1999-00 UEFA Kupası Yarı Final Rövanş Maçı
22:00 Elland Road
2 - 2
  • 103
    futbol tarihinin en heyecan verici maçlarından. 2 taraftarı ölmüş leeds'in; intikam motivasyonuyla çıktığı ve ölümüne oynadığı bir maç.. baskılı ve çok etkili bir futbol oynadılar ancak taffarel müthiş oynamıştı. bu maçta leeds 5-2 falan kazanıp turu bile geçebilirdi; ancak galatasarayın avrupa aşkıı, karakteri, kuruluş amacı ağır basmış ve galatasaray futbol takımı tarihindeki ilk avrupa kupası finalini görmüştür. teşekkürler hakan şükür, hagi, taffarel, fatih hoca ve tüm takım, we are the best galatasaray...

    not: ercan taner'in uefa kupası boyunca efsane anlatımını unutmamak lazım. (bkz: hagiii nefis döndü yine) (bkz: kral bir çalım, ikinci hareket) (bkz: kral attıı allen road'da attıı)
  • 106
    sonrasinda ne yapmis, ne olmus olursa olsun hakan sukur’u anmadan anilamayacak mactir.

    “hagi, nefis döndü yine.
    hagi, hakana iyi bir pas.
    hakan şükür açı biraz dar ama.
    hakan gitti.
    hakan sıyrılacak.
    çerçeveyi gördü...”

    gerisini biliyoruz.

    kaynak: tirnak icindeki kismi, gizli bakiniz verdigim basligin ilk entry’si, dark anickli renkdasimizin yazisindan kopyaladim.
  • 107
    türk spor tarihinin hatta cumhuriyet tarihinin en stresli olaylarından birisi bu maçtır.

    ilk macta 2 leeds taraftarının istanbul'da ölmesinin ardından bu maç kan davasına dönmüştü.

    12 mayıs 2012'de yaşadığınız stresin kat be kat fazlasını düşünün... savaş gibi bir şey oldu ama kimse ölmedi.

    hagi nefis bir hareket...
    ...
    acı biraz dar ama hakan çerçeveyi gördü...
  • 115
    net olarak türk futbol tarihinin en zor maçıdır. inanılmaz gerilimli bir atmosferde oynanmıştır. maçı kahvede okuldan arkadaşlarla birlikte izlemiştik 6 7 kişilik bir gruptuk. yaşımız 18 falan da değildi, öyle ya da böyle girmiştik kural tanımadan. aralarında fenerlisi beşiktaşlısı da vardı ama oynayan takım umurlarında değildi o gün. türk takımı olarak bakıyorlardı. belki başka bir milliyetin takımı olsa desteklemezlerdi ama ingilizlere karşı oynanınca mecburen galatasaraylı olmuşlardı çünkü futbolu icad eden ve bizi her bulduğunda rencide eden ingilizlere karşı türk kimliğiyle maçı desteklemekten başka çare yoktu o zamanlar. aynı şekilde ben de manchester united fenerbahçe maçında elvir boliç'in attığı gol sonrası küçükken çok sevinmiştim net hatırlıyorum. o zamanlar daha bir birlik beraberlik vardı. doğru düzgün başarımızın olmadığından olsa gerek. neyse..

    maç başladı müthiş bir uğultu hani ercan taner diyor ya kulakları sağır eden cinsten, aynen öyleydi. gergin de başlamıştı üstelik. sürekli faullerle oyun duruyordu oyunun başı. ayaklarımın bu kadar titrediği başka bir maç hatırlamıyorum. 12 mayıs 2012 fenerbahçe galatasaray maçı belki, bilemiyorum... ama bizim topçuların allahı var inanılmaz konsantre ve soğukkanlı başladığı belli. kontra futbolunun en temiz örneğini o gün sundular. ben hatırlamıyorum galatasaray tarihinde bu kadar kontra futbolunu başarıyla oynadığımızı başka bir maçta. önce emre'nin pasında hakan şükür kaleciyi geçip woodgate'in çelmesiyle yerde kalınca penaltı kazandık. inanın ekrana bile bakamadım heyecandan. kahvedekilerin goooool duyduktan sonra sevinebildim. şu an bile izlesem halen heyecanlanırım ama hagi inanılmaz bir penaltı atmış. tam köşeye, kurtarılması imkansız olan cinsten. aynı penaltı örneğini 23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçında falcao attı. çok benzerler birbirine. zaten gergin olan ingilizler iyice agresifleşti. taraftar olarak da futbolcular olarak da çığrından çıkmaya hazır gibilerdi. bu maç oynanmaz tatil olur falan diyorduk hatta. duran topları klasik olarak hep iyi kullanıyorlardı ve atılan her köşe vuruşu tehlike yaratıyordu. zaten fazla dayanamadık yedik köşe vuruşundan. ama ilk golü attıktan sonra rahatlamıştık. 4 yemeyiz herhalde diyorduk ama hemen 2'yi atsalardı 4 5 olurdu büyük ihtimal.

    dedim ya fazla soğukkanlıydık diye, takım inanılmaz oynuyordu. kaptığımız her topu kontra atağa çevirmeye çalışıyorduk. hagi resitali vardı sahada. o maç inanılmaz oynadı. hatta uefa serüveninin en iyi topunu oynamıştır. sanat yaptı o gece sanat. yine anlaşmazlık sonucu kaptırdıkları topta hagi öyle bir döndü ki radebe'nin belini kırıp aldı topu ve inanılmaz bi ara pası attı. hakan şükür aldığında ölü noktaya doğru sürmesine önce sövdük, sonra da vurmamasına sövdük ama çalımlarla içeri girip köşeye plasesi net olarak en iyi kariyer golüdür kendisinin. şimdi bu golü ve kendisinin golcülüğünü ballandıra ballandıra anlatamıyorsam bi durup kendisi düşünsün ben ne yaptım diye. amına koduğumun cemaati yüzünden türkiyenin en büyük golcüsü yok sayılıyor şu an. yapacak bir şey yok. ikinci golden sonra net olarak bitmişti maç artık. ingilizler de havlu atmış sadece çirkeflik yoluna başvurdular. kırmızı kartlar vs sadece gergin olan maçın getirileri. ama inanılmaz oynamıştık. hatta avrupadaki en cesur maçımızı oynadık ülkece. bir an bile ezilmedik. aksine takır takır top oynadık. o gün maçtan sonra demiştim bu kupa bizim artık diye. arsenal daha güçlüydü leeds'ten belki ama burda bu maçı vermediysek andromeda galaksisinde oynayalım yine vermeyiz o kupayı demiştim. haklı da çıktım. çok şükür ki o kupayı aldık. ama bu maçın önemi başkadır gözümde. final maçı olan arsenal maçının son yarım saati ve penaltıları bile bu maç kadar heyecanlandırmadı.

    bir de bu maçta çok üzülmüştüm ama çubuklu tosunun kırmızı görüp final maçında oynayamaması benim en için sonraların en güzel olayıydı. 20 sene geçmiş üzerinden. daha dün gibi. vay be....

    edit: eklemesem ayıp etmiş olurum. taffarel de mükemmel oynamıştır o gün.
  • 116
    cimbombom'un erkekleri taksimlerde destan yazdı olayları sonrası adeta ölüm kalım maçına dönen, yürek söken maç klasmanındaki unutulmaz doksan dakika. ingiltere polisinin güvenliği sağlayamayız açıklaması sonrası galatasaray taraftarına yer ayrılmamıştı bu maçta. türk kamuoyunda klasik milliyetçi yaklaşımla bu beyanatın abartı olduğu iddia edilmişti başlarda. ancak her gün ingiltere'den gelen stadın bir kapısında düzenlenen anma töreni görüntüleri ve özellikle cenaze törenine katılan galatasaray kafilesinin yaşadıkları sonrası kamuoyu olayın ciddiyetini kavramıştı.

    ingiliz polisinin haklılığı da yaklaşık 1 ay sonra tivoli meydan muharebesinde ortaya çıkmıştı asıl. leeds united "firm"lerinin arsenallilerle birleşerek yaptıkları taaruz galatasaray'ın "vurucu tayfa"sının kopenhag'da olmaması sebebi ile boşa çıkmış ve olası bir katliamın köşesinden dönülmüştü...

    bu maçtan önceki cuma günü oynanan 14 nisan 2000 beşiktaş galatasaray maçında alınan beraberlikle ligde üst üste dördüncü şampiyonluğu garantilemesek de sağlama almıştık. maçın yıldızı fevzi'nin talihsiz ıskası beşiktaş'ın 12 maçlık galibiyet serisini bitirirken 6 puanlık farkıın korunmasına ve kafamızın lig konusunda rahatlamasına sebep olmuştu.

    ilk maçtaki 2-0'lık galibiyetin avantajıyla ellen road stadyumu'na çıkacaktık. ingiliz stadyumları her daim yapısı ve tribünlerin baskısıyla türk takımlarına ters gelmiştir. hele ki 1960-1970'lerden kalma önünde koşu pisti olan 15-20 bin kişilik stadyumlarda oynamaya alışkın türk futbolcular için daha da zordu. üzerine 2 haftadır kaba tabirle "kurulan" leeds tribünlerinden sahaya yayılan nefret maçı daha da bir zor hale sokmuştu....

    o efsane açılış sahnesinden emanet alırsak kasım 1999'da şampiyonlar ligi'nden uefa kupasına geçerken galatasaray'ın kupa şampiyonu olmasının fiyatını ingiliz bahisçiler 1'e 250 olarak hesaplamıştı. bir başka deyişle ingiliz bahisçilere göre bu olayın gerçek olma ihtimali binde dörtdü.

    ancak galatasaray teker teker turları geçmeye başladı. öncelikle italyan bologna'yı eledi, ardından 3 sene öncenin şampiyonlar ligi şampiyonu borussia dortmund'u... çeyrek finalde kupanın gizli favorilerinden mallorca deplasmanında alınan 4-1'lik galibiyet galatasaray'ın bir anda avrupa futbol kamuoyunda da favori olarak dillendirilmeye başlamasına sebep olmuştu. bir gece öncesi yaşanan olayların gölgesinde oynanan yarı final ilk maçını 2-0 kazanmıştık. ingiltere'de yapılması gereken üç fark yememekti...

    leeds united ise david o'leary'nin yönetiminde taş gibi bir takımdı. kalede nigel marty, önünde lucas radebe-jonathan woodgate tandemi, sağda danny mills, solda ian harte'tan oluşan korkutucu bir defans hatları vardı. lee bowyer, eric bakke, alan smith, harry kewell, michael bridges gibi pek çok etkili oyuncusu vardı. premier ligi o sezon 3. sırada bitirecek, ertesi sene şampiyonlar liginde yarı final göreceklerdi...

    galatasaray'ın ise makineleşmiş bir düzeni vardı. bu maçta da tam ve ideal kadrosuyla sahaya çıkacaktı. kalede taffarel, ergün-bülent-popescu-capone, okan-emre-suat-hagi, ilerde hakan ve arif tertibi ile* sahada yer alacaktı galatasaray'ımız.

    bu yürek söken doksan dakika öncesi galatasaray sahada siyah formayla çıkmak istemiş, ancak uefa tarafından sezon öncesi bildirilen formalar arasında olmadığı için bu istek reddedilince koyu renk antreman kıyafetleriyle ısınmaya çıkmakla yetinilmişti. nitekim ortamı yumuşatmak için saha kenarına çiçekler bırakmaya giden galatasaraylı futbolcuların tükürük yağmuruna tutulması maçın nasıl geçeceğine dair ilk ipuçlarını vermişti. galatasaray çubuk forma-kırmızı şort, leeds united ise tepeden tırnağa beyaz renkli o dönem ikonik olmuş forması ile sahadaydı. sahaya çıkarken hagi'nin suat'ı kenara çekip kendine gelmesi için tokat atması ise bu maça dair unutulmaması gereken detaylardandı...

    uefa'nın o dönemki parlayan yıldızlarından slovak lubos michel'in arkasında iki takım sahaya yürürken cine 5 ekranlarında ercan taner'in sesi yankılanmaya başlamıştı. maçın santradan gelen topta hagi'nin taç çizgisinin yanında leeds'li oyuncu ile yaşadığı ikili mücadele ve topsuz alanda suat kaya'nın yerde kalmasıyla başlamıştı. ilk atak fırsatını galatasaray bulmuş, mamafih gönül insanı joker arif her zamanki arifliğiyle topu üstten auta atmıştı. kısa bir süre leeds united atak hazırlığındayken yapılan pas arası sonrası hakan şükür'ü defansın arasına kaçırmıştık. çok hızlı gelişen atakta bir anda kaleciyle karşı karşıya kalmışken akıllıca bir hareketle sıyrılacakken yerde kaldı ve ercan taner'in tabiriyle slovak hakem 40 bin ingiliz'in önünde penaltıyı verdi...

    topun başına karpatların maradonası, gönlümüzün hırsızı hagi geçmişti doğal olarak. henüz beşinci dakikada gelecek gol leeds united'ın tur için 4 gole ihtiyaç duymasını sağlayacaktı. hadi koçum hadi aslanım nidaları eşliğinde topun başına gelen hagi'nin usta vuruşu kaleci köşeyi tahmin etmesine hatta gayet de iyi uzanmasına rağmen adeta iğne deliğinden geçip ağlara gitmişti.

    ancak leeds taş gibi takımdı ve maçı bırakma niyetleri yoktu. ada futbolunun alamet-i farikası uzun toplarla ve sağlı sollu bindirmelerle tempoyu istedikleri zaman arttırabiliyorlardı. 15. dakikada sol kanattan gelen köşe vuruşunda erik bakke çok iyi yükselip beraberlik golünü yazmıştı. bu goldan biraz sonra aynı pozisyon aynı şekilde cereyan etmiş, bu sefer taffarel direk dibine iyi uzanıp topu çıkararak rüzgarın leeds lehine dönmesini engellemişti.

    ilk yarı leeds zaman zaman tempoyu yükseltse de karşılıklı ataklarla geçmişti. 43. dakikada yine bir leeds united atağında takım bir an için ceza sahasının ön tarafında kümeleşmiş, kaptan bülent topu hagi'ye uzatabilmişti. büyük usta nefis bir dönüşle hem rakibini ekarte etmiş hem de yüzünü rakip yarı sahaya dönmüştü. orta çizgiyi geçtikten hemen sonra, aynı anda solundan atağa kalkan hakan şükür'ün önüne mükemmel bir ara pası çıkardı. hakan şükür'ün dawkins atışına benzettiği pozisyonda gelen gol türk futbol tarihinin en güzel kontraatak gollerinden biri olarak tarihteki yerini ayrıca almıştır.

    bu golün ardından atmosfer yine yükselmişti. önce kewell biraz kontrolsüz biraz da istemdışı şekilde yerdeki bülent korkmaz'ı çiğneyince kırmızı kartı görmüştü. bu karardan sonra ercan taner'in de ingiliz futbolcular tabanlarını gösteriyor diye anlattığı sekansın sonunda tuzağa düşen o dönemin genç futbolcusu emre belözoğlu oldu. slovak hakemin biraz da eyyam kokan kararı ile iki takım da 10 kişi kalmıştı. fatih terim tarafından yarı şaka yarı ciddi tartaklanmasını yüreğimiz burkularak izlediğimiz emre'nin final maçında oynamamasına yıllar sonra sevineceğimizi hatta şükredeceğimizi o dakikalarda bilmiyorduk tabi...

    ikinci yarıya arif erdem'in yerine hakan ünsal'ı alarak başlamıştı hoca. böylece 4-4-2'den 4-4-1'e dönmüştük. leeds united da forvet oynayan kewell'ın atılması sonrası defansı da bir kişi eksiltip orta sahasını kalabalıklaştırmaya çalışmıştı. böylece iki takım da birbirinin simetrisi bir düzenle sahaya dizilmiş oldu yine ve oyun sıkıştıkça sıkıştı. leeds united yine bastırsa da bizim de fırsatlar bulduğumuz oluyordu. leeds united 67. dakika'da yine bir köşe atışında yine eric bakke'nin kafasıyla beraberiliği bulsa da ilk yarıda yarattığı rüzgarı yaratamamıştı...

    kah taffarel'in zaman geçirip sarı kart görmesiyle, kah oyuncu değişiklikleriyle, kah leeds'in etkisiz doldur boşaltlarıyla kalan 25 dakikayı da kazasız belasız atlattık. galatasray yine türk futbolunda kimsenin yapmadığını yapmış, bir ilke daha adını yazdırmayı başarmıştı.

    bir ay sonra yeni bir ilke daha imza atarak taçlandıracaktı bu yürüyüşünü...

    (bkz: haykırıyorum bağırıyorum sevinçten çıldırıyorum)
    (bkz: galatasaray finalde)
    (bkz: tarihte bugün)

    bonus track:
    (bkz: ercan taner hagi desene)
  • 121
    galatasarayımızın avrupa'nın başaltı takımlardan biri olduğunu fiilen ilân ettiğini ve uefa kupasını müzemize götürdüğümüz 1999-00 sezonunda oynadığımız en zor karşılaşma olduğunu düşündüğüm maçtır.

    öyle düşünüldüğünü sanmıyorum ama olur ya hatırlamayanlar için belirtelim, bu karşılaşmaya ilk ayağını 2-0 kazanmış olduğun ve tur cepte gittiğin herhangi bir avrupa kupası maçı olarak bakılması doğru değildir. öncelikle ilk maç için istanbul'a gelen iki ingiliz vatandaşının karıştıkları bir sokak kavgasında talihsiz bir şekilde hayatını kaybetmesi türkiye cumhuriyeti ve birleşik krallık ülkeleri arasında diplomatik bir skandala dönüşmüş, olaylarla hiçbir ilgisi olmayan, yalnızca iyi futbol oynamaya çalışan karakterli kulübümüzün adını uluslararası arenada demagojik söylemlerin odağına bırakıvermişti.

    sonunda leeds'te oynanacak maç öncesinde özel izinle kabul edilecek bazı basın mensupları ve üst düzey yöneticiler dışında tek bir galatasaray taraftarının stada alınmamasına karar verildi. maçın hakemi olarak disiplini ve agresif oyuna meydan bırakmayan(?) tavrıyla tanındığı rivayet edilen lubos michel atandı. maç öncesinde hayatını kaybeden leeds taraftarları için kahramanlara yakışır, belki de ingiliz krallığını bugünlere getiren komutanlara bile layık görülmemiş çalışılmış bir anma töreni düzenlendi. istanbul'daki maçta pek bir varlık gösterememiş olan leeds united, beşikteki taraftarından emekli kalecisine kadar tam takım bu maçı en az 3-0 kazanmak için konsantre olmuştu. türkiye'deki birçok spor yazarı ve futbolun bazı kanaat önderleri (!) galatasarayımızın bu maçı kaybedeceğinden neredeyse emindi, fakat deplasman golüyle turu geçebilirin hesaplarını yapıyorlardı.

    takımımız sahaya çıktığında taraftarın çıkardığı uğultu maçı bir tür lokalde cine5 üzerinden izleyen şahsımın bile dizlerini titretmeye yetmişti. galatasaray öyle etkili bir futbol oynuyordu ki her zaman saha, rakip fark etmeksizin güvenimiz tamdı; ancak artık diplomatik bir problem haline gelmiş, tüm avrupa'nın gözünü diktiği böylesine sorunlu bir atmosferle sınanmışlığımız yoktu. dolayısıyla basındaki papağanlar kadar olmasa da, ben de endişeliydim.

    ama galatasaray maça öyle soğukkanlı başladı ki. takdir haklarını leeds'ten yana kullanacağına neredeyse emin olduğumuz hakem de daha 5. dakikada haklı penaltımızı verince ve takımımızın kalbi ve beyni hagi de gole çevirince, artık leeds'e 4 gol gerekiyordu. her ne kadar özellikle 1-1'ken ve biraz da 2-2'den sonra leeds bizi zorlasa ve pozisyonlar bulsa da, her türlü olumsuzluğa rağmen bu penaltı golünden sonra hiçbir saniye 3 farklı yenileceğimizi düşündürecek raddede bir tehdit oluşturamadı. hatta ikinci yarının ortalarından sonra takımımız belki de teknik heyetin uyarısıyla bir miktar hız kesti. zaten gergin olan atmosferde nabzı daha da artırmak istememiş olabiliriz. bu tamamen benim hüsnü kuruntum da olabilir.

    neticede bu katı sınavdan başımız dik ayrılarak avrupa kupalarında finale erişen ilk türk takımı olmayı başardık. bu maçta sergilediğimiz profesyonel duruşu, 2000 yılı türkiye'si şartları düşünüldüğünde, topluca gösterilmiş sporcu karakterini hayatım boyunca unutamam sanıyorum. avrupalıları kendi silahlarıyla vuracağımız bir sonraki zaferi görebilirim umarım.
  • 122
    ilk maçta istanbul'da yaşanılan gerginlikler ve ölümle sonuçlanan kavgalardan sonra adeta orta çağ'da yaşanılan savaşları andıran bir stres harbine dönüşen, türk futbol tarihinin en zorlu deplasman maçı.

    iki ingiliz taraftarının, 6 nisan 2000 galatasaray leeds united maçı öncesinde bırakın galatasaraylı olduğunu söyleyebilmenin, takım tuttuğundan bile emin olunamayacak kişilerce öldürülmesi nedeniyle maçın uefa kupası yarı final özelliği taşıması unutulmuş ve tamamen vatan millet refleksine dönmüştü. hem ingilizler hem bizlerce bu 90 dakikaya farklı anlamlar yüklenilmesi final heyacanını bastırsa da takımımız başlama vuruşu ile birlikte konsantresini hiç bozmadan, sakin kalarak ve büyük bir kulübe yakışır bir şekilde iyi oynamıştı.

    abartısız söylüyorum şu maçta gerginliğe yenik düşsek tarihi bir fark yiyerek elenirdik. ancak hagi, popescu ve taffarel gibi dünya çapında isimlerin varlığı ve imparator fatih terim'in siyasi çalkantıları takıma hiç yansıtmaması ve motiveyi koruması sonucunda en rahat maçımız haline dönüşmüştü.

    leeds taraftarlarının maçın başlama düdüğünden önce yerlerinde duramayan hareketleri, çıkardıkları sesler ve sinirlerinin ete kemiğe bürünmüş görüntüleri her babayiğitin üstesinden gelebileceği bir şey değildi.

    https://youtu.be/2pX56kq1nBs
App Store'dan indirin Google Play'den alın