Türkiye Süper Lig 25.Hafta Maçı
19:00 Ali Sami Yen Stadyumu
0 - 1
  • 131
    sabah 10 da kalkarsın önce erkek basketbol maçına gidersin tek galibiyeti olan bir takıma 11 sayı farkla yenilirsin, sonra kızların çıkar bu mağlubiyeti sana unutturur. apar topar mecidiyeköy e gidersin yağmur altında maç izlersin. senelerdir her maça giderim hiç bir mağlubiyetten sonra "artık maça gitmeyeceğim" demedim. ama bu akşam diğer mağlubiyetlerden çok daha farklı. hiç bir hamle bir bok etmiyor malesef. yolunda gitmeyen çok şey var. olan yine taraftara oldu malesef. üzülen, hasta olan yine taraftar. bazen diyorum ki ulan atlasam uçağa futbolun adının geçmediği bir yere gitsem. ama sonra diyorum ki ben sensiz nasıl yaşarım be aslanım.
  • 132
    ne oynadığımızı biri bana izah edebilirse içimdeki muammalardan, ruhumun düştüğü karanlıklardan, kalp sıkışmalarımdan bir nebze belki arınabileceğim maçtır. sahi ne oynadık bugün? futbol, çayda çıra, yakar top? ortada herkesin topu şişirdiği çalçiriş bir oyun. bilmiyorum ki ne suç işledik bu eziyeti çekecek? nasıl bu hale geldi bu takım?
    daha ilk 10 dakikasında aslında sonucunu belli etmiştir. maç boyunca eskişehirspor top çevirdi biz izledik. oyuna müdahale etse hoca değişir diyorsun içinden ama boş haykırışlar. zaten o kadroyla çıkıyorsan ben birşey yapmamamızı beklersem ayıp ederim. ikinci harakiri denememizi yapıp ölmeyi başardık bu sefer. bu kadar da ısrar edilmez ki intihar etmekte ya. milyonlarca taraftarı olan galatasaray takımının eskişehirspor'dan kendi evinde yediği bu baskının bir izahı olabilir mi? hem de kör parmağın gözüne dercesine göz göre göre.
    bugün bir futbol oynanmadığı için sonuçta hiç şaşırtıcı olmamalı işte ama ah gelde şaşırma. oynadığımız oyunun ben adını bulamıyorum. şöyle bir sistem felsefeyle oynadık diyemiyorum ki. sistemsizliğin içinde korku tünelinde kalmışçasına bir karanlık. ve hiç ışık da yok insanı kurtulacağına inandıran.
  • 135
    bu maça gitmedim, kendimi cezalandırdım. ben lincoln yerine mehmet güven oynayacaksa geri kalan maçlarda kartımı iade edebilirim. taraftar da gitti sayılmaz. şu maçı alsa % 90 şampiyon olacak takımın maçına taraftar gitmedi. olsun önemli değil, galatasaray disiplini galip geldi. bir baltalı ilah getirip, ipini çektiler disiplinsiz futbolcunun. efendim, çok büyük futbolcumuymuş, galatasaray'dan büyük olurmuymuş. sanki lincoln öyle bir şey dedi. lincoln'ün söylediği şeyin meali şuydu. ''bu kim ya, ne anlar futboldan, takımın gole ihtiyacı varken beni çıkartıyor, salakmısın sen koç'' demiş olabilir. tamamen de haklıdır. neyse biz galatasaray'ımıza dönelim.

    gök tanrı, diğer şampiyonluk adaylarını cezalandırdı. acıdı belki evliyalar bülent korkmaz'a. baros yok, yerine veteran ümit karan oynuyor. hasan şaş veteran, hamburg maçında kurtarıcı, bu maçta tribünde çekirdek yiyor. takımın en sağlam yeri sol bekti, hakan balta stoperde, sol tarafımızda kısmi felç geçiriyor.

    ayhan sezonun en kötü futbolunu oynadı, barış'ta beter olunca, isabetsiz paslar, maçın çok kötü geçeceğinin sinyalleriydi. savunmada emre aşık ve yeni metin oktay'ı saymazsan ortada tam bülent korkmaz'lık takım vardı. islık çal, bağır, maymunluk yap, bağır çağır, hatta gole ihtiyacın varken çıkardığın kewell bile sana fırça atmadan çıksın otursun yanına. insan bir galatasaray'lı hoca olarak daha ne ister. disiplin galip geldi maç başında, maçın sonu ne olursa olsundu. varsın galatasaray'lı yağmurda ağlasındı. hayvanat bahçesindeki bir kafeste gibiydi lincoln. oynatmayacağını biliyor ama maymuna çevirmek lazım lincoln'ü. televizyon gösterecek, yorumcular aşağılayacak. ceza işte böyle verilir, bravo amatör bülent.

