2011-12 Türkiye Süper Lig 8.Hafta Maçı
20:30 Ali Sami Yen Arena
2 - 4
  • 228
    fenerbahçe'nin beşiktaş ile berabere kalmasıyla pek birşey kaybettiğimiz söylenemez. bence kazandığımız daha çok şey var.

    evvela camia olarak hakemlere karşı ortak bir tepki dile getirdik, tavır aldık. bundan sonra hakemlerin daha dikkatli olacağını düşünüyorum. kazanım 1.

    servet denen kişiliksiz herifin ne mal olduğu artık ayan beyan ortaya çıktı. imparator görmüştür ve gerekeni yapacaktır. artık servet illetinden kurtulduk sayılır. kazanım 2.

    gökhan zan'ın sakatlanmasıyla stoperde ceyhun veya semih'e şans doğdu. ujfalusi'nin yanında iyi performans sergileyeceklerine inanıyorum. en azından öğrenmeye açıklar. ujfalusi onlara birşey dediğinden tereddütsüz yapacaklardır. servet gibi gökhan gibi yaşı büyük adamlar takmazlar.

    eboue geldiğinden beri neredeyse ilk defa sağ bek oynayacak. onun performansını görme imkanımız olacak.

    takıma yeni katılan oyuncuların takıma bağlılığını görmüş olduk. elmander'inden melo'suna, ujfalusi'sinden muslera'sına kadar herkes sanki kırk yıllık galatasaray'lıymış gibi mücadele ettiler. asla pes etmediler.

    belki 3 puan kaybettik ama takım olma yolunda ciddi yol katettik. en azında terim'in kaybetsekte alkışlanacak performans ortaya koyacak takım yaratacağım demesi boşa değilmiş. onu gördük. *
  • 229
    felipe melo, maçtan sonra yaptığı açıklamada ”bu hakemin yapmış olduğu ne birinci hata, ne ikinci hata ne de üçüncü hata. maç içerisinde bir çok hata yaptı. hal böyle olunca, anlayış göstermemiz zorlaşıyor”’ minvalinde birşeyler söyledi.

    geçen sezon galatasaray’ın bir çok maçında hakem hatası yaşandı galatasaray aleyhine. takım kötü olduğu için, bu ne medyada çok fazla yer buldu ne de taraftarlar bu hataları çok fazla dile getirdi. tabi bizim yıllardır bildiğimiz şeyleri 3 temmuz’dan sonra cümle alem öğrenince, bu hakem hatalarının nasıl olduğunu az çok anlamıştık.

    ancak unutulan çok önemli bir şey var. geçen seneki galatasaray ile bu seneki galatasaray farklı. hem yönetimsel bazda hem teknik heyet olarak, hem de oyuncu kadrosu olarak.

    geçen sene yapılan kıyıma ses çıkmadı diye, bu sene de aynı tavrı takınmaya kimse kalkışmasın çünkü karşılarında çok farklı bir galatasaray bulacaklar.

    bazılarının lehine hakem hataları haftalardır olurken, galatasaray’ın başta karabükspor maçı olmak üzere, daha sezonun başı olmasına rağmen 3 maçta katletildiğini görüyoruz.

    zaten temiz bir ligde oynamıyoruz. varolan kirliliği temizlemek yerine, kafasını kuma gömenler sebebiyle, ligimiz daha da kötü bir hal aldı. ve malesef ki hakemler tarafından bu rezil ortam daha da başka boyutlara götürülüyor.

    ali dürüst’ün de maçtan sonra söylediği üzere, futboldaki bu kirli oyunların içinde galatasaray’ın olmaması ve yine bu pisliğin içinde olanların galatasaray’ı bu kaosun içine çekememesi, bazılarının çok zoruna gitmiş olacak ki; türlü türlü yollardan galatasaray’a zarar vermeye çalışıyorlar. ancak bunu yine başaramayacaklar zira galatasaray bu iğrenç oyunun asla bir parçası olmayacaktır.

