• 1202
    corona zamanı nedensizce insanın hatırlayınca mutlu olmasına yol açan fatih hocamızın oynatmak istediği futbolun meyvelerini veren maçtır. sadece kadıköy galibiyeti olduğu için değil, aynı zamanda şampiyonluk yolundaki en zorlu virajı çok rahat bir şekilde geçmemizi sağlayan süper bir futbol içeren maçlardan biridir. maçtan önce fenerbahçe taraftarının yaptığı saygısızlığa oynadığımız ve sahaya koyduğumuz harika bir ruhla cevap verdiğimiz bir maç olmuştur. sadece bu bile maçın ne kadar alışıla gelmiş derbi geleneklerini içermediğini ve son derece zevk verdiğini anlamakta yeterlidir. yıllardır ürkek kadıköy futbolumuzun yerini sanki kendi evinde oynuyormuş gibi rahat oynayan ve rakibini sahadan gerçek anlamda silen bir galatasaray izlemek fatih hocamızın ne kadarda haklı olduğunu bir kez daha kanıtlar niteliğindedir.
  • 1203
    üç gün önceden maç heyecanı sardı. o büyük gün geldiğinde maç başladığında artık heyecan tavan yapmıştı. ne dışarıyla nede evdekilerle irtibatı kestim. televizyondan bile uzak durdum. çünkü fener gol atarsa moral hepten bozulacaktı. telefonun internetini kapattım uçak moduna aldımki kimse maçla ilgili bana bilgi vermesin. ilk yarı bitti bir yandanda meraktan çatlıyorum acaba skor ne oldu diye. dayanamadım interneti açtım. baktımki skor 1-1. içim hem umut dolu hemde umutsuzluk dolu halde gene uçuş moduna geçtim. bir müddet sonra dayanamayıp tekrardan açtığımda skor 1-2 olmuştu maçın son anları oynanıyordu. o an sevinçten neler yaptığımı bir allah bilir. o saatten sonra kapamadım telefonu gözüm hep tv deydi. maç artık bitsin yeter derken onyekuru finali gerçekleştirdi. maç bitiminde dünyalar benim olmuştu.
  • 1204
    galatasaray futbol takımının 2019-2020 sezonunu bitirdiği maçtır.
    öyle şeyler yaşandı ki bu maçtan sonra ve takım da öyle reaksiyonsuz kaldı ki tüm bu yaşananlara adeta tüm enerji ve hırs o maçla birlikte tüketildi ve sezon bitti gibi.
    ne garip değil mi ? hep fenerliler kadıköy maçına çok önem verir sonra biz bu maçta yaşadığımız onca haksızlıklar ve alınan yenilgi ile hırslanır ve şampiyon olurduk. sonrada derdik ki siz hep bizi yenin biz şampiyon olalım.
    ilk yendiğimiz sene tüm senaryonun terse döndüğünü görmek çok garip.
    ve işin daha da garip kısmı sanki ben bile bir taraftar olarak o akşam ki galibiyeti tercih ederdim bu sene ki şampiyonluğa.
  • 1206
    galatasaray için bir çağın kapanıp yeni bir çağın başlangıcı olan maçtır. ancak an itibariyle* galatasaray'ımızın mevcut durumuna bakacak olursak o başlayan yeni çağ hiç de hayırlı başlamadı. 21 haziran 2020 galatasaray gaziantep fk maçı ile takımda ve taraftarda iyice azalan şampiyonluğa olan inancın yanısıra fernando muslera ve florin andone gibi ciddi sakatlık geçiren oyuncularımız, marcos do nascimento teixeira marcao ve radamel falcao garcia gibi çok ciddi olmasa da sakatlık geçirip takımı eksik bırakan oyuncularımız, arka arkaya 3 kez ciddi ameliyatlar geçiren canımız ciğerimiz başkanımız mustafa cengizin sağlık durumu düşünüldüğünde acaba kadıköy'de galibiyet alamama serimiz devam etseydi de biz de şampiyonlukta farkı açmaya devam mı etseydik diye düşündüren maçtır aynı zamanda.
  • 1209
    galatasaray taraftarını bu sezon mutlu eden tek maç bence bu düşünüyorum beşiktaş’a karşı iki maç 1 puan, trabzon’a karşı iki maç 1 puan, başakşehir’e karşı iki maç 1 puan, şampiyonlar liginde paris’ten 5, realden 5 yenilen maçlar, tam avrupa ligine gideceğiz derken club brugge’dan yenen son dakika golü, ligin 16 haftasında kaybedilen 24 puan, pandemi sonrası 8’de 8 hedeflerken 6’da 0 ile gidilmesi transfer konusunda sınıfta kalınması nzonzi’nin tutmaması, falcao ve leminanın sezonun yarısını kaçırması, seri’nin ilk devreyi bay geçmesi, andone’nin sakatlığı, ilk devre linnes ikinci devre nagatomo’nun plansızlıktan dolayı kadro dışı kalması. luyindamanın sezonun ilk yarısında kıytırık bir milli maçta sakatlanıp sezonu kapatması, muslera’nın ofsayt olan pozisyonun devamında sakatlanması, onyekuru’nun kiralık sözleşmesinin en önemli dönemde uzatılamaması, en kritik dönemde adem’in kaybedilen maçta gidip son dakika kırmızı yemesi ve en önemli maçlarda takımı forvetsiz bırakması daha saymaya kalksak bir ton şey çıkar. sezonun tek olumlu hareketi bizim adımıza manidar ama maalesef bu maç.
  • 1210
    fenerlilerin o suratini o hallerini gordum ya, sampiyonluga yeglerim bu maci. yanlis anlamayin ben hep sampiyonluk > derbi maci yanlisiyimdir. hatta gonul isterdi ki hem feneri yenelim hem sampiyon olalim. ama olmadi. saglik olsun biraz da baskalari sevinsin.

