2011-12 Türkiye Süper Lig 4.Hafta Maçı
20:00 Ali Sami Yen Arena
2 - 0
  • 201
    ikinci yarısında üzerimize gelmeye çalışan eskişehir'e karşı orta sahadaki presimiz ve dirençli oyunumuzla savunmada hatasıza yakın oynarken, aynı etkinliği kontrataklarla gösterip tehlikeli ataklar yapamadığımız maç olmuştur.

    riera haricinde çabuk oynayıp pozisyon yaratmak isteyen ve kaleye oynamak isteyen bir oyun yapımız yoktu ikinci yarı itibariyle. keşke fatih hoca elmander-sercan değişikliğini bir deneseydi en azından son 15 dakika...
  • 202
    gün geçtikçe fatih terim'in takımı olmaya doğru gittiğimizi net bir şekilde gösteren maç. bu takımın iş yapması için gereken ilk şey tempo. bunu da maçın belli bölümlerinde gördük. zaman ilerledikçe, takımın fizik gücüyle birlikte o tempoyu sahaya yansıtabileceğimiz süreler de artacaktır. 2. devre başındaki hızlı başlangıcımızında sebebi bu. takımın 60'tan sonra düşmeye başlayacağını çok iyi biliyor hoca ve o dakikalara gelene kadar 2yi bulmak için soyunma odasında oyuncularına bunu telkin etmiştir mutlaka.
  • 203
    ilk gol anı cep telefonuna takıldı aşağıdaki linkten izlenebilir. bununla birlikte golün sevinci ile "gökhan zan attı gökhan zan" diye sevinen benim. o an kendimde değildim sanırım, diyeceğim ama videonun ilerleyen saniyelerinde aynı şeyi ikinci kere söylediğimi fark ettim ve derin düşünceler içindeyim şimdi. savunma anlamında az pozisyon verip toparlandığımız bir maçtı sanırım.

    http://www.facebook.com/...?v=10150380453431318
  • 205
    felifo melo'nun hem oyunu hem hırsıyla gerek takımı, gerek taraftarı ateşlemesiyle, mükemmel bir maç izledim güney trübününde. elbette ki ufak, tefek hataları oldu futbolcularımızın, ancak bana göre pek de önemli değildi. sonuçta hatalar olacak ki, bunlardan ders alınabilsin.tek tek tüm futbolcularımız iyi oynadılar ancak melo'nun dışında parantez açılması gereken diğer futbolcumuz ise ujfalusi idi. çok kritik noktalarda öyle müdahalelerde bulundu ki, rakibin tehlikeli ataklarını savuşturdu.

    taraftar ise gerçekten mükemmeldi. hem hakemi, hem rakip futbolcuyu gerektiğinde hemen etki altına aldık. futbolcusundan, teknik ekibine, taraftarına kadar emeği geçen herkese çok teşekkürler.*
  • 207
    uzun zaman sonra özlenen galatasaray'ı sahada gördüğümüz karşılaşma olarak hafızalarımızda yerini almıştır. ayrıca spor toto süper lig 2011-2012 sezonunda geride kalan 4 hafta itibariyle bana göre en güzel oyunumuzu oynadık. maç öncesi lider durumda bulunan skibbeli eskişehirspor'a karşı ortaya koyduğumuz futbol, kimi taraftarlar tarafından halen ''böyle futbol olmaz, buna anca top dürtmek denir, ağır çekimde oynuyoruz'' gibi dayanaksız sözler tarafından eleştirilse de bana göre gol pozisyonuna girme sıkıntımızı gözle görülür bir şekilde çözme yolunda olduğumuzu, tempomuzu da geride kalan 3 maça göre arttırdığımızı görüyorum.

    son 3 yıl itibariyle izlediğimiz en iyi hakan balta, maçta gole direkt olarak sebebiyet verebilecek 2 kritik hata yapmasına rağmen bu hataları gole sebebiyet vermediği için iyi yolda olduğunu düşündüğüm gökhan zan, takıma her geçen gün biraz daha uyum sağlayan albert riera (oyundan alındığında memnuniyetsiz bir ifadesi vardı, umarım sorun yoktur), tecrübesi ile savunmamızda güven veren tomas ujfalusi, iyi futbolcu iyi parayla alınır sözünü doğru çıkaran, sahada canla başla mücadele eden felipe melo ve galatasaray formasını giydiği her maçta kendisini bir kat daha sevdiren selçuk inan bu maçta yine öne çıkan isimlerimizden oldu.