    olayın futbol yönüne gelirsek;

    galatasaray’ın antepspor maçında çıkan kadrosu, kısa sürede fatih terim tarafından oluşturulan ideal kadrodur. bu kadro haftalarca üst üste oynadığı için, birbirlerini iyi tanıyorlar ve saha içinde çok daha faydalı oluyorlar. nitekim kazım’ın sakatlanıp çıktığı pozisyona kadar galatasaray çok iyi bir futbol oynuyordu. ancak ne zaman kazım sakatlanıp çıktı, yerine eboue girdi; bazı şeyler gerilemeye başladı.

    bunun temel nedeni eboue’nin galatasaray’ı yavaşlatan bir oyuncu olması.

    eboue gerçekten yavaş bir oyuncu( en azından galatasaray’da oynadığı süre içerisinde öyle). bunun yanı sıra yaratıcı bir oyuncu da değil ve attığı pasların birçoğu yanlış yerlere gidiyor. transfer olduğu ilk gün, birçok mevkide oynayabiliyorum demişti fakat geçen süre içerisinde bu söylemin doğru olmadığını gördük. kanımca, eboue’den orta saha çizgilerinin ilerisinde faydalanmak mümkün değil. zira, kendisi galatasaray’ın benimsemeye çalıştığı oyun anlayışına ters bir yapıya sahip ve bu da galatasaray’a çok ciddi zarar veriyor.

    galatasaray, şu an takım olma yolunda hızla ilerliyor ancak takımdaki en büyük eksiklik yaratıcı oyuncunun olmaması. kanatlarda oynayan albert riera ve eboue, galatasaray’a yaratıcılık getiremediler şu ana kadar. bu da galatasaray’ın hücumda pasif kalmasına sebebiyet veriyor.

    kazım çok yaratıcı ve çok hızlı bir oyuncu mu, hayır. fakat oynadığı süre içerisinde oynadığı kanada canlılık getirebiliyor. kendisine bir de engin ile elmander’in presleri eklenince galatasaray topu kazanma konusunda sıkıntı çekmiyor ve elde ettiği topu da gayet yararlı kullanıyor.

    galatasaray’ın oyunu 2-2′ye getirdiği dakikaları iyi irdelemek lazım. o dakikalarda, sabri sağ kanatta kendini bulmuştu ve elmander’in golünde bireysel çabası ön plandaydı. çünkü sabri, galatasaray’a yaratıcılık getirdi ve galatasaray’ın saha içinde sahip olamadığı en önemli eksikliğine bir nebze de olsa çare oldu. bu da, galatasaray’ın 10 kişiyken dahi rahat bir şekilde gol ve pozisyon bulmasını sağladı.

    o haksız kırmızı kart olmasa, momentumu eline geçirmiş galatasaray’ın 3. golü bulması işten bile değildi. çünkü geçen senelerin aksine daha mücadeleci bir galatasaray ve buna artı olarak sağ açıkta kendini bulan bir sabri vardı.

    puan kayıpları tabiki önemli ancak fatih terim’in sene başında söylediği bir söz vardı. takım kaybetse de, taraftarın ”helal olsun” diyeceği bir takım yaratacağım.

    sanırım galatasaray, fatih terim’in bu tanımına uyan bir takım olma yolunda hızla ilerliyor.
  • 232
    haksız kırmızı kart ya da maçı doğrayan diğer hataların hepsini geçtim , 2 farkla mağlup olan ve 9 kişi kalmış bir takımın maçının sonuna 5 dakika uzatmanın adı her dilde aynıdır. bakın diğer kararları söylemiyorum bile , sırf bu kararın bile adı bellidir , niyet bellidir.

