• 72
    [biçim]
    takım // puan // atılan gol // yenilen gol // averaj
    1) benfica 9 7 4 3
    2) a.madrid 7 7 2 5
    3) galatasaray 4 5 7 -2
    4) astana 2 2 8 -6
    [/biçim]

    eminim herkes bu hesabı yapmıştır ama gün boyu akıllarda duracağına burada dursun diye yazıyorum. şimdi gruptan çıkmamız için gerekenlere baktım. şunu söyleyeyim bazı seçenekler mevcut ancak bu yola çıkarken öncelikle her seçenek için atletico madrid'i yenmemiz gerekiyor. beraberlik halinde üst tur için hiçbir ihtimal kalmıyor. ayrıca her ihtimal için de astana'yı da yendiğimizi varsayarak yazıyorum. 2. seçenekte çarşı karışıyor. çok enteresan bir durum söz konusu buyurunuz.

    1. seçenek;
    a.madrid'i 3 farklı ya da 3'ten fazla gollü olmak koşuluyla 2 farklı yenersek direk önlerine geçmiş oluyor ve çok olası bir astana galibiyeti ile diğer maçlardan bağımsız olarak gruptan çıkıyoruz.

    2. seçenek;
    a.madrid'i 2-0 yenersek onlarla aramızda 3 gol averajı kalıyor ve bu durumda astana'yı oldukça farklı yenmemiz gerekiyor. bu ihtimalde atletico madrid son maçta benfica'ya puan kaybederse zaten puan olarak onları geçeceğimiz için alacağımız 3 puan yetiyor. atletico madrid kazanırsa -örneğin 1 farkla kazandı diyelim- bizim astana'yı 4 farkla yenmemiz gerekiyor ki averajlar da eşitlensin. averajlar eşit olunca gol sayılarına bakılıyor ve en az 4 attığımızı varsaydığımız için atletico madrid'i geride bırakıp üst tura çıkıyoruz.

    yine bu seçenekte benfica'nın astana maçındaki puan kaybıyla (ki gayet olası bir durum bu) çarşı karışıyor ve son maçta atletico madrid ile benfica birbirlerini yerlerken biz o kadar da gol hesabı yapmadan üst tura çıkıyoruz.

    ancak bu seçenekte şöyle bir ekstrem durum olabilir; astana - benfica 1-1 berabere bitti. atletico madrid - benfica maçını atletico 2-1 kazandı diyelim. biz de astana'yı 3-0 yendik. 3 takım da 10 puanda oluyor. 3 takımın da ikili averajları eşit oluyor. ve puan tablosu şöyle oluyor.

    [biçim]
    takım // puan // atılan gol // yenilen gol // averaj
    1) a.madrid 10 9 5 4
    2) galatasaray 10 10 7 3
    3) benfica 10 9 7 2
    [/biçim]

    görüldüğü gibi çarşı karışıyor. şimdi sizin kafanızda iki tane soru işareti var (bir, dayak nedir? tamam tamam). 1; üç takım da aynı puanda olunca ikili averaj es geçilip genel averaja mı bakılıyor ki ben öyle dizdim. yoksa üç takım da aynı puanda olunca ikili averaj es geçilip üçlü averaja mı bakılıyor? zaten ikili averaj es geçilmeyip bakılsa bile verdiğim skorlarda herkes birbirini, kendi aralarındaki maçlarda aynı skorlarla yendiği için ikili averaj ihtimali es geçilmiş oluyor. bu durumda genel averaja mı yoksa üçlü averaja mı bakılıyor? 2; ya beyler bu üçlü averaj neydi? baktım baktım farklı şeyler yazıyor.

    bir de bakın bunu iyi dinleyin; madem üçlü averaj, 3 takımın kendi aralarında yaptığı ve her bir takım için 4'er maçla oluşan puan ve averaj durumu, bu durumda her takım birbirini 2-1 yense ne olacak? yani üçlü averaj ile oluşan puan ve averaj durumunun eşitliğinden bahsediyorum. cevap veriyorum, genel averaja bakılır. o da eşitse ki olabilir, bu durumda gol sayılarına bakılır. o da eşitse sizi bir daha şampiyonlar ligi'ne alanın kot pantolonunun arka cebine sakız yapışsın deyip konuyu kapatıyorlar.

