---
alıntı ---
dakika 60.
galatasaray için maçın başlama dakikası bu.
santraforlu oynamayla santraforsuz oynama farkı bu işte.
jo’nun oyuna girmesi galatasaray’ı geride kalan bir saatte göre çok değiştirdi. bu dakikaya kadar ileride top tutamayan, çoğalamayan takım beşiktaş 18’i üzerinde çok daha fazla oynamaya başladı ve rakibi kendi kalesine gelmemeye ikna etti.
beşiktaş baskılı başladı.
ferrari’nin takıma girmesi ile daha bir güvende hissettiler kendilerini. doğrusu ferrari de boş çıkarmadı bu güveni, kısa boylu santrafor
arda ile mücadele ederken.
son maçlardaki klasik galatasaray yine sahadaydı. çok pas yapamayan, ileride çoğalamayan bir takım.
elano bile savunmanın parçalarından bir olarak oynamak zorunda kalıyor. gol pozisyonlarına zorlayarak ve çok zorlanarak giriyor.
mustafa sarp’ın son maçlarda çok pozisyona girmesinin sebebi biraz da santraforsuzluk.
santrafor oynamak bir düşünce biçimidir futbolda. santrafor denen adam genellikle anlaşıldığı gibi uzun boylu adam demek değildir. çok örneği var, en son oynadığımız
atletico madrid’in santraforu
agüero’nun
mezura kadar boyu var neredeyse. ama düşünce biçimi farklı oluyor işte santraforun. çekiyor vuruyor adam.
buna rağmen galatasaray takımı çok iyi mücadele etti jo girene kadar. jo’dan sonra golü de, bir çok pozisyon da buldu ama yetmedi. belki daha önce yiyeceği golü,
leo franco’nun hatası ile yedi. halbuki o dakikaya kadar çok iyi oynamıştı leo.
maçın birinci bölümü, yani jo’nun oyuna girene kadar olan bölümünde,
keita çok etkisiz kaldı. böyle bir oyunda, yani santraforsuz oyunda ileri uçtaki bütün oyuncuların tam performansı çok önemli, ancak
keita ayak uyduramadı
caner’e de
arda’ya da ne yazık ki. ikinci bölümde ise coştu deyim yerindeyse, ki yerinde deyim.
jo’nun oyuna girdiği dakikalarda
mustafa denizli,
nobre’yi oyundan aldı. çok iyi bir hamleydi, ama galatasaray için. maç boyu
neill,
emre güngör savunmasını müthiş rahatsız etmişti nobre. sonra da yine galatasaray sağ kanadının başının belası olan
ekrem dağ’ı aldı oyundan. bu da güzel bir hamleydi galatasaray için.
ama
rijkaard, altta kalmayayım ikramlardan diye düşünmüş olacak ki,
elano’yu aldı oyundan. sakatlığı varsa eyvallah, ama değilse yanlış bir hareketti. öndesin, top artık sende kalmaya başlamış
jo sayesinde, tam
elano’ya uygun bir maça dönüşmüş oyun. sakatlığı yoksa yanlış değişiklik.
beşiktaş’ın galatasaray açısından güzel değişikliklerinden biri de
nihat’ı oyuna almasıydı. gerçi nihat’ı maç boyu ortalarda gözükmeyen holosko’nun yerine aldı ama, ekrem’i çıkararak hatasından döndü.
galatasaray,
baros,
kewell sakatlıkları, devre arasındaki sansosyanel transferlerine rağmen taş gibi bir takım olduğunu gösteriyor. benim eleştirilerim günlük maç sonuçları ve izlediklerim üzerine. yoksa bu takım bu kadar sıkıntıya rağmen dimdik ayakta duruyor.
tek santrafor arda, sol açık caner, oyunun iki yönünü oynayabildiğini gösteren elano, savunmanın kaptanı neill ile bütün sıkıntılara direnen bir takımdan bahsediyoruz. bu kadroyu, bu oyun şeklini yaratan adamları unutmamak lazım:
rijkaard ve
neeskens. ve
adnan polat, h
aldun üstünel,
murat yalçındağ. teşekkürler.
beşiktaş taraftarı için de bir şeyler söylemek istiyorum. çok eleştirdik bu güne kadar ama ben galatasaray’ın hiçbir deplasmanında tv’nin sesini kısmak zorunda kalmıyorum. beşiktaş gibi bir takım hala galatasaray’a kafa tutabiliyorsa sebebi taraftarıdır.
---
alıntı ---
http://captano.blogspot.com/...galatasaray-1-1.html