    not : o son 5 dakika hariç bütün maç gol atmayı düşünen , ne 10 ne 9 kişi kaldığında geri çekilmeyen bir takımım olduğunu görmek bana yetti. gerisi hikaye.
  • 234
    sahada futboldan başka her şey vardı, tek eksik olan da futboldu belki de. ben kendimi bildim bileli hakemler ülke futbol gündeminin hep en tepesinde olmuştur. çıkan kırmızı kartlar, verilmeyen/verilen penaltılar, hatalı iptal edilen goller gibi bir sürü karardan ötürü çocukluğumuzda pazartesi günleri okula gidip de arkadaşlarımız ile o haftanın kritiğini yaparken odak noktası genel de hakem olmuştur. sezon öncesi nasıl ki takımlar hazırlık kampları yapar, yeni sezona yaptıkları antrenman ve özel maçlar ile hazırlanır; hakemlerin de yaz döneminde kampa girip yeni sezona hazırlandıkları haberlerini okuruz. ciddi merak ediyorum, o kamplardaki eğitim programlarında neler konuşuluyor, hakemlere ne talimatlar veriliyor. çünkü maç sonucuna direkt olarak etki eden hakem hatalarının bu kadar çok olması normal değil, zaten biliyoruz gerçek sebeplerini de insan yine de masum düşüncelerle sorguluyor. şu ülke futbolunu kirleten, insanları futboldan soğutan 2 şey var nezdimde; birisi fenerbahçe, diğeri de hakemler. zaten hakemleri, mhk'yı ve federasyonu dolaylı yoldan etkileyen lobide de fenerbahçe parmağı olduğuna göre asıl suçluyu bulduk, biliyoruz.

    konuyu hakemden açtım, hakemden devam edeyim. eski mhk başkanlarının önemli hakem hatalarından sonra kürsüye çıkıp hakemlerine güvendiklerini, onların da insan olduğunu, bu tip hataların hemen hemen her ligde olduğunu belirtiyorlar. doğrudur, çoğu ligde oluyor fakat nadiren oluyor. örnek olarak ilk aklıma gelen hangi sezonda olduğunu hatırlamasam da premier lig maçı manchester united - newcastle arasında oynanan bir karşılaşmada hatalı ofsayt kararıydı; diğeri de 2010 dünya kupası play-off maçında irlanda - fransa arasında oynanan elle atılan goldü. illa ki hatalar oluyor, olacaktır fakat bizim hakemlerimiz yönetecekleri karşılaşmaya çıkarken kafalarındaki ses ''bu maçta odak noktası sen olmalısın'' gibi bir talimat veriyor sanırım. tribündeki ve televizyon başındaki taraftarların dikkatini, sahadaki 2 takımdan ve 22 oyuncudan daha fazla çekmek istiyor. teşbihte hata olmaz diyerekten bunu mahallede arkadaş grubu arasında geri kalmış, dışlanmış, kendi fikirlerini diğerlerine geçiremeyen küçük, pasif çocuğun dikkat çekmek için yaptığı abukluklara da benzetebiliriz. bu kadar egoya, dikkat çekmeye çalışmaya gerek yok. nasıl ki futbol basit oyunmuş, hakemlik ondan da basit. tek yapman gereken pozisyonu takip etmek, hızlı ve olabildiğinde doğru karar vermek; senin doğruların değil futbolun kendi doğruları var ve senden de buna göre hakemlik yapman isteniyor. açalım bir şampiyonlar ligi maçı izleyelim, 90 dakika boyunca sahada hakemin dolaştığını bile unutuyoruz bazen, sadece futbola odaklanıyorsunuz. hakem ise sadece maçı yönetiyor, dikkat çekmeye çalışsa pekala başarabilir bunu. işte bu yüzden bizim hakemlerimizden bir bok olmaz.

    sahada futbol yoktu arkadaş, hafta içi olmasına rağmen tribünleri dolduran 30 bin taraftar futbol izlemedi, tiyatro izledi. ama tiyatro izlemek istemiyoruz biz, galatasaray'ı izlemek için oradaydık ve bazı emirler almış abdullah yılmaz da bunu engelledi. açıkçası kendimi onun yerine koydum ilk yarı bittiğinde tüm stadyum onu yuhalarken, nasıl bir rahatlık, nasıl güçlü bir psikolojidir. aldığı sıcak paranın ve üstlerine yaranmış olmanın verdiği huzur mu onu bu kadar rahat tutan? mhk başkanı da maçtan sonra abdullah yılmaz'ın hatalı kararlar verdiğini ve kötü bir yönetim sergilediğini söylemiş fakat kendisi oraya hakemlik yapmaya, maç yönetmeye gelmedi, galatasaray'ın yoluna taş koymaya, bizi engellemeye geldi. bu 90 dakika itibari ile başardı mı, evet. fakat uzun vadede başarılı olabilecek mi? asla hayır. 10 kişi mücadele ederken elmander'in golü ile beraberliğmizi sağladığımızda tribünde hemen solumda bulunan ve hayatımda o ana kadar hiç görmediğim birinin, gol sevincini yaşarken tutup da beni alnımdan öpmesi, takımın 9 kişi kaldıktan sonra bile gaziantep kalesine yüklenmesi ve pozisyona girmesi, kenetlenme duygusu ve takım olma bilinci... işte bunları abdullah yılmaz da dahil hiçbir hakem değiştiremez, yok edemez.