    maç pazartesi günü olduğundan, 18.00 olan iş çıkış saatim ve çözemediğim ulaşım sorunu ile tribünde yerimi almak nasip olmadı. evlerimize giren lig tv nedeniyle kaybolmaya yüz tutan kahvehanede maç izlemek kültürünü karabükspor maçının* ardından bu maçta da sürdürdüm. açıkçası stadyumdan yayın başladığı anda boş tribünleri görünce bilet fiyatları konusunda ne kadar yanlış bir politika izlediğimizi bir kez daha düşündüm. kale arkalarında herhangi bir sorun yok, ligin her maçında güney ve kuzey tribünler tamamen dolacaktır fakat batı ve doğu tribünlerindeki boşluklar, ciddi şekilde göze çarpıyor. türk telekom arenanın mimarisinden dolayı şahane bir akustiği var ve bu da dolduramadığımız tribünleri biraz olsun kamufle ediyor. stadyumdaki taraftar sayısını tam olarak bilmiyorum fakat radyodan dinleyen birisi tribünlerin tamamen dolu olduğunu düşünebilir.

    bu konuda galatasaray yönetiminin de kayıtsız kalmaması gerekiyor, zaten olası bir play-off'ta fazladan derbi maçları oynayabiliriz (fenerbahçe ve beşiktaş'ın play-off'a kalacağını varsayıyorum), bu maçlarda uygulanacak her bilet fiyatlandırma politikasında tribünleri dolduracağımız bir gerçek. dolayısıyla anadolu takımları ile oynanan maçlarda bilet fiyatlarının biraz daha uygun seviyelere indirilmesi gerekiyor. boş tribünleri görmek gerçekten rahatsız edici.

    tekrar maça dönecek olursak güzel bir galibiyetti, fatih terim'in galatasaray'ın teknik direktörü olarak çıktığı 200. lig maçını galibiyet ile bitirmek sevindirici bir sonuç. her geçen gün oyuncuların birbirine biraz daha alışacağı, birbirlerini biraz daha tanıyacağı ve her geçen gün biraz daha takım olacağımıza inancımız tam. bu açıdan düşünecek olursak, ligin ilk haftalarını olabilecek en az kayıpla atlatmak çok mühim.

    öyle sanıyorum ki akordu sağlamamız için de deplasman galibiyeti gerekli.
  • 208
    ilk gole kadar istediğimiz oyunu göremediğimiz, ancak golden sonra "olacak lan bu iş" dediğim maçtır. orta sahada pres yaptığımız zaman ne kadar çok şeyin değiştiğini görmemize sebep olmuştur. savunmada yine hata yapsak da gol yemememiz büyük başarı bence. geldikleri birkaç gol olabilecek pozisyon son saniye hamleleriyle savuşturuldu. burada tabi ki en çok dikkat çeken ikili tomas ujfalusi ve felipe melo oldu. geldiklerinde "bu ne yeaa, kazıklandık" dediğimiz iki adam bize bu ligin üstünde bir yerlerde olduklarını gösterdiler. melo sadece ortasahayı domine etmekle kalmadı, defansta da birkaç tane önemli pozisyonu önledi.

    güzel bir galibiyet gecesi yaşasak da takımın tam oturmadığı da çok açık. fatih terim elmander'den kesinlikle vazgeçmemeli ancak bu tek forvet ısrarı nedir arkadaş, gelsin de bi izah etsin bize ya. elmander yanında bir tane adamla bu ligin tozunu atar bu çok belli. sabri çok bodozlama oynuyor. çok net pozisyon olabilecek iki-üç pozisyonu gözünün yaşına bakmadan harcadı. tamam hırslı felan ama biraz da mantık be kardeşim. ayrıca o ortaları rakibin göbeğine yapmaktan vazgeçmesini temenni ediyorum.

    dün akşam takımın en kötüsü bariz bir şekilde kazım kazım'dı. topu ayağında eze eze haşat etti bütün maç. çok sonradan biraz toparladı ama bu sene sağ kanatta sıkıntı çekeceğimiz çok net. selçuk inan yine oyununu oynadı. top kaybetme oranının çok çok düşük olması bana güven veriyor açıkçası. ayağı düzgün, akıllı, pas trafiğinde yarı yolda bırakmıyor ya varsın ağır olsun. riera da ilerleyen haftalarda çok can yakacak ama biraz zaman lazım.