    3. seçenek;
    atletico madrid'i tek farkla yenersek ikili averaj sebebiyle onların gerisinde kalıyoruz. bu durumda da atletico madrid'in son benfica deplasmanında puan kaybetmesini umuyoruz ki bizim olası astana galibiyetimizle puan olarak onların önüne geçelim.

    bu durumun bir başka versiyonunda ise yolumuz benfica'dan geçiyor. benfica'nın astana maçında mağlup olup puanının 9'da kaldığını düşünüyoruz. biz de içerde astana'yı yenip, puanı 10 yapıp atletico - benfica maçından çıkan sonuca bakmadan gruptan çıkıyoruz.

    benfica astana ile berabere kalıp puanını 10 yaparsa yine 10 10 10 durumu oluyor ve üçlü averaja bakılıyor. yüksek müsaadenizle bu durumu analiz etmek istemiyorum çünkü 2. seçenek beni oldukça yordu. ikili averajda atletico madrid'in gerisinde kalıyoruz ancak benfica ile ikili averajımız eşit. e bir de atletico benfica'yı 2-1 yenerse benfica'nın atletico ile ikili averajı eşit olacak. yani üçlü averaj olmalı.

    evet, seçenekler bu şekilde. bir de atletico'yu yenip astana'ya puan kaybı yapıp 7 ya da 8 puanla gruptan çıkma ihtimalimiz var ama elbette onu anlatmaya başlamayacağım. zaten atletico madrid'i vicente calderon'da yenme ihtimaliz %5 falan olduğu için çok da düşünmeye gerek yok. ama benfica yaptı, biz de yapar mıyız, göreceğiz.

    bu arada bana "senin bu üçlü averaj dediğin şey zaten 3 takımın birbiriyle yaptığı maçlardan çıkan ikili averajların toplamı değil mi a dümbük" deseniz, çok haklı olurdunuz. ancak yazının orası düzeltmiyorum. orayı okuyup buraya gelip, burayı da okuduktan sonra bir küfrünüzü alırım. eh bu durumda da deplasman golü uygulaması patlamış oluyor. şuan boşvermiş durumdayım. daha uygun bir zamanda bu konuyu iyice deşip sonuca ulaşacağım. "benim adım santrafor48, ben bu oyunu bozarım".

    düzeltme: spiritofmetin uyardı. bir sayı hatalıymış onu düzelttim.

    saygılar.
  • 274
    endülüs'te halay çekmeyi beklemiyorduk elbet. bakmayın siz maçtan önce verdiğimiz ara gazlarına.raksa meze olmayalım yeter de artardı. neyse ki galatasaray'ın ölüsü bile flemenko'ya tıngırtı olmadı.artık bir daha ki sefere beklesin yamyamlar, galatasaray'ın rezil kepaze olacağı sıfır çekeceği, 8 yiyeceği sezonları.

    biz dinlemeyi, okumayı seyretmeyi bırakalı yıllar oldu. ne var ki haberimizin olmamasına imkan yok. zift medyasındaki galatasaray şebekleri, muz ormanına, fıstık tarlasına düşmüş gibiymiş. arkadaşları hamza kovulduğunda aldıkları ağır yaradan sonra denizli'nin gelmesini içlerine sindirememişler belli. maçtan sonra da sneijder'in konuşmaları zehirlerini akıtmaları için sebep olmuş. ulan galatasaray başkanı, çık konuş delikanlı gibi, biz nasılsa biliyoruz gerçekleri. sneijder istedi hamza'yı kovdum de çiftliğinde köpek olmazsam galatasaraylılığımın hayrını görmeyeyim.

    maçtan önce beyan etmiştik, sonuç umurumuzda değil di. sezonun ve son yılların en kötü futbolunu oynayarak 2 farklı yenilgiye hiç üzülmedim, hatta memnun oldum desem bile kızmayın. gözünü yum düşün, futbolu çoktan bırakmış semih kaya'nın, kadro dışı kalması an meselesi sabri'nin, ve daha beteri jem karaca'nın hayatlarının en büyük futbollarını oynadığını, ve hiç bir işe yaramayacak atletiko beraberliğini aldıkları aklına getir.atsan atamazsın, kesemezsin, oy birliği yerine oy çokluğuyla seçilen denizli'nin sırtında kafadan ağır bir yük. hamza'nın daha doğrusu fatih terim'in hipnotize ettiği taraftarın, olası her kötü sonuçta taffarel idare eder diye maç be maç denizli'ye böğürdüklerini hayal et. korkulu rüya göreceğine uyan aldığın yenilgiye sevin.

    sonuç olarak bence bitebilecek en mükemmel tabela oldu. kötü futbolcular için umut kalmadı, denizli'de, galatasaray beter olsun diye irin saçan galatasaray menşeili galatasaray maymunlarını florya'ya sokmaz artık. yapacakları tek şey kaldı, bu gece bol bol yapmışlar, zift spor medyasında dansözlük. aslında yazdıklarımı okuyorlarsa çok utanırım. adam yerine koyup haklarında çok yazdım, biri beni tanır teşekkür eder diye de saklanırım. şunu da yazmasam olmaz.

    ey galatasaray olmasa otoparkçı olacak fatih terim'in itleri. marakeş'te tatil ısmarlattığınız selçuk-burak yerine, sneijder'le podolski bu maçtan kaçsaydı zehir kusma yarışında hanginiz öne fırlayacaktı?

    çok daha ağır küfür yazmamak için maça dönüyorum.

    muslera 2 gol yemeden büyük maç çıkaramıyor. bilen bilir pek sevmem, kurtarış kalecisi olarak çekilen şutlarda hiç korkmam. kenarlardan gelen ortalar yok mu? hani semih'in, shedju'nun, hakan'ın bir türlü vuramayacağı garanti olan kafa topları. bilmiyorum, belki bizim çocuklar vurur sanıyor, bir panter konsantresine geçemiyor, onlar vuramayınca da top gol alanına geldiğinde kısmi felç geçiriyor. hayatı boyunca degaj yapmamış taffarel'in muslera'nın hocası olması inanılır gibi değil. denizli ilk buradan başlayacak.muslera hala gelişigüzel degaj yaparsa bilin ki shedju devre arasında yolcu. topu teknik bir libero oyuna sokacak, ben sokamam, risk alamam diyen stoperi oynatmaz.

    bakmayın maç yazıyorum dediğime. magazine takılıyorum. biri semih kaya'nın bu maçta özel olarak filmini çekmiş olsa, ben satın alırım. üşenmeden 90 dakika izlerim. kemal sunal'ın boşluğunu cem yılmaz dolduramadı, eminim semih doldurur. komedi tutkunlarına öneriyorum. çocuğun da hakkını yemeyelim. çünkü bir zamanlar en sevdiğim futbolcuydu. florya'da yangın çıksa melo'yla beraber ilk kurtarılacaklar arasındaydı. bitmiş, kartalspor'da oynasın balıkçılardan her maç dayak yer. dedim yiğidin hakkını verelim. muslera'ya çok güzel pas veriyor. inanmayan eğer oynarsa ki- sanmıyorum- bir daha ki maç dikkatle izlesin. tekniğini konuşturuyor, yüzde bir milyon isabetli, sneijder bile kaleciye böyle güzel pas veremez. bence bu alanda dünya'nın en büyük stoperi bile olabilir. shedju'nun verdiklerine bakın bir de, hakan'ınki lere de, sanki şut çekiyorlar.

    bir hak da hamza'ya vermem lazım. denge kuracağım diye tahterevalliye çıkardığı adamlar mezarını kazdı. haklıymış. sneijder'le jem karaca'yı aynı takımda oynatırsan, omurilik soğanını kıymalı pide yaparlar. sen kalk bilal'le cem'i ön libero oynat, sonra podolski'ye top gelmeyince dengesini kaybedip düşen cambaza kız. çok ararız çoook!

    sabri'ye bu maç ikramiye verdim.eğer isterse seve seve bir defa ferrari'sinin tozunu alabilirim. top benden çıktı diye hakemi uyardı. biz işte bunun için galatasaraylıyız. isterse o top dönüp gol olsun, yine de galatasaraylı duruşu yaptı diye tebrik ederdim. adamlar aç kurt gibi, centilmenlikle alınan korneri gol atmak içim kuduruyorlar. tersi bize olsa, korneri sabri kullansa şerefsizim topu onlara verirdi.

    fener maçından sonra ben olcan'ı 3-4 maçlığına unutum. emin olun nasıl oynadığını bile bilmiyorum. bu maçla birlikte kotası doldu. önümüzdeki maç sıfırdan başlatıyorum takometreyi. ulu kaptan'da söylemiş cuma'ya yeniden başlıyoruz.

    hayırlı yenilgilerden birini aldık. milyonlarca galatasaray'lı da benim gibi düşünüyor biliyorum. kimse kalifiye olamadık diye üzülmesin, altın boka düşmekle değerini kaybetmez. astana maçıyla beraber uzun yolculuğa çıkıyoruz, maça gidecek olanlar arkasından su döktürmesin, bu defa da çabuk gelmeyeceğiz.

    yensen de büyüksün galatasaray yenilsen de. bizler denizli'yle 88 lerde sami yen kapalısında sabahlayan, 3-0 lardan dönen, stadın ismini cehennem yazdıran, yarı final seyreden galatasaraylılarız. ne diyorsak o, önce avrupa avrupa duy sesimizi diye uyardık, sonra kim oynadı yarı finali dedik, kafi görmedik, cim bom sana final yakışır diye anırdık. sonrası yakın tarih, hepiniz şahitsiniz, 4 sene üst üste şampiyon, avrupa'nın kralı olduk diye tribünleri gelecek kuşaklara teslim ettik. şimdi görev sizin, nasıl ki biz tezahüratları tarihe gömüp, revize ettiysek şimdiden beste düşünün.

    orient ekspres'in daimi yolcusu bileti rezerve etti, son durağı görmeden inmek yok, uğurlar olsun.
  • 16
    astana-atletico maçı berabere bitmiş, kümeste ötüyor sanki real madrid horozu; ''tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan ben basar geçerim'' beni başka maç ilgilendirmez kendi maçıma bakarım. sen bir garip çingenesin nene gerek gümüş zurna be akhisar hocası,. rahat ol biz korkumuyoruz, sen de korkma asla hezimet yemezsin, öküz misali nodul dürtülmeden, gol yemeden harekete geçmezsin, sen küçük bir anadolu kasabası takımı hocasısın. ne var ki biz büyük takımız, hezimet yemeyi göze almadan zafer kazanılamayacağını da tarih yazıcılarımız defalarca zapta geçirdi. sen tarih yazamazsın, korkaksın, aslana sıçan gibi oynayın emri verirsin belki bir maçlığına bir sezonluğuna. genlerimizde var saldırırız, tutamazsın bizi. yem olacağımızı bilsek bile avcıyız biz. bırak şu takımın gemlerini tez zamanda.

    en büyük rakibin 2 puan kaybetmiş, senin onla maçın var, 15 gün önce indirdiğin takımla oynuyorsun. tribünleri bom boş, 3 gün önce hezimet yemiş, tam bir zafer maçı. ne gerek var değil mi? kal berabereni pinokyo galatasaraylıları dolandır. bu futbolla yensen ne olacak? bana küfür ediyorlar, galatasaray'ın yenilmesini kolluyorsun diyorlar. galatasaraylılığı bilmiyorlar, onlara öğretemedim. galatasaraylılık, sonuçtan, kupadan bağımsız bir bilimdir, huydur, gelenektir, kültürdür. bir galatasaraylı takımının ezildiğini son dakikalarda bile olsa (arsenal maçı 10 kişi kalmış takım son topu hücumda kullandı) 10 kişi gol yememeye direndiğini seyretmeye dayanamaz, isterse o maç hezimet yesin. zaferler zayiat ister, göze alamayanları büyük galatasaray taraftarı da gözünden çok çabuk düşürür.

    işte bizim galatasaray kazansa da söylediğimiz, bellettiğimiz şiar budur. bir küçük takım hocası tarafından menej ediliyoruz, katlanamıyorum. her maç beraberliğe oynayan, araya ustalarla 1 gol sıkıştırabilirse de tabela yapan bir hocaya eyvallah diyorsanız, daha dün seçim oldu aynı şeyi söyledim pes ettim, sıkarım elinizi benden bu kadar derim sistemden çıkarım. 25 milyon galatasaraylının en kerizi ben miyim? içimdeki feri aldı tek başına, ben bu yaşta galatasaray gol attığında yerlerde takla atan adamdım, inanın fener maçındaki gol de bile yere coşkuyla kapaklanamadım.

    gram kafa çalışsa, futbolu azıcık bilse, beraberlik golünü bulur bulmaz, takımın o ana kadar ki en iyi oyuncusu olcan'ı ileri çıkarır, sabri'yi sağ beke, hakan'ı sol beke denayer'i stopere voleybol maçı gibi kaydırır, o şokla 2. yi bulurdu. tek bir maçta önceden risk alma tecrübesi olsaydı, burak'ı sarı kart aldığı pozisyondan sonra çıkartır, devre arasında istanbul'a yollardı. hayatını metafizikle kazanmış, tam maçına denk gelmiş, doğarken götünü yalayan gümilcine'li evliyalara lizbon'da olduğunu hatırlatır, daha önce bu sahada 2 gol atmış yine atabilme ihtimalli has adamı umut bulut'la oyuna başlardı. bilim yok, mitoloji, teokrasi yok, karizma yok, tahsil hak getire, cv bok getire, kalenin burcunda muslera, koca topçu sneijder, ağrı dağına bıçak çekmiş. şu avrupa yangele, ustasından öyle öğrenmiş. benfica sefilesinin su kesimi vahreş-i fitte, depreşdurun çocuklar. 70 dakika dayan, sonra iki bıyık bükümü sağa, 3 kişi öne, bir topçu 2 evlek ortaya, mevcut ruhla beraber 2 gülle tık, ıkıla sıkıla, podolski'yle, sneijder'le allah rast getire, getirir getirmez de cümbür cemaat sığınaklara, kanije kalası savunması tarihe bir çentik daha. hadi lan!

    rotariu son saniyede verder bremen ağlarına topu dürtememiş, galatasaray zaferinin 20 yılına mal olmuştu. maçtan sonra denizli ''ikimizin de galatasaray ömrü bitti'' demiş roti'yi imha etmişti. her şeye rağmen bir zafer şansı daha gelmişti son dakikada. yasin kale yerine benfica kartal'ını vurmayı denedi. florya'dan içeri sokmam, sokarlarsa da ben sildim, dün geceden itibaren benim için yok hükmündedir. çabuk kalktı bir tarafı, kendisini banko futbolcu görüp sonradan girmeyi içine pek sindiremiyor. burası ana kucağı değil çocuk aslan yuvası, biz neler gördük, ne futbolcular feda ettik. çıkma karşıma bir daha.

    daha önce söyledim gibi, galatasaray'ın top oynaması için golü ne kadar erken yersek o kadar iyi. istanbul'daki maçta gölü yiyebileceğimiz en erken dakikada yediğimiz için sürekli oyunu biz forselemiştik. dün gece ilk yarıyı harcadı. bir ara podolski'yi sağ bekte, sabri'yi sol açıkta gördük. burak klasik maçlarından birini oynadı, top havadayken kadrajda burak'ı gören kadınlar bile ofsayt diye bağırdı. faulünü yaptı, atılmak için, atletico maçından kaçmak için, ben yoksam galatasaray tufanda boğulsun demek için elinden gelenin bile fazlasını sahaya koydu. çıkarken tribini attı. taraftarın qral'ı benim baş çelişkim.

