ultras/movement'in maç on biri:
1-"zor geçmesi beklenen maç" diye kalıp cümleler kullanır ya futbol yorumcuları maçlardan önce ya da sonraki analizlerinde, galatasaray için bu sene sami yen'de oynadığı maçlarda yeni bir tabir üretilmeli: "galatasaray'ın rahat kazanmasının beklendiği maç"... spor toto süper lig ilhan cavcav sezonunda galatasaray bugüne kadar içerde oynadığı maçlarda yenilgi yüzü görmezken, bir tek fenerbahçe ile golsüz berabere kaldı. sadece kazanmıyor sarı-kırmızılılar, bir de üç küsür gol ortalamasıyla rakipleri de "eziyor" kelimenin tam nasıyla. bu haftaki "kurban" bursaspor oldu. fatih terim'in takımının kendi seyircisi önünde nasıl oynadığını artık sağır sultan "bilirken, bursa'dan taraftarının "üç yiyin, 5 yiyin ama onurunuzla oynayın" diye yolcu ettiği paul le guen'in timsahları yeşil zeminde varlık dahi gösteremediler ve 5-0 lık bir mağlubiyetle sahadan ayıldılar. o kadar "silik" oynadı ki deplasman ekibi, maçtan sonra taraftarına özlüce tesislerini bastıracak kadar sahada yoktular, ilk şutu 67. dakikada attılar muslera'nın kalesine, o da çok farklı auta gitti. onların aksine galatasaraylılar da bir o kadar iştahlıydılar ve rakip savunmaya yaptıkları baskılar ile gol de buldular, bursaspor'lu savunma oyuncusunu da kırmızı kart ile attırdılar. rodriguez-gomis iş birliği ile öne geçerken galatasaray, devre bitmeden yine rodriguez'in rakipten kaptığı topu harun'un solundan ayak içi plase ile ağlara göndermesiyle fark ikiye çıktı. soyunma odası dönüşü iştahını koruyan aslan, eski bursasporlu serdar aziz'in golüyle farkı üçe çıkarırken, kalan dakikalarda gomis sahnedeydi, önce belhanda, sonra da bir kez daha rodriguez'in asistleriyle bafetimbi gomis hattrick yaptı, maçın topunu da evine götürmeye hak kazandı.
2- kasımpaşaspor yenilgisi sonrası "internet ergenleri" muslera'ya sarmışlar, "nando"nun eşi de bu hakaretlerden alınarak "belki de bir gün gideriz" tarzı bir cevap yazmış sosyal medya hesabından. hayatta kendileri hiç hatasızımışçasına klavye başında herkese sallayan tiplerden oldum olası nefret ederim. dün drogba yaşlıydı, melo kavgacıydı, sneijder kiloluydu, bugün de sıra muslera'ya mı geldi? kimi beğenecek bu veletler acaba? bugün ağızlarından düşürmedikleri metin oktay dönemlerinde yaşamış olsalardı kralı da eleştirirlerdi zira mutsuz ve bencil bir gençlik yetişiyor. değerleri bilmeyen ve elindekini çabuk tüketen bir nesil. aslında durum o kadar vahim ki, okullarda milli eğitim bakanlığı öğretmenlerden "değerler eğitimi" çalışması yapmasını istiyor, başka bir deyişle bu çocuklara iyilik, dostluk, vefa, arkadaşlık, yardımseverlik, saygı, sevgi gibi kavramların öğretilmesini bekliyor... bursaspor karşısında özellikle ilk devrede varlığını bile unuttuğumuz uruguaylı kalecimiz, ikinci devre cılız gelişen yeşil-beyazlı kontra ataklarda dikkati ile bu eleştirilerden etkilenmediği görüntüsü verdi. fatih terim de boş bırakmamıştır muslera'yı hafta içi, o da kendisine karşı güvenini iletmiş olmalı ki, "kafası takık" bir görüntü seyrettirmedi bize.