    şimdi sırada bir almamız gereken bir deplasman maçı var. önümüzdeki hafta bu sıkıntının da biteceğini düşünüyorum.

    uzun süredir nevizade geceleri'ni bu kadar erken söyleyememiştik, gönül rahatlığıyla bitirdiğimiz maç olmuştur.
  • 210
    melo melo o o o melo melo

    ligin 4. haftasında, ayın 26'sında, arena'da, ligin en formda takımlarından es es'i ağırladı galatasaray ve 2-0 gibi temiz bir skorla da sahadan galip ayrıldı.

    bu sene, her maçta olduğu gibi bu maçta da iyi başladık, iki oyuncu haricinde. sabri sarıoğlu, gökhan zan. maçın ilk dakikalarında sabri'nin kanadından gelen ortayı saçma bir vuruşla rakibe teslim etti gökhan, ardından kendi hatasını telafi etti ama o pozisyonda o hata olmaz. aradan çok geçmedi ki, bu sefer de orta saha civarlarında kafasıyla ıska geçti topu ve es es'li futbolcu bir anda bomboş pozisyon yakaladı. allah'tan ujfa var yanında da toparladı hatalarını. keza sabri, 4-5 tane güzelim atağı harcadı, bunların üstüne de haliyle baya mırıldanmalar oldu tribünlerde fakat buna rağmen oyundan kopmayıp toparlaması önemliydi.

    kamara'nın da içine messi kaçtı bir ara arkadaş, sol kanattan yardıra yardıra ceza sahasına kadar girdi. sağ taraftan kullanılan duran topu da katarsak, bu bi' kaç pozisyon dışında eskişehir'in başka pozisyonu yoktu maçta.

    selçuk, geldiğinden beri trabzonspor'daki haline oranla çok daha hırslı ve istekli, net biçimde görülüyor bu. takıma katılışıyla birlikte - net biçimde görülen başka bir şey de, antrenmandaki duran top çalışmalarının etkinliği - duran toplardaki etkinliğimiz net biçimde arttı. senelerdir az çekmedik şu duran toplardaki etkisizlikten. engin baytar da dünün iyilerindendi. kazım'a bir şey demiyorum, sağı solu belli olmaz onun şimdi. hakan balta desen, uzun zaman sonra şansımızın yardımıyla attığımız ikinci goldeki şutu çok iyiydi, bir iki iyi pozisyonu onun da var fakat bana top gelmesin diye dua ediyor resmen maç boyunca sol kanatta, yalandan bir iki koşuyor falan o kadar. idare edeceğiz artık ilk transfer dönemine kadar. oyuna sonradan giren emre çolak hakkındaki görüşlerim hala aynı bu arada, sol kanatta bir iki hareket falan yaptı ama, olcan'dan fazlası olamaz.

    oyunu rakip sahaya yığmak istedik genel olarak, en önemli özelliğimiz de bu baskılı futbolumuz olacak fatih terim'le. hedef o. yavaş yavaş da istenilen seviyeye geliniyor. aykut'a en yakın 2 adam zan ile ujfa, maçın neredeyse tamamında, takım her hücuma çıktığında, birbirlerini kontrol ederek orta sahaya kadar geldi mesela. geçen sene schuster de denemişti bu taktiği fakat tam oturtamamıştı ve bol bol gol yiyordu o zamanlar beşiktaş.

    elmander de dün fena değildi, baros'u pek aratmadı fakat çoğu pozisyonda forvet çok boş kaldı, elmander yalnız kaldı. bu takımın yedek oyuncusu olacak adam değil baros.

    baros ile elmander yan yana oynasa, hayat bayram olsa olma mı be?

    gelelim pitbull'a..

