2013-14 Türkiye Süper Lig 5.Hafta Maçı
19:00 Atatürk Olimpiyat Stadyumu
0 - 3

Hükmen
  • 257
    maçın on dakikalık özet görüntülerini seyrederek ne olduğunu anlayamadığım maç. taraftar niye sahaya girdi, galatasaraydan bir adam eksilmiş ve takım gole yaklaşmışken niye taraftarlar olay çıkardı? yenilmeyi hazmedemedi dicem fakat daha 2 dakika daha var maçın bitmesine ve 2 dakikada gol atmak imkansız değil...madem yenildin, kabullenemedin maç bitsin ne yapacaksan yap ama daha maç bitmeden çıkan bu olaylar niye?

    kafamda deli sorular....
  • 261
    2-1 öndeyken maç tatil edildi. büyük olasılıkla sahada 2-1 kazandığımız maç masada 3-0 olarak tescil edilecek beşiktaş taraftarları sayesinde.

    maça her hafta değiştirdiği defansta, sabri semih dany ve balta 4'lüsüyle başladı terim. bir iki hafta vasat oynadığı için ilk 11'de yeri garanti görülen balta klasını maç içinde bol bol konuşturdu. ilk önce fernandese yaptığı asistte geri koşmayı bırak yürüme zahmetine bile girmedi. fernandes kaçırdı ama yine baltanın geriye koşamadığı bir pozisyonda, başlangıçta ondan çok daha geride olan serdar bizim çizgimize indiğinde baltanın boşluğunu doldurmak için semih serdarı karşılamaya gidince dany ön direkte kaldı, almeida da arka direkte bomboş golünü attı.

    galatasaray klasik topa sahip olan, yavaş oynayan, üretkenlikten uzak bir ilk yarı geçirdi. ikinci yarının başında gökhanın muslerayla karşı karşıyayken topu kontrol edememesi bizim için bir şans dakikası oldu. baskıyı arttırınca daha tecrübesiz olan beşiktaş önce serdarla sonra da veliyle iki büyük hata yaptı ve bu hataları affetmeyen drogba maçı bize çevirdi.

    beşiktaş taraftarı garip bir topluluk. iki ay öncesine kadar ne mal oldukları bir anda unutulmuş ve baş tacı edilmişlerdi. bir çok sözlük yazarı bile çarşısporlu olmuştu. istanbul united geyikleri dönmüştü bol bol. en azından artık ne bok oldukları bir daha unutulmayacak şekilde hafızalara kazındı. hiç kimse holiganizm istemiyor, ama herkesin de böylesine bir zamanda uyanık olması lazım.

    maçı sahada kaybeden bu mal sürüsü 90. dakikada haksız yere atılan melonun ardından sahaya girdi. sahaya girenlerin %99'u melo için değil maçı kaybedecekken olay çıkarmaya giren tipler. allah korusun takım 2 dakika geç sahadan çıkmaya karar vermiş olsa çıkabilecek olayların sonu çok daha kötü olabilirdi.

    oturdum maç bitiminde bütün kanalları dinledim. bütün pozisyonlara teker teker baktım. hakem diye ağlayan bu mal sürüsüne söyleyebilecek tek bir şeyim var: hassiktirin ordan!!!!

    işte size hakem hataları: beşiktaşlı sol bek kendini ceza sahamız içinde attı sarı kart yok. biliç sahaya girdi, hakeme gözlük işareti yaptı hiç bir şey yok. drogbayla escude beşiktaş ceza sahası içinde hava topuna çıktı, escude topu eliyle aldı, penaltı olması gerekirken hakem drogbanın elle tuttuğunu belirtti ve topu beşiktaşa verdi. sabrinin ceza sahası içinde düşürülmesi % bir milyon penaltı. melonun pozisyonu kırmızı değil sarı kart olması lazım, rakibe dokunmuyor, hareketi sert.

    bizim lehimize hataları: selçuğun pozisyonu sarı kart. musleranın ayağıyla çıkardığı pozisyonda ofsayt yok.

    tartışılan pozisyonlar: ilk golümüzde faulun f'si yok. ikinci golde top ele çarpıyor devam kararı doğru.

    ağlak beşiktaş taraftarı, sözlüğün sevgilisi önder özen, beşiktaş futbolcuları ve beşiktaş teknik ekibine göre suçlu hakem ve melo!!!

    ne diyordum, hassiktirin ordan.

    dediğim gibi bütün kanalları izledim ve şuna bir kez daha emin oldum ki, stadyumda ersin düzen ve ilker azılı bir galatasaray düşmanı ayhan akman ise kuru fasulye, kanal a'daki programın tek amacı galatasarayı eleştirmek, sinan engini yakalarsam pis öpeceğim. güntekin ve rıdvan tam birer provakatör. olayları tarafsız bir şekilde veren, aslında olayların bu noktaya gelmesindeki tek suçlunun asi ruhlu!!! beşiktaş taraftarı olduğunu söyleyebilen tek bir program bile çıkmadı. yarın belki amk yazar. boşuna demiyoruz azizin uşağı şerefli spor basını diye.

    bazı olaylar vardır, milat olur, herşey sil baştan başlar. bu maçtan sonra meloya ve takıma o kadar yüklenilecek ki takımın tekrar takım olacağına ve ligin anasını, güzel oyunuyla belleyeceğine adım gibi eminim. güzel günler bizi bekliyor olacak, yeter ki şu saçma kavgalar bitsin, yönetim, terim, takım ve taraftar tekrar birleşsin.

    meloyu kurbanlık olarak seçecekler ve ağır bir ceza verilmesi için uğraşacaklar. fernandes pisliği başladı bile çalışmalara. ama unutmasınlar ki, yedirmeyiz.

    galatasaray ulannnnn!!!!
  • 265
    tarihimiz boyunca beşiktaş'a bir 90 dakikada verebileceğimiz en büyük zararı verdiğimiz maç.

    1- beşiktaş maça iyi ve hızlı başladı pozisyon da buldular yine hakan balta zaafımız ortaya çıktı. hücumlarımız da ilk yarı şişirme toplarla ve dönen toplardan karambol yaratma üzerineydi.

    2- maça damgasını vuran kesinlikle 2 takım arasındaki kalite farkıydı. futbolcularımız uzun zaman sonra böylesine kazanma hırsıyla oynadılar. ikinci yarı bruma-engin değişikliği sol kanada hareket getirdi.oyun beşiktaş sahasına yıkılmaya başladı.

    3- herşeyin koşmakla olmayacağı belli oldu. drogba sahada yürüdü ama 2 gol attı. sabri enerjisini koydu inanılmaz top kovaladı selçuk çok istekliydi her iki mücadeleye 2-3 kişiyle girdik top kazanma adına müthiş mücadele gösterdik.

    4- melo'dan önce ramon'un penaltısını hakem vermedi. beşiktaş muslera'nın taca attığı topu bize vermeyerek yılın terbiyesizliğini yaptı. sonrasında melo ramon'un hareketinin aynını yaptı kırmızı kartı gördü. gelişine verdi tamam eyvallah ama kimse sahaya girmenin sorumlusunu melo demesin. 6 yediğimiz maçta pepe'nin drogba'yı yıktığı maçta sesimiz çıkmadı bizim.

    5- 80000 kişi gittin diye maç senin hakkın mı olacaktı beşiktaş? biz burada haftalardır futbolcuları hocamızı yerden yere vurduk. yeri geldik fatih hoca gitsin dedik. hatayı hep kendimizde aradık. şimdi de yüreklerini koydular ortaya süper oynamasalarda kazanmak için azimle mücadele ettiler şu maçı alamasak da kimsenin ağzından kötü laf çıkmazdı.

    6- bazıları provakasyon diyecek bazıları polis, hakem, melo vs. ama ne olursa olsun bu sahaya girmenin o hareketleri yapmanın mazereti olamaz. sonucunda ne olacağını bile bile hem de. üstelik daha sezonun başıyken. burnuma bazı kötü kokular geliyor ama çarşıymış falan hikaye, sahaya girip bizim futbolcularımızı linç etmeye çalışacaklardı alenen! bunun adı taraftarlık değil.