    fenerlilerin galatasaray’a karsi 3 temmuz rezaleti ortaya ciktigindan beri iki argumani kalmisti 1) x yildir kadikoy’de yenilmeme, 2) 6-0. ilkini bu sene bozunca, e haliyle 6-0’in ustunden de 20 seneye yakin biz zaman gecince ellerinde galatasaray’a karsi uretebilecek hicbirsey kalmadi. dahasi 2000li yillarin ortasindaki o sasali takimlarindan eser yok. o yuzden once, “bisim yirmi sikizz simpiyinligimiz var, izikss diiliz bizz” diye kargarin dahi guldugu bir hikaye urettiler iki uc hafta tuttu sonra anladilar kuru lafla peynir gemisinin yurumeyecegini simdi son kozlari, “mihmit igir, fodo, himmit vi dua” kisir dongusunde laf sokmaya calisiyorlar cunku yapabilecekleri baska birsey yok.

    yani bu mac ile rakibimize mike tyson yumrugu vurduk ve uzun vadede galatasaray’in lehine isleyecektir surec zira fener’in en buyuk vizyonu galatasaray’a kaybetmemek. onu da basarinca adamlarin motivasyonunu yariya indirdik. fena yanilabilirim ama ileriki yillarda fenerbahce’yi besiktas’in 2004-2015 arasi doneminde oldugu gibi “naftalin donemi” bekliyor. yani 7 yilda 1 sampiyonluk belki bir iki turkiye kupasi.

    eskiden herkesin yenilmesini bekledigi fenerbahce artik milletin umrunda bile olmayacak, rakip bile gorunmeyecek. ne aci...*
  • 1211
    fatih terim'in ersun yanal'ı kaçırttığı maç. sezon boyu k a ç a c a k diye türkü çalan, galatasaray tutuk başladı diye "şampiyon olacağız" diye gaza gelen ezeli rakip camiasını teşrik tekbiri eşliğinde komaya sokmuştur. covid-19 arası girmeseydi galatasaray 2019-2020 sezonu şampiyon olur muydu bilinmez ama fenerbahçe normal giden bir sezonda bu maçtan sonra çok daha büyük kaosa girerdi.

    bir yeni emekli futbolcu, bir emekli olmaya çalışan futbolcu ve ikisinin de lisansı yok diye kulübede durabildiği için kağıt üzerinde teknik direktör olan altyapı sorumlusu koalisyonu ile normal bir sezonu bitirmeyi fenerbahçe taraftarı bile kabul edemezdi. leş bir kadronun başına 8 haftalığına geçecek emanetçi bir hoca normal zamanda da bulamayacaklardı, zaten pandemi arasından önceki iki haftada da bulamamışlardı. zeki murat göle statü gereği iki maçta takımın başında durabiliyordu, iki maçın bittiği yerde de şanslarına pandemi arası girdi. tarihte hiç olmamış bu aranın etkisi gibi gösterilip bu kriz hafifletilmeye çalışılıyor.

    bu galibiyetle birlikte 8 maçta alınan 24 puanın ve 20 yıllık serinin bitişiyle epey övülmüştü bu maçta oynanan futbol. ancak gecenin iki yıldızından biri fatih terim diğeri de halil umut meler'di.

    ozan tufan'ın daha nefesi normale dönmeden verdiği böyle bir şey olabilir mi repliği aslında halil umut meler'in o akşamki performansına yönelik ciddi bir turnusol kağıdıydı. sanki bir hafta eve kapanmış, 20 yıldaki tüm fenerbahçe-galatasaray maçlarını izleyip notlar almış gibiydi. maç 1-1 iken hatta 2-1 iken "burası kadıköy" diyerek kendini yere bıraktıkları iki pozisyonda penaltı üfürmemesi, belhanda'nın atıldığı pozisyonda deniz'e de kırmızı kart çıkarması kafada bir hafta boyunca geçmiş maçları izleyen halil umut meler portresi canlandıran tercihlerdi.

    ortalama bir hakem performansıyla son 10-15 dakikayı bir kişi eksik oynar, 2-1 öne geçtikten hemen sonrasına denk gelen o anlarda bir de penaltı golü yerdik. maçtan son hatırladığımız sahne de fatih terim-onyekuru-şükrü hanedar'ın sımsıkı sarılıp telefona bakması değil volkan demirel ayısının eline mikrofon alıp işte böyle her sene böyle diye böğürmesi olurdu...

    fatih terim ise ersun yanal'ı top diye oynamıştır bu maçta. emre, garry, gustavo ve sadık olmadığı için zaten opsiyonları çok azalan ersun yanal var olan 1-2 hamle oyuncusunu da yedekte bırakmıştı. göbekten hızlı çıkarak muriqi'nin tutacağı şişirme toplara yetişip ceza sahası önünde çoğalarak gol bulmayı hedefliyordu.