    son paragrafı da gaziantepspor'a ayırmak istiyorum; haklı bir galibiyet aldıkları yanılgısına düşebilirler, gaziantepspor'a hakkını verdiğim tek bölüm 2 gol bularak üstünlüğü yakaladıkları 5-6 dakikalık dilim. daha sonra zaten taraftar desteği ile ortaya koyduğumuz mücadele ve kazanma arzusu bize maçı getirebilirdi, hakem yeniden devreye girip de son ve en ağır darbeyi sabri'yi oyundan atarak indirdiğinde gaziantepspor da yeniden üstünlüğü ele geçirdi. akıllı oynadıklarını söylemeliyim fakat futbolun ahlak tarafı da var. maçta 2 farklı skor üstünlüğünüz varken 9 kişi kalmış rakibinizin üzerine hala gol bulmak için gidiyorsanız ahlaksız takımsınızdır. gaziantepsporlu oyuncular 5'i de bulabilirdi, 6'yı da; sonuçta alacakları puana ilave olmayacaktı ekstra golleri ve biz de galatasaray olarak büyüklüğümüzden zerre kayıp vermezdik. ama ahlak, yalnızca rakibe saygı ve ahlak.
  • 237
    --- alıntı ---

    profesyonel futbol disiplin kurulu'nun 01.11.2011 tarih ve 25 sayılı toplantısında almış olduğu kararlar aşağıda belirtilmiştir.

    1- galatasaray a.ş.'nin, 26.10.2011 tarihinde oynanan galatasaray a.ş. - gaziantepspor spor toto süper lig müsabakasında, taraftarlarının neden olduğu çirkin ve kötü tezahürat nedeniyle takdiren 30.000.-tl para cezasi ile cezalandırılmasına,

    aynı müsabakada galatasaray a.ş.'nin, taraftarlarının neden olduğu saha olaylarından dolayı takdiren 5.000.-tl para cezasi ile cezalandırılmasına,

    aynı müsabakada galatasaray a.ş.'nin, takım halinde sportmenliğe aykırı hareket nedeniyle takdiren 11.250.-tl para cezasi ile cezalandırılmasına,

    cezaların birleştirilmesi suretiyle galatasaray a.ş.'nin toplam 46.250.-tl para cezasi ile cezalandırılmasına,

    aynı müsabakada galatasaray a.ş. antrenörü hasan gökhan şaş'ın, müsabaka hakemine yönelik sportmenliğe aykırı hareketi nedeniyle takdiren 1 resmi müsabakada soyunma odasina ve yedek kulübesine giriş yasaği cezasi ile cezalandırılmasına,

    karar verilmiştir.

    --- alıntı ---

    *
  • 240
    "takımca sportmenliğe aykırı davranmak" diye bir suçtan haberdar olmamı da sağlamıştır ya, bana karada ölüm yok hacı.

    ulan şu cezayı veren dallamaya sormazlarmı sportmenliğe aykırı davranan hakemin o kadar mı cibiliyetsiz de sportmenliğe aykırı davranana cezasını vermiyor? ki verdi s.kinin keyfine göre de olsa. ulan ben anlamıyorum madem 12bin lirayla takımca hoca s.kebiliyoruz neden itiraza ayrıca kart veriyor ki bu herifler abi? ya yemin ederim ben bir penis anlamıyorum şu heriflerin yaptığı işten. hasan şaş sportmen değildi ceza verdin sabri sarıoğlu değildi ceza verdin fernando muslera değildi kart verdin e hıyarağası üstüne para ne olm lan puan da silin allahınızı severseniz ya.
  • 241
    hakemin neden olduğu çirkin ve kötü tezahürat nedeniyle takdiren 30.000.-tl para cezasi ile cezalandırılmasına,