3- serdar aziz- maicon ikilisine beni bir kez daha haklı çıkarttıkları için teşekkür ediyorum. önce savunmada stancu ve onun oyundan çıkmasıyla sinan'ı bitirdiler, sonra da hücumda etkinliklerini gösterdiler. "futbol tanrıları" cuma gecesi serdar aziz'in yüzüne güldü ve eski takımının filelerini havalandırmış oldu başarılı stoper. maç başında kendisine küfreden deplasman tribünündeki taraftarın "nahoş" hareketine, attığı golde aşırı sevinmeyerek "hoş" bir tepki gösterdi serdar. bursa'da yetişmiş, büyümüş, kaptanlığını yaptığı takıma vefalı davranışı alkışı hak ederken, maç içinde neredeyse bütün hava toplarını alarak da fatih terim'in yüzünü güldürdü. maicon da partneri gibi tabelayı az kalsın değiştirecekti ama gecenin formsuzlarından harun, harika bir refleksle son anda topu kornere çeldi. savunmada birbirlerini tamamlayan ikililer şampiyon takımlarda hep vardır, bülent-popescu, semih-ujfalusi, falco-stumpf ilk aklıma gelenler, umarım bu sene maicon-serdar ikilisi de eklenir bu birlikteliklere. "her şerde bir hayır var" der büyükler, denayer'in sakatlığı da bu ikiliyi "mecbur" hale getirdi... doğru ikili de bulunmuş oldu...
4- fatih terim'in tercihlerinin sorgulandığı en önemli bölge sağ bek oluyor iki haftadır. sezona mevkisinde "banko" başlayan mariano geçirdiği sakatlık sonrası ilk onbire dönemedi ve artık kulübede yer alırken, hoca martin linnes'i oynatıyor onun yerine. linnes de fena oynamıyor, hocanın talimatlarını uyguluyor ama taraftarın görmek istediği oyuncu tipi hala mariano, zira brezilyalı topla daha "haşır neşir", meşin yuvarlak ayağına yakışıyor, bir pasla takım arkadaşını gol pozisyonuna rahatlıkla sokabiliyor. öte yandan anlaşılan o ki idmanlarda biraz tembel olmalı ki, kendisinin tam tersi olan ve yetenekleri sınırlı ama çalışkanlığı ile bunu örtbas edebilen norveçliye veriyor fatih terim formayı. alternatifsizlik yerine "kimi oynatacağını" seçmekte zorlansın hoca, bu da başarıyı getirecektir. son yarım saatte mariano'yu da görmek istedi fatih terim, demek ki onun aklında da maçlara göre değişik tercihler yapma fikri var.
5- igor tudor döneminde pek düşünülmeyen selçuk inan, fatih terim'in gelişiyle vazgeçilmez oldu. eski oyuncusuna güvenini gösteren tecrübeli teknik adam, kaptanı kazanmak için de saha içinde selçuk'a özel "bonuslar" da veriyor. bunlardan biri serbest atışları 8 numaranın kullanmasını isterken, kornerlerde de belhanda'nın yerine kaptan geçiyor topun başına. bursaspor karşısında rodriguez'in düşürülmesiyle kazanılan serbest vuruşta meşin yuvarlağın etrafında selçuk ve maicon bekleşirken, selçuk topa vurdu ve barajdan dönen top sonrası brezilyalı stoper bakışlarıyla memnuniyetsizliğini gösterdi. adil ve faydalı bir paylaşım yapılması adına, ceza sahası çizgisi üzerinde kazanılan serbest atışları selçuk kullansın, 3-5 metre uzaktan olanlar maicon'un olsun. köşe vuruşlarında da sağ köşe-sol köşe ayrımı yapılarak benzer bir paylaşım belhanda ile yapılsa hiç de fena olmaz...
6- kasımpaşa maç yazımızda "mutlu musun belhanda bey?" diye sormuştuk... antalyaspor karşısında boş yere gördüğü kırmızı kartla takımını yalnız bırakmıştı deplasmanda younes belhanda, cuma gecesi tekrar formasına kavuşmuş, takımı yine bir orkestra şefi gibi yönetmişti. bursaspor karşısında kart görmedi belhanda ama iki arkadaşını oyun dışına gönderdi bu sefer. serdar aziz'in attığı gol sonrası sevinirken parmağını donk'un gözüne soktu, hollandalı oyunu terk etmek zorunda kaldı. bursaspor'un geliştirdiği bir atakta da yere düşerken eren derdiyok'un ayağının üzerine düştü ve eren'i oyun dışına yolladı. sakarlığın bu kadarına da pes denir!
7- garry rodriguez her maç değerini arttırıyor. son yedi lig maçında 4. golünü atan garry, göztepe maçından bu yana da 5. asistini yapmış oldu. savunmada serdar aziz- maicon birlikteliğinden nasıl bahsediyorsak, forvette de rodriguez-gomis tayfası çok canlar yakacak gibi. golcüsüne sadece servis yapmıyor, bir de kendisine has "ayak içi plaseler" ile garry rodriguez klasiği oluşturdu hollanda doğumlu topçu. galatasaray'ın attığı ilk golde asisti kendisine yazdık ama yuto nagatomo'nun taç çizgisi kenarında tek pasla başlattığı atak da dikkate değer.
8-attığı üç golle galibiyetin baş mimari olan batefimbi gomis, galatasaray spor kulübü adına bir golcüden de öte büyük bir kazanç. kasımpaşaspor maçında baygınlık geçirmesi ve doktorun çıkmasını nasihat etmesine rağmen oynamaya devam etmesi bu hafta içi çok tartışılmış, galatasaray kulup doktoru yener ince eleştiri oklarının hedefi olmuştu. cuma gecesi attığı ilk golden sonra metin oktay sevinci yapan gomis, sevıncını kulüp doktoru ile paylaştı ve gollerini de kendisine ithaf etti... vefakarlığı son golde de gösterdi fransız golcü, kendisine iki gol attıran rodriguez'in ayakkabısını "cilalalyarak" taraftarın önünde de onore etti arkadaşını... sadece büyük golcü değil gomis, aynı zamanda da büyük karakter...
9- galatasaray maçlarında hakemler sarı-kırmızılıların lehine penaltı vermemeye yemin etmişler sanki, bursaspor maçında da bülent yıldırım ceza sahası içinde garry rodriguez'in formasından çekilmesine "utanmadan" devam kararı verdi. 35. dakikada feghouli'nin arkadan ayağının basılmasına düdük bile çalmazken, bastock'un belhanda'nın kafasına tekme atmasına kart çıkarma zahmetinde bulunmadı bile maçın hakemi... ama en acısı da gomis'in ortasında yuto nagatomo'nun boyundan beklenmeyecek bir şekilde zıplayarak vurduğu kafayla bursaspor filelerini havalandırmasına da yardımcı hakemine "aldanarak" ofsayt düdüğü çalması oldu.
10- bursaspor adına sahada mücadele eden tüm topçular tel tel dökülürken, milli kaleci harun da tanınmayacak şekilde kötüydü. galatasaray'in attığı ilk golde feghouli'nin ortasında topu sektirmesi atağın başlamasına vesile olurken, serdar aziz'in golünde de yine topu sektirdi milli kaleci... ali sami yen'de bu kadar hatalar yaparsan, farklı yenilmek kaçınılmaz olur...
11- tribünde rekabetin her türlüsüne varız, her şekilde beste yapılsın, slogan atılsın, pankart yazılsın da cuma gecesi bursaspor taraftarlarının yapmış olduğu hayatını kaybeden kişilere küfür olayı kendilerine yakışmadı hiç... metin oktay gibi taraflı tarafsız herkesin saygıyla andığı, zamanında bursaspor teknik direktörlüğü de yapmış taçsız kral metin oktay'a ağıza alınmayacak küfürler tribün kültürünü yaralayacak cinstendi. özellikle de merhum başkan ibrahim yazıcı için vefa pankartı açan galatasaray taraftarının kutsalına dil uzatan bursaspor taraftarını kınıyorum. sosyal medyada yazdıklarına göre ali sami yen'deki taraftarlar "bursaspor kümeye" diye tempo tutarak kendilerini tahrik etmiş, bunun cevabı beşiktaş taraftarının bu sene yaptığı gibi metin oktay ve ali sami yen'e küfretmek mi olmalıydı yoksa yaratıcılığı ile nam salan teksas'ın küfürsüz bir kontra yapması mı olmalıydı...
kaynak:
https://ultrasmovement.blogspot.com.tr/...ray5-0bursaspor.html