    öncelikle maşallah diyerek başlayalım. yüz bin kere maşallah. aranan ön liberodan çok daha fazlası. tribünü ateşlemek mi? her hareketiyle. rakibi bezdirmek, mücadele? hat safhada! takım arkadaşlarının hatalarını süpürmek? kusursuz. ve dahası ve dahası.. attığı goller ve pitbull sevinci de ekstraları.

    bu adam, bedeli ne olursa olsun sezon sonunda bonservisiyle alınmalı. eve gelince izledim, adam maç içerisindeki üçlüde tezahürata eşlik ediyor resmen ağzı döndüğünce, tribüne koysan en çok o bağıracak. sene sonunu beklemekten vazgeçtim, şimdiden alınsın bonservisi!

    melo'nun gol sevinci olay olmuş bu arada. eleştiricekler ya illa, bulacak bir şey bulamadılar melo'da, gol sevincine sataşmalar başladı. beklenir. konuşan konuşsun, fazla takmamalı.

    bu arada melo'nun gol sevincinin neden öyle olduğunu da bilmeyenler için kısa bir özet geçeyim. melo'nun oğlu, melo'ya hep "pitbull" diye hitap edermiş, o da türkiye'ye geldiğinde zaten "bana 'pitbull' deyin" demişti. samsunspor maçından önce de oğlu; "gol atarsan pitbull gibi sevin baba" demiş melo'ya, ve o da onu yapıyor o gün bugündür. uğurlu da geldi, her maç yazıyor. kısa bir bilgi olsun bu da.

    maçtan önce alpaslan dikmen anıldı, es es taraftarı da alpaslan dikmen tezahüratlarıyla destek oldu, gözden kaçmasın bu güzel ayrıntı da.

    maçın genelinde, bir kaç tezahürat haricinde çok silik bir tribün vardı (bu arada şu son zamanlarda söylenen yeni tezahürat tutmaz, en azından futbol maçlarında tutmaz. tam nevizade'lik beste o.) , hele güney tribünü, tam felaket. es es taraftarı 2-0'dan sonra bandoyla birlikte skora aldırış etmeden baya coştu, yalan yok, beğenirim es es taraftarını, bando falan, eşlik edesi geliyor insanın. e memleket takımı bir de :) bülent uygun zamanında, bir de şu şike olaylarıyla adam gibi sempati falan bırakmamıştı tabi, o ayrı.

    arena'daki tribünlere ayrı bir yazı ile daha detaylı biçimde değineceğim..

    son olarak, çok önemli bir konu. kale arkalarındaki engelli tribünlerinin yerleri. tam bir skandal. maçı izlemelerini, sahayı falan görmelerini geçtim, karşı tribünü zor görüyorlar. ille kale arkasına alacaksınız o arkadaşları madem, ya adam gibi, onlara özel, rahatlıkla görebilecekleri bir yer yapın, ya da batıya falan alın, ne bileyim bulun bi' çare. yemin ederim içim cız etti dün onları öyle görünce. sadece durdular oldukları yerde, bir çoğu izleyemedi maçı..

    http://jaimelesport.blogspot.com/...o-o-o-melo-melo.html
  • 211
    sezonun en iyi oyununu ortaya koyduğumuz maçtır. bundan ötesi şu ana kadar iyi diye nitelendirilebilecek oyun sergilediğimiz tek maçtır. futbol evrensel, aklın yolu da bir denir ya hani tribünlere bakınca net gözlemlediğim bir şey var; ilk 10-15 dakka nispeten suskun taraftarlara bakalım bir de 5-6 aklı başında pası yapmaya başladığımız 2. golden sonraki yerinde durmayan taraftarlara. bu tablo bile çok şey anlatıyor bana göre. evet yensen de yenilsen de ona lafım yok. ama 3 sene geçmiş futbolsuz, kriz yüklü, rezilliklerle, kötü ilklerle dolu neredeyse 3 yıl geride kalmış. taraftar artık öyle küsmüş ki futbola ve takıma, iki kıvılcım görse bile coşuyor, istiyor arzuluyor, oyunculardan daha fazla.

    sadece tribünler değil oynanan güzel oyundan da bahsetmek gerekli, galatasaray bu maçta en önemli şeyi yaptı; rakibin orta sahası ile hücum hattı arasını tamamen parselledi. hiç geçit vermedi. güreşçi mehmet yıldız'ın ayağına top gelmedi uzun bi süre. rakibin tehlikeli pozisyonları hep orta sahadan bireysel çalımlar, slalomlar, toplu koşular sonucu meydana geldi. atağa çıkarken ya da geriden yaptığımız 1-2 top kaybı* ile pozisyon buldular. yine de hop oturup hop kalkmadık. çok fazla heyecan yaşamadık. üstelik skibbe gibi takımlarının hücum yönünü iyi kullanan ve geliştiren bir hocaya karşı iyi bir performanstı.

