• 104
    yine bir deplasman faciası yaşadığımız maç. aklınızı başınıza alın artık ya! sadece kendi sahasında top oynayanlara verilmiyor bu şampiyonluk kupası! dağ, tepe, bayır, çamur, yağmur demeyeceksin arkadaş şampiyon olmak istiyorsan! oynayacaksın her yerde. kazanacaksın, ve galatasaray'da oynuyorsan mücadele etmek zorundasın! bu ne böyle ya. deplasmanda galibiyete hasret kaldık arkadaş. haftaya fener'i yenicez, iyi güzel de, fener'i yenince şampiyon olmuyorsun kardeş. bir maç tamam dedik, iki maç tamam dedik, üç maç tamam dedik de hiç mi deplasmanda adam akıllı bir galatasaray izleyemiyeceğiz biz ya!? bunun için mi veriyorlar sizlere onca parayı? tırsıyorsunuz galiba deplasman maçlarından. birazcık hagi olun, birazcık arda olun! korkusuzca savaşın. çok mu şey istiyoruz sizden? hangi maç sonrası sizi protesto ettik? her zaman yanınızda olduk ve olacağız da. bizim görevimiz bu. ama sizin de bize saygı gösterip, adam gibi oynamanız gerek! aklınızı başınıza alın artık!
  • 107
    ikinci yarı saha dizilimi ve mantalite açısından bakıldığı zaman soru işareti bırakmış olan maç. yani 80. dakika olana dek bir baskı , ileri bölge'de bir çoğalma yoktu. benim en garip bulduğum şey bu oldu maç ile alakalı. ha emre güngör hata yaptı , zaten o pozisyon olmasa maç çok daha dengeli giderdi. bi de dos santos orada pas çıkarmak yerine şut çekmeyi deneseydi 1-1 olur ve maç dönebilirdi.

    sonuç olarak olmadı. arda olmadan takım organize olamıyor , pas trafiği düzgün yapılamıyor. hele bi de barış özbek gibi bir adam oynadığı zaman orta saha resmen çöküyor. mustafa sarp desen teknik yok , keita daha 3. dakika maçtan koptu , dos santos 80'de anladı maçta olduğunu. durum böyle olunca tek forvet jo ve sakatlıktan yeni çıkmış baros umudu sonuç vermedi doğal olarak. ha ne isterdim , en azından gol o net pozisyonların birinde gelseydi , o hata sonrası değil.
  • 111
    yine rakibe kendi oyununu kabul ettiremediği bir maç oynadı galatasaray. galatasaray, kimle oynarsa oynasın top kendisinde kalmalı, pasları yapmalı. yakışan budur.

    özellikle ikinci devrenin başından itibaren, rakibi izleyen, pas yapmalarını seyreden, kontratakla gol bulmaya çalışan bir takım oldu cimbom.
    bunda bir türlü topa sahip olunamamasının etkisi büyük. kazanılan topların bir an evvel forvete gönderilme sevdası ve telaşı oyunu duvar tenisine çeviriyor.
    hele ki arda olmayınca. arda’sız galatasaray’ın daha hızlı olduğunu düşünenler de var. doğru, daha hızlı takım. ancak, bir organizasyon kurulmuş, arda olmayınca daha hızlı işliyor değil. sadece top hızlıca forvete vuruluyor.
    bunu illa ki her pozisyonda yapan adam özellikle caner. caner, iyi bir oyuncu ama her pozisyonda terse ve santrafora uzun oynanmaz ki. böyle olunca orta saha oyundan düşüyor, trafik polisi gibi havadan geçen topları izliyor.
    bunun dışında orta sahanın ortasındaki, yeteneği kısıtlı barış ve m.sarp’ın yavaş oyunları bütün takımı etkiliyor.
    aynı açıklamada hızlı ve yavaş kelimeleri geçmesi kafanızı karıştırmasın, çelişki var gibi gözükmesin. biri hızlı değil telaşlı, diğeri akıllıca değil yavaş demek, buna dikkat!