    rakibinin aklını çok iyi okuyan hoca sadece ömer-seri-belhanda üçlüsü ile kilitledi fenerbahçe'yi. fenerbahçe daha fazla topa sahip olsa da gevelemekten başka bir şey yapamadı. marcao-donk ile başlayan önde seri-ömer-belhanda hatta feghouli ile devam eden blok halindeki alan savunması rakibin orta bloğunu felç etti. hücumda onyekuru'nun yaptığı sayısız bindirme, falcao'nun topsuz oyundaki bitmek tükenmek bilmeyen hareketliliği, ömer'in hatta belhanda'nın hatta bazen seri'nin ileri çıkışlarıyla topu kaptırsa bile fenerbahçe'nin baskın bir hücum yapacak hali kalmıyordu.

    vedat muriqi orta yuvarlağın önlerine kadar çekilmek zorunda kaldı, max kruse kayboldu, ozan tufan ve tolgay arslan ikilisi ise bu hücum aksiyonları karşısında bitap düştü. kanatlarda ise mariano ve sarachi olması gerektiği kadar oynayınca tolga ciğerci ve dirar sadece boş koşular yapabildi. zaten kalibresi çok kısıtlı olan bu ikili de hücumda ekstra bir üretim yapmakta zorlandı.

    takımın bireysel konsatrasyonu ise üst düzeydeydi. 20 yıldır değişmeyen şeyler vardır kadıköy'de. bak yine iyi başladık, bak yine osuruk bir düdük, bak yine oyun sıkıştı, bak yine bir fahiş hakem hatası, bak yine bala göte bir gol...

    yine iyi başladık ve yine bir penaltıyla geriye düştük. ben işten eve geldiğimde maçın otuzlu dakikaları oynanıyordu. skorun 1-0 olduğunu görünce direk babama "yine mi aynı terane" dedim. babam da "skora bakma çok iyi oynuyoruz döner bu maç" dedi. ben "her sene aynı hikaye bıktım artık" derken babam "yok lan hakikaten iyi oynuyoruz" dedi. biz bu tartışmayı yaparken beraberlik golü geldi. tekrarlarını izleyince farkettik yan top organizasyonunda bile nakış gibi işlenmiş bir taktik vardı.

    ikinci yarıyı dakika dakika anlatmaya gerek yok. belhanda boş kaleye topu yetiştiremeyince "yine mi" sesleri inceden inceye duyulmaya başlamıştı ruhun derinliklerinde. bu iş burda bitmezdi tabii ki bitmeyecekti hissiyatı ile 20 yılın edinilmiş çaresizliği birbiriyle dövüşürken penaltı oldu. bitime 10 dakika kala, aciz ve sıkışmış bir fenerbahçe'ye karşı kadıköy'de penaltı alabilmek pek tahmin edilebilir bir şey değildi. o sene bu sene mi falan derken tam o anda televizyondan tekbir sesleri gelmeye başladı.

    televizyonun sesini biraz daha açtım, babama sordum "ne tekbiri ya" dedi. aha maç izlerken kafa gitti galiba derken falcao'nun golü geldi ve tekrar tekbir sesleri yükseldi. sırf bunu doğrulamak için twitter'a girip bakınca bir iç çekmiştim delirmedim diye.

    tabi klasik türk eyyamı, hele de kadıköyde fenerbahçe galatasaray maçı. asıl yürek söken dakikalar şimdi başlamıştı. belhanda oyundan çıkarken yaşanan itiş kakış sonrası gözümün önüne "it's happening again" yazısı geldi. orda da halil umut meler'in "ben bunları yutmam" tavrı sonrası hasarsız atladık. tabi biz bağırıp çağırınca, maçın da bitme vakti olunca annem maç bitti sanıp odaya geldi.

    bizim defanstan birinin sırf top çarpmasın diye kendini yere attığı ve muslera'nın müthiş çıkardığı bir top vardı. net hatırladığım bir tek o an var, "galiba bu sene olacak" dedirten. sonra bizim kale önündeki yine bir cılız pozisyonda top havalandı, onyekuru topu önüne jailson'u arkasına alıp koşmaya başladı. o kadar çok kaçırmıştı ki onyekuru giderken tek düşündüğüm topun auta çıkıp birkaç saniye daha fazladan zaman kazandırmasıydı...

    onyekuru deplasman tribününün önünde kayarken bende tepki yoktu. babam sevindi, annem bile sevindi ama bende tık yok. birkaç saniye sonra ikisi birden dönüp bana baktı, bakışlarını farkedince "ne oldu?" dedim. niye sevinmediğimi sorduklarında, "bilmem" diyebildim sadece...

    maçtan sonra gördüğüm bir tweet vardı "dur bakalım bu sefer nasıl 2-2 olacak derken üçüncü gole sevinemeyenler derneği" diye. sanırım tam olarak o derneğin üyesiydim ben o akşam...

    işte hocanın takıma yaptığı mental hazırlık biraz da bu yüzden çok benzersizdi. öyle bir deplasmanda erken bir golle geri düşmüşken kale önünde bile ısrarla paslaşarak çıkan mental güç, ilk goldeki organizasyon, herkes birilerini uyuturken donk'un sıyrılıp kafayı vurması, sırf rakiple dalaşıp kart görmesin diye kendi arkadaşını yere çalmalar, aman başıma götüme çarpar da kaleye girer diye şutun önünden kendini yere atanlar ve arkasından gelen kurtarışlar...