    hücumdaysa olmayacak toplara bile koşan, oyuna bir saniye bile küsmeyen, sürekli pozisyon arayan elmander göz doldurdu. bir de genç ve hızlı olsa yılın transferi diyebilirdik kendisine açık ara. forvet hattındaki çekişme ve tatlı rekabet ortamını çok olumlu buluyorum. mutlaka fayda sağlayacaktır takıma. kazım sürekli geriye koşup top aldı, abartıp sarı kartı görene katar kusursuza yakındı defansta. o da biraz nabza göre şerbet veren iyi oyuna ortak olup kötü oyunda oyuna küsebilen biraz dengesiz bir oyuncu. sabri'ye bir şey diyemiyorum artık. selçuk daha çok sorumluluk aldı, balta iyi oynadı. bireysel performansların yanında engin baytar'a da bir parantez açmak gerekiyor. orta sahada hem savunmada hem hücumda çok faydalıydı. boşa koşmadı, top çaldı ve top dağıttı oldukça etkiliydi. selçuk ve melo'yu rahatlattı. bu ikilinin yanında bu tip maçlarda yekta ve engin dönüşümlü olarak denenebilir kanısındayım. yekta da tekniğini kullanarak rahatlatıyor orta sahayı ama her nedense forma şansı bulamadı henüz.

    sonuç olarak, küçük küçük kesitlerini izlediğimiz iyi futbol ve özlenen galatasaray tribünleri de dışarıdakileri de heyecanlandırdı. özlemiş hatta susamıştık. takım isteyince ne yapabileceğinin farkına varmalı. çalışmaya devam.
  • 214
    alt bostancı hareket amirliğinden kalkan taraftar otobüsüyle gittiğim maç. şimdi bir defa, maça giderken ve gelirken yola herhangi bir ücret vermedim* ). iş çıkışı olduğundan 6.30 otobüsüne bindik. 2. köprüde inanılmaz bir trafik. maça yetişmemiz imkansız. fakat galatasaray yönetimi otobüsün emniyet şeridinden gitmesi için trafikten izin almış. bu sayede hiç beklemeden 45 dakikada stada ulaştık . bu bahsettiğim olay bana mucize gibi geldi. binlerce kişi trafikte sıkışmışken bizim yardıra yardıra yanlarından geçmemiz ve maça saatinde yetişmemiz yönetimin her bir taraftara ne kadar önem verdiğinide göstermiştir.
  • 215
    nerden başlasam nasıl anlatsam, çok karmaşık bir 2 günün sonunda pek de keyifli olmayarak izleyebildim maçı. bir hafta öncesine saralım zamanı; antalya'dan çok sevdiğim dayım gelecekti. "yeğen" dedi (dayı mode on :)) "arena'da maç varsa izleyelim." olmaz mı, tam da geldiğinin ertesi günü eskişehir maçı var. tamam dedim dayı, sen merak etme, gideriz. benim zaten kombinem var, bir tane bilet almak kafi. perşembe biletler gs bonuslulara öncelikli satışa çıktı, e bende de var gs bonus, alırım dedim rahat rahat. ama ne mümkün. biletix denen rezillikten bilet almak deveye hendek atlatmaktan daha zor. taraftar numarasının girildiği ekranı aşamadım bir türlü. ne yaptıysam olmadı, telefon zaten düşmüyor. neyse ki öğlen capitol civarında bir işim vardı, gitmişken uğradım capitol biletix'e bileti aldım. operasyon tamamdı, pazartesi dayımı arena'da ağırlayacak olmanın mutluluğu ile işe döndüm.