    aynı müsabakada mhk'nın, hakemlerinin neden olduğu saha olaylarından dolayı takdiren 5.000.-tl para cezasi ile cezalandırılmasına,

    aynı müsabakada mhk'nın, takım halinde sportmenliğe aykırı hareket nedeniyle takdiren 11.250.-tl para cezasi ile cezalandırılmasına,

    karar verilmemiştir.
  • 242
    --- alıntı ---
    futbol, kötü şey değil. sokağa ilk çıkılmaya başlanan yıllarda arkadaşlarıyla futbol oynayıp gol atan çocuğun yüzündeki mutluluk,nasıl kötüye dönüşebilir? hiçbir açıdan mümkün değil. sonraları bir takımı sevmek, kazanınca sevinmek, kahrolmak yenilince, karşılıksız sevmek, asla sevilmeyeceğini bilerek sevmek, hiç almadan hep vermek, bu yüce duygular nasıl kötü olabilir? olamaz. ancak kötü amaçlara alet edilebilir. ve ediliyor da. buna rağmen sevmek, o bile güzel, çok güzel. futbol çok güzel şey.

    ama ya bu oynadığımız... baştan aşağı yanlışlarla dolu bizdeki. garip ülkeyiz vesselam. bu kadar güzel bir oyunu, bu kadar olumsuz duygular yaratacak kıvama getirmek hakikaten büyük maharet. nereden tutsan elinde kalır derler ya, bir yerinden tutalım mesela. bu memlekette yönettiği maçların önüne geçen, oyundan çok kendisini konuşturan, düdüğünü asmak zorunda kalan ne kadar hakem varsa şimdi stüdyo koltuklarında oturmakla meşgul. böyle bir yol var; açılmış, gidilmiş, ucunda yeşil ışık bulunmuş. gaziantepspor maçıyla birlikte türkiye yeni yıldızıyla tanıştı işte. başrolde abdullah yılmaz, performansıyla harikalar yaratan yardımcı oyuncusu serdar diyadin ile birlikte şöhrete kavuştu. yaptıklarının yanına kar kalacak olması bile türkiye'de futbolun verdiği rahatsızlığın, verdiği keyiften fazla olma sebebi.

    yine türkiye'de bir algı var. hakem konuşmak, futbolda istenmeyen bir davranış olarak görülmekte. ama kazın ayağı öyle değil.biz de hakem konuşmak istemiyoruz elbette. hakem konuşmak istemiyoruz demek,artık hakemler adil maç yönetsin, hala mutlaka olacaktır ama bunun asgariyete indirilmesi için bir şey yapılsın demek.bunlar olmuyorsa, hakem konuşmamak bir kendini frenleme biçimi olarak baki kalacaktır. buna dair bir umut, şimdilik görünürde yok. işte bu yüzden, hakem konuşuyoruz. çünkü bu şartlarda daha anlamlı bir konu yok.

    bir şey hariç, alışık olduğumuz bir tek şey... bu sezonun da kaderi belli oldu. en sevdiğimiz galatasaray, en sevdiğimiz halinde şimdi. bilirsiniz don kişot'u, dönemin ispanya'sında sistemden rahatsızlık duyan kitleyi temsil eden yiğit kahramanı. sisteme, yani yel değirmenlerine karşı savaşını bilirsiniz. galatasaray, bir kez daha imkansızı başarmaya soyunuyor şimdi. bir kez daha yel değirmenlerine karşı savaşıyor. tek başına. dimdik. bir kez daha kazanacak. ama kazanmaktan önemlisi, bir kez daha savaşacak.

    ne demişti ortaçgil?

    ve sen, ben; değirmenlere karşı
    bile bile birer yitik savaşçı
    akarız dereler gibi denizlere
    belki de en güzeli böyle...
    --- alıntı ---
    atahan altınordu
    galatasaray dergisi
App Store'dan indirin Google Play'den alın