    tüm bunlara ek olarak aciz bir teknik direktör, aciz bir 11 karşısında çok basit iki hamle ve dersine iyi çalışmış bir hakem çelme takmayınca alınan galibiyet...

    ve k a ç a c a k muhabbetinden dolayı ersun yanal'ın bir hafta bekletilen istifası...

    böyle bir seriye böyle bir bitiş yakışırdı, tertemiz, eze eze...

    aslında penaltı olmadığını bildikleri ancak sırf kadıköy olduğu için çalınan ve itiraz etmek isteseler de edemedikleri pozisyonlar dışında tek bir tartışmalı düdük olmadan, organize tek bir atak yapamayıp kalesinde 8-9 pozisyon görerek...

    covid-19 araya girmeseydi ali koç'u istifaya götürecek bir maçtı. belki fenerbahçe'yi çok daha büyük krizlere sürükleyecek bir maçtı. ancak pandemi arası bu maçın yarattığı yıkımın etkilerini sönümleyecektir. kadıköy kısmını bilemem ama arena'da bizi çok daha rahat sahaya çıkaracaktır bu galibiyet.

    kötü bir sezonun zirve noktasıydı. o şekilde görüp hazmedip yola devam etmek gerek...
  • 1212
    yılın en güzel anıydı. bu kadar moral bozukluğu ile sonlanmış sezonun en güzel maçıydı. tarihi güzellikteydi. bir çok olumsuzluğu göz ardı ettirebilecek cinstendi. ne olursa olsun birçoklarına ''bu sene için hakkımız helal olsun'' dedirtmeye yetecek güzellikteydi.
    güzel bitirelim sezonu. keyifli bitirelim. açalım onyekuru'yu izleyelim. önce kaçırdıklarını izleyip çıldıralım sonra attığını izleyip mest olalım. *
  • 1213
    konstrasyonun bokunu çıkardığımız maç. ola ki bir sürtüşme yaşanır da kart çıkar diye takm arkadaşını itip yere düşüren, top bana çarpar kaleci yanılır diye kendini yerlere atan ruh haliyle kazandık bu maçı. bir galatasaray takımı fenerbahçe'ye karşı nasıl oynaması gerekiyorsa tam da öyle oynanmıştır. hem kaderin cilvesi hem onyekuru'nun beceriksizliğiyle tarihi fark kaçmıştır.

    kitap olarak yazılıp her derbi öncesinde florya'da dağıtılması lazım. öyle bir maçtı...
  • 1216
    şampiyon olamadıktan sonra, benim için hiçbir önemi kalmamış maç. oysaki bu maçı kazandığımızda şampiyonluk için her şeyi yapabilen bir galatasaray izlediğimizi düşünmüş ve sezonu şampiyonlukla bitireceğimizden emin olmuştum. pandemiyle birlikte takım düştü ve benim için çok büyük bir hayal kırıklığı oldu. zaten sezonun da tadı falan yoktu. bu kadar kötü bir sezon olması dolayısıyla bu maçın özetini açıp izlemiyorum bile. fakat 2012-2013 senelerinin maç özetlerini arada izliyorum. çünkü izlediğim maçları kazansak da kaybetsek de sezonun çok güzel bir hatırası var bende.

    bir de bu maç "bireysel" anlamda neden bu kadar önemli anlayamıyorum. fenerbahçe'yi yensen ne yenmesen ne?
    bana kalırsa fenerbahçe ile aramızda rekabet falan yok. hem avrupa kupaları, hem ligdeki üstünlüğümüzle o köprüyü çoktan geçtik biz.
  • 1217
    arkadaşlarla beraber izlemiştik bu maçı. galatasaraylısı fenerlisi hatta 2 tane beşiktaşlısı bile vardı. elbette ki 20 senenin verdiği o özgüvenle fenerbahçeli arkadaşlar moralliydi, zaten son 2-3 maçta art arda puan kaybetmişti fb, biz ise seri yapmıştık. tarihin dediğine göre klasik bir fb galibiyeti olasılığı yüksekti. biz galatasaraylılar olarak da moralliydik gayet, bu moralle yenilmeyiz, iyi oyunla galibiyet neden olmasın dedik, o sene bu sene diyorduk. beşiktaşlılar çekirdek çitleyerek atışmaları izliyor, ortamın tadını çıkarıyordu.

    golü yiyince dedim klasik kadıköy deplasmanı, sonra 1-1 olunca biz ümitlendik, sonra o meşhur 77. dakika sonrası kaos, goller, mutluluk, hüzün vs. maç sonrası tebrik etmişlerdi hatırlıyorum, zaten fazlasıyla samimi bir ortamdı, güzel bir geceydi.

    devamında iyi dağıldık, toparlamaya çalışıyoruz hala. yine de tekil olarak bakarsak güzel bir maçtı.
  • 1218
    asker olduğum döneme denk gelen maç. takım resmen kadıköy'e kazanmak için 20 yıldır benim askere gitmemi beklemiş, ligde de yükselişe çatır çatır top oynayıp 8de 8 yapmıştı.

    bu maça özelinde, acemi birliğinden dağıtım izni kullandım sırf maçı izlemek için ve cimbomum beni yanıltmadı.

    kuşlara 3 atıp 1 sayarak geçtik. ertesi gün de sabah bunun keyifiyle yola çıkıp usta birliğime teslim olmuştum.

    o yüzden benim için çok farklı anlamlar içeren bir maç.