    hafta sonu geldi, pazar sabahı aslan parçam can'ın ateşli haliyle uyandık. bütün gün yandı yavrucak, 39'lara çıktı ateşi. mecburen akşam acile götürdük. boğazında ve biraz da sağ kulağında enfeksiyon var dedi doktor. antibiyotik ve ateş düşürücü şuruplarla eve döndük. o gün dayım da istanbul'a inmişti. ertesi gün maç günü. işe hazırlıklı geldim, akşam maça gidecek gibi ama aklım evde. can nasıl oldu merak etmekten maçı filan düşündüğüm yok. gelen haberler hiç iyi değil. ateşi düşmüyor, akşam maça gitmesek mi ki? dayıma nasıl söylesem durumu? aradım, dedim dayı böyle böyle, akşam maçı evde seyretsek mi? çok daha iyi olur yeğen demesiyle derin bir oh çektim. derken evden başka bir bomba haber geldi; can düştü başını kalorifere vurdu. apar topar koştum eve maça zaten gidemeyecekmişiz. yemişim maçı can'ımdan değerli mi? gittik yine acile, doktor baktı neyse ki önemli bir şey yoktu. 24 saat takip edin, kusma-bulantı vs olursa getirin dedi. döndük eve. dayım da eve gelmiş, hoş geldin beş gittin derken yavaş yavaş maç havasına girelim dedim. açtım tv'yi, o da ne?? yayın yok... kullandığım sistemin üyeliği bitmiş. hay bin kunduz! evdekiler maça gidin diyor ama bilet iş yerinde, saat olmuş 19:00, mümkün değil yetişemeyiz. digiturkwebtv'den maçı satın alayım dedim. digiturk üyeliğim ile oluşturduğum bir üyeliğim vardı, onunla alayım maçı dedim ama aksilik orada da buldu beni. saçma sapan hatalar verip işlem yapmama izin vermedi. dedim bu işte bir iş var, bu maçı seyretmememiz gerekiyor sanırım. ama dayıya da ayıp olacak... yeni bir üyelik oluşturup maçı satın aldım. bu arada saatler de 19:50 olmuştu. ucu ucuna yetiştik maça. bilgisayarı da tv'ye bağladık mı tamam derken bir de baktım ki görüntü rezalet. mozaikleniyor, hemen sd görünüme geçtim, nispeten daha iyi ama tam ekran seçeneği yok, saçma sapan bir görüntü ile maçı izledik. bu kadar hikayeden sonra maça gelirsek:

    hazırlık maçlarından sonra izlediğim en iyi galatasaray'dı. savunmada servet'in yokluğu her haliyle belli oluyordu. savruk servet yerine gladyatör ujfalusi geçince savunma toparlanmış göründü. sabri ait olduğu mevkide daha iyi görünürken, hakan balta da gün geçtikçe iyiye doğru yol alıyor görüntüsü içindeydi. bunda riera'nın etkisi olduğunu söylemek mümkün. ön alanda yaptığı baskı ile arkaya fazla iş düşmemesine ve bu sayede hakan'dan beklenen bindirmelerin gelmesine yardımcı oluyor riera. netekim ikinci gol, hakan'ın sağ ayağından çıkan şutun direkten dönmesi ile oldu. gökhan zan da yanında çakma ayıboğan yerine harbi ayıboğan olunca çok sırıtmadı. golünü attı ama kritik bir iki hatası var ki ujfa olmasa yine sıkıntıya girebilirdik. ujfa demişken; sezon başında forlan-reyes-ujfalusi üçlüsü için ispanya'ya gidip sadece ujfa ile dönen yönetime 3'ün 1'i diye yüklenenlere nazire yaparcasına faydalı olmaya devam ediyor. sağ bekte gösterdiği performanstan sonra bu maçta da ligin güreşçilerinden mehmet yıldız'a göz açtırmadan hiçbir pozisyonda ezilmeden işini yaptı. aykut'un rahat bir maç çıkarmasını sağladı. yanına iyi bir stoper daha koyabilirsek kaleciye ihtiyacımız kalmaz neredeyse.

    orta sahada yeri garanti olan selçuk ve melo'nun yanında denenen sabri ve eboue'den sonra sıra baytar'daydı. henüz fizik olarak hazır olmasa da hem sabri'den hem de eboue'den daha uygun olduğunu gösterdi bu bölgeye. maçı tamamlayamamasında fiziksel olarak yeterli seviyede olmamasının etkisi büyük. hazır olduğunda o bölgenin banko adamı olabilir. pitbull'a söylenecek laf bulmak çok zor. kiralık bir oyuncunun takımı bu kadar benimsemesi, bu kadar sahiplenmesi görülmüş müdür ben bilmiyorum. adamım benim bu sene forma almayacaktım ama bu adam bana forma aldıracak gibi ve ilk defa hayatımda formaya futbolcu ismi yazdıracağım.

    kazım ilk 3 maçtan daha derli toplu bir görüntüdeydi. özellikle savunmadaki müdahaleleri çok yerindeydi ama hücumda biraz daha toparlaması şart. riera'nın da henüz uyum sürecini atlatamamış olması nedeniyle, ilerideki tek forvet oynayan adam hep yalnız kalıyor. kanatlarımız işlemediği için uçamıyoruz. bu da zamanla aşılacaktır.