    yediği iki golde de sol tarafına felç indi, ama olsun. takım tek farklı yenik durumdayken muslera'ya doyamıyorum. tam bir büyük takım kalecisi oluyor. takımı oyundan koparmamak için maymuni kurtarışları başlıyor, topu acele elle ayakla oyuna sokuyor, vakit geçirmiyor, şişirmiyor. sade bir galatasaray futbolseveri olsam her maç galatasaray'ın yenik olarak maça devam etmesini isterdim, ama hasta taraftarım, galatasaray gol yemiyor, ciğerime hançer saplanıyor. maçta olsam yine sorun değil, bağırırım, tezahürat yaparım, gireni çıkarmaya savaşırım, ne var ki televizyon başında taraftarlık çekilmiyor. acınla baş başasın, küfür etmekten başka yapacak bir şeyin yok. narkozu yemiş ameliyat masasına yatmış gibisin, yapabileceğin hiç bir şey yok yok, bildiğin tek şey acemi bir baytara bağlı uyanabilmen.

    bir sonraki maç burak yok, burak'ın olmadığı hiç bir maç galatasaray için kayıp değil, ancak umut'un oynayacak olması kayıp ki, burak'la umut'u nefret terazisine koymuşlar, zerre gram ağır gelmiş burak yılmaz. artı hiç bir beklentisi olmayan bir maça çıkıyoruz, ve sonrası arena'da baştan söyledim bizi ilgilendirmez dediği maça bağlı olacak kaderi, avrupa ligi yürüyüş parkuru hikayesi.

    benden başka kimsenin dikkatini çeker mi, yazsak gereksiz mi bilemedim. ama not almışım, taç atmasını neden bilmiyoruz. futboldaki en kolay top kullanma aksiyonu bizim için kontra atağa dönüşüyor. sabri'ye boşuna sövmüşüz, olcan'da denayer'de taç atamıyor.ya da taç atılırken kime topu almak istemiyor.

    şampiyonlar ligini biz kurduk, logo'daki 8 yıldızdan biri biziz. bu ligin olsak da olmasak da daimi üyesiyiz, kim oynarsa oynasın şampiyonlar ligi içtimasındaki müziği her duyan galatasaraylı övünebilir, mançester birliği maçlarını oynayan futbolcularıyla, o maçı ali sami yen'de cehennem'de oynatan abileriyle, gurur duyabilir.

    neyimiz doğru ki futbolumuz doğru olsun. bir an gözünüzü yumun galatasaray'ın da olmadığını düşünün. dehşet içinde kalacaksın, yaşadığına kahredeceksin, hayatın bir anda bom boş kalacak, bütün izlenimler silenecek, akıp giden gerçeğin dışında kalacaksın, ideallerine sahip çık, başka galatasaray yok, yenilse de büyük yense de.

    bu gerilemenin bir nedeni var, sonu da olacak inanın çocuklar. diren galatasaray, bayrağındaki 4 yıldızdan da büyük galatasaray taraftarı her zaman her yerde yanındadır. terketmedi, terketmeyecek sevdan bizi.
  • 288
    üzerinden 7 yıl geçen maç. jem paul karacan, bilal kısa orta sahasıyla vicente calderon’a çıktığımıza mı üzüleyim yoksa bu orta sahayla sadece 2-0 yenildiğimize mi sevineyim bilemedim. bu arada hamzaoğlu gittikten sonraki ilk maçtı bu maç. mustafa denizli ile anlaşmıştık fakat kendisi bu maça çıkmamış, kenarda taffarel ile çıkmıştık. bunları yaşatan başkanla, bu seneki yıldızlar karmasını kuran başkan aynı başkan. erden timur effect diye yorumlayabiliriz*.
  • 289
    yanılmıyorsam 30 eylül 2013 tarihinde galatasaray'la resmi sözleşme imzalayıp aynı gün florya'da ilk idmanına çıkan roberto mancini, 2 ekim tarihinde juventus deplasmanında da takımın başındaydı. kenarda aslan gibi takımını yönetti ve torino deplasmanından 2-2 gibi (bir önceki maçta istanbul'da real madrid'ten 6 gol yediğimiz göz önüne alınırsa) gayet iyi bir skorla döndük.

    gelelim 25 kasım 2015 tarihli bu maça. 23 kasım tarihinde galatasaray'la anlaşan mustafa denizli 24 kasım tarihini gayrettepe point otel'de başkan dursun özbek ile beraber basına poz vermekle geçirdi. 25 kasım tarihinde arena ve florya'yı gezdi ve öğleden sonra büyük bir lütufta bulunarak özel uçakla madrid'e maçı izlemeye gitti. biz maçı rezil bir oyunla ve hak ettiğimizdan çok daha az gol yiyerek kaybettik ama mustafa denizli için önemli olan ertesi gün florya'da düzenlenecek imza töreninde basının karşısında atacağı pozlar ve vereceği demeçlerdi ("kara bulut dediğiniz, benim için hafif bir sis"). hafif bir sis olarak küçümsenen kara bulutlar büyüdü büyüdü ve daha mart ayı gelmeden bir şubat sonu gaziantep deplasmanında mustafa denizli'yi yuttu.

    ünal aysal da fatih terim ile ayrılık kararı sonrası ilk mustafa denizli'ye başvurmuştu. "mustafa hoca juventus maçından sonra görüşmek istedi, mancini ise 'eğer burada anlaşırsak yarın takımın başında idmana çıkarım' dedi ve bu duruş beni çok etkiledi" şeklinde 5-6 sene önce açıklaması mevcut aysal'ın. ünal aysal'a juventus deplasmanına çıkmama şartını kabul ettiremeyen denizli iki sene sonra bu sefer atletico madrid deplasmanına çıkmama şartını dursun özbek'e kabul ettirince, galatasaray'a gelmeyi başardı. biz mustafa denizli'siz bu maçı kaybettik. daha sonrasında mustafa denizli'yle birçok maç kaybettik. en sonunda da 2015-2016 sezonunu kaybettik.
  • 283
    bütçede sıfırı görmeyi hatta üstüne borçlanmayı, onca dersi ekmeyi, sınavla labla quizle ödevle çakışma olması durumunda dersi withdraw etmeyi göze alarak 48 saat bile kalmayacağımız şehre toplamda 8 saatlik yolculukla 5000 kilometrenin üstünde yol gidip geldiğimiz maçtır.

    tek bir amacımız vardı, yanında olmak. gerekirse o ay sonu gelmesin. gördüğü muamelenin tarifi olmasın. taraftar defalarca çok sert aramalara, stadın içinde polis tartaklamalarına maruz kalsın. bir şekilde sineye çeksin taraftar. isteği ise takımın gerektiğinde koşabileceği birkaç kişi olsun, futbolcunun kafasını kaldırıp tribünlere baktığında kendisinden başka sarı kırmızı renkler giyen birkaç kişiyi görebilsin. sahadakilerden de tek beklentisi olsun, mücadele. taraftar galibiyet beklememekte zira, armanın başı öne eğilmesin istiyor sadece. layık olsun sahadakiler, gerekli bağlılığı gösterip çekilen bunca zorluğu, yapılan fedakarlıkları onurlandırsın.

    ancak biz o stattan maalesef başımız önde çıktık çarşamba gecesi. yazıklar olsun.

    not: muslera ve sneijder'i her şeyden ve herkesten ayrı tutuyorum.
  • 287
    16 mayıs 2018 marsilya atletico madrid maçı'nı izlerken aklıma gelen ve avrupa maçlarımız arasında en çok üzüldüğüm müsabakalardan biri. 2-0 kaybetmiştik ama oyun olarak öyle ezilmiştik ki sezonun başındaki şampiyonlar ligiyle ilgili tüm hayallerim adeta çökmüştü.

    dursun özbek cüneyt tanman hamza hamzaoğlu üçlüsünün eseri olarak rezil bir kadroyla üstüne üstlük teknik direktörlük koltuğunda taffarel'le çıktığımız, 90 dakika boyunca orta sahayı geçemeden kaybettiğimiz bir maçtı. bu üçlüye hiçbir zaman hakkımı helal etmeyeceğim herhalde.
App Store'dan indirin Google Play'den alın