    çok pozisyona girdi iki takımda. ama trabzonspor çok daha takımdı. pas yaptılar, topa bastılar, fırsatını bulunca kaleye aktılar. her iki takımında savunması içler acısıydı. defansların arkasına atılan her top, pozisyona yol açtı. ancak trabzonspor, orta sahayı sıkı tuttu. hem hücumlarında hem de özellikle savunmalarında dönen topları kazandılar. biraz daha dikkatli olsalar daha fazla gol atabilirlerdi.
    galatasaray da çok pozisyon buldu. ama maçın başlarındaki 2-3 pozisyon dışında topa rahat vuracak zamanları olan pozisyonlar değildi.

    oyun kafa kafaya giderken saçma sapan yapılan bir hatadan yenen gol her şeyi alt üst etti.

    ve rijkaard : bir türlü makul orta saha kurgusunu oturtamadı. sahada kazmaları tutup, oyunun her iki yönünü hepsinden iyi oynayan elano’yu çıkarması galatasaray orta sahasını tamamen bitirdi. bunu kaçıncı kez yaptı bu sezon.

    sezon başından beri hocanın galatasaray için büyük bir şans olduğunu ve sabretmek gerektiğini söylüyorum. ancak, bize ne yazık ki bir ışık vermiyor artık. sezon başındaki bol pas yapan, rakibinin üstüne giden takımdan taviz veriyor artık. vur ileri şeklinde bir oyun anlayışı hiç de güzel değil.
    asla takım maçı kaybettiği için değil bu söylediklerim.
    bol pas yap, rakibe bas, yine kaybet. topa sahip olmadık yine kaybettik. kimle oynuyoruz ki: trabzonspor.
    yarın öbür gün şampiyonlar liginde ne yapacağız karşımıza dev takımlar çıktığında. kadro bu denebilir belki, ama bu kadroyu iyileştirme fırsatı vardı devre arasında. görülüyor ki, transfer tercihleri takımı ileri değil geriye götürdü.

    son söz : bu takım, topa sahip olsun, rakibe bassın yine yenilsin, razıyım ben. ama bu kadar etkisiz sadece giovani’nin taşıyıp getirdiği toplarla pozisyona girecekse, ben almayayım.

    http://captano.blogspot.com/...galatasaray-1-0.html
  • 112
    (http://www.ligtv.com.tr/...1&hid=69718) bu videoda görüldüğü gibi caner' in elle oynamadığı maç. o sırada yerde bulunan serkanın hareketlerine dikkat edecek olursak, (bu pozisyonda görüş açısı en iyi olan o) gol yedikten sonra üzüldüğü görülüyor. kısacası hakemin yanlış karar vermiş olması muhtemel. umarım yanılıyorumdur. aksi takdirde bu maçta hayati önemi olan 1 yahut 3 puanı hakem göz göre göre gasp etmiş olur.
  • 114
    niye değişiklik yapmadığımızı anlayamadığım maç. sadece elano'nun yerine baros değişti ve onun dışında eski tas eski hamam. rijkaard kulubedeki futbolcularda mı güvenmedi yoksa değişikliğe ihtiyaç mı duymadı anlamadım. ama baros'un dışında takıma taze bir kan girseydi belki daha iyi olurdu gibi geldi.

    ama yine de yensen de yenilsen de kalbim hep seninle cimbom bom...
  • 115
    söylenecek pek fazla bir şey yok aslında. maça çok iyi başladık, iyi pozisyonlar yakaladık. jo ve santos ile önemli pozisyonlardan yararlanamadık. maçın hakimiyeti bizdeydi demek mümkün. 30. dakikada, hiç beklemediğim biri yüzünden yedik golü. emre güngör'ün yaptığı inanılmaz hata pahalıya mal oldu. başlarlar şimdi emre'yi asmaya hemen. maç boyunca kestiği pozisyonları görmez kimse. bana göre, o hatayı çıkarırsak iyi bir maç çıkardı emre. çoğu pozisyonu kesen isimdi. neill de takımımızdaki iki üç canını dişine katarak oynayan futbolculardan biriydi. dos santos'a da helal olsun ayrıca. aslanlar gibi mücadele etti. trabzonspor da bu golden sonra daha rahat girmeye başladı pozisyona. umut ve burak ile 2-3 tane pozisyonu değerlendiremedi. ayrıca burak futbolu kendini yere atmak sanıyor sanırım. ve yine ayrıca, trabzonspor'un bu kadar kasap bir futbol sergilemesine hakem nasıl olur da göz yumar anlamıyorum. bu maçta şunu da bir kez daha görmüş olduk, galatasaray'ın kesinlikle ve kesinlikle kaliteli bir ön liberoya ihtiyacı var.