    maçın orta bölümünde oynanan oyun 96-2000'lerden esintiler sunuyordu. toplu rakibin başında biten 3 kişi ve sahanın her bölümünde yapılan pres ile kazanılan toplar iyi kullanılmaya başlayınca daha rahat maçlar seyredebileceğiz. temponun bütün maça yayılabilmesi için biraz daha sabretmemiz gerekiyor. yorulduğu için oyundan çıkmak isteyen oyuncuları ısrarla oyunda tutan terim belli ki onları zorlayarak kondisyonlarını artırmak istiyor. skor üstünlüğü de olunca bunu yapmak rahat tabi, bir şey demek düşmez bize.

    şimdi deplasmanda kazanma zamanı. ilk iki deplsamanda alınan kötü sonuçlardan sonra ankaragücü'nü yenip içeride bursa maçı ile zirveye doğru yol almaya başlamak lazım. captano'nun da dediği gibi; şikecileri kurtarmak için uydurulan play-off zırvası bizim işimize yarayacak bu gidişle. yeniden yapılanma senemizde bu piyangoyu iyi değelendirmek lazım.

    http://thisisthebesttillwedobetter.blogspot.com/...0-eskisehirspor.html
  • 217
    doğu tribünü 2. sıradan izledim. doğu tribününe gelenlerin artık futbolculara küfür etmek için geldiğini düşünüyorum. gökhan'ın golünden bir iki dakika önce arkamdaki adam ayağa kalkıp "... fenerlisi ... git şu takımdan, sattın geçen sene fener maçını!" dedi. golden sonra "çok da küfür ettik ama attı ... fenerli" deyince iyice sinirlerim hopladı. arkadaş orada küfür etmenin ne anlamı var? futbolcular çok rahat duyabiliyor kanatlara geldiğinde. adamın moralini bozmanın ne anlamı var?
  • 218
    seneye juve ile pazarlık sorasında geçecek olan konuşmayı şimdiden veriyorum. merhaba biz melo'yu almaya geldik, acep ne kadar? 30 milyon euro. alıyoruz.
    yakın zamanda kadar bu kadar keyif aldığım bir maç hatırlamıyorum. bir de melo var ki gerçekten ne kadar isterlerse istesinler çatır çatır para basılıp alınacak adam. saha içerisinde nerede eksik var orada yardıma gelen bir melo var. saha içerisinde yaptıklarıyla her hafta rıdvan dilmen'e de ayrı bir kapak giydirmektedir. melo golcü değil, melo hücuma çok katkı sağlayamaz, melo sadece geride adam akıllı iş yapar, defansiftir diye yaptığı yorumlar bir bir elinde patlamaktadır.
  • 220
    galatasaray – eskişehirspor : 2-0

    yine içerde, yine galip galatasaray ve galibiyet güzel şey. ne tuhaf bir galatasaray taraftarının “galibiyet güzel şey” demesi. ya ne olacaktı ki? gençliğimde işler böyle değildi işte. anadolu takımlarına hele ki içerde puan vermek pek olacak iş değildi, böyle alıştık biz. hele ’96 galatasaray’ından sonra alışkanlık arttı tabii. geçen sezon ki travmayı daha iyi çözümleyebiliyorum şimdi.

    galatasaray yine 4-3-3 başladı. sayılar takılan bir adam olmadığım için bunun aslında orta saha üçlüsünün alanı serbest paylaştıkları, forvetin içine girmeye çalıştıkları bir oyun şekli olduğunu bilmek lazım. bunun mutlaka fitbol literatüründe isimleri vardır, saha içinde önemi yoktur.

    eskişehirspor güçlü ve sert bir takım. sezon başında yaşadıkları sarsıntıları atlatmış gözüküyorlar. ancak nasıl bir futbol görüşü varsa kulüpte, bülent uygun yerine skibbe geldi. 180 derece farklı tipte hocalar olduğunu söylemeye gerek var mı? ancak es-es hala skibbe takımı değil. bu aşamada olması da güç zaten.

