beşiktaş – galatasaray : 1-2 galatasaray nasıl isterse öyle olur
galatasaray zor bir dönemden geçiyor. ligde kazanamıyor, şl’de fark yedi, fatih terim milli takıma gidecek mi falan derken konsantrasyon yerlerde.
bursa’yla berabere, eskişehir’le berabere, antalya’yla berabere, real’den fark yiyen galatasaray. her maçını kazanan, ligdeki her maçını kazanan diye düzeltelim, beşiktaş karşısına çıktı. favori beşiktaş gösterildi. neye göre? istatistiklere göre. istatistik bir bilim sayılmıyorsa en büyük örneği futboldur yahu.
maç başlar başlamaz galatasaray’ı fatih terim’in üçüncü döneminin başındaki gibi gördük. alanları kapatan, pas yapan, rakip savunmanın arasında boşluklar arayan bir galatasaray. ekleme yapayım, maçın 25. dakikaları gibiydi “real maçı gibi oynanıyor, sonu benzemesin” diye tweet attım. real maç yazısını yazmadım, yazamadım. travmayı atlatmak için kendimi işe verdim nitekim.
real maçında başımızı belaya sokan bireysel hatalardı. hem de nasıl. doğru oynayıp, rakibi sıkıştırıp bireysel hatalar yaparsan real gibi topçuları olan takımlar faturayı keser, tahsilat makbuzu da yanındadır. tam benim tarzım. inanmıyorsanız info@innoteknoloji.com ‘a e-mail atıp sorun.
şampiyonlar liginde hem de real gibi bir takıma bu hataları yaparsanız affetmez de, ligde 4 maçını da kazanan bir takımın kendini real zannetmesi büyük hatadır be abi.
galatasaray sezon başındaki hazırlık maçlarından beri çok önemli top kayıpları yapıyor. biz bunlara kızılderili dilinde “çıkarken kaybedilen top” diyoruz. pollyanna taraftarlar başımızın belası diyor, diğerleri direkt küfür ediyor topçuya. biz topçuya küfür edenleri sevmiyoruz. tribünde küfür edenleri önce uyarıyoruz, sonra gereğini yapıyoruz. teşekkürler.
neyse, çıkarken kaybedilen toplar her takım için beladır ama rakibe de bağlıdır elbette. real madrid’e kaybederseniz sizi perişan eder, ultra-mega-süper ligde kaybedersiniz başınız belaya girmeyebilir. buyurun beşiktaş maçı. savunma benzema’ya, ronaldo’ya yaptığı asistleri beşiktaşlılara yaptı, gol olmadı. asistler de türkiye ligine göre kalburüstü futbolcular olan fernandes gibi topçularaydı. ama her ülke herkesi kendine benzetir kainatı yine doğru çıktı. adamlar kaçırdı.
iğne-çuvaldız denklemine bakarsak, drogba ve burak yılmaz’ın kaçırdıklarını ne yapacağız. bu adamlar gol kaçırıyorsa ne yapabiliriz ki?
galatasaray ne yaptığını bilen, nasıl oynamasını bilen bir takım. antalya maçında yazdığım gibi, takım maç seçiyor sanırım. çok üzücü bu durum. fatih terim takımına yakışmıyor. biz öyle görmedik. fatih terim’in takımları rakip seçmez, atabildiği kadar atar, terini vücudu tamamen detoks yapana kadar harcar. antalya, bursa, aydın, pendik fark etmez. takım isimleri tamamen tesadüfen seçilmiştir (yemediğinizi biliyorum).
galatasaray oyunu rakip sahada oynamayı seven bir takımdı geçen iki senede. bu sebeple geride boşluklarda verirdi elbet. rakibin önemi yok. real’e de, karabük’e de aynı boşlukları verdik. kimi bundan yararlandı kimi yararlanamadı. ancak kritik nokta şu ki; savunmada bu seneki kadar kişisel hata yapılmıyordu. bu sezon iyice saçma bir hal aldı. real yararlandı ve kişisel tarihimin en büyük hezimetini yaşattı, beşiktaş yararlanamadı.
ilk devre 1-0 beşiktaş’ın olunca sanırım galatasaray’ın ne yapmak istediği görülmedi. fatih hoca devre arasında “türkiye’nin en iyi takımı kim?” diye sorup stad dışında sigara, pardon puro içmeye çıksa bile yeterdi galatasaray’ın kazanması için.
medya falan filan ne derse desin, bazı galatasaraylılar gaza gelse bile galatasaray türkiye’nin en iyi takımıdır. sadece bunu fark etmesi gerekir.
burayı takip eden fenerlil, beşiktaşlılar varmış. çok iyi arkadaşım değilse, benim kim olduğumu bilmiyorsa, hangi konu hakkında ne yorum yaptığımı anlamıyorsa başka takım taraftarı burayı niye takip eder ki? tamamen kapalı devre bir yayın var burada yahu. koskoca penguen medyasına inat şeyler yazılıyor burada, kafayı mı yediniz, niye takip ediyorsunuz? madem takip ediyorsunuz, maruz kalın, beter olun burak yılmaz ikinci golden önce topu elle almış. bence süper bir iş yapmış. niye mi? yavrum beşiktaş’ın çocuğu fırat, drogba elle aldı diye galatasaray aleyhine çaldığı düdükte aslında escude elle oynamış. penaltı vermesi lazımdı. maç 0-0 o sıralar. beşiktaş belini hiç doğrultamazdı. ilk gol öncesi serdar kurtuluş durup dururken kendini yere atıyor, faul çalınmadığı için sahtekarlığını göz ardı mı edeceğiz yani? bu mudur, delikanlılık? yukarıda burak elle aldı yazıyor, illa daha büyük puntoyla mı yazayım anlayın diye. ha, bir de el konusunu gündeme getiren fenerli var ki, aptal olduğu için cevap bile yazmayı gereksiz görüyorum. ve fakat yazdım bile. buna divan edebiyatında “uno momento konçimento-i ince” denir.
beşiktaşlıların sahaya girmesi. şaşırdık mı? illa ki romatiklerden şaşıranar vardır. defalarca yazdık, çarşı denen grubun hepsi aynı fikirde değil. bir kısmı 1 mayıs gösterilerine katılırken bir kısmı “ya allah bismillah allahü ekber” çeker dedik. sandınız ki, çarşı homojen. ulan aynı çarşıda domates fiyatları bile farklıyken koskoca bir kulüp taraftarını homojen sanmak için ancak “dilenci” olmak gerek tabii.
efendm neymiş melo formayı göstermiş. galatasaray formasıyla tahrik olup sahaya dalan bir taraftar. hem de karşı tribünden. halbuki melo türk telekomdan para almış, gösterdiğinde en net reklam okunuyor amk. haaa, şöyle olabilir. sosyalist biliç ve anti-kapitalist çarşı melo’nun reklam göstermesine gıcık olmuş olabilir. zaten biliç de kırmızı kart görmüş. dava uğruna hem de kırmızı kart görmek şereftir.
ve yine maçtan, topçulardan bahsetmeden bitmek üzere olan bir maç yazısı. halbuki her şey belli, yine de yazayım bir şeyler. bloklar arasını iyi kapatan, sahada en az rakibi kadar savaşan bir galatasaray’ın yenemeyeceği takım yok. sneijder gibi takım savunmasına katkısı az olan ve hücumda etkinlik göstermediğinde rakibi fazla oynatan bir oyuncunun takım oyuncusu olma çabası önemli. bu sayede selçuk inan’ın öne çıkabilmesi sağlanıyor, etkinliği artıyor. bruma büyük bir oyuncu olacak. 19 yaşındaki bruma ile 35 yaşındaki drogba’nın bjk savunmasına aynı çalımları atabiliyor olması ilginç. biri hızıyla, diğeri tecrübesiyle. ortak özellikleri, yetenekleri. tek tek topçu analizi işim değil, sevmem de. ama bu takım maç seçmeyi bıraksın, önünde kimse duramaz. sanırım bunu bu gece herkes gördü.
ulan, birkaç paragraftır (bir önceki paragrafı sonradan yazdım) kafa yapıyorum ama kalkıp bunu ciddiye alan çıkar mutlaka. aslında özet şu: sen ciddiye almazsan cimbom çakar sana. ünlü düşünür rıdvan dilmen söylemişti.
son söz: #çaredrogba
*