    gelelim en önemli konuya. galatasaray'ın deplasman kabusu! önümde galatasaray'ın bu sezonki deplasman maçları var. bakıyorum da, bir tanesini, bir tanesini bile adam akıllı kazanamamışız. nedir bu deplasman korkusu ya? acaba futbolcular, teknik heyet, sadece kendi sahamızda kazansak yeter mantığıyla mı yönetiyor. aslında teknik heyetin de yapabileceği o kadar şey yok. belki biraz eksik motive ediyorlardır. ama ya takıma ne demeli? nerede o deplasmanlarda savaşan takım ya? ne oluyor bu, kendi sahasında takır takır top oynayan takıma deplasman maçlarında? bu kadar mı ruhsuzsunuz, sadece taraftarı görünce mi canlanıyorsunuz siz? en büyük sorun şuan için bu. acilen yönetimin el atması, hatta ciddi miktarda ceza vermesi gerekiyor bana göre. fener maçının kazanılacağına adım gibi eminim, şüphe etmiyorum ama böyle şampiyon olunmaz!

    söylenecek daha fazla bir şey yok. neyin analizini yapalım ki burda. şunu söyleyebilirim ama, caner'in attığı gol kesinlikle el falan değildi. en azından ben öyle gördüm. bir kaç tane de önemli gol pozisyonundan yararlanamadık. yakaladın mı atacaksın, başka çaren yok. tek sevindirici nokta, sakatlık veya cezalı futbolcu vermeden fener maçına hazırlanacak olmamız. eğer kendinizi affetirmek istiyorsanız, çıkın aslanlar gibi yenin fenerbahçe'yi, kimse konuşamasın. böyle de devam edin. eğer gerçekten takımı, taraftarı, armayı önemsiyorsanız..

    ayrıca bu maçta gördük ki, arda turan bu takım için olmazsa olmaz!..

    --- alıntı ---
    http://jaimelesport.blogspot.com/...1-0-galatasaray.html
    --- alıntı ---

    editle gelen not: ayrıca yarın oldu mu bitsin bu maç arkadaşlar, uzatmayalım. tamam, herkes kızgın ama önümüzde fenerbahçe maçı var. takıma ne olursa olsun destek olmalıyız. lütfen.
  • 119
    an itibari ile trabzonda hala konvoylar kornalar davullar en kötüsü de silahlar eşliğinde sanki şampiyon olmuşçasına kutlanmaktadır. statta ve çıkışta adamların * * etmediği küfür kalmadı, atılmadık taş şişe bırakmadılar, halada sevinmekteler. kendilerini birde büyükten saymaktalar bunların 6. olupta kutladığı zamanlarıda bilirim ben. * yarın gelen her trabzonlu genç erkek hastaya istisnasız rektal tuşe * yapmayı kafa koydum beni çıldırtmayacaktınız uleynn.
    not: rektal tuşe = g*te parmak
  • 121
    maç öncesi analizl yaparken, nasıl gol yiyebileceğimize dair bi yığın tahmin yaptım, kimse üstüme gelmesin; şu yediğimiz golü tahmin edebilecek olsam, gider sosyete falcısı olurum zaten...