    biz galatasaray’a bakalım. takım her geçen gün bir şeyleri düzelterek devam ediyor. bu maçta savunmada neredeyse hiç pozisyon vermeden oynadı mesela. bunda en büyük etken orta sahanın engin’le daha dinamik hale gelmesi ve ujfalusi’nin savunmayı yönetmeye başlaması. savunmanın güvende olmasıyla orta sahada daha rahat oynayabiliyor. yani orta saha savunmayı, savunma orta sahayı direkt etkiliyor.
    melo ve inan gün geçtikçe daha uyumlu oynamaya, kimin gidip kimin kalacağına daha kolay karar vermeye başladılar. zaman ilerledikçe otomatik hale gelecektir.
    melo’nun topa sert ve hırslı futbolu inan’ı da etkiliyor, orta sahada birlikte kavga veriyorlar. topu da iyi kullandıkları için orta sahayı tamamen ele geçirmemizi sağlıyorlar.

    takımda hala yavaş hareket etme, boşa çıkmama sorunu sürüyor. çünkü, kanatlardaki iki adam riera ve kazım henüz istenen düzeyde değil. kazım maça tutuk başlıyor, sonra performansı artıyor. riera ise hala güçsüz.

    güç demişken, takım çok güçlenmiş geçen seneye göre. eskiden kendi omuz atıp yere düşenler gitmiş, yıkılmayan omuzlar gelmiş. dün maçın hakemi bir çok kez omuz omuzalarda aleyhimize yanlış karar verdi. takım öyle güçlenmiş ki, emre çolak bile.
    hele ujfalusi. mehmet yıldız’ın en büyük özelliği gücü, ama dün hiçbir omuz omuzayı ujfalusi bırakmadı mehmet’e. ujfa, sadece gücüyle oynayan bir oyuncu değil, sezgileri de, pozisyon bilgisi de çok iyi, hızı da mehmet’ten fazla. bu sebeple hep üstün oynadı mehmet’e karşı.

    takımda üç oyuncu var ki, mevkilerinin bütün gereklerini yerine getirebiliyorlar. inan, melo ve ujfalusi. takımı dikine ortadan bölen hatta olmaları çok önemli, bir de santraforun bütün gereklerini yerine getiren bir oyuncumuz olsa takım çok daha iyi olacak. bununla birlikte elmander gücüyle, azmiyle takıma çok şey kattı dün. kazım ve riera’nın formlarını bulması ve hatta engin’in form tutmasıyla takımın çehresi çok değişecek.

    dün fatih hoca bazı oyuncuları uzun süre değiştirmedi, aldığı oyuncuları bazıları beğenmedi. ama unutmamak lazım, oyun 2-0 ve hala oyun üstünlüğü bizdeyken ve kritik oyuncular düşüş göstermemişken, bazılarını takım sırtında taşıyabilir.
    örneğin kazım özellikle ikinci devre oldukça düzelmesine rağmen riera etkisiz oynamaya devam etti. hoca 86’ya kadar değiştirmedi, yerine de emre çolak’ı aldı. ikisi de hocanın oyuncularını kazanmak için yaptıklarından. giren de çıkan da.
    engin de çok yoruldu ve kramp girdi, bu yüzden çıktı. sahanın her yerini gezen adamdı çıkana kadar. kuvvetlendiğinde santrfor arkası oynayabilecek bir oyuncu. takımda engin’den daha iyi top taşıyabilecek oyuncu yok. henüz bunları yapmak için tam hazır olmadığı için, fazla top taşımadı, daha fazla pas yaptı.
    hakkındaki en büyük soru işareti, arıza bir adam olmasıydı. oyundan çıkarken fatih hocaya “kusura bakma” demiş, iyi bir işaret.

    başta da dediğim gibi, takım gün geçtikçe ilerliyor. iki yıldır kaybolan özgüven geliyor yavaş yavaş. pazar günkü ankaragücü önemli bir fırsat. deplasmanda alacağımız galibiyet takımın güvenini arttıracaktır. aslında karabük deplasmanında da kazanırdık eğer muslera atılmasaydı, bu hafta gereğini yapma zamanı.
    takım diğerlerine bakıldığında puan olarak geride olabilir, ama bütün maçı kendi ceza sahası üzerinde oynayıp kazanmaktan daha önemlisi, oyunu zorlayarak kazanmak, böylesi bir oyunda puan kaybedilse de olur ama özgüvenimize zarar verir.

    şikecileri kurtarmak için kurulan play-off tezgahı hiç hesapta olmayan bir şekilde galatasaray’ın elini rahatlattı. sonuçta yeni kurulan bir takımız. fatih hoca da denemelerini rahatça yapabiliyor.

    *
App Store'dan indirin Google Play'den alın