    edit: anlatım hatası düzeltildi.
  • 1221
    bu maçı hiçbir zaman iyi hatırlayamayacağım, moralimi bozan, hatta uzunca bir süre derbi izlemeyecek olmamda payı çok büyüktür.

    yıllar sonra gelen bu harika galibiyetin benim açımdan hikayesi sonraki süreçte baya dramatik ve travma dolu olmuştur. hemen açıklayayım.

    maçın ilk yarısında evden izlerim diyerek yayın aramış, bulduğum hiçbir yayının çalışmaması sonucu, arayan kız arkadaşımın telefonunu "zaten maçı izleyemiyorum bari kızı mutlu edelim" diyerek açıp ufak çaplıda olsa showumuzu icra ettikten sonra telefon kapanmış ve 5 dakika sonra beraberliği sağlayan golü atmıştık.

    yılların verdiği galibiyet hasreti ile bu işe el atmaya karar verdim ve kız arkadaşıma: "seni aradığımda bu telefonu muhakkak aç, bu gün bu maçı kazanıcaz, seni arıyorum 5 dakika sonra gol atıyoruz bu işte bir iş var" diyerek devre arası hazırlığımı yaptım. önce sıkı bir şekilde giyinip maçı dışarıda izlemek için dışarı çıktım, ancak gittiğim her yerde kalabalık bir grupla maç izleyecek olmak canımı sıktı. nickimden anlaşılacağı üzere çocukluğumdan beri futbol ulemaları arasında maç izlemekten artık yaşında getirmiş olduğu tahammülsüzlük ile o işleri bıraktım.

    daha sonra uzunca bir bulvarda yürümeye başladım, maçı sadece twitterdan takip ediyor, yazılanlara bakıyor , sık sık sözlüğe girip buradaki yorumlara bakıp kendime pozitif duygular almaya çalışıyordum. maçın devre arasında evden çıktığımda 3000 olan adım sayar, 70 dakika itibari ile 15 bine yaklaşmış, o akşamı bilen bilir soğugunda etkisiyle dizlerim agrımaya başlamış ve sözlükte okuduğum kadarı ile maç rolantiye bağlanmış. dedim zamanı geldi. 2 dakikaya seni arayacağım mesajını gönderdim, bi sigara yaktım , 74. dakika itibari ile arkadaşımla konuşurken bu maçı kazanmamız lazım kaç sene oldu, valla bu seferde 5 dakikada gol atarsak dile benden ne dilersen dedim, bı kaç dakıka sohbet ettikten sonra kapattık. derken twitterda penaltı yazanları görmemle elim ayağım kesildi.

    bana göre hakem kesin bir bahane bulup iptal edecekti, hemen bir sigara daha yakıp beklemeye koyuldum. "kim atacak, ya kaçırırsa , kesin kaçar bu penaltı" düşünceleri ile artık 10 dakika ara ile 2. sigaramı zorla içmiş ve beklemedeydim. derken geldi gol haberi. uzun bir bulvarda yol kenarında maç takip ediyorum, havadan dolayı sokaktaki tek insanım. golü attığımızda hemen arkadaşıma mesajla mutlu haberi verdim "ama daha 10 dakika var yine arıyıcam seni" dedim. derken başladım yürümeye hepimiz için o geçen 17 dakika zaten 170 dakikaya bedeldi, maçı takip etmeye mecalim kalmamıştı heyecandan, ya gol yersek bu kadar yaklaştık düşüncesi ile 90 dakikada verilen uzatmaları görünce mecali kalmayan ben, bu sefer bir çıkar için değil sevdiğinin sesini duyup sakinlemek için aramıştım arkadaşımı. yine birkaç dakika konuşabildik ve kapattık. derken bulvardan evime doğru yürümeye başladım, adım sayar 20 bini geçmişti, yolda onyekurunun gol haberi gelince artık tarif edilemez duygularla ne yorgunluk, ne üşüme kaldı. arkadaşımı arayıp sevincimi onunla paylaştım. unutulmaz bir akşamdı, hatta tarihi bir akşamdı.

    gel gelelim sözlük, bahsettiğim arkadaşımla 10 yıllık bir birlikteliğimiz vardı, bazı nedenlerden dolayı ayrılmak zorunda kaldık ve kendisi seneye başka biri ile evlenecek. her şeyi onunla paylaşabildiğim için 10 yıl birlikte kalabildik, ama artık yaşayan bir ölü gibi. bu maçı her gördüğümde aklıma gelen şeyler bunlar. dolayısıyla üzüyor bu maç beni be sözlük. yıllar sonra gelen galibiyetin hikayesini unutmak istiyorum.

    zaten aşklar hep yalan dolan
    sonu hep acı hüsran
    biz her sevdadan geriye kalan
    sadece galatasaray
  • 1222
    kazanalım diye kendimce totem yaptığım maçtı.

    geçen sene bir maçımızı izlemek için açtığım anda maç kısır geçmeye başlıyordu ve gol atamıyorduk, bizimkiler adeta bana nispet yapıyordu. gollerimiz hep izleme fırsatım olmayan anlarda geldi. o fark attığımız hiçbir maçı izlememişimdir veya maçın gollerini kaçırmışımdır. baktım derbi kritik, yenmemiz lazım artık; derbiyi izlememeye karar verdim. ama o kadar inanıyordum ki yeneceğimize, izlemeyeceğim diye içim içimi yiyordu.