    yediğimiz golden sonra elimizden kayıp giden maçtı; ama o golü yemeseydik bile galip gelebileceğimizden pek emin değilim. emre'nin performansına diyecek yok, gözle görünüyor işte; çok iyi maç çıkarttı çocuk. umarım beşiktaş ve kayseri maçlarında olduğu gibi; performansı gözardı edilerek forması servet'e verilmez. 30. dakika civarında yediğimiz gol için; neill'in neden topu rastgele uzaklaştırmak yerine emre'ye oynadığı ve neden emre'nin yardımına gelen hiç ön libero olmadığı sorulabilir. kısa oynayabileceği biri olsaydı eğer, emre çalıma kalkışmak zorunda kalmazdı; topu rastgele uzaklaştırmaya kalksaydı, rakipten sekip yine tehlike olacaktı. bana göre emre'nin hatası; topu geriye çekip, franco'ya oynamamasıdır.

    maçı izlerken "ulan koca 2 sezon 'sabri nin ortaları; ehüeheaağğ' diye geçti, bakalım onu diyenler şu kifayetsiz caner i görecek mi..." diye düşündüm. sağ olasın sözlük; görmüşsün. isabetsiz ortaları bir yana: maç 0-0, rakip bek pas hatası yapmış, ayağında topla, ceza sahasında sıfıra inmiş durumdasın; "dur serken yetişsin de öyle vurayım, bari korner kazansın takım." demenin manası yok. bu korkak oynamaktır; başka bir şey değil. sabri formayı kesin olarak aldı denilebilir sanırım; en azından sezon sonuna kadar, gerçi zaten rakibi de yok... gio sağında boşken jo'ya ara pas denemesi dışında kızdığım bir şeyi yok; güzel oynadı.

    daha önceden "giovani sol açıkta etkili olamıyor, ama o etkili olsun diye keita'yı sağ kanattan almaya değmez." demiştim; sanırım değebilir. sadece gio'nun etkili oyunu değil, keita'nın sol kanadı da gayet iyi kullanabilmesi bunda etkendir. hücum hattımız çok üst düzey; tek istedikleri biraz boş alan, arkalarında pres yapan bi ön liberomsu olsa, her şey bambaşka olacak. pres sadece rakibin hücumunu kesmek için değildir, sen pres yaptıkça; kenardan defansif oynama talimatı alan rakip, mecburen arkadaşlarına yardım için ileri çıkmak zorunda kalacak. biraz pres her şeyi değiştirebilir; zira "sıfır/0" presle oynuyoruz...

    elano - baros değişikliği gerekli miydi? zaten etkisiz olan barış ya da mustafa'dan biri çıkamaz mıydı? orta sahadan top dağıtımını üstlenen tek adamımız elano oyundan çıkınca, zaten rakibin futbolunu kabullenen takımımız artık pas da yapamaz hale geldi. hem ayrıca elano orta sahada pres yapmayan bir oyuncu da değil; oyundan çıkacak ön liberonun yerine geçebilirdi, barış'tan da, mustafa'dan da daha çok pres yaptı. hem baros'un oyuna girmesiyle forveti çiftlemiş falan da değiliz; jo alves'i pek etkili olmadığı kanada çektik ve maç eksiği bulunan baros'u da hedef santrafor oynattık... bence manasızdı.

    önümüzdeki haftaya kadar şu ön liberoya bir çare bulmamız gerek. bunların derdi belli; rakibe basıp çalım yerlerse kötü görüntü verecek olmaktan korkuyorlar, yalandan basıyorlar. bir hafta boyunca döve döve pres yapmaya ikna etmemiz gerek.

    belki sırası değil ama; leo franco da iyiydi baya lan...
  • 122
    mustafa sarp, barış özbek, ayhan akman, mehmet topal'dan en az üçünün bu takımdan gönderilmesi gerektiğini bize bir kez daha göstermiş maçtır. dün barış ve mustafa değil, ayhan ve mehmet topal da oynasaydı bu maç böyle biterdi. dördünün de tek bildiği; saçma bi alan savunmasıyla rakibin top kaybı yapmasını beklemek ve sonra alınan topu ileri tepmek. bugüne kadar idmanlardan sonra tesislerde kalıp şut çalışsalardı şu maç rahat 3-1 biterdi.
  • 123
    bütün totemlerimi çürüten maçtır:

    · mor formamı giyince kazanıyoruz, yine giydim kazanırız.
    . ben yanımda hedehödö arkadaş varken izlediğim tüm maçları kazandık, yine o var, kazanırız.
    . gol yedikten sonra babam çok dalga geçince hep kazanıyoruz. çok alay etti, yine kazanırız.
    . ilk gol yeyince etraftaki fenerliler "x takımı çok gol kaçırdı, aha şimdi bu cincon atar da o olur" deyince kazanırız, yine dediler yine kazanırız.
    . arkadaş geçen "milan baros gol atçak, korkma" dedi, attı; kazandık. yine öyle diyo yine atar kazanırız.

    nerelere gideyim kamil? bütün totemleri inek yedi, inek dağa kaçtı, dağ yandı bitti kül oldu. tutunacak dalım kalmadı sözlük,
    acilen yeni bir şeyler uydurmam gerek, hiç değilse "çürüyene" kadar totem, totemdir. umut verir, cildi güzelleştirir, sıcacıktır iyi gelir.
  • 124
    mac bulundugum sehrin yerel saat ile 1 pm de basladi 3 de bitti. mac bittikden sonra eve gitmek istemedim cunku eve gidersem internete giricektim maci kaybetigimiz gercegi yuzlerce kez suratima vurucakti. turkiye disinda ne huzunleri ne sevincleri paylasicak adam bulamazsiniz. eger kazansaydik kosa kosa sozluge gelir sevincimi yazar arkadaslar ile paylasir sevincime sevinc kadardim. o moral bozuklugu ile saatlerce ictim disarda. bu galatasaray adami alkolik yapar. sampiyonluk sarkilari soyleyerek gittim macta yedigimiz boktan bir golle yenilmek beni gercekten yikmisti. gecenin 12'e kadar o bar senin bu pub benim icip gezdim belki sarhos olur unuturum diye ama malesef unutmak ne kelime ictikce moralim yerlerde surunmeye basladi. artik yeter eve gidip yatayim bitsin bu boktan gun dedim icimden ve eve dogru yollanmaya basladim. metro turaginda gozume 55-60 yaslarinda bir dilenci ilisti. cikarttim 2 dolar verdim. tam yoluma devam edicekken amcam yerinden dogruldu ve aramizda su dialog gecti.

    amerikali dilenci: thanks my friend. where are you from?

    ben: i am from turkey

    amerikali dilenci: ooo galatasaray

    ben: ??????

    o andan sonra ne huzun ve hayal kirikligi kaldi yerini saskinlik ve sevince birakti. sirkelendim kendime geldim vaybe dedim allahin new yorkunda sokak da yatan bir homeless bile turkiye dendi zaman ilk kelimesi galatasaray. bos sokaklarda deli gibi tek basima nevizade gecelerini sosleye soyleye eve geri dondum.

    (bkz: bu da boyle bir anim)
    (bkz: türkiye denince akla galatasaray ın gelmesi)
  • 125
    tek bir orta bile yapamayan caner'in olmayan saçlarımı yoldurduğu maç, 90+3 caner korner kullanıyor, onu bile ön direkteki adamın kafasına atıyor. düzgün yaptığı orta yok desem yeridir. mustafa sarp uzaktan ne olduğu pek belli olmayan mastikaya benzer bir oyunla canere destek oldu, ilk yarıda kaçırılan 3-4 gol ile umut bulut ve burak yılmaza "öyle kaçırılmaz, böyle kaçırılır" dedirten hücum oyuncuları. rijkaardla ilgili 8-10 haftadır kafamda kurguladığım acabaların kuvvetlendiği bir maçtı. keitayı ve santosu bu kadar kötü kullanabilirdi, o kadar kötü kullandı. 3 tanede atsaydık kötü oynadığımız gerçeğini değiştirmez. tıpkı kasımpaşa ve ankaragücü maçlarında kötü oynadığımız gerçeğinin değişemeyeceği gibi. yani galacticos her maçta bir kurtarıcı bekliyor ve o kurtarıcı (bkz: messi) ortaya çıkmayınca yalpalıyor, ortaya çıkınca (kasımpaşa=dos santos, ankaragücü=keita) maç kazanıyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın