• 127
    (u: sol framede 33. sıraya inmişti bu başlık. bulana kadar çok uğraştım. bu işte bir gariplik var ya, neyse)

    kayserispor – galatasaray : 0-0

    hariçten gazel okuyanlar için güzel, zevkli maç. sen gel bir de bana sor. son altı maçta bir kez kazanmış, liderin onüç puan gerisinde kalmış, eksi üç averajlı koca galatasaray’ın taraftarı olda zevk al bu maçtan.

    ilk yarısı, ikinci yarısı çok hareketli bir maç oldu. gol pozisyonları da vardı ama golsüz bitti. eğrisi doğrusuna denk geldi berabere bitti.

    galatasaray geçen haftalardan farksız bir kadro, diziliş ve oyun planıyla çıktı yine, tam deplasmana göre. lig üçüncüsüyle deplasmandaki bir maçta bu tercih normal aslında. bunda sıkıntı yok. hem ayrıca daha geleli 6. maçına çıkan bir teknik kadro için bir eleştiri yapmak için erken. ama yine de kör gözün parmağına şeklinde olan hataları da eleştireceğiz elbette, sırası gelince.

    orta sahaya barış’ı alarak daha dinamik bir orta saha oluşmuştu. buna rağmen kanatlardaki kewell güçsüzlüğünden, sabri de belki de ali turan’a yardım etmesi sebebiyle etkili olamadı maçın ilk 20-25 dakikasında. kewell ilerleyen dakikalarda pino ile birlikte etkili ataklar yapsa da sabri’nin etkisizliği sürdü. sabri’nin kıymeti oyundan çıktıktan sonra anlaşıldı.

    pino yine santrafor oynadı. yine rakibi ve kaleyi zorladı. ama yaşlanmış futbolcular gibi her pozisyonda kaleye vurmasını anlayabilmiş değilim. elbette bazen pozisyon gereği yalnız kalırsınız ve yardım da gelmez, kaleyi denersiniz. ama 3’e3 giderken de kaleye vurulmaz. bursaspor’da iki topçu var böyle. biri nunez, diğeri vederson.
    galatasaray takımı oyun olarak 6 hafta öncesine kendini geliştirdi. orta sahada daha çok pas yapan, ileriye gitmeyi daha çok düşünen, forvetlerine topu şişirerek ulaştırmayan bir takım oldu. bu çok zor bir oyun şekli değil. ille de pas yapıcam diye diretmezsen bu iş olur, bunda bir şey yok.

    dikkat edilmesi gereken en önemli şey, galatasaray’ın oyuncu değişikliklerine başlamadan önce çok daha dirençli, çok daha iyi bir takım. oyuncu değişikleri tercihi galatasaray takımını geride pozisyon veriyor. bu değişikliklerde orta saha ayhan ile barış’a kaldı. o dakikadan sonra kayseri çok daha rahat orta sahayı geçti ki bu maçın son 10 dakikasını içeriyor. bu dakikadan sonra yenecek bir gol fişi çekebilirdi. çok iyi niyetli, çok zeki ama kuvvetsiz kewell’ın 90 dakika oynaması da bir çelişki. hem de her maç cana’nın oyundan gücü yetmiyor diye çıkarıldığı düşünüldüğünde daha da çelişkili.
    önemli konulardan biri; bundan sonra artık takımın ceza sahasına girmeden kaleyi görünce vurmaktan vazgeçmesi lazım. bu bir taktik midir, emin değilim. ama takım ne zaman ceza sahası içine girdi çok daha tehlikeli oldu. anlaşılan bu takımın istenilen hale gelmesi için arda ile baros’un düzelmesini bekleyeceğiz.

    kayserispor’a değinmeden olmaz. bu ülkede, ekonomik güç olarak en önde gelen şehirlerden biri kayseri. bugüne kadar futbol şehri olarak hiç öne çıkamadı. daha önce anadolu’dan bir futbol şehri olan trabzonspor ve hem futbol şehri hem de ekonomik olarak güçlü bursaspor şampiyon oldu. bundan sonra ki adaylarım kayserispor ve gaziantepspor. ankara takımlarının da elbette şansı var ama türkiye’nin her zaman en karışık yeri ankara olduğu için, şampiyonluk zor. izmir takımlarından hiç bahsetmiyorum.
    kayserispor anlaşıldığı kadarıyla şampiyonluğu kendisine hedef olarak koymuş. ertuğrul sağlam, tolunay kafkas derken şimdi de şota ile sürekli ileri gidiyorlar. şahane bir stadları var. biraz da taraftar bilinci oluştursalar bu iş olur kayseri için.
    kayserispor takımı iyi bir takım. iyi oyuncuları, iyi bir oyun planları var. bu sezon ilk kez izledim kayseri’yi, merak ettim de orta sahayı hep böyle boş mu bırakıyorlar. galatasaray özellikle ikinci yarıda elini kolunu sallayarak geçti. umarım sadece bu maça özgüdür.

    iki konuya değinmek şart. biri hakem, diğeri ayhan akman ile hakan balta’nın kapışması.
    hakem iki kez galatasaray’a bir kez kayserispor’a penaltı çalabilirdi. çalmadı. çünkü ne olduğunu anlamadı ki. ne elano’nun ayağına basıldığını anladı ne frikikte dirsekle topun önünün kesildiğini ne de kayseri’linin kolundan çekildiğini. hiç birini anlamadı. bu zamana kadar hakem abilerinin hiç biri bunlara penaltı çalmaya cesaret edememişti ki, o da cesaret edemedi. şimdi tv’lerde atıp tutan eski hakemlerin hiç biri bu penaltıları çalmamışlardı, belki bu gece barış şimşek’e saydırırlar.
    futbolu yorumlamak için oynamak lazım deyince dalga konusu oluyoruz, bazı terbiyesizlerce. ama yıllarca hakemlik, üst düzey futbolculuk yapmış adamlar saçmalayınca, o zaman oynamış olmaya gerek yok deniyor, çok da haksız değiller bu düz mantık bakış açısında.

    diğer enteresan konu ayhan’la balta’nın kapışması. ayhan bir pozisyonda balta’ya kızdı “vursana topu ileri lan” anlamında ve büyük ihtimalle sertçe. balta da “sana ne lan” anlamında bir şeyler söyledi ve o da sertçe. yani? bir şey olduğu yok. olur öyle şeyler. her takımda, o adrenalin içinde bunlar olur, yeter ki kan davasına dönüşmesin.

    yazıyı bitirdim ama özel olarak elano, ali turan, lucas neill, barış özbek, servet çetin'den bahsetmedim. ama ben zaten genelde topçular üzerinde durmam ki:)

    bu arada artık cevap vermeyeceğimi söylediğim ve bazılarını muhatap almadığım için çok yumuşak geçtim bir çok konuyu. yoksa twitter’ı ben de mi kapatsam?
  • 130
    galatasaray adına sezonun acık ara en iyi macıdır. ileride basan, ısıran, top yapan bir galatasaray vardı. en azından pino'nun digerlerine nazaran cok daha az sut cektigi mac olmustur ki o bıle yettı tribunden izlediğim macta mutlu olmaya. macın berabere bitisinin tek bir nedeni olabilir(hakemi saymıyorum), o da sanssızlık. eh hayatında 3 galatasaray macına gidip sevindiği tek golu mustafa sarp'ın attiğı,ustelik onu da kaybettik, adamın sanslı olması da beklenemezdi zaten.*
  • 131
    sanırım bundan sonra önemli olan şey takımın mücadelesi ve gelecek adına iyi futbol. zaten bu dakikadan sonra da asıl hedefimiz gibi duruyor gelecek planlaması. yeni stattı, devre arasındaki çalışmalardı, bi ihtimal inanılmaz bir seri yakalanabilir tabi ama; zor, baya zor. ihtimalden öteye geçer mi, şu sıralar belli değil.
    böylesine kötü günlerde oynanan bu futbol, biraz olsun sevindirdi tabi ama yine de nasıl bir duygu içine girmemiz gerektiğini tam anlamıyla çözebilmiş değilim. bir sürü soru işareti var kafamda.

    şampiyonluktan neredeyse kopma noktasına geldiğimizden dolayı bu maçın skoruna fazla takılmıyorum. takımın mücadelesi ve oynanan güzel futbol sevindirici tabi. özledik sahada şöyle takım görmeyi. böyle oynanmaya devam edilsin, şampiyonluk gelmezse bile önümüzdeki sezon için daha hazır, daha güçlü bir takım oluşur. tabi gitmesi gerekenlerin bir an önce gönderilmesi de gerekiyor.

    ben bugünkü güzel futbola rağmen sahada gençleri görmeyi tercih ederdim. orta sahada musa ile cumhur artık girmeli şu takıma. ayhan elinden geleni yapıyor iyi hoş da gelecek kurtarılmalı artık, gün değil. ayhan'ın oynayacağı şurada maksimum 2 senedir. ayhan'ın yerine cumhur, sabri kendi mevkisinde devam etsin, onun yerine de musa. ali de servet'in yerine. sol bekte ben hep insua'yı tercih ederim ama hagi hakan balta'dan yana kullanmayı seçiyor tercihini. veya neill-ali ikilisi yerine neill-hakan ikilisi de olur. ufuk-sabri-neill-ali(hakan)-insua-musa-cumhur-barış-elano-kewell-pino şeklinde bir kadro ile çıkmamızı isterdim ben bu akşam..

    dediğim gibi, oynanan futbol iyi hoş ama, şampiyonluk zaten uzak. ayrıca, ben cumhur ile musa'nın da bu mücadeleyi göstereceğini, hatta daha etkili olacaklarını düşünüyorum. şuanda olduğumuz konumlardan daha da kötü yerlere geleceğimizi sanmıyorum gençlerin oynamasıyla. daha iyi yerlere gelmemiz bile söz konusu, şuan olmasa bile önümüzdeki yıllarda.

    isim isim incelemek gerekirse; elano gerçekten çok etkiliydi. hücumda çok iş yaptı. kewell da geçtiğimiz haftaya nazaran daha etkiliydi, yavaş yavaş eski formuna dönüyor. pino da idare etti. kewell ile iyi anlaştılar zaman zaman. orta sahada da barış'ı beğendim. sahanın en çok çalışanlarındandı. bu takımda kalması gerekiyor bence barış'ın. şu takımda ilk 11 oynamayı da bir çok kimseden fazla hak ediyor kanımca. ali turan da o kadar protestoya rağmen iyi oynadı, bi kaç pozisyon hariç geçit vermedi. neill bildiğimiz gibi zaten. bir ara oyun kuruculuğa bşke soyundu, helal olsun sana lucas! servet yine aynı tas aynı hamam devam ediyor. yine yaptı klasikleşmiş hatalarını, adam kaçırmalar, kritik hatalar. sadece bu sefer kayseri o pozisyonları değerlendiremedi. ayhan'ı da anlıyorum bir yere kadar da, servet'in hala ilk 11 başlamasına bir türlü anlam veremiyorum.

    hakan balta ile ayhan'ı tartışması, aslında pabucun pahalı olduğunun bazılarınca anlaşıldığının da göstergesi.

    kaçan çok önemli fırsatlar, şanssızlık da bir yana hakeme değinmeden olmaz. 2 tanen net penaltı güme gitti. öyle bir duruma gelindi ki, verilmeyen 2 penaltı kimsenin umurunda değil. bir zamanlar taraftarından, teknik ekibine, yönetimine herkes kükrerdi.. kükreyecek durumda da değiliz ki gerçi..

    dediğim gibi, kafamda bir sürü soru işareti, ikilemler var;

    -"acaba hagi hala şampiyonluğu mu kovalıyor, yoksa gelecek planlaması mı başladı?"
    -"takımda devrim yapılıyor mu?"
    -"iki maç sonra yine aynı tas aynı hamam mı olacak her şey yoksa bu mücadele, güzel futbol devam mı edecek?"
    -"takım iyiye mi gidiyor, yoksa olduğu yerde mi sayıyor?"
    -"gidecekler, kalacaklar?"

    vs vs.. bu soruların cevabını zaman verecek sanırım.. kafam bir hayli karışık anlayacağınız..

    http://jaimelesport.blogspot.com/...0-0-galatasaray.html
  • 133
    maçin kisa analizi:

    yok lan ne analizi? göz görüyor! söylenecek tek $ey var! hay ben böyle $anssizligin..

    oynadigin takim lig 2.si. sen çalkantili bir dönemden geçiyorsun. baro$, arda, cana gibi çok önemli eksiklerin var ama tüm bu olumsuzluklara ragmen sayisiz gol pozisyonuna giriyorsun, 2 tane de topun direkten dönüyor. hay ben böyle $anssizligin..

    tüm türkiye (lig tv) ve ben de dahil begendik dün sergilenen futbolu. ama artik 3 puan i görmemiz gerekiyor! umarim uzun bir aradan sonra bjk maçi ile tekrardan 3 puanla tani$iriz.

    yetti gari..

    edit. ayriyeten 2 tane baba penaltimizin verilmedigi maç olmu$tur. mhk utansin!
  • 134
    "skor taraftarı" değilim, hiç olmadım, olmayacam da... ama bu maçla ilgili yorumlarımız biraz "züğürt tesellisi" gibi oluyor. evet, takım iyi oynadı, kabul ediyorum. takım olarak güzel cümleler kurduk, gerekli yerlerde vurgu yaptık, "dahi anlamındaki de"yi bile ayrı yazdık ama cümlenin sonuna bir nokta koymayı beceremedik! böylece cümle ancak güzel olmasıyla yetindi ve sonuç olarak havada kaldı!

    fenerbahçe maçından* sonra da aynı ruh haline bürünmüştük. ama o maç farklıydı... hagi'nin ilk maçı, kadıköy deplasmanı vs. gibi faktörler vardı. orada oynanan futbol gerçekten de bir "ayağa kalkış" görüntüsüydü. ama bu maça bakıyorum, fenerbahçe maçında kalkar gibi yaptığımız noktadayız hala, kalkamadık yani henüz... açıkcası, "kaybetmeyiz" rahatlığıyla izleyemedim ben bu maçı... iyi oynadık diye kendimi teselli ederken vicdan azabı çekiyorum bir yandan... bilmem farkında mısınız ama 10. sıradayız! hâlâ... ve bu bana çok fena koyuyor...

    rijkaard "geçen sene beşinciydik, bu sene üçüncüyüz, o zaman başarılıyız" dediğinde yer yerinden oynadı. tabii ben bu laf üzerine rijkaard'a sallayanlara çok gülmüştüm. çünkü tabii ki söylediği (ya da "tercüme edilen" diyelim) şeyle anlatmak istediği şey aynı değildi. mesaj farklıydı... açıklama gereği de duymadı, o yüzden herkes anladığıyla kaldı... bazen ekstra açıklama yapmak gerekiyor, özellikle sığ akıllılar için; tıpkı dün akşam hagi'nin "mutluyum" demesiyle dumur olan spikere "ama 1 puandan değil" demek zorunda kalması gibi...

    galatasaray için 5. liği, "rezalet" olarak tanımlayanlar, 10. luğa nasıl katlanıyorlar anlamıyorum. ben ikisini de hazmedemiyorum. "birinci değilseniz başarısızsınız" diyen büyük başkan nerde?! attığınız taş ürküttüğünüz kurbağaya değse bari! anlamıyorum, hakkaten anlamıyorum... ha şimdi sabretmeye mi karar verdik? "rijkaard için sabır yemini"ni bozduk, "takım yerlerde sürünüyor" dedik, "başlarım iyi futboluna/total futboluna, 3 puan nerde?" diye hesap sorduk ama geldiğimiz noktada gene ancak ucundan iyi futbol seyretmekle yetiniyoruz. "acelemiz yok, düzelir bu takım" diyoruz... eee o zaman önceki derdimiz neydi?!

    bu söylediklerimin kişisel olarak ne rijkaard ne de hagi ile ilgisi vardır... sadece durum analizi yapıyorum. anlam veremediğim mantık hatalarını sorguluyorum... yoksa bu iki ismi kimsenin önüne malzeme olarak atacak değilim. rijkaard özeldir benim için, hep de öyle kalacak... ama, bir galatasaray taraftarı olarak da, "ukde"m olarak kalacak... hagi denince ise; akan sular durur, kelimeler yetmez ona olan sevgimi anlatmaya. ben, maçlarda boğazı yırtılana kadar adını haykıran, odasında posterleriyle uyuyan nesildenim çünkü... o yüzden saçma sapan sonuçlar çıkmasın bu yazdıklarımdan...

    maça dönecek olursak;

    iyi oynadığımız gerçeğinin yanında bir de verilmeyen 2 penaltı var ki, bu da önemsenmeyecek bir detay değil. penaltıya sığınmak değil ama, bir tanesi bile verilmiş olsa ve de gol olsa belki maçın gidişatı değişecek. takıma güven gelecek, istek gelecek... kayserispor panik yapacak... gol atma özürlü takım silkinip kendine gelecek. neyse, olmadı işte...

    ali turan iyi oynadı da, sonrası soru işareti. kayserispor maçı olmasından dolayı mı bu kadar hırslıydı yoksa iyiye mi gidiyor bilmiyorum. bana hâlâ güven vermiyor. maksimum performansını bir görebilsek diycem ama, onun da galatasaray'a yeterli olacağından emin değilim.

    diğer yandan, kim ne derse desin, ben bu elano'yu seviyorum. uygun ortamda çok da iyi oynuyor. gol kaçırdı diye yerden yere vurulmasına gerek yok, elinden geleni yaptı. sadece mutsuz görüntüsü beni üzüyor. çünkü bu gideceğine işarettir ve ben bu adamı kaybetmeyi hiç istemiyorum.

    neill için söylenecek bir şey yok... her zamanki gibi, "şu takıma birkaç neill daha monte etsek, 'çanakkale geçilmez' olur" diyorum. ama bunu her maç söylüyorum zaten! sadece, bu maçı seyrederken, soğukkanlı bir şekilde top kontrolü yaptığı pozisyonlarda "neill yapma şunu! bu kazma servet de seni görüp aynısını yapmaya çalışıyor, gol yiyoruz! özendirme şu adamı..." deyiverdim... evet, çıktı ağzımdan! servet, neill olmaya çalıştıkça eli ayağına dolanıyor. "kapasiten belli çocuk, zorlama istersen" diyen de çıkmamış. pardon çıkmıştı da... neyse...

    sabri, oyun içindeki hırsıyla kesinlikle "yeni nesil hasan şaş"! seviyorum sabri'yi... ruhunu da... kıbrıs'ta "hır hır etmek" diye bir laf vardır. tam da hasan şaş'ın sahadaki hırsına, sinirine, ruhuna denk gelen... işte o lafı şimdi sabri için kullanıyorum!

    pino yine istekliydi ama aceleci vuruşları bazen bencilliktenmiş gibi geliyor. "kaleyi gören vursun" talimatı verilmiş olsa gerek ama aceleci davranmasa sonuç daha iyi olacaktır. kewell ile uyumlu gibiydiler. esas "baros gelince"sini merak ediyorum!

    tüm bunlara rağmen, beşiktaş maçıyla* ilgili umutluyum. totem yapma adına bunu söylemeyecektim ama dayanamadım!
  • 136
    ultraslan kayseri'nin takıma ve yöneticilere giydirircesine koreografi yaptığı maçtır.
    http://sphotos.ak.fbcdn.net/...167343_6003428_n.jpg
    http://sphotos.ak.fbcdn.net/...625335_1526216_n.jpg
    http://sphotos.ak.fbcdn.net/...171516_4311340_n.jpg
    http://sphotos.ak.fbcdn.net/...171518_4969453_n.jpg
    http://sphotos.ak.fbcdn.net/...171553_5895378_n.jpg
    http://sphotos.ak.fbcdn.net/...171556_2826254_n.jpg
  • 137
    tribün açısından oldukça centilmence geçen bir maçtı. maç öncesinde stad hoparlörlerinden yapılan "sarı diyorum, kırmızı diyosunuz, sonra ben şampiyon diycem taam mı siz de khayseriiiğğ diyeceksiniz süper olacak" anonsunda henüz dolmamış stadı deplasman tribünü olarak iyi inlettik. bize bakıp ağlayan, gözyaşlarını pastırma ile silen kayserili gördüm desem inanır mısın?

    hatırladığım iki komik olay oldu maç bitiminde. sanırım numaralı tribün olan yerden 3-5 apaçi aradaki tellerin ve güvenlik güçlerinin kendisine verdiği yetki ile ortamı germeye çalışıp güzelce cevabını almıştı. * sonra karşı tribünden bir grup (sanırım kapalı kale idi) küfür etmeye çalışmış, kendilerinin 100 kişi kaldığını deplasman tribününün ise henüz boşaltılmadığını hesap edemediğinden kendi seslerini duyamayacak kadar sağlam bir kontra yemişlerdi.

    dönüş yolunda otobüsün arka kapısı bozuldu, 5cm kadar bir aralıktan gelen rüzgar sayesinde otobüsün içi sanırım -12,5 dereceye falan düştü, kakırdaya kakırdaya döndük.
App Store'dan indirin Google Play'den alın