    şimdi gidin ağlayın, müstehak size. daha bir 10 yıl şampiyonluk zor görürsünüz. alın 8 maç cezanızı oturun oturduğunuz yerde.

    edit: ikinci yarıdaki formasyonun kalıcı olması halinde ligde seriye bağlarız. solda top taşıyan bir kanat bruma (yada amrabat) ve sağda içeri kayan, çapraz koşular yapabilen gizli forvet burak (yada umut). onun arkasında enerjik bir sabri bence olumlu. tek zayıf halka yine : hakan balta...
  • 266
    8 atsak bu kadar rencide olmazdı beşiktaş. işin özü gerçekten de 4 haftadır iyi top oynayan bir beşiktaş vardı karşımızda, ama ben bizim ruhsuzluğumuzdan korkuyordum. ilk yarıda salak tercihler yapmasaydı beşiktaş, şu anki galibiyeti kutluyor olamayabilirdik. neyse, önemli olan bizim de kazanabildiğimize ikna olmamızdı ve belki de kötü oyunun sevindirici tek tarafı da bu oldu. en sevindiğim şey ise, geneli geberik oynayan takımla bile approx. 80 bin kişi önünde tıkamamızdı.

    kalkan götünüz insin şöyle bi.
  • 269
    bana çok garip duygular yaşatmış maç. kız arkadaşımla öğlen vakti alışverişe çıktık, saat 5.30- 6.00 gibi bulunduğum şehirde her zaman maç izlediğim yere doğru yola çıkarken telefondan sözlüğü açtım ve "kadrolara bi bakayım" dedim. baktım ilk 11'de gökhan zan ve umut bulut var. sonra maç izlediğim yere geldim "kardeşim biz bu sene maçları vermiyoruz" dedi. ortada öyle kalakaldım. sonra tekrar çarşıya inip arkadaşlarımın yanına geldim biraz dolandık maç izleyecek yerler zaten tıklım tıklım, biz yer ararken de zaten beşiktaş gol atmış, spikerin sesleri geliyor çevreden ve drogba diyor, sözlüğü açıyorum dany hata yaptı yazıyor millet, benim kafa iyice karıştı. golü de yemişiz benim de kafam attı "izlemiyorum" dedim eve gitmeye karar verdim. minibüs bi 25 dakika kemiksiz kalkmadı. sonra yola çıktık ama içimden öyle dua ediyorum ki "allah'ım nolur 2-1 alalım şu maçı" diye. telefona da bakmadım totem olsun diye. minibüs yolculuğu da uzun sürdü zaten, benim içim içimi yiyor kaç kaç diye ama bakmadım inat ettim. eve girerken kapıda dayanamadım sözlüğü açtım baktım "drogbaaa" yazmış herkes. 1-1 olduğunu orda öğrendim sonra eve girip televizyonu açar açmaz 2-1 oldu. ben o ara halının üstünde kendimi drogba gibi sevinirken buldum, hem de uyuşuk oyunu yüzünden birtürlü ısınamadığım ve galatasaray'ın oyun planını bozduğunu düşündüğüm drogba gibi. allah'tan evde kimse yoktu. gören deli zannederdi yemin ederim ben kendimden korktum. bu galatasaray bana kafayı yedirtecek yakındır.
  • 270
    bu maç ve sezon genelinde konuşacak olursak galatasaray'ın 4.yıldızı hayırlı olsun diyelim bu kadarda eminim. 4 galibiyeti olan takımla oynuyorsun bilmem kaç bin kişi önünde 1-0 geridesin hafta içinde hezimet bir sonuç almışsın olası mağlubiyet takımı hocayı taraftarı çok farklı noktalara çekebilir olumsuzluklar silsilesi pekala başlayabilir. 2.yarı çok farklı bir galatasaray maçı alıyor. beşiktaş takımı bizden korkmuştur çekinmiştir ne derseniz deyin ama yine bir geri dönüş ve fatih hocam derim. 2.yarı soldan yardıran bruma derim. semih kaya bu takıma ilk yazılacak oyunculardan biridir. sneijder ve drogba bir şekilde bu takımda yer almalı. çok farklı ve lider oyuncular. felipe melo mevkisinde dünyanın en iyisidir ve bir oyuncudan fazlasıdır. bugün gördüğü kırmızı kartı haketmiştir ama felipe melo kendince adaleti sağlamıştır. burda açık konuşamıyoruz o ramon mu nedir onun bunun çocuğu annesi geyşa evladı sabri'ye yaptığı penaltıdır ve maçı dikkatli izleyin hep bir şerefsiz hareketler içindeydi. en son muslera'nın pozisyonunda melo delirdi ve ayağını eline verdi keşke bıraksalardı bir dövseydi huur çocuğunu milyonlar önünde aslanım melom tatar ramazanım spartaküsüm. neyse sonunda gördük ki galatasaray takımı yapması gerekenleri yaptığı zaman her takımı yenebilir. lig yeniden başlıyor. şimdi onlar düşünsün.
  • 271
    büyük takımın küçük takımı yendiği maçtır. beşiktaş formdaydı çok koşuyordu istekli başladılar ama galibiyet için sırf bunların yetmediğini gördük. kaliteli futbolcularımızı nerede ve nasıl kullanmamız gerektiğini bildik özellikle ikinci yarıda. bizim de bireysel hatalarımız oldu onların da ama tabi ki son iki yılın şampiyonu bu hataları affetmez. ilk yarıda engin iyi gibi gözükse de artık engin'den sürekli o performansı görebileceğimizi sanmıyorum. belki dönemlik çıkışlar olabilir ama yabancı kuralı var oldukça bu takımda kalmalı. sneijder-drogba-burak ne kadar güzel gözükse de maalesef olmuyor özellikle büyük maçlarda. belki umut-drogba ikilisiyle bunu kapatabiliriz. hamit'in ne kadar lazım bir oyuncu olduğunu bir kez daha gördük hele 4-3-1-2 sisteminde. orta saha da selçuk ve sneijder'i rahatlatıyordu. bu durum kendi kişisel performansını etkilese de takım düzenine katkısı büyük. bruma gerçekten büyük bir yetenek. takıma alıştıkça ve maç formu tuttukça çok daha iyi yerlere gelecek. hakan balta'dan ise sürekli bir katkı beklemek zor. yabancı sınırı için dönemsel kullanılabilir ama riera'nın oynaması lazım büyük maçlarda.

    real madrid maçından sonra formda bir takıma karşı deplasmanda kazanmamız büyük takım olduğumuzun göstergesidir. ilk yarı olmasa da ikinci yarı azmettik ve sadece kalitemizi konuşturduk, bu bile kazanmamıza yetti. kaybetseydik çok daha çalkantılı zamanlar geçirecektik ama artık bunların bir çoğunu atlattık. hala istenilen formda değiliz ama geçen sene de gördük ki geç açılan bir takımız. yavaş yavaş o istenilen forma ulaşacağız.

    son sözüm beşiktaş taraftarına. bu ligde şampiyonluğa sadece iki takım oynar. istanbul'da kurulmanızın avantajını zamanında kullandınız ama artık zor şampiyonluk görürsünüz, bunu kabullenin sonra siz harap oluyorsunuz. ayrıca ne kadar da kolpa ve reklamcı bir güruh olduklarını da görmüş olduk. yenilgiyi hiç bir zaman hazmedemeyen, birbirlerine laf geçiremeyen bir avuç insan. kendi lehlerine olan şeyleri, şikeyi ya da topu taca atmamak gibi şeyleri konuşmayın, sonra bizi tahrik ettiler, biz şerefli ikinciyiz. oldu canım. daha iki sene önce de görmüştük bu manzaraları. bir de bunlara sempati besleyen galatasaraylılar var :)
  • 273
    bir şekilde kazanılması gereken, ilk yarı bocalar gibi görünsek de akıllı bir oyun ve taktik müdahalelerle kazanmayı bildiğimiz maç. "bitmiş" halimizle "şampiyon" beşiktaş ile puan farkını üçe düşürmüştür. rakip beşiktaş olunca iki golün de nispeten tartışmalı olması keyiflere keyif katmış, son dakikada yaşananlar ise işin çileği olmuştur. büyük taktisyen(!) slaven bilic, fatih terim'in hamlelerine cevap verememesi ise ayrı bir anektoddur bu maça dair.
  • 274
    beşiktaş – galatasaray : 1-2 galatasaray nasıl isterse öyle olur

    galatasaray zor bir dönemden geçiyor. ligde kazanamıyor, şl’de fark yedi, fatih terim milli takıma gidecek mi falan derken konsantrasyon yerlerde.
    bursa’yla berabere, eskişehir’le berabere, antalya’yla berabere, real’den fark yiyen galatasaray. her maçını kazanan, ligdeki her maçını kazanan diye düzeltelim, beşiktaş karşısına çıktı. favori beşiktaş gösterildi. neye göre? istatistiklere göre. istatistik bir bilim sayılmıyorsa en büyük örneği futboldur yahu.
    maç başlar başlamaz galatasaray’ı fatih terim’in üçüncü döneminin başındaki gibi gördük. alanları kapatan, pas yapan, rakip savunmanın arasında boşluklar arayan bir galatasaray. ekleme yapayım, maçın 25. dakikaları gibiydi “real maçı gibi oynanıyor, sonu benzemesin” diye tweet attım. real maç yazısını yazmadım, yazamadım. travmayı atlatmak için kendimi işe verdim nitekim.
    real maçında başımızı belaya sokan bireysel hatalardı. hem de nasıl. doğru oynayıp, rakibi sıkıştırıp bireysel hatalar yaparsan real gibi topçuları olan takımlar faturayı keser, tahsilat makbuzu da yanındadır. tam benim tarzım. inanmıyorsanız info@innoteknoloji.com ‘a e-mail atıp sorun.
    şampiyonlar liginde hem de real gibi bir takıma bu hataları yaparsanız affetmez de, ligde 4 maçını da kazanan bir takımın kendini real zannetmesi büyük hatadır be abi.
    galatasaray sezon başındaki hazırlık maçlarından beri çok önemli top kayıpları yapıyor. biz bunlara kızılderili dilinde “çıkarken kaybedilen top” diyoruz. pollyanna taraftarlar başımızın belası diyor, diğerleri direkt küfür ediyor topçuya. biz topçuya küfür edenleri sevmiyoruz. tribünde küfür edenleri önce uyarıyoruz, sonra gereğini yapıyoruz. teşekkürler.
    neyse, çıkarken kaybedilen toplar her takım için beladır ama rakibe de bağlıdır elbette. real madrid’e kaybederseniz sizi perişan eder, ultra-mega-süper ligde kaybedersiniz başınız belaya girmeyebilir. buyurun beşiktaş maçı. savunma benzema’ya, ronaldo’ya yaptığı asistleri beşiktaşlılara yaptı, gol olmadı. asistler de türkiye ligine göre kalburüstü futbolcular olan fernandes gibi topçularaydı. ama her ülke herkesi kendine benzetir kainatı yine doğru çıktı. adamlar kaçırdı.
    iğne-çuvaldız denklemine bakarsak, drogba ve burak yılmaz’ın kaçırdıklarını ne yapacağız. bu adamlar gol kaçırıyorsa ne yapabiliriz ki?

    galatasaray ne yaptığını bilen, nasıl oynamasını bilen bir takım. antalya maçında yazdığım gibi, takım maç seçiyor sanırım. çok üzücü bu durum. fatih terim takımına yakışmıyor. biz öyle görmedik. fatih terim’in takımları rakip seçmez, atabildiği kadar atar, terini vücudu tamamen detoks yapana kadar harcar. antalya, bursa, aydın, pendik fark etmez. takım isimleri tamamen tesadüfen seçilmiştir (yemediğinizi biliyorum).
    galatasaray oyunu rakip sahada oynamayı seven bir takımdı geçen iki senede. bu sebeple geride boşluklarda verirdi elbet. rakibin önemi yok. real’e de, karabük’e de aynı boşlukları verdik. kimi bundan yararlandı kimi yararlanamadı. ancak kritik nokta şu ki; savunmada bu seneki kadar kişisel hata yapılmıyordu. bu sezon iyice saçma bir hal aldı. real yararlandı ve kişisel tarihimin en büyük hezimetini yaşattı, beşiktaş yararlanamadı.

    ilk devre 1-0 beşiktaş’ın olunca sanırım galatasaray’ın ne yapmak istediği görülmedi. fatih hoca devre arasında “türkiye’nin en iyi takımı kim?” diye sorup stad dışında sigara, pardon puro içmeye çıksa bile yeterdi galatasaray’ın kazanması için.
    medya falan filan ne derse desin, bazı galatasaraylılar gaza gelse bile galatasaray türkiye’nin en iyi takımıdır. sadece bunu fark etmesi gerekir.

    burayı takip eden fenerlil, beşiktaşlılar varmış. çok iyi arkadaşım değilse, benim kim olduğumu bilmiyorsa, hangi konu hakkında ne yorum yaptığımı anlamıyorsa başka takım taraftarı burayı niye takip eder ki? tamamen kapalı devre bir yayın var burada yahu. koskoca penguen medyasına inat şeyler yazılıyor burada, kafayı mı yediniz, niye takip ediyorsunuz? madem takip ediyorsunuz, maruz kalın, beter olun burak yılmaz ikinci golden önce topu elle almış. bence süper bir iş yapmış. niye mi? yavrum beşiktaş’ın çocuğu fırat, drogba elle aldı diye galatasaray aleyhine çaldığı düdükte aslında escude elle oynamış. penaltı vermesi lazımdı. maç 0-0 o sıralar. beşiktaş belini hiç doğrultamazdı. ilk gol öncesi serdar kurtuluş durup dururken kendini yere atıyor, faul çalınmadığı için sahtekarlığını göz ardı mı edeceğiz yani? bu mudur, delikanlılık? yukarıda burak elle aldı yazıyor, illa daha büyük puntoyla mı yazayım anlayın diye. ha, bir de el konusunu gündeme getiren fenerli var ki, aptal olduğu için cevap bile yazmayı gereksiz görüyorum. ve fakat yazdım bile. buna divan edebiyatında “uno momento konçimento-i ince” denir.
    beşiktaşlıların sahaya girmesi. şaşırdık mı? illa ki romatiklerden şaşıranar vardır. defalarca yazdık, çarşı denen grubun hepsi aynı fikirde değil. bir kısmı 1 mayıs gösterilerine katılırken bir kısmı “ya allah bismillah allahü ekber” çeker dedik. sandınız ki, çarşı homojen. ulan aynı çarşıda domates fiyatları bile farklıyken koskoca bir kulüp taraftarını homojen sanmak için ancak “dilenci” olmak gerek tabii.
    efendm neymiş melo formayı göstermiş. galatasaray formasıyla tahrik olup sahaya dalan bir taraftar. hem de karşı tribünden. halbuki melo türk telekomdan para almış, gösterdiğinde en net reklam okunuyor amk. haaa, şöyle olabilir. sosyalist biliç ve anti-kapitalist çarşı melo’nun reklam göstermesine gıcık olmuş olabilir. zaten biliç de kırmızı kart görmüş. dava uğruna hem de kırmızı kart görmek şereftir.
    ve yine maçtan, topçulardan bahsetmeden bitmek üzere olan bir maç yazısı. halbuki her şey belli, yine de yazayım bir şeyler. bloklar arasını iyi kapatan, sahada en az rakibi kadar savaşan bir galatasaray’ın yenemeyeceği takım yok. sneijder gibi takım savunmasına katkısı az olan ve hücumda etkinlik göstermediğinde rakibi fazla oynatan bir oyuncunun takım oyuncusu olma çabası önemli. bu sayede selçuk inan’ın öne çıkabilmesi sağlanıyor, etkinliği artıyor. bruma büyük bir oyuncu olacak. 19 yaşındaki bruma ile 35 yaşındaki drogba’nın bjk savunmasına aynı çalımları atabiliyor olması ilginç. biri hızıyla, diğeri tecrübesiyle. ortak özellikleri, yetenekleri. tek tek topçu analizi işim değil, sevmem de. ama bu takım maç seçmeyi bıraksın, önünde kimse duramaz. sanırım bunu bu gece herkes gördü.
    ulan, birkaç paragraftır (bir önceki paragrafı sonradan yazdım) kafa yapıyorum ama kalkıp bunu ciddiye alan çıkar mutlaka. aslında özet şu: sen ciddiye almazsan cimbom çakar sana. ünlü düşünür rıdvan dilmen söylemişti.

    son söz: #çaredrogba

    *
  • 275
    maçın ilk yarısında kötü oynayan ama ikinci yarısında iyi oynayan bir galatasaray izledik. ikinci yar farkı yaratan ise bruma'nın olmasıydı. yani bir kanat oyuncusunun olmasıydı. biz oyunu genişlettikçe beşiktaş savunması açıklar verdi. burak ve drogba daha iyi alanlar buldu hatta sneijder daha rahat oldu. sonucunda sneijder sneijderliğini göstererek burak'a mükemmel bir pas verdi. burak atamadı ama olsun.

    bruma hızı ve çabukluğuyla ve en önemlisi oyuna olan açlığıyla serdar'ı hataya sürükledi ve kaptığı topla drogba'ya al da at pas verdi. drogba aslında kötü vurdu ama tolga da bunu da kurtaracak değildi. 2. gol de çizgiye kadar açılan beşiktaş savunması top çıkarmakta zorlanınca ve burak'ın çok akıllıca pas arası yapması ve drogba'nın önüne topu bırakması galibiyet golümüzü getirdi.

    bu maçta bizim hangi dizilişle oynadığımız değil kanat oyuncusuyla oynamamız gerektiğini bize gösterdi. kötü bile oynasa bir kanat oyuncusu ile maça başlamamızın şart olduğunu gösterdi bize.

    eboue yerine sabri'yi daha fazla oynatmayı ve sol bekte riera'nın oynamatmayı daha fazla tekrarlamalıyız.
App Store'dan indirin Google Play'den alın