    ilk yarı, ataksız, pozisyonsuz geçti. ümit karan ben yokum diyor artık, oynatmayın beni diyor ama arkadaşı kıyak yapıyor. semih kaya ümit takımında oynuyor, bu kadar stopersiz takımda 10 dakika oynayamıyor. oynayamayacak kapasitesi varsa ne işi var kulubede. ikinci yarıda bir ara nonda'yı görür gibi oldum. inanın maç sonuna kadar kim çıktı anlayamadım. hala söyleyemem kimin yerine girdiğini. nonda'yla ümit karan aynı maçta oynuyorsa ben rakip takım hocası olsam bütün defansı ileri çıkartır farka giderim. bu nonda'yı odunla dövüp göndermek lazım artık. rakip 10 kişi en ufak bir çaba yok bizde. ofsayt rekortmeni youla bir punduna getirecek, timsah gibi bekliyor. kalecimizmi, felç geçiriyor. sanki penaltı atıldı. gol yemediği maç yok.

    es esler, ilerde çok kötü bastılar, her futbolcu hareket ve koşu halindeydi. duran topların başında galatasaray'lı sabri vardı. 2.10 luk kaleci ve 2 m.lik savunmaya orta yaptı. ikinci yarıda gök tanrı bize bir kıyak daha yaptı. baktı ki gol atacak halimiz yok, bir eskişehir'liyi oyundan attırdı. olsun disiplin bozulmasın yeterki, bize ne adamın atılmasından. taktik, oyuna müdahele hak getire. islık, el kol hareketi. bi sus be kardeşim, saha çizgisi kenarında 90 dakikayı bağırarak bitirmekle hocamı olacaksın. maçı bitiren takıma bakalım, serkan, volkan, nonda, aydın, m. güven, ümit karan. bu adamlara demişsinki seneye yoksunuz, çıkacak seni kurtaracak öylemi. hepsini toplasan kewell'in tek bacağı etmez.

    ajanmısın nesin sen kardeşim. ne ballı adammışın sen. saklandın, hiç bir takım almadı, bizim düşmemizimi bekledin. gitseydin 2. ligte altay'a, sakarya'ya falan ne işin var başımızda. tam bir bozguncuymuşun. hoca olmadığını zaten biliyorduk, gençlerbirliği maçındaki maymunluğunu da unutmadık.

    ben ne nankör adammışım da haberim yokmuş. lucescu'dan sonra fatih terim'i istemedim, hagi'den sonra gerets'i, gerets'den sonra kalli'yi, sonrasında skibbe'yle uğraştım. belamı buldum işte, hadi ben cezalandım hakkettim, milyonlarca galatasaray taraftarının ne günahı vardı be ya rabbim.

    arda turan; kurtar kendini kardeşim, burada çürür gidersin, her maç başını dayayıp ağlayacağın kalörifer borusunu nerden bulacaksın. sen sabri'ye pas atıyorsun, sabri sana bomba atıyor. ümit karan'ın kafasına topu nişanlayıp içeri atacaksın, ümit topu avuta gönderiyor. maç bitiminde taraftar seni çağırdı, birde emre aşık'ı. gerisi yalan, palavra,

    maçın özeti; ruhun geri meri geldiği yok, emir komuta zinciri geçerli, çavuş her zaman haklıdır.
    maç sonunda bağırıyor taraftar,'' başarılar gelir geçer asaletin bize yeter'' asalete bak, mehmet güven, aydın yılmaz, serkan kurtuluş.... korktuğumuz başımıza geldi. sebep olanlar utansın. utanmazlar ya, maskeli baloların kirli yüzleri defolun gidin artık be.

    sizde gidin lincoln, kewell, baros... aklınızdan zorunuz mu var sizin. 3 sene önce şampiyonlar ligi finalini kazan, 3 sene sonra kazma bülent'in maskarası ol.

    biz bir garip çingeneyiz nemize gerek gümüş zurna.
  • 137
    galatasaray yonetiminin skibbe'yi gondermek ile aldigi riskin sonuclarinin etkisinin ne kadar yikici oldugunu gosterdigi mac. dedigim gibi bu kadar kritik bir noktada hoca degistirmek sadece risk almakti kim gelmis kim gitmis onemli degil. gecen sene aldigimiz riskin karsiligini aldik, bu sene an itibari ile icimizde patlamis bulunuyor.

    sakin kafa ile dusundugumuzde durum budur bence. sabahtan beri bulent korkmaza sallamak icin yer ariyorum hatta bir tane guzel salladim ama silindi, fakat su an bizi 3 kulvarda da tepe taklak eden hoca degisikligidir. skibbe cok mu iyiydi, degildi ama takim bu kadar kotu duruma gelir miydi veya soyle soruyorum su an bulundugumuz durumdan daha kotusu ne olabilirdi onu tartisirim.
  • 138
    içimde şampiyonluk namına şu kadar* umut varsa onu da bitiren rezil maç. sen kendi evinde, deplasmanda ligin en kötü 2. takımına, hem de 10 kişi kalmasına rağmen yeniliyorsan bırak zaten ligi migi, diğer maçlara da çıkıp kendini rezil etme. eskişehirspor'un karşımızda iyi oynama şansı yok, sen galatasaray'san buna izin vermeyeceksin, her zaman rakibinden üstün oynayacaksın, istersen rakip takım mucizevi futbol oynasın sen onun üstüne çıkmak zorundasın çünkü sen galatasaray'sın. ama nerde bunu arda, kewell ve diğer canını dişine takan birkaç oyuncu dışında anlayacak adam, nato kafa nato mermer...
  • 141
    mantığa uygun ama olumsuz olan gelişmelerin; mucizevi direnişlerle sadece ertelenebileceğini, ama asla durdurulamayacağını gösteren maç olmuştur. bu karmaşık cümleyi izah edelim.

    malum stoper eksikliği nedeniyle savunmada ciddi sorunlar yaşanacağı belliydi. sahaya çıkacak olan stoperlerden; hakan balta, kanat savunucusu kökenli, stoperden anlayan part-time elemandı. tabii ki sırıtmayacaktı. ancak; tam bir stoperin ancak kurtarabileceği pozisyonlarda aksayacaktı.
    yanındaki emre aşık, başarılı ve deneyimli olmasına rağmen, 35 yaşın verdiği fiziksel handikaplardan dolayı arada sırada birkaç iyi maç çıkartabilecek bir oyuncu. böyle 5-6 kritik maçtan oluşan bir seriyi, üstelik de yanında stoper olmadan elbette sıkıntılı geçirecekti.
    şimdi emre ve hakan'ı suçluyor muyum? hayır. ellerinden geleni yaptılar. büyük bir kişisel hata yapmadılar. olabilecek en iyi performansı sergilediler. ancak defans bir bütünlük gerektirir. 4 oyuncunun hepsinin belli bir kalite+deneyim+form toplamını tutturması lazım gelir. serkan-emre-hakan-volkan'dan oluşan geri dörtlünün, takıma sıkıntı yaratması doğal sonuçtur. aksi olsaydı çok şaşırmak icap ederdi. bu 4 oyuncuya da tek kelime şikayetim yok, yanlış anlaşılmasın.
    bu dörtlüyle çıktık diye bülent korkmaz'a da bir şey diyemiyorum, elinde nesta vardı da mı oynatmadı ?
    bu dörtlüye mecbur kaldık diye yönetime de kızmıyorum. çünkü meira'nın transfer parasına ihtiyacımız vardı.
    sakatlıklar, yoğun fikstür, ekonomik sıkıntılar... bunlar üst üste birleşince, yapacak fazla birşey yok. büyük takım olmak gerçeğiyle sorgulanmayacak "extreme conditions" * diyebiliriz bunlara. bu koşullar kimin başına gelirse gelsin; önünden kaçılamayacak olan tek şey, başarısız sonuçlardır.
    hamburg rövanşında , hayatımın en büyük şoklarından biri olması gereken yenilgiyi, bu yüzden çok makul karşıladım. olacağı belliydi. bazı şeyleri değiştiremezdik. ilk maçta kewell mucizesi sayesinde ertelediğimiz ama yememiz gereken en az 1 gol vardı. malesef üçe kadar çıktı. çok üzüldüm, ama çok şaşırmadım.
    talihsizliklerimiz ve bir takım hatalarımız sonucu bu süreci yaşadık. takımın; hamburg deplasmanında 40 dakika, trabzon'da yine bir o kadar dakika 10 kişi kalarak boğuşması, üzerine fiziksel olarak yıprandığımız ve moral olarak da düştüğümüz hamburg rövanşını ekleyince, pazar akşamı sahaya çıkan takımın verebilecekleri zaten kısıtlıydı. eskişehirspor gibi bizi nasıl yenebileceğini daha önce deneyimlemiş ve dirençli bir rakibin karşımızda olması olabilecek en kötü fikstürlerden birisiydi ve o da gerçekleşti. hacettepe, ankaragücü, denizlispor, konyaspor, gaziantepspor gibi bir rakiple oynasaydık, kazanma ihtimalimiz daha yüksek olurdu. oyuncularımıza fazla yüklenmeyin. 2 haftayı bütün olarak düşündüğünüzde, biraz fazla kızdığınızı göreceksiniz.
    siz de haklısınız, kızıyorsanız aşkınızdan. ama ruhsuzluk düşüncesi aklınıza gelmesin, burada yok onun şubesi. fiziksel yıpranma, moralsizlik ve yorgunluk cidden önemli engeller. kolay değil. ne de olsa, hepsi herşeyden önce insan. insana değer veren kimliğimizden şaşar gibi olmayalım renktaşlar. bağrıma bastım ben, "keratalar sizi" diyerek. tavsiye ederim.
    mağlubiyet sayımızın 7'ye çıkması üzücü bir nokta. 2 maçlık menzildeyiz şampiyonluğa ama, herkes her hafta puan kaybetmeye devam edecek mi, bilinmez. çok büyük bir fırsatı kaçırdık belki ama, en azından hiç kimsenin kazanamadığı bir haftada yenilmek de küçük bir teselli. hiçbir yerden kopmadık. ilk 5'teki takımlardan üçüyle maçımız var ve bu sezon tattığımız dirençli ve isteyen galatasaray o maçlarda sahaya eksiksiz çıkabilirse, bu üç maç dahil en az 8-9 maç kazanabiliriz. yapılamayacak iş değil.
    dileğim, hiçbir galatasaraylı taraftarın ve oyuncunun, passat medyası'nın gazına gelip de bu iş bitti dememesidir. son 2 haftanın bilançosu, sadece kağıt üstünden konuşanlar için bir çöküştür. halbuki bu sonuçlar serisi, en başta söylediğim gibi, gayet doğal, olabilitesi yüksek, engellenmesi değil sadece ertelenmesi mümkün arızaların sonucudur. oyuncularımızın biraz dinlenmesi, morallerini geri kazanmaları ve yeni sakat vermeden, iki sakatımızın geri dönmesiyle bile yeterli noktaya ulaşmak mümkün. çünkü bahsettiğimiz takım galatasaray. herşeyiyle galatasaray.
    adının olduğu yerde umudun eksik olmadığı galatasaray. ben inanıyorum. hem de kahvehane ağzından çıkan hep destek kolpası gibi bir masturbasyonla değil. aslı, astarı olan; dünde ispatı, yarında müjdesi olan bilinçli bir ümit içinde inanıyorum. daha önce de yaptık, bugün de yapabiliriz, yarın yapılacaksa, bunu da sadece biz yaparız.

    şampiyon olamayabiliriz. ama yakışan mücadele en kısa zamanda sahaya dönecektir. şüpheniz olmasın. çünkü eksik olan, ruh veya istek değil, kaslardaki güçtü sadece. elde olmayan aksiliklere karşı bu kadar cevap verilebildi. yarına dair kötü birşey yok. aklınıza da zorla getirmeyin.
  • 144
    milan baros'un yoklugunda, içeride muhakkak kazanmak zorunda oldugun bir maça çikiyorsun ve takiminin en kolay kilit açan iki oyuncusundan biri olan cassio lincoln'ü oynatmıyorsun. baris ozbek korner, sabri frikik kullaniyor. takim hicbir sey oynamiyor. buna ragmen rakibin 50. dakikada on kisi kaliyor. eh koskoca galatasaraysin, alacaksin bu maci. alacaksin ki sampiyon ol. ama darken golu yiyorsun. kenardan buna karsi hamle geliyor; harry kewell çıkıyor mehmet güven oyunda.

    bülent korkmaz'in teknik direktorlugunun ozetidir bu maç.
App Store'dan indirin Google Play'den alın