    maç başladı, çok geçmeden golü yedik. izlemesem de tabii ki skoru takip ediyordum. umudumu yitirmedim; dedim izlemiyorum nasılsa, bu maç dönecek. sonra yavaş yavaş gollerimiz gelmeye başladı. inanın izlemezken acı çektim. maç bitti, kazandık. tarihe yarım yamalak tanıklık etmiş oldum. hafif bunun burukluğu vardı ama çok mutluydum.

    dedim ben bu maçı stressiz tasasız olduğum bir an elimde patlamış mısırımla izleyeyim. demez olaydım, sonraki aylar malumunuz çok sıkıntılı zamanlardı. maçı geçen haziran ancak izleyebildim.

    not: takımım artık bana nispet yapmıyor. beni hor görmeyin.
    (bkz: 28 kasım 2020 çaykur rizespor galatasaray maçı)
  • 1224
    galatasaray'ın 20 senelik seriyi sonlandırdığı maç.
    bu seriyi 2 bölümde ele alacak olursak;

    2001-2009 ( mağlubiyet serisi )

    serini başlangıcı olan bu dönemin kuşkusuz en büyük nedenleri şunlardı;
    -şükrü saraçoğlu stadyumunun ülke standartlarında rakipsiz hale getirilmesi.
    -galatasaray' ın 2011 haziran ayına kadar sürecek olan karanlık döneme girmiş olması.
    -aziz yıldırım'ın derbilerdeki etkisi.
    -başarı için her yol mübahtır tavrını benimseyen fenerbahçe'nin futbolculara, hakemlere ve taraftarlara uyguladığı tavır.
    bu etkenlerin bir araya geldiği ilk maç kuşkusuz (bkz: 6 mayıs 2001 fenerbahçe galatasaray maçı) bu maçta stadyumları inşaat halinde olsada diğer etkenleri eksiksiz uygulayan fenerbaçe yönetimi galatasaray taraftarına resmen işkence uygulamış, yıllarca sürecek olan zorbalığın fragmanını o gün herkesin gözü önünde müthiş bir şekilde uygulayıp maçıda kazanmışlardır.
    bir sonraki sezon oynanan maçta bu serinin unutulmaz maçlarından birisiydi. galatasaray bu maçı 1-0 kaybetti ancak skordan ziyade maçta gördüğü 4 kırmızı kart maça damgasını vurdu. bu maçtan sonra galatasaray'ın burada maç kazanabilmesi için aslında bir değil birden çok engeli aşmasının gerektiğini bir kez daha anlamış olacaktık. (bkz: 16 şubat 2002 fenerbahçe galatasaray maçı)

    bir sonraki sezon oynanan maç ise fenerbahçe'lilerin 18 senedir kutladığı meşhur 6-0'lık karılaşma. galatasaray'ın 2001-2010 yılları arasında oynadığı en iyi futbollardan birisi bu maça denk gelir ancak bu kadar iyi futbola rağmen yenilen 6 gol galatasaray'ın burada kazanmak için iyi futbolun yetmeyeceğini, şansında yanında olması gerektiğini anlayacağı maç olacaktı. (bkz: 6 kasım 2002 fenerbahçe galatasaray maçı)
    galatasaray 6-0' dan sonra çıktığı 2 lig maçınıda 2-1 ve 1-0 lık skorlarla kaybetti. ancak 2006 yılında öyle bir maça çıktı ki bence 6 kasımdan daha yıkıcı bir karşılaşmaydı bu. belki sezon sonu şampiyon olacaktık ama kadıköy'de bu kadar aciz duruma düşmemiz bizim kalan özgüvenimizide alıp götürmüştü. (bkz: 22 nisan 2006 fenerbahçe galatasaray maçı)

    galatasaray her geçen sene kaybettiği özgüveni geri kazanması için belkide bir galibiyete ihtiyacı vardı ama galibiyeti bırakın 1 puanı bile hayal edemez olmuştuk. ilk 5 dakikada yenilen goller, hakem hataları, sinirlerine hakim olamayan bir futbolcu grubuyla inanılmaz kırılgan bir takım haline gelmiştik. peki neydi orada sonuca ulaşmanın yolu?
    kesinlikle sakin kalmak ve erken gol yememekti. galatasaray bunu ilk olarak çoğu insanın hatırlamadığı, özetlerinin bile zar zor bulunduğu bir türkiye kupası maçında başarmıştı. fenerbahçe o sezon son şampiyon ve alışkın olmadığımız bir şekilde avrupada çok başarılı bir sezon geçiriyordu. bunlar tabiki galatasaray'ı yenmek için bir etken değildi ancak galatasaray o maça tam 11 türkle çıkıp inanılmaz sakin bir futbolla seyirciyi maçın içine sokmayarak istediğini almış, ama farklı galibiyeti de kaçıran taraf olmuştu. (bkz: 3 şubat 2008 fenerbahçe galatasaray maçı)

    bu maçtan sonra adeta eski haline dönen galatasaray yine ligde çıktığı 2 maçıda kaybedip seriyi tam tamına 10 maça çıkartmıştı. kupa maçındaki sakinlik, iyi futbol yerini sinir, stres, amatörce hatalara bırakmıştı.

    2010-2020 (yenilmemeyi öğrenmek)

    galatasaray 10 yıllık süreçte ligde çıktığı 10 maçıda kaybetmiş, kupada ise çıktığı 3 karılaşmadan sadece 1 beraberlik çıkarabilmişti. 2010-2011 sezonuna faica gibi başlayan galatasaray için en kötü senaryolardan biride böyle bir ortamda fenerbahçe deplasmanına çıkmaktı. 24 ekim 2010' da gündüz saatleri feyenoord'un psv'den tam tamına 10 gol yemesinden sonra konuşulan tek şey fenerbahçe'nin aynısını yapmaya çok yakın olduğuydu. ama galatasaray yine herkesi şaşırtıp büyük bir süpriz yaparak maçı kaybetmemiş, yıllarca kabusu olacak olan şans faktörünü lehine çeviremeyip aynı 2008'deki gibi sıradan bir kadroyla deplasmanda farkı kaçırmıştı. (bkz: 24 ekim 2010 fenerbahçe galatasaray maçı). nedeni bu maç olmasada, bu maçtan sonra adeta yeni bir döneme giriş yapmıştık. galatasaray 2002 sonrası girdiği ağır bunalımdan kurtulmuş, yeni yönetim, yeni hoca ve harika bir stadyumla artık eşit şartlarda rakibinin karşısına çıkmaya başladı.

    2011-2012 ( baroş'un direği )

    bu maçın ilk 20 dakikası belkide hem serinin hemde ligin kaderini değiştirebilirdi. galatasaray kadıköy'e çok iyi kadrolarla gitmişti, ancak bu kadar güçlü bir futbolla hiç gitmemişti zaten bana göre 96-00 döneminden sonraki en güçlü galatasaray buydu. maçın başında 2-0 geri düşmemiz hepimize bir 6-0 daha geliyor hissi uyandırdı, inanılmaz demoralize olmuştuk serinin artık 12. yılına gelmiştik en güçlü galatasaray bile fark yiyecekse burada kazanmak gerçekten imkansızdı. ancak öyle olmadı galatasaray geçmiş yıllarda yaptığı hataları yapmayıp paniği çok çabuk atlattı maça ortak oldu 60 dakika tek kale oynadığı maç, 12 yıllık seri uzatma dakikalarında direğe takılmıştı resmen. 9 puan önde gittiğimiz deplasmanda 1 puana üzülür hale gelmiştik.
    (bkz: 12 mart 2012 fenerbahçe galatasaray maçı)

    2011-2012 play-off ( karanlıkta şampiyonluk )

    galatasaray harika bir sezon geçirmiş normal sezonu 9 puan önde kapatmış ancak play-off saçmalığı yüzünden takımın pili bitmiş ve işi son maça bırakmıştı. düşünün ki harika bir sezon geçiriyorsunuz ama son 12 lig maçında sadece 2 beraberlik alabildiğiniz stadyuma şampiyonluk maçı için çıkıyorsunuz, bu isteyeceğimiz son şey olurdu.
    bir diğer taraftan bakacak olursak ligi 9 puan geride bitiren fenerbahçe kendisine hediye olarak sunulan play-off saçmalığı sayesinde şampiyonluk potasına girmiş ve son maçta yıllardır rahat yendiği galatasaray'ı kendi sahasında konuk edecekti. bundan güzel bir senaryoyu ozamanlar hapishanede olan aziz yıldırım bile yazamazdı diye düşünüyorum. fenerbahçe doğal olarak maçın favorisiydi ancak atladıkları bir şey vardı bu bir şampiyonluk maçıydı, sıradan 3 puanlık bir derbi değildi. galatasaray'ın kadıköy kabusu fenerbahçe'nin şampiyonluk maçlarındaki kabusu ile çarpışacaktı hangisi daha büyük kabustu acaba? galatasaray'a 1 puanın yetiyor olması fenerbahçe'nin saldıracağı anlamına geliyordu ancak öyle olmadı. bu maçla birlikte bence yıllarca süre gelecek olan yeni bir kabus fenerbahçe'yi esir aldı.buda galatasaray'a kendi sahasında yenilme korkusu.. bu öyle bir korkuydu ki fenerbahçe için galatasaray'a kendi sahasında yenilmemek şampiyonluktan bile değerliydi. alex de souza gibi derbilerin açık ara en baskın skorer oyuncusunu bile bu maçta oynatmaktan korkan fenerbahçe zaten bu maçı kafasında kaybetmişti bile. belkide geçmişten etkilenip nasıl olsa bir şekilde bunları yine yeneriz diye düşünülen bir karardı ama artık bir şekilde yenilen galatasaray'ın yerini çok daha iyi bir takıma bırakmış birde çok nadir kaybettiği şampiyonluk maçlarından birine çıkacaktı bu takım. neresinden bakarsanız bakın büyük bir hataydı bu fenerbahçe adına.
    ve maç başladı fenerbahçe baskılı ancak galatasaray en büyük zaafı olan erken gol yeme hastalığından kurtulmuş gayet güzel ve sakin bir futbol oynuyordu. elmander sakatlanıp çıkana kadarda maçın en net pozisyonlarına girmiş ama değerlendirememişti. ikinci yarıda ise semih'in boş kaleye kaçırdığı, muslera'nın ilk şampiyonluk modunu açtığı pozisyon dışında hiç bir pozisyona giremeyip birde 10 kişi kalınca fenerbahçe, baskıyıda atlatan galatasaray için artık dakikaları saymaktan geriye yapabileceği hiç bir şey kalmamamıştı. fenerbahçe adeta şoktaydı. çünkü böyle bir duruma kadıköy'de hiç düşmemişti. ilk 5 dakikada bulunan gollerle gelen rahat galibyetler serisinde böyle bir mecburiyeti hiç olmamıştıda zaten bir kaç maç dışında.
    maç bittiğinde galatasaray yine kazanamamıştı ama yıllardır hezimete uğradığı, hakkının yendiği, adeta kabus gibi bir staddan şampiyonluk çıkartıyor hemde durumu 18-18 yaparak rakibinin 2 farkla öne geçmesine engel oluyordu. vizyonu dar olan fenerbahçe ise seriyi 13 maça çıkarttığı için kendisine yakışır bir teselliyle sezonu kapatıyordu.
    (bkz: 12 mayıs 2012 fenerbahçe galatasaray maçı)

    bu maçtan sonraki süreçte galatasaray'ın üstündeki galibiyet baskısı bir kaç sene yaşanmadı, çünkü o stadda kupa kaldırmıştı ve bu çok tazeydi. 2012-2013 sezonunda şampiyon olarak gittiği bu satadda ırkçılık yapabilecek kadar bilenmiş fenerbahçe'yle karşılaşıp hakemin hediye ettiği 2 golle 2-1 yenilmiş seriyi bir maç daha uzatmıştı ancak o günler pekte umrunda değildi açıkçası.

    2011 sonrası kadıköy'de oynanan maçlar dışında galatasaray genel olarak fenerbahçe'ye büyük üstünlük kurmuştu. bu iki takım kupa finallerinde 4 kez karşılaşmış 3'ünü galatasaray, 1'ini ise penaltılarla fenerbahçe kazanmıştı. ligde ise galatasaray kendi sahasında üst üste galibyetler alarak son yıllarda pskolojik üstünlük denen şeyi tam tersine çevirmişti. ama kadıköy'de hala bir galibiyeti yoktu.
    2012'de gelen şampiyonluktan sonra önemini yitiren kadıköy serisi yıllar geçtikçe yeniden kendisini hissettirmeye başladı. çünkü bu seri 20. senesine doğru gidiyordu. galatasaray bu stadda stres, heyecan, sinir harbi gibi negatif bütün alışkanlıklarını artık yenmişti. artık ihtiyacı olan tek şey şanstı 2012 sonrası birçok maçta yine şanssızlığın kurbanı olup galibiyeti kaçıran taraf olmuştu.

    2017-2018 ( maicon'un direği )

    galatasaray çalkantılı bir sezon geçirsede ligin sonlarına doğru 4 takımında yarışta olduğu bir dönemde 18 senedir kazanamadığı kadıköy'e misafir olmuştu. artık galatasaray ciddi ciddi bu stadda baskın oynayan taraf haline gelmişti. fenerbahçe'nin kaybetme korkusuda bunun en büyük nedenlerinden biriydi. sayısız pozisyonu değerlendiremeyen galatasaray yinede istediğini alan olan taraftı.
    fenerbahçe için her sezon başı 3 puan yazılan bu maç sezon sonu onları şampiyonluktan eden maç olacaktı. o sezon galatasaray'ın 3 puan gerisinde kalan fenerbahçe yine en güvendiği yerde şampiyonluğu kaybetmişti aslında.

    2018-2019 ( yetiş ya ali )

    serinin uzaması fenerbahçe'nin stresini kat kat arttırken galatasaray ise topu bir türlü kaleye sokamadığından sonuca ulaşamıyordu. o sene ligde kalma mücadelesi veren fenerbahçe için bu maçta alınacak bir beraberlik harika sonuç olacaktı. zaten onlarda farkındaydı artık bu serinin son bulmaya yakın olduğunun. kadıköy eski baskını yitirmiş artık tüm silahları deşifre olmuştu. ancak son bir kozları vardı o da hakem. galatasaray 1-0 öne geçtiği maçta hakemin devreye girmesiyle maç 1-1 bitmiş fenerbahçe ise teselliyi galatasaray'ı şampiyonluktan ettiğini sanarak bulmuştu.

    2019-2020 ( fatih 2020 )

    lige güya fırtına gibi giriş yapan fenerbaçe bu maçtan önce galatasaray'ın tam 4 puan gerisindeydi. geçen sezonki fenerbahçe'yi bile yenemeyen galatasaray tabiki bu maçtada favori değildi. ancak son yıllarda herkesin unuttuğu bir şey vardı fenerbahçe artık burada güçlü değil, stresli, gergin olan, yenilmekten korkan taraftı. aynı öyle bir maç oldu adeta son 10 senenin özeti gibiydi galatasaray gol kaçırma rekoru kırıyor fenerbahçe bir kere gelip atıyordu. ancak galatasaray taraftarı bu sefer böyle olmayacağını biliyordu resmen. 20 senedir kırılan özgüven, bir türlü girmeyen toplar, nasıl olsa alamayız hissi bu maçta 1-0 gerideyken bile bir kişinin aklına dahi gelmedi artık inanmıştık çünkü bunun bir sonu olacaktı galatasaray son 10 senede parça parça yaptığı iyi şeylerin hepsini bu maçta yapıyordu. iyi futbol, sakinlik, erken gol yiyip taraftarı işin içine sokmama. bunların hepsini yapıp birde topu kaleye sokarak kazanınca, fenerbahçe'nin tek tesellisi olan 20 maçlık yenilmeme serisini tersine çervirerek 3 maçık galibiyet hasreti olarak kucağına koymuş oldu.
App Store'dan indirin Google Play'den alın