. galatasaray ise klasik baskılı oyunuyla rakibi boğup, erken golün peşindeydi. daha ilk 2 dakikada o kadar net pozisyonlar buldular ki, maçın galatasaray adına kolay geçeceği havasını herkes almıştı. 7. dakikada mertens'in şutu direği sallıyordu da aranan erken gol gelmiyordu. kerem'in plasesi, tete'nin kafası fileleri sarsamıyor, kerem-ıcardi penaltı kaçırıyor ama 3-5 dakika sonra kerem yine ıcardi'ye gol asisti yapıyordu.
ikinci devre de zaha, oliviera, barış alper'in oyun girmesiyle galatasaray farkı ikiye çıkaracak golü arıyor, demirbay bir kez daha direkleri dövüyor galatasaray adına ama aranan gol bir türlü gelmiyordu. yine de hakkını yemeyelim gol geldi gelmesine de barış'ın pasında abdülkerim boş kaleye topu yuvarladı ama var'dan ofsayt kararı çıkmıştı...
kopenhag ve başakşehir maçlarında yaptığı hataların gol olması sonrası bazı kesimlerce muslera sorgulanmaya başlandı da uruguaylı eldiven istanbulspor'un nadir geldiği ataklarda çıkardığı toplarda kalede neden olması gerektiğini gösteriyordu. özellikle 14. dakikada traore'nin şutunu çıkardığı pozisyonun benzerini bir gün sonra adana'da konferans liginde ilk haftanın kalecisi seçilen beşiktaşlı mert iki defa gol olarak kalesinde görmüştü.
galatasaray'ın fark atmasının beklendiği maçta tek golle üç puanı hanesine yazdırırken, akıllarda icardi'nin kaçırdığı penaltı ve beyaz formayla maça çıkan topçuların yemyeşil soyunma odasına dönmesi kalıyordu.
şark kurnazlığı bizim işimiz der gibi, milan-liverpool şampiyonlar ligi finali öncesi stad etrafının güzel gözükmesi için çevre evleri beyaz kireçle boyayıp kamufle edilmesi gibi, stat zemininin topraklarını kamufle etmek için yeşil gıda boyası ile boyama fikri gelivermiş "bahçevanlara"... hal böyle olunca da meşhur çizgi film karakteri hulk gibi sahada dolaşan topçular görmekten alıkoyamadık kendimizi... trajikomik...
kaynak ve fotoğraflar:
http://ultrasmovement.blogspot.com/...r0-1galatasaray.html